BASINA VE KAMUOYUNA-İHD VAN

İnsan hakları haftasında Türkiye’nin insan hakları karnesine baktığımızda kırıklarla dolu bir manzarayla karşı karşıyayız. İnsan hakları evrensel beyannamesindeki hak alanların tümünde ihlallerin olduğunu görmekteyiz.21.yüzyılın ikinci çeyreğine doğru giderken ileri demokrasi şiarıyla halkın karşısına çıkan akp, aksine iktidarını sağlamlaştırmak için anti-demokratik ve manipülatif politikalarla devletleşmiştir. 11 yıllık iktidar döneminde başta Kürt sorunu olmak üzere temel sorun alanlarının hiçbirinde çözüm geliştirmemiş aksine sorunları secim zaferlerine hizmet edecek şekilde zaman yayarak daha da içinde çıkılmaz hale getirmiştir. Tüm çabası güç devşirme ve devletleşme olmuştur.        

İktidara geldiği günden beri yoksullar daha yoksul, zenginler daha zengin olmuştur. 2013 yılı açlık sınırı 1,183,yoksulluk sınırı 3,741 tl  dır. Bu rakamlar üzerinden bakıldığı zaman ülke nüfusunun ciddi bölümü açlık sınırı altında seyrederken nüfusun büyük çoğunluğu yoksulluk sınırının altında kalmaktadır. Anadolu ,Tahirpaşa , Kayaçelebi  ve Erciş koyternır kentte yaşamak zorunda kalan 150 depremzedenin kalıcı barınma talebine valilik ve hükümet tarafından olumlu cevap verilmediği gibi valilik tarafından elektrikleri kesilerek karanlığa ve karakış  koşullarında  soğuğa derk edilmişlerdir. Bu durum Sosyal hukuk devleti ve barınma hakkı açısında bir insan hakları ihlalidir. Bu da bize AKP iktidarının ekonomi-politiğinin toplumu yoksullaştıran bu yoksullaşan toplum rantı ile yeni bir zenginler zümresi yaratan Anadolu kapitalizminin özünü işaret etmektedir.

Polis şiddeti ivme göstermiş doksanlarda ara sokaklarda öldürülen insan manzarası yerini Diyarbakır merkezinde, İstanbul meydanlarında, Ankara göbeğinde ve en son Gever in orta yerinde göz göre göre hedef gözeterek katledilen insanların ülkesi haline gelmiştir. Demokratik tepkilerini ortaya koymak için sokaklara çıkan insanlara orantısız güç uygulamak artık bir devlet politikasıdır.  Bu politikanın temel felsefesi sayın başbakanın “kadında da olsa çocukta olsa gereği yapılacaktır” düsturunda yatmaktadır. İktidarın  muhalif kesimlere yaklaşım felsefesi ülkeyi korku dolu bir geleceğe götürmektedir.

2013 yılı boyunca siyasi tutuklamalar hız kesmemiş ilimizde 3 u kadın toplam 15 siyasetçi KCK yine 6 sı kadın 22 kişide gençlik operasyonlarında tutuklanmışlardır. Yargı siyasetin güdümüne sokulmuş irade gösteren, muhalefet yapan insanlar düzmece iddianamelerle tutuklanmıştır. Van belediye başkanı Sayın Bekir KAYA ve arkadaşlarının yargılandığı Van KCK ve gezi tutuklamaları bunun açık göstergeleridir.  

Cezaevlerindeki doluluk oranı cumhuriyet tarihinde pik yapmıştır.   Eylül 2013 ile Kasım 2013 tarihleri arasında Kürdistan cezaevlerinden Karadeniz, Ege ve Trakya cezaevlerine sevk edilen tutsak sayısı 300 un üzerindedir. Van f tipi kapalı cezaevinden sevk edilen tutsak sayısı 68 dır.Sevklerin amacı tutsakları tecrit etmek ailelerinde koparmak ve iradesini kırarak teslim almaktır. Avrupa işkenceyi önleme komitesi 2 nolu genel raporunun 22.paragrafında “aile bağlarının kopmaması için özel çaba gösterilmelidir. Bu bağlamda; mahpuslar, mumkun olduğu ölçüde ailelerinin ya da yakın akrabalarının bulunduğu yerlerin yakınında bulunan cezaevlerine yerleştirilmelidir” denmektedir. Tecrit ve işkenceye dönen bu sevkler tutsakların adil yargılanma ve savunma hakkını ihlal etmektir. Bu da adaletin tesisi ve inancını zayıflatmakta, hukuk ilkesini ortadan kaldırmaktadır.

