Herkesi Sağduyulu Davranmaya, Olayları Tırmandıracak Davranışlardan Uzak Durmaya Çağırıyoruz

“Devletin sorunların çözümünde şiddette ısrar etmesi, toplumsal olaylara müdahalede ateşli silah kullanılması ve kendi yurttaşlarını öldürmesi hiçbir koşulda kabul edilemez. Öte yandan Demokratik hakların kullanımı sırasında da şiddete başvurulmaması kesin bir zorunluluktur. ”

Devletin sorunları sadece ve sadece zor, baskı ve şiddet yöntemleri ile çözmede ısrar etmesi, bu güne kadar hiçbir işe yaramamış, aksine sorunların daha da büyümesine, kronikleşmesine ve ülkedeki iç barışın tesis edilememesine yol açmıştır. Ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel sorunların ve bu alandaki taleplerin yalnızca birer “terör” sorunu olarak kabul edilip, ülke politikalarının buna göre belirlenmesi “çözümsüzlüğün” temel nedenidir.
Ülkeyi demokratikleştirme; hak ve özgürlük alanlarını genişletip güvence altına alma; insan hakları ihlallerini ortadan kaldırma iddiası ile iktidara gelen bu günkü Hükümet, taahhütlerinin aksine kendinden önceki şiddet politikalarını aynen sürdürmekte, ülkenin belirli bölgelerine bomba yağdırmakta, imha politikalarında ısrar etmektedir.
Hemen her gün resmi açıklamalarla kaç kişinin öldürüldüğü kamuoyuna duyurulmaktadır. Öldürülen insanların sonuçta birer insan ve bu ülkenin yurttaşları olduğu, bunların birer aileleri olduğu, çok sayıda yakın akrabaları olduğu, dolayısıyla her ölümün durgun suya atılan bir taş gibi giderek yayılan dalgalar yarattığı hiç düşünülmemektedir. Daha da önemlisi, bu gün yaşanan olayların temel sorumlusunun ülke sorunlarını çözümsüz bırakan ve yok sayan devlet politikaları olduğu tümüyle göz ardı edilmektedir.
Son günlerde, havadan ve karadan yürütülen, hatta bazı iddialara göre kimyasal silahların da kullanıldığı askeri operasyon sırasında 14 kişinin öldürülmesi ve bu kişilerin cenaze törenleri sırasında ve sonrasında Diyarbakır, Siirt, Van, Adana ve diğer bazı illerde yaşanan olaylar da tamamen, yukarıda açıklanan şiddet politikalarının son uygulamalarıdır.
Diyarbakır ve diğer illerdeki toplumsal olaylar nedeniyle, tam teçhizatlı askeri güçlere görev verilmesi ve sadece Diyarbakır’da 2 gün içerisinde biri çocuk olmak üzere 3 kişinin ölmesinden tamamen Hükümet sorumludur. Demokratik bir ülkede, toplumsal olayların önlenmesinde ateşli silah kesinlikle kullanılmamaktadır. Mutlak zorunluluk halinde ise en azından plastik mermiler kullanılmak suretiyle, yaşam hakkının risk edilmesi en aza indirilmektedir. Bunun son örneği Fransa’dır. Fransa’da bir haftadan fazla süredir devam eden ve milyonlarca öğrencinin katıldığı gösterilerde bu güne kadar herhangi bir ölüm yaşanmamıştır. Ülkemizde ise askeri ve polis güvenlik güçleri toplumsal olaylara müdahalede ateşli silahlar dahil her türlü savaş araçlarını kullanmakta tereddüt etmemektedir.
İnsan hakları ve sivil toplum örgütleri olarak bizler toplumsal olaylarda güvenlik güçleri tarafından ateşli silah kullanılmasının kesinlikle önlenmesini talep ediyoruz. Ölümler nedeniyle derhal etkili bir soruşturma yapılacağına ve sorumluların cezalandırılacağına dair derhal açıklama yapılmalıdır.
Hükümet, yalnızca askeri yöntemlerle ve şiddet kullanılarak başta Kürt Sorunu olmak üzere ülke sorunlarının çözülemeyeceğini kabul etmeli, demokratik ve barışçıl politikalar geliştirmelidir. Olaylar daha da genişlemeden bu yönde adımlar atılmalıdır.
Öte yandan, demokratik tepkilerini ortaya koymak isteyen yurttaşlarımız da kesinlikle şiddetten uzak durmalıdır. Diyarbakır’da çok sayıda işyerinin tahrip edilmesi sonucunu doğuran şiddet olaylarının herhangi bir nedenle hoş görülmesi mümkün değildir. Tepkilerin ve taleplerin ortaya konulmasında şiddete başvurulmaması, tahriklerden uzak durulması gerekir.
Öncelikle herkesi sağduyulu davranmaya, olayları tırmandıracak davranışlardan uzak durmaya çağırıyoruz. Bu yapılacağı açıklanan cenaze törenlerinde de güvenlik güçlerinin ve törenlere katılacak olanların da şiddette başvurmaması, tahriklerden kaçınmasını bekliyoruz.
 
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ MAZLUM-DER

Bir cevap yazın