HOPA RAPORU

6-7 Haziran 2011

Hopa Raporu

09.06.2011

 Hopa Raporu - Kapak

6-7 Haziran 2011 tarihlerinde Hopa’ya giden sivil toplum örgütleri heyetinin durum değerlendirme raporu
31 Mayıs 2011 tarihinde Hopa’da yaşanan ve emekli öğretmen Metin LOKUMCU’nun ölümü, onlarca insanın yaralanması, 30 kişinin gözaltına alınması ve 12 kişinin tutuklanması ile sonuçlanan olayları yerinde incelemek ve durum değerlendirme raporu hazırlamak  üzere oluşturulan TİHV, İHD, TTB, KESK temsilcilerinden oluşan 6 kişilik heyetin; 6-7 Haziran 2011 tarihinde yaptığı görüşmeler, incelemeler, muayeneler sonucu hazırlanan durum değerlendirme raporudur.

Heyetin çalışmaları;
Adli Tıp uzmanı, Fizik Tedavi uzmanı, Psikiyatri uzmanı ve İnsan Hakları Vakfının Başvuru Hekiminden oluşan hekimler tarafından; 6 Haziran 2011 tarihinde 11 kişi, 7 Haziran 2011 tarihinde 2 kişi, toplamda işkence ve kötü muameleye maruz kalan 13 kişinin muayene edilmesi.

6 Haziran 2011, saat 15.00; Hopa Kaymakamı ve ilçe emniyet müdürü ile toplantı.

6 Haziran 2011, saat 16.00’da Hopa Belediye Başkanı ile toplantı.

6 Haziran 2011, saat 17.30 da Hopa parkında gözaltına alınıp bırakılanlar tarafından yapılan basın açıklamasına katılım.

6 Haziran 2011, saat 18.00’de mağdurlar, Hopa halkı ve sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinden oluşan 50 kişinin üzerinde katılımcının dile getirdiği olayların gelişimi, sorunlar ve taleplerin aktarıldığı toplantı.

6 Haziran 2011, saat 20.00 de Metin Lokumcunun evine taziye ziyareti.

7 Haziran 2011, sabah Hopa parkında Hopa halkı ile buluşma sorun ve taleplerin dinlenmesi, saat 12.30’da heyetin çalışmaları ile ilgili ön raporun Hopa halkı ile paylaşılması.

7 Haziran 2011,  saat 15.00’de Rize  Tek Gıda İş Sendikasında heyetin ön raporunun basın ile paylaşılması.

6 Haziran 2011, saat 15.00; Hopa Kaymakamı ve ilçe emniyet müdürü ile toplantıda Kaymakam’ın aktardıkları;
“Olay günü ile ilgili bizim elimizde bol miktarda görüntü var. Ancak bunların taraflı olduğu düşünülebilir. Bu nedenle olayların vahametini anlamak açısından tarafsız gazetecilerin çektikleri görüntüler incelenebilir.

Olaylar daha önceden hazırlıklı bir şekilde çıkarılmıştır. Aslında olayların Hopalılar ile bir ilgisi yoktur. Dışarıdan gelen ve olay çıkarmak üzere hazırlanmış birkaç kişinin provakasyonu ile olaylar başlamıştır.

Müdahale kararını ben verdim. Vicdanen rahatım. Çünkü olay çıkarmak için hazırlıklar yapan kitlenin tam orta yerinde yığılmış taşlar ve açılmamış soda şişeleri vardı. Bunları olay çıkarmak için önceden hazırlamışlardı.

Olaylar, polisin uygun görmediği bir pankartı indirmek istemesiyle başladı. Polisler pankartı indirmek istediler, ancak eli sopalı 7-8 kişi 2 polise saldırdı. Yine şu an tutuklu olan bir şahıs pankart indirilirse kendimi aşağıya atarım diye bağırarak inşaatın tepesinden intihar girişimi tehdidinde bulunarak ortamı geriyordu.

Olaylar sırasında sadece halktan yaralananlar olmadı. Polislerden de yaralananlar oldu. Taş atılması nedeniyle hızlanan otobüsten bir polis düştü ve ağır yaralandı. Yine olaylar sırasında yaralanan iki kadın polisimiz düşük yaptılar.

Dışardan gelen polis sayısı halkın abarttığı kadar değildir. 200 civarında çevik kuvvet ilçe dışından getirilmiştir.

Olaylar sırasında aşırı gaz kullanımı konusunda benim bilgi vermem doğru değil. Çünkü bu konuyla ilgili bir soruşturma geçiriyoruz. Ben de dahil tüm amirleri soruşturan 4 müfettiş Artvin’de soruşturmayı yönetiyor.”

6 Haziran 2011, saat 16.00’da Hopa Belediye Başkanı ile toplantıda aktarılanlar;
“Öncelikle belirtmem gereken husus Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Hopa halkına karşı tahammülsüzlüğü nedeniyle olaylar çıkmıştır.

