25-09-2015 Tarihinde Beytüşşebap’ta Meydana Gelen Olaylarla İlgili Kısa Araştırma Raporu

OLAY

25.09.2015 günü sabah 05:00’da Beytüşşebap ilçe merkezinde başlayıp yer yer silah seslerinin duyulduğu 12:00’a kadar süren silahlı çatışmalarda 10’nun üzerinde eve havan topu mermisi isabet etmiş, 5 ev tamamen kullanılamaz hale gelecek şekilde yanmış, 10 eve havan topu mermisi isabet etmiş. İlçe jandarma Komutanlığından atılan havan toplarıyla Setkar köyünde havan topunun isabet ettiği bir evde 3 kişi yaşamını yitirdi, 2 kişi de ağır yaralandı. Evlerine havan topu isabet eden Ahmet Temel, oğlu Behçet Temel ve akrabaları olan Alya Temel yaşamını yitirdi, Fevzi Temel ve Ahmet Temel’in oğlu Hasan Temel ise ağır yaralandı. 112 Acil ve hastane müdürlüğünce talep edilen ambulansın yolda giderken polis noktasına 15-20 metre uzağındayken  taranması sonucu Şeyhmus Dursun isimli ambulans sürücüsü hayatını kaybetti.

25.09.2015 günü sosyal medyadan Şırnak ili Beytüşşebap ilçesinde silahlı çatışmalar olduğunu öğrenmemiz üzerine bir heyet kurup Beytüşşebap ilçesindeki olayları araştırmak üzere Beytüşşebap ilçesine gidildi.

Heyetin Oluşumu ve Amacı

İHD Şırnak Şubesi ve SES Şırnak Şubesi 25.09.2015 tarihinde Şırnak ili Beytüşşebap ilçesinde meydana gelen çatışmalarda ilçe genelinde halkın gördüğü zararın tespit edilmesi, ölüm ve yaralanmaların tespit edilerek rapor yapılması amaçlanmıştır. İnsan Hakları Derneği her zaman olduğu gibi bugün Beytüşşebap ilçesinde yaşayan sivil halkın maruz kaldığı zor koşulların sağlıklı bir şekilde rapor edilmesi amaçlanmıştır. Ayrıca Sağlık Emekçilerinin uğramış olduğu muamelenin haksız olduğu, her ne kadar çalışma yeri ve koşulları zor ve mesafeler uzak olsa da, Sağlık Emekçileriyle dayanışmak amaçlanmıştır. Bu amaçlarla 26/09/2015 günü heyet olarak Beytüşşebap ilçesine gidildi.

Heyet içerisinde yer alan Sivil Toplum Örgütü Yönetici ve Üyeleri

İHD Şırnak Şube Başkanı Emirhan UYSAL

İHD Şırnak Şube Yönetim Kurulu Üyesi Mucip ERDEM

SES Şırnak Şube Eş Başkanı Lezgin GÖZLEK

SES Şırnak Şube Yönetim Kurulu Üyesi Selahattin BARINÇ

TARIM ORKAM-SEN Temsilcisi Metin ÖZKAN

Tespit Edilen Yaşamını Yitiren Sivil Yurttaşlar

Ahmet Temel

Behçet Temel

Alya Temel

Şeyhmus Dursun

Yaralananlar

Fevzi Temel

Hasan Temel

Ayrıca aşağıda detaylarıyla anlatılanlardan edinilen bilgilerden anlaşılacağı üzere Beytüşşebap Devlet Hastanesine geldikleri halde tedavi edilmelerine izin verilmeyen birçok kişi.

Heyetin Yaptığı Görüşmeler ve Yaptığı tespitler

  • Heyetimiz ilçe girişinde bulunan Beytüşşebap Devlet Hastanesi çalışanlarıyla görüşme yapmıştır
  • Zarar görmüş evlerin sahipleriyle görüşülüp beyanları alınmıştır
  • Heyetimiz ilçede zarar görmüş evleri ziyaret etmiş, tespitlerde bulunmuştur
  • Çatışmalı ortamdan kaynaklı idari birimlerle görüşme yapılamadığı için Kolluk çalışanlarından yaralı ve ölümlerle ilgili herhangi bir bilgi edinilememiştir

Olay Günü Mağduriyet Yaşayan Hastane Personelleri ile Yapılan Görüşmeler
EMİNE SÖNMEZ  (Ambulans sürücüsü Şeyhmus Dursun’un öldürüldüğü an yanındaki sağlık çalışanı tanık ve aynı zamanda mağdur)

