Hak ve Özgürlükler Alanında Kaygı Verici Gelişmeler

2005 yılı başlarından itibaren hak ve özgürlüklerin genişletilmesinde görülen duraklama, giderek yerini bir “geriye gidiş”e bırakmış görünüyor. Son dönemlerde iktidarıyla, muhalefetiyle, yerel yönetimleriyle, askeriyle ve yargısıyla, kişi hak ve özgürlüklerini sınırlama konusunda benzer yaklaşım içerisindeler.

Yeni TCK’nın 216 ve 301. maddelerinin uygulanmasındaki sıkıntı ve şikayetler devam ederken, bunlara 288. madde de eklendi. Gerek anayasa ve gerekse yasa hükümleri çağdaş çoğulcu bir demokrasinin gerekleri doğrultusunda, kişi hak ve özgürlükleri lehine yorumlanıp, uygulanmak yerine; baskıcı ve özgürlükleri sınırlayıcı bir yaklaşımla davalar açılıyor, mahkumiyetler veriliyor. Anayasa’nın 90. maddesinde yapılan değişiklikle, başta yargı olmak üzere tüm organlar için öncelikle uygulanması gereken birer iç hukuk düzenlemesi niteliğinde olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, BM Kişisel ve Siyasal Hakları Sözleşmesi, BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi gibi taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler yok sayılıyor.

Dün TCK 301. maddeden 3 yeni mahkumiyet kararı verildi. Aziz Özer bir dergide çıkan yazılar nedeniyle iki kez, Zülküf Kışanak ise yazdığı bir kitap nedeniyle cezalandırıldılar.

Van 100.Yıl Üniversitesi Rektörü, ciddi sağlık problemlerine rağmen tutuklu yargılanıyor. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin kişi güvenliği (md.5) ve adil yargılanma (md.6) ilkesi yargı pratiğini etkilemiyor.

Hak ve özgürlüklerin genişletilmesi konusunda en iddialı hükümetin başında bulunan ve sık sık kendisinin de bir ifade özgürlüğü mağduru olduğunu söyleyen Başbakan, katıldığı bir televizyon programında Türkiye’de yargının işleyişi ile ilgili görüş ve düşünce açıklayan herkesi anayasa suçu işlemekle suçluyor ve haklarında işlem yapılması gerektiğini söyleyerek ifade özgürlüğüne bakışındaki tek yanlılığı ortaya koyuyor.

Yargı bağımsızlığının en çok tartışıldığı bir dönemde Ankara C.Başsavcılığı, Başbakan’ın televizyondaki sözlerinin hemen sonrasında, aralarında TÜSİAD Başkanı, CHP Genel Başkanı ve YÖK Başkanı’nın da bulunduğu bir çok kişi hakkında TCK 277 ve 288. madde kapsamında inceleme başlatıyor.

Hakkari’de bir general öğrencilerin yerel giysilerle folklor gösterisi yapmasına tahammül edemeyerek, ilgililer hakkında soruşturma açılmasını talep ediyor. Böylece hem yerel halkın kültürünü ve giyimini aşağılamış oluyor ve hem de idari ve yargı mercilerine dolaylı talimat vermiş oluyor.

Ana Muhalefet Partisi CHP, demokratik ve çoğulcu katılımı engelleyen %10 seçim barajına, “etnik temelde bir siyasi yapılanmayı başlatacağı”(Radikal Gazetesi, 22.12.2005) gerekçesi ile karşı çıkıyor.

AKP’li bir çok belediye kentlerinde alkollü işyerleri için “kırmızı sokak” uygulaması başlatarak, dini referans alan bir yönetim algılamasına neden oluyor.

Yukarıdaki örnekleri daha da çoğaltmak mümkün.

Yargı dahil, hiçbir makam ve kurum eleştiri dışında tutulamaz. Özellikle kişi hak ve özgürlüklerinin güvencesi olarak geliştirilmiş olan kavramlar, örneğin yargı bağımsızlığı, hak ve özgürlükleri sınırlama amacı ile kullanılmamalıdır.

TCK’nın 216, 288 ve 301. maddelerin yargı uygulamasında sorunlu olduğu kabul edilmeli, yanlışta ısrar edilmemelidir. 301. madde tümüyle kaldırılmalı, hakaret konusu kişiler arasındaki bir sorun olarak kabul edilip, ceza hukuku alanından çıkarılmalıdır. Diğer maddeler daha net bir şekilde düzenlenip, özgürlüklerin engellenmesine neden olmaktan çıkarılmalıdır.

Bütün bunlar, hak ve özgürlükler konusunda asıl dinamiğin başta insan hakları kuruluşları olmak üzere, sivil toplum örgütleri olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Irk, dil, din, mezhep, siyasi görüş, cinsiyet gibi herhangi bir nedenle ayrım yapmaksızın daha örgütlü ve dayanışmalı bir özgürlükler mücadelesine ihtiyaç var. Kendi hak ve özgürlüklerimizin korunması, başkalarının özgürlüklerine sahip çıkmaktan geçiyor.

Av.Yusuf ALATAŞ
Genel Başkan

Bir cevap yazın