DEP Milletvekillerinin Yargılanması İle İlgili İHD’nin Değerlendirmesi

İHD, Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması ve yargılanmaları olgusunu, demokrasi ve insan hakları sorunu olarak görmektedir.

Bu bağlamda,

Konuya düşünce (açıklma) özgürlüğü, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, adil yargılama hakkı ve parlementer dokunulmazlık açısından yaklaşmaktayız.

A. Düşünce Açıklama Özgürlüğü:

Milletvekillerinin suçlanması,

  • Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin, (1948), 19. maddesine,
  • Birleşmiş Milletler Uluslar arası Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesinin (1953) 10. maddesine
  • Avrupa Parlementosu Temel Haklar ve Özgürlükler Bildirisi (1989), 5. maddesine
  • Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı (AGİK) belgeleri,
  • Helsinki Son Senedi (1975) 7. madde,
  • Yeni Bir Avrupa İçin Paris Şartı (1990),
  • AGİK İnsan Boyutu Konferansı Moskova Toplantısı Belgesi (1991) 26. maddesine aykırıdır.

 B. Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkı:

  • Milletvekillerinin gözaltına alınması;
  • Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 9. maddesine,
  • Birleşmiş Milletler Uluslararası Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesinin 9. maddesine,
  • Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. maddesine,
  • Avrupa Parlementosu Temel Haklar ve Özgürlükler Bildirisi’nin 2/b maddesine
  • Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı (AGİK) belgelerinin, Helsinki Son Senedi ve Paris Şartının ilkelerine, Moskova Toplantı Belgesinin 23. maddesine aykırıdır.

C. Adil Yargılama Hakkı:

Milletvekillerinin Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılanmaları,

  • BM İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin 9., 10. mad. ve 11. maddelerine,
  • BM Uluslararası Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nin 9. ve 14. maddesine,
  • Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesine,
  • Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı (AGİK) belgeleri ilkelerine aykırıdır.

Türkiye’de DGM’ler, özel ve olağanüstü yargı kurumlarıdır.

Bünyesinde Askeri Savcı ve Yargıçları bulundururlar. Bu mahkemelerde görevli Askeri Savcı ve Yargıçları sivil insanları yargılarlar.

Askeri Savcı ve Yargıçların bağımsızlığı ve yargıçlık güvenceleri bulunmamaktadır. Askeri hiyerarşiye tabidirler.

Aynı şekilde sivil yargıçlar da yargıç güvencesinden ve bağımsızlığından yoksundurlar.

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Adalet Bakanlığı’na bağlıdır. Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcısı Nusret Demiral, DGM yargıcı Yılmaz Çamlıbel’i bir davanın hazırlık soruşturmasında verdiği kararda, karar metnine yazdığı düşünceleri nedeniyle şikayet etmiş ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Yargıç Çamlıbel’i Afyon iline atmıştır (Bkz. 3.1.1994 ve 4.1.1994 tarihli Cumhuriyet Gazetesi. İHD bu uygulamayı bir basın açıklaması ile protesto etmiştir. Bkz. 4.1.1994 tarihli Cumhuriyet Gazetesi).

Bu örnek tipiktir. Yargıç Çamlıbel, şimdi yeniden aynı mahkemede üyedir. DEP davasında, yargıçların, idarenin hoşuna gitmeyecek bir karar vermeleri halinde başka yerlere atamayacaklarının güvencesi yoktur.

DEP davasında sanıklar, 5 ay sonra yargıç (mahkeme) huzuruna çıkarılmışlardır. 7 aydır tutukludurlar.

D. Parlementer dokunulmazlık-sorumsuzluk ilkeleri:

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 83/1. maddesi, milletvekillerinin mutlak sorumsuzluğunu düzenlemektedir. Dokunulmazlığın kaldırılması Anayasa’ya aykırıdır.

Ayrıca, aynı maddenin 5. fıkrası hükmüne aykırı olarak Başbakan Tansu Çiller’in lideri olduğu Doğru Yol Partisi Grubu’nda dokunulmazlıkla ilgili görüşme yapılmış ve karar alınmıştır (Bkz. 23.2.1994 tarihli gazeteler, özel olarak Hürriyet Gazetesi).

Dokunulmazlığın kaldırılması süreci TBMM içtüzüğünün 108. ve devamı maddelerine aykırı işletilmiştir.

Anayası’nın 85. maddesi, dokunulmazlığı kaldırılan milletvekillerinin gözaltına alınışı nedeniyle güçlükle ve ancak vekilleri marifetiyle işletilebilmiştir.

Sonuç:

DEP davası siyasal amaçla gündeme getirilmiş, milletvekillerinin dokunulmazlıkları siyasal amaçla kaldırılmıştır.

Türkiye’de “düşünce suçu”nun olduğu, milletvekillerinin bile düşüncelerine açıklama özgürlüğünden yoksun bulunduğu açığa çıkmıştır.

Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ne derece kolayca ihlal edilebildiği gözaltına alma sürecinde görülmüştür.

Hazırlık soruşturmasını yürüten savcıların salt ifade almak için 15 gün boyunca milletvekilerini gözaltında tutabilmeleri dehşetle izlenmiştir. Yasaların bu kadar uzun bir süre gözaltında tutmaya olanak vermesinin evrensel hukuk ilkelerine aykırılığı bir yana, verilen yetkinin keyfi kullanışına tanık olunmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti imzaladığı sözleşmelere uygun davranılmalıdır. İç hukukunu bu sözleşmelere uygun hale getirmelidir. Yasa uygulayan görevliler insan haklarına saygı göstermelidir.

Düşünme ve örgütlenme özgürlüğü, adil yargılanma hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı önündeki tüm engeller ortadan kaldırılmalıdır.

DEP davası sanıkları derhal serbest bırakılmalı, dava ortadan kaldırılmalıdır.

Hüsnü Öndül
İHD Genel Sekreteri

Bir cevap yazın