Ben Emine Sönmez, Şırnak Devlet Hastanesinde Hemşire olarak görev yapmaktayım. Geçici görev için Beytüşşebap Devlet Hastanesine bir aylığına geldim. 25-09-2015 günü çatışma sesleriyle saat 05:30 gibi uyandık. İlk olarak 112 tarafından saat 06:05’te arandık ve ve beklemede kalmamız söylendi. Tekrar aradılar 112’den ve Emniyet Binasına gitmemiz istendi. Çok yoğun çatışma sesleri geliyordu ve bunun için biz çıkamadığımızı söyledik. Biraz vakit geçmişti ki Beytüşşebap devlet hastanesi müdüresi Leyla hanım aradı ve Kaymakamın kesin emri var, emniyette yaralı olduğunu söyleyerek oraya bir ambulansla oraya gitmemiz emredildi. Silah sesleri durunca yaralılar vardır diyerek çıktık. Her türlü tehlikeye karşı ambulansın Sirenini de açmıştık. Polis noktasının olduğu yere 15 metre kala silah sesleri geldi ve sesler geldiği gibi aracımız yerinde durdu. İnemedik bile, yaylım ateşine tutulmuştuk ve aracı süren Şeyhmus Dursun adlı arkadaşımız birkaç yerinden yaralanmıştı. Yüzüme, saçlarıma ve boydan boya üzerime kanları saçılmıştı. Yanımdaki diğer çalışan arkadaşımla birlikte geldiğimiz yöne doğru (Polis noktasının tersine) ve üzerimizdeki görev yeleklerini parlak oldukları için çıkartarak kaçtık. Kaçtığımız yönde evler vardı ve bize o taraftan herhangi bir şekilde ateş edilmedi. Sokakta bulunan evlerden birinin kapısını çalıp içeri girdik. Biz orada 4-5 saat boyunca ateş altında kaldık ve bulunduğumuz evin duvarlarına ve pencerelerine de yoğun olarak mermiler isabet ediyordu. Ambulansın şoförü vurulduktan 4-5 saat sonra halk sokaklara indi ve bir anlığına silahlar durunca ben ve Muhammed İsmail çalışma arkadaşımız Şeyhmus’a bakmaya çıktık. Muhammed İsmail Şeyhmus abinin nabzına bakmak üzere aracın kapısına yöneldiği esnada yeniden ateş edildi. Ayaklarımızın arasından mermiler geçip duruyordu, ben geri mahsur kaldığımız eve kaçtım. Muhammed İsmail de gelince halk kabullenmedi ve yoğun silah seslerinin arasında vurulan arkadaşımız Şeyhmus’u br pikapa bindirip hastaneye götürdüler. Yaklaşık bir saat kadar sonra halk ikimizi de alıp hastaneye götürdüler.

Hastaneye gittiğimizde ben halen olayın şokundaydım ve hastaneye yaralılar geliyordu. Bu yaralılar sivil halktan kişilerdi. Arkadaşlarım çalışmamı istemediler ama bir iki kişi getirdikleri için ben de çalışmak istedim. Gelenlerden birinde doku kaybı olmuştu. Çocuk 18-19 yaşılarındaydı ve işaret parmağı kopmuştu. Arkadaşlar müdahale ettikleri esnada biz röntgen odasında olayla ilgili konuşuyorduk ki özel harekatçıların sesleri geldi. Sinkaflı küfürlerle yüksek sesle bağırmalar karışıktı. Aynı anda silah sesleri geldi, hem hastane içinde, hem de hastane dışında. İzleri hem demir kapıda, hem koridor penceresinde ve hem de tavanda mermi izlerini görebilirsiniz. Ellerimi kaldırarak röntgen odasından çıktım dedim ki; “geçebilir miyim?” “Tamam” dedi, içlerinde yalnızca yüzü maskeli ve gözünde gözlük olanın sesi çıkıyordu, orayı bir tek o yönetiyordu. Onun dışında diğerleri bize o kadar kötü davranmadı. Yüzü maskeli olanı afedersin; “orospu çocukları, leşler vb.” bizim doktora “doktor, geç karşıma! burada duracaksın! Doktor anladın mı?  kimliğini ver!” Bizim doktor hekimlik kimliğini verince “hayır onu istemiyorum, diğer kimliğini ver” dedi. Bizim doktor diğer kimliğini verince, tamam dedi, sen şimdi bizim karşımızda oturacaksın dedi, bizim doktoru çocuk gibi azarladı. Sonra doktorun başına uzun namlulu silahı dayayıp kapıda bekleşen halkın karşısına geçildi. Doktoru önüne alıp (kendisine siper edip) oradaki insanlara “buraya bir tek mermi gelirse hepinizi öldürürüz” dedi. Ben hastane koridorunda 8 kişi silahlı olarak duruyordu. Ama hastane dışında kaç kişi vardı bilmiyorum, zaten dışarıya bakmaya bile korkuyorduk. Ben koridordayken “hemşire odasına geçebilir miyim” dedim, aralarında biri gidin yüzünüzü yıkayın dedi. Yüzümde kalan kan izlerini silince hemşire odasına girdim. kapıyı açtığımda bütün çalışma arkadaşlarım yerde uzanmış vaziyette duruyordu. Ne oluyor dedim, niye bunlar yerde uzanmış diye sordum. Arkadaşlarım Emine gel uzan dedi, ya olur mu ben uzanmayacağım, böyle şey mi olur, ben doktoru yalnız bırakmayacağım” dedim. Meğer arkadaşlarımın hepsine silahla vura vura, küfürler ede ede hemşire odasında yatırmışlar. Ben koridora çıktım ve şuna şahit oldum; “bak şimdi doktor, savcının talimatıyla bütün kameraları sökücez dedi. Ben hastaneyi başımıza yıkmalarını bile düşündüm. Bütün sivilleri dışarı çıkardılar, muayene etmekte olduğumuz hastaları bile dışarı çıkardılar. Doktora dediler ki, bak doktor, şimdi sen burada tek doktor olduğun için seni almıyoruz, ama sonra arada kalırsan, anlarsın dedi. Ben de dedim ki, pardon ama, arada kalmak ne demek? Bizi ambulans ile dışarı çıkardınız, sonra bizi taradınız, bizim psikolojimiz ne durumdadır, bunun hiç mi önemi yok” deyince, ben enayi miyim çatışma ortasında ambulans çağırayım, bizim ambulansa ihtiyacımız yok ki. Biz zaten yaralılarımızı helikopter ile gönderdik” dedi. “Nasıl ya, kaymakam bizzat ambulans istedi ve biz çıkıp gelince bizi taradınız” deyince bana dönüp; “sana arada kalmak nedir söyleyeyim mi? hani, buraya terörist gelirse, onları burada muayene ederseniz ya, işte arada kalmak onun gibi birşey” dedi. Burası hastane, kim gelirse buraya muayene de olur, tedavi de deyince ben; buraya leş gelirse, insan da demiyorum. Terörist demek bizim için, gördük mü öldüreceğiz ve bize göre leştir onlar” deyip gittiler.
Muhammed İsmail YILDIZ (Ambulans sürücüsü Şeyhmus Dursun’un öldürüldüğü an yanındaki sağlık çalışanı tanık ve aynı zamanda mağdur)

