Barış şimdi değilse ne zaman?

İnsan haklarına saygı, barış içinde yaşamanın temel koşuludur. Toprağın savaş alanına dönüştüğü her yerde, yaşam hakkı, kişi dokunulmazlığı hakkı başta olmaz üzere insan hakları ağır biçimde ihlal edilmektedir.

Türkiye’nin “ağır insan hakları ihlalleri” ile tanınan bir ülke olmasının temel nedeni, on yıllardır devam eden kirli savaştır. Mevcut hükümet, öncülleri gibi, Kürt Sorununun Evrerensel İnsan Hakları Hukuku çerçevesinde barışçıl ve demokratik bir biçimde çözme yerine barışı, demokrasi ve insan haklarını savunanlara saldırma, insan hakları savunucularını gözaltına alma, tutuklama, cezaevine gönderme uygulamalarını sürdürmeyi yeğlemektedir.

Kendi çocuklarının savaşta ölmeyeceklerinden emin olan yetikililer, çocuklarını savaşta kaybeden ailelerin çığlıklarının Türkiye’de ve dünyada daha yaygın olarak duyulmasından, kayıp annelerinin feryatlarının dünyanın dört bir köşesine ulaşmasından paniğe kapılmakta barış ve insan hakları savunucularına karşı saldırılarını gittikçe arttırmaktadırlar.

172 haftadır kayıplarını arayan Cumartesi Anneleri ve insan hakları savunucularına son üç haftadan beri tüm Türkiye ve dünya kamuoyunun gözü önünde saldırılmakta; anneler dövülmekte, yerlerde sürüklenmekte, gözaltına alınmaktadırlar.

Yine 31.08.1998 günü, insan hakları ile barış ve demokrasi arasındaki kopmaz bağın ayırdında olan insan hakları savunucularının düzenledikleri İstanbul’dan Diyarbakır’a Barış Yürüyüşüne katılanlara daha yürüyüş başlamadan İstanbul’da saldırılmış. aralarında Genel Başkan Yardımcılarımız Av. Eren Keskin, Av. Osman Baydemir, İstanbul Şube Başkanımız Av. Ercan Kanar ile çok sayıda İHD ve değişik siyasi parti, demokratik kitle örgütü yönetici ve üyelerinin de bulunduğu 120’yi aşkın kişi gözaltına alınmıştır. Anlaşılan o ki hükümet tüm gücüyle barış yürüyüşünü engellemeye çalışmaktadır.

Artık hükümetlerin ne yapacaklarını bilmelerinden söz edilemez. Söz konusu olan hükümetlerin politik iradelerinin olmaması değil, tam tersine barış için hiçbirşey yapmama konusunda politik iradelerinin bulunmasıdır.

İnsan hakları savunucularının tüm baskı ve saldırılara karşı, özgürlüğün ve insanlık onurunun, evrensel insan haklarının “gerçek” kılınması mücadelesini tüm gücüyle sürdüreceği bilinmelidir. İnsan haklarından, demokrasiden ve barıştan yana olan herkesi artan baskılara, daha etkin, daha gür bir biçimde yanıt vermeye çağırıyoruz.

Barış şimdi değilse ne zaman?

İHD Basın Bürosu

Bir cevap yazın