Bu tahammülsüzlük olaylardan bir gün önceki Milliyet Gazetesine de yansımıştır. AKP il genel meclisi üyesi bir şahıs ve kardeşi “…Hopa’da yaşayan Hemşinlilerin Ermeni oldukları ve ÖDP’li komünistlerin CHP’ye oy verdikleri..” şeklinde ortalığı gerecek açıklamalar yaptılar.

Başbakan’ın medyaya duyurduğu pankart Metin Lokumcu’nun ölümü sonrası oraya asılmıştır. Polisin indirmek istediği, olaylardan önce orada olan ve gerginliğin çıkmasına neden olan pankartta “Karadeniz’in Asi Çocukları Suyuna ve Çayına Sahip Çıkıyor” yazıyordu. Güvenlik güçlerinin ve Başbakan’ın korumaları bu pankartı neden indirmeye çalıştılar anlayabilmiş değiliz.

Dışarıdan gelen polislerin olayların çıkması ve büyümesi için özel bir çabaları vardı. Dışarıdan gelen polisler sürekli halka küfür ediyorlardı, tehditler yağdırıyorlardı. Hopa’da çalışan polisler durumun farkına vararak dışarıdan gelen polislerin sakin olmalarını sağlamaya çalışıyorlardı ve bu nedenle Hopa polisi ile dışarıdan gelen polisler arasında gerginlikler, küfürleşmeler, yumruklaşmalar oldu.

Olay sırasında Başbakan’ın ve Kaymakam’ın iddia ettiği gibi herhangi bir planlanmış durum yoktu. İnsanlar halay çekiyorlardı ve buna bile ciddi bir tahammülsüzlük vardı. Halay çekilen yer inşaat alanıdır ve orada taşların olması kadar doğal bir şey olamaz. Olay çıkarmak için taş ya da şişe biriktirmek şeklinde bir şey yoktu. Hele Molotof ve sopa hiç yoktu. Gerginlik çıkınca inşaat halindeki binadan temin edilen şeylerle insanlar kendilerini savundu.

Jandarmanın araya girmesiyle olaylar dinmek üzereydi. Ancak polisin araçtan düşmesi ve Başbakan’ın korumalarının hastane çevresinde çok fazla miktarda mermi sıkmaları, biber gazı sıkılmasını sağlamaları nedeniyle ortam yine gerildi ve olaylar arttı.”

6 Haziran 2011, saat 18.00’de mağdurlar, Hopa halkı ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileriyle yapılan toplantıda Hopa halkının olayların gelişimiyle ilgili aktardıkları;
• Bir ay önce Bakan Hayati Yazıcı’yı ilçelerine sokmayan Hopa halkı, deresine-çayına-emekçisine sahip çıktıkları için Erdoğan tarafından cezalandırılmıştır.

• 30 Mayıs 2011 tarihli, Başbakanın mitinginden 1 gün önce Milliyet gazetesinde Mehveş Evin’in “Artvin’de seçim Çetin Virajlı” isimli gazete haberinde; Başbakanın ilçe halkı için hakarete varan etnik ayrımcılık söylemleri yapıldığı görülmüş, bu durum ilçe halkını huzursuz etmiştir (Ek 1).

• Daha önce hiçbir ilçede seçim mitingi düzenlemeyen Başbakan R.T. Erdoğan’ın 31 mayıs günü Hopa’ya seçim mitingine geleceği bilinmektedir. Başbakan henüz ilçelerine gelmeden Hopa halkı “HES’lere karşı tepkilerini göstermek, derelerine sahip çıkmak ve geçim kaynağı olan çay kota- kontenjanları hakkında tepkilerini dile getirmek” için barışçıl ve demokratik protestolarını dile getirmek istemiştir. 31 Mayıs sabahı Hopa meydanında toplanan halk horonlar ederek tepkisini dile getirmeye çalışırken, miting alanında iş bankasının yanında bulunan binada aslı olan “karadenizin asi çocuğu çayına ve suyuna sahip çıkıyor”  yazılı pankart polis tarafından indirilmek istenmiş, indirilemediğinden birden miting alanına toplanan halkın arkasından gaz bombaları önünden çevik kuvvetin saldırısı ve basınçlı su sıkılmıştır.

• Hopa’ya daha başbakan Erdoğan gelmeden çevre illerden binlerce çevik kuvvet, sivil polis ve özel koruma getirilmiştir. Hopa halkı bunu AKP ilçe parti binası önünde görmüştür. Çevre il plakalı polis otobüsleri görülmüştür. Çevre illerden gelen polisin, özel güvenlik ve koruma görevlilerinin tavrı yetmişli, seksenli yıllarda yaşananları aşmıştır. Özel koruma pankartın indirilememesi ile kontrolsüz bir şekilde gaz bombası silahlarını, ateşli silahları kullanmaya başlamış ve son derece çirkin küfürler etmiştir. Genç yaşlı, kadın, erkek ve çocuklar gazdan etkilenmiş, çocuklar bayılmış, bir çok yaşlı insan sırtlarda taşınmıştır. Ancak Hopa halkını tanıyan polisi diğer polis gibi davranmamış, hatta gelen polisle halk arasında jandarma zaman zaman tampon görevi görmüştür.