Ben 7 Temmuz atamasında paramedik olarak atandım. Biz üç arkadaş buraya verildik. Ben 112’den henüz eğitim almadım, bunun için yalnızca müdahale ekibinde refakat edebiliyorum şimdilik. Telefonlara bile çıkma yetkim yok. Emine hanım telefonlara baktı. Saat 08:03 gibi çıktık ve biz çıktığımızda silah sesleri yoktu. sadece şehirde dumanlar yükseliyordu. Biz gittik, araba yokuşta yavaşladı, sanırım Şeyhmus abi vites değiştirecekti ki silah seslerinin başlamasıyla birlikte aracımız olduğu yerde durdu. Üzerimize kan sıçradı, onu gördüm. Sonra ben eğildim, koltuğun önüne doğru eğildim. Dedim ki ben buradan sağ çıkmam, ben şahadetimi getirdim. Ben Emine hanımın da öldüğünü sanıyordum. Arkama baktığımda Şeyhmus abinin boynu bükülmüştü. Emine hanımın sağ olduğunu görünce çıkmak için üstümüzdeki 112 elbisesini çıkartalım. Bizi bunun için öldürmesinler dedim. Sonra üstümüzden 112 yeleklerimizi çıkardık. Sonra sesler geliyordu evlerden. O korku ve panik içinde ne söylendiğini anlamıyorduk, yalnızca kaçın, evlere doğru kaçın deniliyordu. Biz ambulanstan inip geldiğimiz yöne doğru hem sokak hem yokuş olan yere doğru kaçtık. O sokakta bir eve sığındık ve 4 saat kadar orada kaldık. Biz sonra halkın seslerini duyunca dışarı çıktık, herkes dışarı çıkıyordu ama polis havaya doğru ateş etmeye başladı. Ben Şeyhmus abi yaşıyor mu diye nabzına bakmaya gittim. Baktım da, ama nabız atmıyordu ve sanırım çoktan vefat etmişti. Sonra özel harekat polisleri ateşi yoğunlaştırınca ben sığındığımız eve geri kaçtım. Sonra bir pikap ile Şeyhmus abiyi hastaneye götürdüler. Sonra gelip arkadaşlar bizi de hastaneye götürdüler. Hastanede ben röntgen odasındaydım, sesler geldi. Ben hastanedeki olayları görmedim. Seslerin, bağırışmaların ve silahların sıkıldığını duydum. Emine hanım dışarı çıktığında ben de peşine takıldım ve 112 odasına gittiğimde herkesin ya yüzüstü ya da sırtüstü yerde olduğunu dördüm. Kimse ayakta değildi, ben de yattım ta ki özel harekat oradan gidene kadar. Sivil halkın bize hiçbir zaman kötü bir tavrı olmamıştır. Özel harekat bize neden böyle davrandı gerçekten bilmiyorum. Bütün bildiklerim bunlardan ibarettir.

İsmini Vermek İstemeyen bir Hastane Personeli (Hastane içerisinde hakaret edilmiş mağdur-tanık)

Ben hastanede hemşire olarak çalışmaktayım. Olay günü hastanede nöbetçiydim. Özel harekatçılar gelip bastılar hastaneyi. Biz burada rahat 10-15 kişi vardık. Gelip bize dediler ki, kafasını kaldıranı vuracaz. Hastane içinde baya bi silah da sıktılar. Çünkü sesleri geliyordu. birkaç arkadaşı darp ettiler. Gelen seslerden hakaretler ettiklerini duyabiliyordum, ama darpla ilgili olanı yalnızca duyduklarımdan biliyorum. Doktora ve personele yapılan hakaretleri duydum. küfürler ediyorlardı sürekli ve çocuk azarlar gibi bağırıyorlardı. Hastaneyi basanlar arasında normal polisler, özel harekat polisleri ve askerler vardı. Yaralı olan 18-19 yaşlarındaki bir genci de darp ettiler. Sonra kamera kayıt cihazı ve bilgisayarı alıp gittiler. Kameraları söküp aldıklarına şahit olmadım ama, bilgisayar kasası ve kayıt cihazını alıp götürdüler.

İsmini Vermek İstemeyen bir Hastane Personeli (Hastane içerisinde hakaret edilmiş mağdur-tanık)

Ben hastanede hemşire olarak çalışmaktayım. Sabah olaylar olduğu zaman sürekli 112’den arıyorlardı, doktor cevaben güvenlik sebebiyle kimsenin çıkamayacağını söyleyerek kimsenin çıkmasına izin vermiyordu. Ondan sonra arayıp herkes emniyete gitsin, hepsi orada müdahale etsin denildi. Ne çalışanlar, ne de doktor bunu kabul etmedi. Sonra ambulans gitti zaten. Öğleden sonra özel harekatçılar geldi. Bizler sağlık çalışanlarının tamamı hemşire odasındaydık. Sürekli gelip odaya kontrol ediyorlardı. Koridorda ateş edildi ve bağırıp çağırmalar vardı. Hastaneden gittiklerinde yüzü kapalı olmayan biri gelip helallik isteyip gittiler.

