ARTIK ÖLÜMLERDEN BIKTIK, BU SİYASET İNSANLARI ÖLDÜRMESİN YAŞATSIN

İHD Diyarbakır Şubesi Basın Açıklaması - 07.12.09

Basın açıklamasının fotoğraflarına buradan ulaşabilirsiniz.

Değerli basın Mensupları       

Dün bir canımızı daha yitirdik. Bölgemizde yaşayan insanların ölümleri sıradanlaştı, kanıksandı. En temel hak olan yaşam hakkı nerdeyse günübirlik sokak ortasında yaşanmaya, Ankara’da siyasiler ise ölümleri seyretmeye devam ediyor. Buna artık yüreğimiz dayanmıyor. Dün akşam Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi morgunda Aydın Erdem’in annesinin babasının kardeşlerinin yeri gögü inleten çığlıklarını, acılı yüreklerini kim anlayabilir. Ateş düştüğü yeri yakmaya devam ediyor. Dün Diyarbakır’daki gösterilerde polisin yakın mesafeden ateş etmesi sonucu 23 yaşındaki mardin Ömerli doğumlu Aydın Erdem adındaki üniversite öğrencisi hayatını kaybetti. Aydın’ın vurulma anını gösteren görüntüler ajanslarda ve televizyonlarda gösteriliyor. Görüntülerde sivil silahlı bir polis memurunun Aydın Erdem’i vurduğu görülmektedir.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından görevlendirilen savcı ve iki uzman doktorun katıldığı otospsi tutanağına göre; sağ skapula dış orta kenarında 1,5×0.7 cm lik sağ kanerında 0,2 cm lik vurma halkası bulunan muhtemelen ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarasının olduğu, sol omuz kısmında 1×0,5 cm lik düzgün kenarlı muhtemel mermi çıkış çekirdeği çıkış olduğu, sol kaş orta kısmında 1×0,5 cm lik sol kaş dış kenarında 1×0,5 cm lik künt travmatik cildi lserasyon burun sırtında sol yanda 0,5×0,1 cm lik yüzeysel sıyrık olduğu, ayrıca sağ akciğer üst lop ile sol akciğer üst ve orta lob kısmında ateşli mermi çekirdeği gecişine bağlı lesarasyon olduğu, tespit edilen giriş yarasına göre çıkış yarasının yaklaşık 15 derece kadar yukarıya doğru seylirli olduğu, giriş ve çıkış noktalarına göre ateş edenin muhtemelen ayakta ve kullanılan silah ile ve silahı kullanan kişi ile maktulün kısmen aynı düzlem üzerinde yaklaşık 10-15 derecelik açı ile  bulunduğu ifade edilmektedir.

Otopsi tutunağı sonucuna göre, Aydın Erdem’in vücuduna 1 adet ateşli silah mermi çekirdeği isabet etmiş olup oluşturduğu yaralanmanın öldürücü nitelikte olduğu, kesin ateş mesafesinin tespitinin yapılması için kişinin üzerinde bulunan ve delik içeren giysilerin kriminalojik incelemesinin yapılması gerektiği, Aydın Erdem’in ölümünün ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı iç organ ve büyük damar yaralanması nedeniyle iç ve dış kanama sonucu meydana gelmiş olduğu sonucu ortaya çıkmıştır.

İnsan Hakları Derneğinin güvenlik güçlerinin orantısız güç kullandığına dair çok sayıda açıklamaları söz konusudur. Son üç yılda asker-polis-korucuların açtığı ateş sonucunda 135 sivil yaşamını yitirmiş, 114 sivil de yaralanmıştır. (İHD verilerine göre)

Yıl

Yer

Fail

Ölü Sivil

Yaralı Sivil

2007

Türkiye

Polis-Asker

29 ölü

23 sivil

2007

Türkiye

Korucular

5 ölü

4 yaralı

2008

Türkiye

Polis-Asker

33 ölü

45 yaralı

2008

Türkiye

Korucular

2 ölü

11 yaralı

2009 (ilk 9 ay)

D.G.Doğu Ana.

Polis-Asker

14 ölü

17 yaralı

2009 (ilk 9 ay)

D.G.Doğu Ana.

Korucular

52 ölü

14 yaralı

  

Yıl/Bölge

Failler

Ölü sivil

Yaralı sivil

2007- Türkiye Verileri

Asker-Polis-Korucu

34 ölü

27 Yaralı

2008- Türkiye Verileri

Asker-Polis-Korucu

35 ölü

56 Yaralı

2009 9 aylık D.G.Bölgesi

Asker-Polis-Korucu

66 ölü

31 yaralı

 