Ayrıca mahpuslara karşı keyfi ve konjektörel politikalar uygulanmakta buna karşı hak talebinde bulunan mahpuslar iletişim ve hücre cezaları ile cezalandırılmaktadırlar. 2013 yılı Van f tipi kapalı cezaevinde gerçekleşen hak ihlalleri tablosu ; 4 intihar girişimi,2 tutuklunun gardiyanlarca darp edilmesi,3 tutukluya sünger odada işkence iddiası,132 tutukluya haberleşme ve iletişim cezası ile 8 tutukluya 10 ar günlük hücre cezasıdır. Oysaki BM kişisel ve siyasal haklar uluslararası sözleşmenin 10. Maddesinde “ özgürlüğünden yoksun bırakılmış kişiler insani muamele ve insanın doğuştan kazandığı insan onuruna saygılı davranış görme hakkına sahiptir” denmektedir.

Adalet bakanlığının verilerine göre AKP nin iktidarı süresince cezaevlerinde ölen tutsak sayısı 2000 ulaşmıştır. Türkiye cezaevlerinde 163 u ağır 600 yakın hasta tutsak bulunmaktadır. Bunların 10 tanesi Van f tipi kapalı cezaevindedir. Hasta tutsaklarla ilgi hastane raporlarına, STK  ve toplumsal  duyarlılık çağrılarına   rağmen hasta mahpuslar yaratılan politik bürokrasinin kurbanı yapılmış onlara karşı hasımhane bir yaklaşımla yaklaşılmıştır. Bu durumda cezaevlerinde ölen mahpuslara karşı yaklaşım cinayet göstergeleridir.

Bireysel ve toplumsal şiddet artmış kadın katliamları iç savaş bilançosuna ulaşmıştır. 2013 yılı kasım ayı itibariyle insan hakları ve kadın derneklerine başvuran şiddet mağduru kadın sayısı 300 un üzerindedir. Buda 2012 yılına göre bir artışı işaret etmektedir.

Başkale, Özalp, Çaldıran sınır hattında yasadışı vergilendirme yapan asker -işbirlikçi sivil çeteler tarafından öldürülen ve tek dertleri günlük geçimlerini sağlamak amaçlı bir bidon mazot getiren insanların sayısı 100 civarlarındadır. Buda 3  Roboski demektir.

Sayın Öcalan’ın 21 mart Amed  newrozunda başlattığı çatışmasızlık ve barış süreci dolayısıyla 2013 yılı boyunca ilimize cenaze gelmemiştir. Ancak hükümetin sürecin ilkeli ve kalıcı olması açısından üzerine düşen sorumluk ve ciddiyetten yoksun davranmaktadır. Bu ciddiyetsiz ve sorumsuz yaklaşım tarihsel olarak belki de bir daha yakalanması zor bir şansın kaybedilmesine neden olacaktır. Kürt sorunu ülkenin kara deliği halini almıştır.  Sorunun çözülmemesi durumunda korkumuz o ki bu kara deliğin ülkeyi yutmasıdır.

 Bütün bu verilere baktığımıza 2013 yılı boyunca ülkedeki İnsan Hakları İhlalleri azalmamış aksine artış göstermiştir.

Barış ve kalıcı çatışmasızlık sürecinde, insan hakları demokrasi ve özgürlük adına umut kar olmayı istediğimiz bu dönemde; Vatandaşına karşı ötekileştirici yoksullaştırıcı ve yoksayıcı bu politikaların dün olduğu gibi bugünde ülke geleceğini karanlık tünellere sokacağı aşikârdır. Demokratik sosyal hukuk devleti prensiplerine, uluslararası insan haklar ilkelerine uygun insan, ekoloji ve demokrasi merkezli; katılımcı, kapsayıcı ve cinsiyet eşitlikçi politikaların devreye sokulması gerektiğini inanıyoruz.

İNSAN HAKLARI VAN ŞUBESİ

Bir cevap yazın