İsmini Vermek İstemeyen bir Hastane Personeli (Hastane içerisinde hakaret edilmiş mağdur-tanık)

Ben hastanede sağlık çalışanı olarak çalışmaktayım. 25-09-2015 günü çatışma sesleriyle saat 05:30 gibi uyandık. 07:30 gibi hem hastane müdürümüz tarafından hem de 112 tarafından sürekli arandık; Emniyette yaralılar var, kaymakamın emri varmış, iki ambulans da çıksın, hatta hastanede olmayan diğer bütün personelin de ilçe emniyet müdürlüğüne gitmesi yaralıra müdahale etmesi istendi. Yaklaşık yarım saat kadar direnebildik hastanede kalmakta. Sonra iki sağlık personeli ve Şeyhmuz Dursun adlı ambulans şoförümüz çıkış yaptılar. Polis noktasına 10-15 metre kala araçları ateşli silahlarla taranmış ve ambulans sürücüsü arkadaşımız orada ölmüş. Diğer sağlık çalışanı arkadaşlarımız kendi çabalarıyla bir eve sığınmışlar, öğlenden sonra her iki sağlık personeli arkadaşımız döndüler. Onlar geldikten bir saat kadar sonra hastanemizi Özel Harekat polisleri bastı. Bayram olması sebebiyle kapatmış olduğumuz kapıların hepsini özel harekatçılar tekmeleyerek kırdı. Hastane içerisinde silah sıktılar, televizyonun altında kurşun delikleri de var, bazı pencereler sıkılan kurşunlarla kırıldı, girişteki hasta kayıt odasının penceresinde kurşun izleri var. Gelen özle harekat polisleri hastane koridorunda personel-hasta farkı gözetmeksizin herkese küfür ve hakaret edip darp etti. tedavi olmaya gelen hastaya bile hakaret edip ve darp ettiler. Hastanede çalışan doktor arkadaşımızı da tartaklayıp hakaret ettiler. Ön kapıya götürüp kendilerine siper ederek oradaki sivil halka karşı “buraya bir tek kurşun gelirse hepinizi öldürürüz” diye tehditler ettiler. Biz hastane personeline hitaben “iki arada bir derede kalmayın” şeklinde imalarda bulundular. Ambulansı kendilerinin istemediği şeklinde beyanlarda bulundular. Hastanede bulundukları sırada silah sesleri geldi, hem de hastane içerisinde. Sağlık personellerinin hepsini hemşire odasına kapattılar ve hepimizi yere yatırdılar. İkide bir birisi kapıyı açıp yerde yatan bizlere silah doğrultuyordu. Sonra da hem kamera kayıt cihazını hem de bilgisayar kasasını alıp gittiler.

İsmini Vermek İstemeyen bir Personel (Hastane içerisinde hakaret edilmiş mağdur-tanık)

Ben 15 günlüğüne buraya geçici görevlendirmeyle geldim. O akşam nöbetçi değildim. Ben Öğretmenevi’ndeydim. Sabah saat 05:30’da silah sesleriyle uyandım. 12:00’a doğru da çatışmaların bittiği haberi geldi. Hastanede .ok iş vardır diye çıkıp hastaneye geldim. İnsanlar dışarıda yürümeye başlamışlardı. Geldiğimde Şeyhmuz arkadaşımızın ödüğü haberini duydum. Sonrasında ise özel harekat polisleri geldi, ben savcı geldi ve otopsi ya da ölüm muayenesi yapılacak dedim. Uğur hocanın ensesinden tuttular, bir odaya girdikleri esnada yüzünde maske olan özel harekatçı uzun namlulu silahıyla sırtıma vurarak kendisine yol açtı. Bunu da “önümden çekil lan … (küfür)” şeklinde yaptı. Biz hastane personelini hemşire odasında küfür ve hakaretler ederek yere yatırdılar. Sonra Uğur hocayı hasta kayıtın oraya götürdükleri zaman Uğur hocaya yüksek sesle “sadece bir dakikan var, o leşleri hemen bize göster!, nereye gizlediniz o leşleri?” diye bağırıyordu. Orada hasta yakınları vardı. Onları çıkartarak Uğur hocayı kendilerine siper yaparak halkı tehdit ettiler. Sonra silah sesleri geldi, her yerde yankılanıyordu o sesler. Sanırım hastane içinde silah sıktılar. Çünkü hasta kayıtın oraya ve televizyonun oraya kurşunlar isabet etmişti. Devamlı olarak küfür ediyorlardı. Dışarıda halk ve iki milletvekilimiz de vardı. Dışarıdaki halkı dağıtmak için kapıda Uğur hocayı kendilerine siper ettiklerinde havaya uyarı atışları da yapıldı. Sonra herşey bittiği esnada o yüzünde maske olanı değil, daha kısa boylu ve yüzü açık olan biri vardı; o geldi. Bize yönelik olarak “kusura bakmayın, hakkınızı helal edin dedi ve sonrasında kayıt cihazını ve bilgisayar kasasını da alarak gittiler.