Dün Diyarbakır’da AK Patri civarında meydana gelen gösterilerde güvenlik güçlerinin silahları hedef gözeterek ateş etmesi demokrasilerin kabul edemeyeceği bir olaydır. İmralı’da 11 yıldır tek kişilik cezaevinde tutulan Abdullah Öcalan’ın cezaevi koşulları bazıları için sıradan olabilir, bazıları için ise çok önemli olabilir. Devletin neden orayı önemsiyorsunuz demesinden ziyade çok geniş kesimlerin hassasiyetini dikkate alan, demokratik açılımla ters düşmeyecek somut adımlar atma yerine, ortamı geren bu uygulama hakkında önceleri sessiz kalması sonra bir heyet göndermesi sorunu çözmemiştir. Gerilimi ve tansiyonun azalması yerine, Başbakanın açıklamaları tansiyonu yükseltmiştir. Demokratik toplumlarda devlet insanların tepkilerini tolere eder, taleplerini dinler ve katılmasa dahi konu ile ilgili bir açıklama yapar. Demokratik toplumlarda devletin her yaptığı açıklama toplum tarafından kabul görülmeyebilir. Sivil toplumun, sivil seslerin topluma seslenmesi, tarafsız yapılan araştırmalar ve açıklamalar tansiyonun düşürülmesine fayda sağlar. Devletin malesef bu pratiği eksiktir. Yeri geldiğinde STK’larla görüşen onlardan öneriler alan devletin, İmralı’da STK’ların araştırma yapmasına izin vermemesi, yabancı insan hakları savunuvularına güvenip Türkiye’de olan insan hakları savunucularına güvenmemesi ise derin bir tartışma konusudur. İnsanlara tatmin edici açıklamaların yapılmaması karşısında tepkilerini dile getirenlerin silahla durdurulmaya çalışılması çok aşırı orantısız güç kullanmadır.

13 Ekim 2009’da açıklanan Türkiye’nin AB İlerleme Raporunda da sadece İstanbul’daki güvenlik güçlerinin işkence ve kötü muamele iddiaları ve saldırıları karşısında açılan 431 güvenlik personeli hakkında açılan soruşturmadan 31’i davaya dönüşmüşmesine rağmen hiç birine cezanın çıkmaması eleştirilmektedir. Türkiye güvenlik güçlerinin işlediği suçlarla daha ne kadar anılacaktır. AİHM’den alınan mahkumiyet kararlarıyla daha ne kadar anılacaktır. Türkiye halklarının demokratik hakları söz konusu olduğunda devletin silaha şiddete yönelmesi, yargının da bunu görmezden gelmesi daha ne kadar sürecektir?

Artık çocuk ölümlerini görmek istemiyoruz. Artık ölümlerin üstünün kapatılmasını görmek istemiyoruz. Ankara’daki siyasetçilerin bölgemizde Kürt sorunun çözülmemesinden dolayı gencecik insanların ölümlerini seyrederek, ahkam kesmesini istemiyoruz. Siyaset, yaşatma üzerine kurgulanmalıdır, ölümler üzerinden değil. Ankara şu anda ölümleri seyrederek, kuru ve yaban bir siyaset yapmaktadır.

Devlet, son yıllarda toplumsal olaylarda çok aşrırı sertlik yanlısı bir yaklaşım ortaya koymuştur. Çocukların, zafer işareti yaptıklarından veya taş attıklarından dolayı 10 ile 25 yıl hapis cezasına çarptırılması, Uğur Kaymaz’ın faiilerinin beraat ettirilmesi, Ceylan ÖNKOL’un 28 Eylül’de bombaatarla öldürülmesi, cizre’de evinin balkonunda annesinin kucağında süt emerken atılan gaz bombasıyla yaşamını yitiren 18 aylık Mehmet UYTUN’un faiilerinin hala bulunmaması, en son da dün Aydın ERDEM’in yakın mesafeden ateş edilerek öldürülmesi kabul edilemez. Bu tür olaylar bölgede yaşayan insanların devlete, yargıya olan güvenini zedelemekte, yurttaş-devlet arasındaki güvensizliği artırmaktadır. Neden çocuk sivil ölümlerinde ciddi bir artış yaşanmıştır? Bu ölümlerden sonra sorumlu olan failler neden yargılanmamaktadır? 2003-2008 yılları arasında güvenlik güçleri hakkında açılan adli idari soruşturmaların % 98’nin güvenlik güçlerinin lehine sonuçlanması, % 2’sinin ise hafif cezalar almasının izahı nedir ?

İki yüz yıldır çözülmeyip kanla, gözyaşıyla red ve inkar politikalarıyla ötelenen Kürt Sorunun Demokratik çözümüne hız vermek, somut adımlar atmek gerekiyor. Bu sürteçten geri dönmek ülkemizi medeneyetten uzaklaştıracak, yüz yıl geriye götürecektir. Kürt sorunun çözümü ise karanlık bir çağdan çıkarıp aydınlık bir döneme taşıyacak, Avrupa’ya da yakınlaştıracaktır. Artık yeter diyoruz. Yeni mezarlar kazmak istemiyoruz.

Siyasetçilere, akademisyenlere, STK’lara, gazetecilere vicdan sahibi herkese sesleniyoruz; gelin öncelikle akan kanı durduralım. Bunun için çalışalım diyoruz. Dün akşam morgda yüreklerimizi parçalayan Aydın’ın ailesinin çığlıklarının, gözyaşlarının son acı ve gözyaşı olmasını istiyoruz. Bunun için; Aydın ERDEM’in ölümünden sorumlu güvenlik güçleri hakkında derhal soruşturma başlatılmasını, AKP önünde görevli olan güvenlik güçlerinin isimlerinin belirlenmesini, ajanslarda dolaşan görüntülerin izlenerek sivil giyimli elinde silah bulunan kişinin ve diğer görevlilerin ifadelerinin alınmasını, failin tespiti ile derhal tutuklanmasını yapılan işlemler hakkında kamuoyuna bilgi verilmesini istiyoruz.

Saygılarımızla.

Av. Muharrem ERBEY
İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı

Bir cevap yazın