İsmini Vermek İstemeyen bir Hastane Personeli (Hastane içerisinde hakaret edilmiş mağdur-tanık)

Ben sağlık kurumunda hemşire olarak çalışmaktayım. 25-09-2015 günü çatışma sesleriyle saat 05:30 gibi uyandık. Seslerden dolayı güvenli diyebileceğimiz bir odaya geçtik. Sonra devlet hastanesinden arandık. 112’nin ve hastane müdüresinin onları aradıklarını, onlardan ambulansın çıkarılmasını, hatta hastanede bulunan ve bulunmayan bütün personelin emniyete gönderilmelerini söylediklerini, bizim fikrimizi de almak için adadıklarını söylediler. Biz de bu çatışmalı ortamda çıkmayın dedik. Kötü birşey olur ve hiçbir şekilde bunun önlemini alamazlar dedik. Zaten dışarıda güvenli bir ortam yoktu. Bunun için çıkılmasın şeklinde fikrimizi söyledik. Normal şartlarda hastanenin güvenliğinin sağlanması için buraya onların gelmesi gerekirken bizleri çatışmalı ortamın içine çekiyorlardı. Biz ambulansın siren sesiyle çıktığını gördük, neden sonra ambulansın siren sesi de kesildi ve ne kadar mesafe katettiğini tahmin edemedik bile. Bazı hastane personeli arkadaşlar bizleri aradılar ve hastaneye çok sayıda yaralı gelebileceği söylendi. Ambulans çıkmış zaten dediler. Bizleri de hastaneye çağırıyorlardı ama çatışmanın ortasında çıkıp hastaneye gitmek intihar etmek sayılırdı. Sonra sesler biraz durunca koşa koşa hastaneye geldik. Tam kapıdan içeri girdiğimiz esnada yaralı var dediler. Normal sivil biri sandık ama ambulans sürücüsü arkadaşımızı getirmişler ama Şeyhmuz abi çoktan ölmüştü. yaralılar geldil hastaneye, parmağı kopanlar, pansuman olmaya gelen hastalar. Pansuman filan yapıyorduk ki araba sesleri geldi. Biz normalde savcı gelecek diyorduk ki birden bağırma, hakaret ve küfürlerle içeriye girdiler. Yüzünde maske olanı hasta müşahade odasının önünde Uğur hocayı yakasından tutmuşlardı, ben o halde gördüm. Onlara doğru gittiğimde küfürler ve ve yüksek sesle baktığımız hastaların kim olduklarını, bizim burda kimlere yardım ettiğimizi tehdit edercesine sorup duruyorlardı. Neden ve kime müdahale ettiğimizi soruyorlardı. Parmakları kopan çocuğu tedavi ediyorduk o sırada. Uğur hocayı ensesinden tutmuş bir şekilde ve ite kaka içeri getirdiler. Parmakları kopan çocuğu göstererek “kim bu hasta, ne için buna müdahale ediyorsunuz, ne olmuş buna?” şeklinde sordular. Uğur hoca normal bir hasta bir insan olduğunu söyledi. Kimliği ne olursa olsun buraya geldiğinde tedavi etmek zorundayız” dedi. Sonra bana geç içeri diye bağırdılar. içeri geldiğimde arkadaşlarım hemşire odasında uzanmış bir haldeydiler. Silah sesleri gelmeye başladı. Görüntü kayıtlarını, kayıt cihazını ve bilgisayar kasasını alıp gittiler.

İsmini Vermek İstemeyen bir Hastane çalışanı (Hastane içerisinde hakaret edilmiş mağdur-tanık)

Ben hastanede görev yapmaktayım. Öğleden sonra dört-beş tane zırhlı araç ve özel harekat timleri hastaneye acilden giriş yaptılar. Önce doktoru sordular. Onlara acilde olduğunu söyledik. Doktoru hemen yaka paça dışarı çıkardılar ve bizimle aşağı ineceksiniz dediler. Burada leşleri saklıyorsunuz, yaralılarını tedavi ediyorsunuz diye bağırıyorlardı. İçerideki hastaları, hasta yakınlarını ve milletvekillerini dışarı çıkarmak için tartışma yaşandı.  Milletvekilleri oradayken hastane içerisinde ateş ettiler ve herkes dışarıya kaçıştı.  Başımıza silah dayayıp morga götürdüler ve bize hitaben “siz önce içeri gireceksiniz, içeride yaralı ya da ölü ya da diri kimseyi görürsek ilk önce sizleri öldürürüz dediler. Kapıyı açtık ve içeri girdik. Morgtaki dolapların hepsini açtık, içeride yalnızca Şeyhmuz abinin cesedi vardı. Sonra yukarı çıktıkları zaman bütün kapıları tekmeleyerek kırdılar. Güvenlik kameralarının yönlerini silah dipçikleriyle çevirdiler. Kamera kayıt cihazını ve bilgisayar kasasını aldılar.

İsmini Vermek İstemeyen bir hastane çalışanı (Hastane içerisinde hakaret edilmiş mağdur-tanık)

Ben o gün izinliydim, arkadaşlarıma yardımcı olmak için geldim. Şeyhmuz abinin cenazesini getirenlerin ardından ben de geldim. Cenazeyi morga aldılar. İki saat kadar sonra buraya özel harekat geldi ve girer girmez millete bağırmaya başladılar. “hepinizi öldürürüz, defolun si….in gidin buradan” diye bağırıyorlardı. Milletvekilleri vardı, onlar kapıya geldi. “Ne yapıyorsunuz, durun!” dediler. Aynı anda vekillerin başlarına silah namluları dayatıldı ve onlara konuşmayın dediler. Bağırışmalarla birlikte birinin silahı ateşlemek için hazırlandığını görünce merdivenden aşağıya doğru kaçtım. O anda etrafı taramaya başladılar. Sonra başımıza silah dayayıp morga götürdüler ve bize hitaben “siz önce içeri gireceksiniz, içeride yaralı ya da ölü ya da diri kimseyi görürsek ilk önce sizleri öldürürüz dediler. Kapıyı açtık ve içeri girdik. Morgtaki dolapların hepsini açtık, içeride yalnızca Şeyhmus abinin cesedi vardı. Sonra yukarı çıktıkları zaman bütün kapıları tekmeleyerek kırdılar. Güvenlik kameralarının yönlerini silah dipçikleriyle çevirdiler. Kamera kayıt cihazını ve bilgisayar kasasını aldılar.

İsmini Vermek İstemeyen bir Hastane Personeli (Hastane içerisinde hakaret edilmiş mağdur-tanık)

Ben Beytüşşebap Devlet Hastanesinde çalışan bir hemşireyim. İsmimi vermek istemiyorum. 05-09-2015 günü saat 07:30’da 112 ve hastane müdüresi tarafından arandık ve çatışmanın olduğu yere giderek yaralılarla ilgilenmemiz istendi. Ne kadar direndiysek de ne oldu bilmiyorum arkadaşlarımız seslerin durmasıyla birlikte ambulansı alıp çıktılar. Aradan birkaç dakika geçmeden taranmışlar ve ambulans sürücüsü çalışan arkadaşımız orada öldürülmüş. Şeyhmuz abiyi dört saat sonra getirdiler, diğer arkadaşlarımız yaklaşık bir saat kadar sonra geldiler. Öğleden sonra büyük gürültülerle birlikte özel harekat geldi, hastane içinde silah sıktılar. Biz çok korktuk. Ben hemşire odasında yere uzanmıştım. Gidene kadar ellerimle kulaklarımı kapattım. Sonra gitmiş olduklarını arkadaşlarımız gelip söyledi ve ben öyle kalkabildim.

Beytüşşebap Devlet Hastanesinde çalışan Dr. Uğur KARA

Burada doktor olarak görev yapmaktayım. İçeri girildi, koridor boşaltıldı (sanırım arkadaşlar ayrıntısıyla anlattılar). Benim üzerimde beyaz önlük olduğu için beni ayrı tuttular. Sadece PKK’ye ait ölü ve yaralıları sordular. Hastaneye gelen iki yaralanma vakası ve bir EX olduğunu söyledim. Hastanenin tamamını boşalttık. Kapılarımızı tekmeleyerek kırıp içerileri kontrol ettiler. Sağlık çalışanı olduğumuzu, herhangi birşeyle ilgimiz olmadığını söyledik.  Bana silah doğrulttular, diz çöktürdüler, beni kendilerine siper yapıp başımın üzerinden havaya ateş ettiler. Üzerlerinde üniforma vardı, asker mi yoksa özel harekat mı olduklarını bilmiyorum.

Olay Günü Mağduriyet Yaşayan İlçe Sakinleriyle Yapılan Görüşmeler

Çok Sayıda Mermi İsabet Etmiş Bir Evin Sahibi (Mağdur)

Kimselere iftira edecek değilim, evim polisler tarafından tarandı. Gel bak, mermi izlerinin olduğu yerden bakınca pencerede kırık ve delikler var, oradan da polis noktası görünüyor. Bu odada küçük oğlum uyuyordu, silah sesleriyle birlikte bu odaya mermiler gelmeye başladı. Çocuk hemen salona koştu ve ailemi olduğu gibi merdiven boşluğuna götürdüm. Saatlerce orada mahsur kaldık, ölüm tehlikesi yaşadık, çocuklarımın hepsi yaşadıkları korkudan dolayı en küçük bir seste bile irkiliyorlar. Bina içinde 21 kişi var ve bütün bu 21 kişi 10 m2’lik küçük bir alanda mahsur kaldık. Ben barut ve kopan duvar sıvasının kokusundan zehirlenmemek için kapıları kapatmaya ellerim ve ayaklarıma aynı anda basarak geldim. Kapıları kapatıp döndüm, çocuklar ses çıkardıkları gibi eve açılan ateşler sıklaşıyordu. Her ses çıkarmada daha fazla mermi sıkıldı.

Yanmış Bir Evin Sahibi (Mağdur)

25-09-2015 günü silah sesleriyle saat 05:30 gibi uyandık. Ben üçüncü kattaydım. Evimizin duvarları brikettendir, taş olsa mermiler isabet ettiğinde içeri geçmezdi. Bir duvara isabet eden mermi ikinci odaya da gelse etkisi oluyor yani. Ateş açılan yerin tersi yönünde fırınlı kömür sobamız var, ben onun arkasına sığınmıştım. Yan evde yandın çıkana kadar karakol cephesinden ateş edildi. Merdiven olan taraf karakola baktığı için merdivenlerden inemedim. Oradan inecek olsam beni de vururlardı. Arka taraftan aşağıya şerit sarkıtmak suretiyle aşağıya önce kadınları ve çocukları indirdim, sonra kendim de indim. Yan evden bizim eve ateş sıçramış. Kardeşlerim bağırarak evimizin yandığını haber verdiler.  Üst katta yangın çıktığı gibi tekrar inmek için sarkıttığım iple yukarı tırmandım. Aynı ip ile aşağıdan su çekip ateşi söndürmeye çalıştım. Sonra pvc olan pencereler yanmaya başladı. Bir odada toparladığımız eşyaların arasında bir tane piknik tüpü vardı. O tüp patlamasın diye en çok suyu ona döküyordum. Evimizin bir katı olduğu gibi, içindeki eşyalarla birlikte yandı. Saat 11:00’a kadar yanmaya devam etti. Yan binadaki en üst kat tümden kül olduktan sonra yangınlar durdu.

Yanmış Bir Evin Sahibi (Mağdur)

25-09-2015 günü saat 05:00’dı ve kıyamet oldu sandık. Silah seslerinden kolonun arkasına sığınmıştık. Yaklaşık bir saat boyunca öyle kaldık, sürekli ateş ediliyordu.Ta ki evimizde yangın çıkana kadar. Neyimiz var neyimiz yok her şeyimiz evdeydi. Yan komşumuz bir şerit attılar bize, o şerit ile aşağıya önce kadın ve çocukları üçüncü kattan aşağıya sarkıttım, sonra da ben indim. İnerken sürtünmeden dolayı ellerim yandı. Yangında 20. 000 lira paramız yandı. altınlarımız yandı. Kimliğime, cüzdanıma kadar her şeyimiz yandı. Ne evimiz kaldı geriye, ne paramız ne de eşyamız. Evimize sürekli olarak karşımızda bulunan karakoldan ateş edildi. Ta ki yangın çıkana kadar. 6 çocuğu aşağı sarkıtarak indirdim. Bütün ailem mağdur durumda, her şeyimiz yandı.

Tahir ATAMAN-60 (Yanmış Bir Evin Sahibi Mağdur)

Yaklaşık 3-4 aydır iş yaparken ayağım taşın altında kalarak sakatlandı yani ayağımda kırıklar oluştu zorbela yürüyebiliyorum. Sabah saat 05.40 sularında silah sesleri geldi ve çatışma çıktı evimin tavan kısmı odundan çatılı olduğu için evde bulunan çocuklarımı taştan yapılmış komşunun evine gönderdim ben yürüyemediğim için evde tek başıma kaldım. İlk çatışma başladığında bende koltuk değneklerimi alıp evin arka tarafına yani mutfak bölümüne zorbela geçmeye çalıştım. Mutfak penceresinin önünde oturdum ve dışarıya bakıyordum. Evimin hemen yanında yangın çıktı. Ondan sonra balkon tarafına baktım, devlet hastanesi tarafından bana bir ortopedik yatak verilmişti. O yatağın bulunduğu odaya havan mermisi isabet etti. Evime sürekli izli mermi isabet ediyordu. Eve gelen mermilerin emniyet ve ilçe jandarma tarafından geldiğini gördüm. Ondan sonra evim ve evimin çevresinde yangın çıktı. Ben de dışarıya zor bela çıktım. Çocuklarım gelip yangını söndüreceğine ben kendim elimden geldiği kadar söndürmeye çalışacağım, çocuklarıma bir şey olmasın dedim. Olursa da bana olsun düşüncesiyle, o halimle bile içeriye su taşımaya çalıştım. Alev alan yatağı söndürmeye çalıştım. Ve sonrasında sürünerek evin arka tarafına gitmeye çalıştım.

Yarım saat bekledikten sonra evin tavan kısmından dumanlar çıktığını gördüm. Ondan sonra dışarı çıkıp evin durumuna baktım. Ölüm riski olmasına rağmen merak edip dışarıdan çatı kısmına baktım. O arada hiçbir şekilde silah sesleri durmuyordu, aralıksız benim evime kurşun yağıyordu. Çatımız odundan olduğu için yanıyordu. Evde yangın çıktı, evin çatısı düştü, ev tamamen yandı. Zorbela evden uzaklaşmaya çalıştım. Hatta çatı kısmından alev almış bir odun parçası başıma isabet etti ve başımın bir bölümünde yanık oluştu. Ondan sonra sürünerek komşunun evine sığındım.

Heyetin Yapmış Olduğu Tespitler

  • İlçe girişinde Devlet Hastanesi önünde yaralısı ve cenazesi olanların oluşturduğu bir kalabalık bulunduğu tespit edildi
  • Beytüşşebap Devlet Hastanesinin koridorunun tavanında ve koridor sonundaki pencerelerde içeriden dışarıya olacak şekilde mermi izleri bulunmaktaydı. Görüntülenip fotoğrafları alındı
  • Hastane içindeki odaların kapılarının tekmelenmek suretiyle kırıldığı, tamamen kullanılamaz hale getirildiği tespit edilerek fotoğrafları alındı
  • Güvenlik kameralarının yönlerinin bozulduğu gözlemlendi
  • Hastane güvenlik kamera kayıt cihazı ve bağlı olduğu ana bilgisayar kasasına el konulup götürüldüğü tespit edildi
  • Hastane personellerine kötü muamelede bulunulduğu, hakaret ve küfürlere maruz kaldıkları tespit edildi
  • Yapılan hak ihlalleri ve işlenen suçların kolluk tarafından gizlenmeye çalışıldığı, delillerin karartılmaya çalışıldığı tespit edildi
  • Ambulansın olay yeri incelemesi yapılmadan kolluk güçleri tarafından kaldırıldığı tespit edildi
  • Ambulansın durduğu yerin polis noktasına 10-15 metre uzaklıkta olduğu tespit edilerek mermilerin isabet ettikleri yerden bakınca yalnızca polis noktasının görüldüğü tespit edildi
  • Anayol ve sokaklarda bulunan hemen hemen bütün araçların tarandığı ve kullanılamaz hale geldiği tespit edildi
  • Belediye binasının tarandığı bütün camlarının kırıldığı ve büro malzemelerinin kullanılamaz hale geldiği tespit edildi
  • Çarşıdaki bir çok dükkanın tarandığı ve büyük hasarların olduğu tespit edildi
  • İlçe merkezinde kolluk güçleri tarafından yapılan atışlar sonucu çıkan yangınlara müdahale edilmesinin bile engellendiği, yangınları söndürmek isteyen halka kolluk tarafından taciz ve engelleme atışı yapıldığı tespit edildi
  • Elektrik trafolarının patlatıldığı ve tellerin koptuğu tespit edildi
  • Karakolun ve polis noktasının karşısındaki bütün evlerin tarandığı  ve büyük hasarların olduğu tespit edildi
  • Girilmesinin mümkün bulunmadığı sokaklardaki evlere de havan toplarıyla zarar verildiği, kullanılamaz hale geldikleri tespit edildi
  • Yüksek binaların büyük bir çoğunluğunda keskin nişancıların yerleştirildikleri tespit edildi
  • Mahallelerde araştırma yapmak için geçtiğimiz esnada özel harekat timlerinin büyük bir çoğunluğunun kır saçlı oldukları, yaşlarının 50 ve üzeri olduğu tespit edildi.
  • Mahallelerde gezerken bir havan topu mermisinin bir evin çatısında patlamamış olduğu tespit edilip fotoğraflandı
  • Belediyeye ait iş makinalarının tarandığı ve kullanılamaz hale geldikleri tespit edildi
  • Kamu yaşantısının büyük oranda çalışamaz vaziyette olduğu tespit edildi
  • Kaymakamlık binasının kapalı olduğu gözlemlendi
  • Belediye binasının kullanılamaz olduğu, personellerinin bina içinde temizlik yaptıkları görüldü

ÖNERİLER

  1. Heyetimiz, olayların gerçekleşme sebebi ve oluş şekline bakmaksızın, sivilleri hedef alan ve yaşam hakkı ihlali başta olmak üzere ağır insan hakları ihlaline neden olan saldırıları kınamaktadır. Olayların bütün boyutları ile açığa çıkartılması amacıyla etkin bir soruşturma başlatılmasını talep etmektedir.
  2. Heyetimiz, operasyon sırasında ve sonrasında güvenlik güçlerinin sivil yurttaşların can ve mal güvenliğini tehdit eden uygulamaları ile ilgili adli ve idari soruşturmaların derhal başlatılması ve bu soruşturmalar süresince ilgili personel ve amirlerinin açığa alınmasını önermektedir.
  3. Heyetimizce yapılan tespitlerde savaş koşullarında bile dokunulmaması gereken sağlık kurumlarına, personellerine ve araç-gereç ve teçhizatlarına dokunulduğu kesin olarak tespit edilmiş olup sorumlular hakkında etkili soruşturmaların yapılarak caydırıcı önlemlerin alınmasını talep etmektedir.
  4. Sağlık kuruluşu çalışanı ve diğer sivil ölümlerinde sorumluluğu bulunanlar hakkında etkili soruşturmalarının yapılarak gerekli görülen kişiler ve sorumlular hakkında adli ve idari kovuşturmaların yapılmasını talep etmektedir.
  5. Heyetimiz, kolluğun işlemiş olduğu suçları gizlemek için delillerin karartıldığını tespit etmiş ve bu durum heyetimizce rapor edilmiş olup gerekli olan etkili soruşturmalar yapılarak gerçekler ortaya çıkarılmalıdır.
  6. Yapılan operasyonlar neticesinde heyetimizce yapılan gözlem ve incelemelerde, kişilerin konutlarında ciddi tahribatlar oluştuğu gözlemlenmiştir. Yapılan operasyon neticesinde kişilerin mülkiyetlerine ciddi zararlar verilerek Anayasanın 35. maddesi ihlal edilmiştir. Bu çerçevede kişilerin mülkiyet hakkına getirilen bu zararların derhal karşılanması gerekmektedir. Şırnak Valiliği tarafından bir zarar tespit komisyonu oluşturularak, olaylar sırasında yurttaşların yaşadığı maddi ve manevi mağduriyetleri karşılanmalıdır.
  7. Heyetimiz, operasyonlar sırasında elektrik, su ve mobil şebekelerinde gerçekleştirilen kesintilerin yurttaşların iletişim haklarına getirilen bir kısıtlama ve hak ihlali olduğu kanaatindedir. Kesintilerin hangi gerekçeyle hangi kurumun talimatı ile yapıldığı ve ilgili kurumların bu konudaki tasarruf yetkisini ne şekilde kullandığını kamuoyuna bir an önce açıklanmasını talep etmektedir.
  8. Heyetimiz, incelemede bulunduğu mahallelerde çöp birikintilerinin olası sağlık sorunlarına yol açabilecek bir mahiyet taşıdığını gözlemlemiştir. Heyetimiz, operasyon ve güvenlik gerekçesiyle çöplerin toplanamadığına ilişkin edindiği tanık beyanlarının dikkate alınmasını önermektedir.
  9. Heyetimiz genel olarak çatışmalı süreç ile birlikte meydana gelen yaşam hakkı ihlallerindeki artışa dikkat çekmektedir. Bu sebeple seçim hükümetini güvenlik  politikalarından bir an önce vazgeçmeye ve taraflara da diyalog ve müzakereye  dönülmesi çağrısında bulunmaktadır.

 

İHD ŞIRNAK ŞUBESİ                                               SES ŞIRNAK ŞUBESİ

 

Bir cevap yazın