• Bu sırada Metin Lokumcu’nun da hastaneye kaldırıldığı ve daha sonra da ölüm haberi duyulmuştur. Ölüm haberi üzerine hastaneye gitmek isteyen halk sürekli çevik kuvvetin kaba dayağına, saldırısına, kovalamasına maruz kalmış, sokak aralarında kovalanmış, sığındıkları dükkan içlerine gaz bombaları atılmış, esnafın dükkanlarına sığınan halk gaz bombası yağmuruna tutulmuş, hatta boş dükkanlar bile bombalanmış, hastane acil içine ve hastanenin yakınında bulunan okul önüne de gaz bombaları atılmıştır. Bu sokak aralarında halk zaman zaman korunma amaçlı taş kullanmıştır. Ancak medyada Hopa halkının taş ve molotof kullanan organize bir terörist grubu gibi gösterilmesi son derece üzücü ve yanlıştır.

• Kaymakamın ve Erdoğanın söyleminin aksine; olaylar halkın taşlı saldırısı ile başlamamıştır. Olaylar Başbakan Erdoğan’ın daha Hopa’ya gelmesinden önce ilçeyi dolduran çevik kuvvet, korumalar tarafından halkın hiç beklemediği bir anda, pankartın indirilmek istenmesi ile başlamıştır. Hopa halkı büyük bir haksızlığa uğramıştır. Hiçbir gören ve kayıt olmamasına rağmen Erdoğan’ın  “taş atıyor, molotof atıyor, eşkiya bunlar” gibi söylemleri ile olay farklı gösterilmeye çalışılmış, tüm medya ve halkın gözünde Hopa halkını kötülenmeye çalışılmıştır.

• Kaymakamın söylediğinin aksine çevre illerden getirilen sivil polis ve çevik kuvvetin sayısının 200 değil, binlercedir; 15.000 olan nüfus şu an 25.000 olmuştur, olaylar sırasında yaşananları ise polis başlatmıştır.

• Bu barışçıl tepkiyi göstermek için toplandıkları meydanda, horonlar edilirken bir anda gaz bombaları, havaya sıkılan silahlar, çevik kuvvetin ve özellikle de Başbakan’ın korumalarının saldırıları ile savaş alanına dönen meydanda son derece zalimce muamelelere maruz kalınmıştır.

• Olaylarda son derece kontrolsüz kullanılan gaz bombası nedeniyle Metin Lokumcu ölmüştür. Başbakan başsağlığı dilememiş, hatta Metin Lokumcu’nun ismini bile ağzına almayarak halka ve merhumun ailesine karşı saygısızlık örneği göstermiştir. Bu anlamda Başbakanın Hopa halkına özür borcu vardır.

• Gazın ölüme neden olan kimyasal etkisi yanı sıra gaz bombasının fırlatılmasıyla gaz kanisterinin çarpma etkisi de bir çok insanı yaralamıştır. 6 yaşında bir çocuğun üzerine gelen gaz kanisterinden çocuğu korumak için üzerine kapanan genç bir kadın kafasından yaralanmış, hastanelik olmuş, kafasına dikiş atılmıştır.

• Orta derecede zeka geriliği olan bir gencin dahi kelepçelenerek ve ağır derecede kaba dayağa maruz bırakılarak gözaltına alınması, hastane içine, okul önüne gaz bombası atılması bu halka reva görülmüştür.

• Olayların üzerinden 7 gün geçmesine rağmen hala bir gerginlik ve olağanüstü hal devam etmektedir.

• Hopa Sivil Toplum Kuruluşlarından toplam 11 kuruluşun (Ticaret ve Sanayi Odası, Artvin İş Adamları Derneği, Esnaf ve Sanatkarlar Odası, Şöför ve Esnaf Odası, Ziraat Odası, Esnaf Kefalet Kooperatifi, Hopa Tarım Kalkınma  Kooperatifi, Motorlu Taşıtlar Kooperatifi, Hopa Muhtarlar Derneği, Artvin Turizm Derneği, Hopa A.D.D) Hopada yaşanan olaylarla ilgili yaptığı ortak basın açıklaması heyete sunulmuştur (Ek 2). Yapılan ortak basın açıklmasında; ilçenin ekonomik yapısı, sosyal hareketliliği ve çok kültürlü kimliği ile her zaman ülke kamuoyunda ilk sıralarda yer aldığı, ilçenin onuruna, ekonomisine, geleceğine, barışına, kardeşliğine zarar vermek amacıyla olayların düzenlendiği vurgusu yapılmıştır.

TİHV ve TTB Hekimleri tarafından muayene edilen toplam 13 başvurunun muayene bulguları:
Başvuran 13 hastanın aktardığı öykülerde; 31 Mayıs günü, henüz başbakan gelmeden “HES’ler ve çay için taleplerini ve tepkilerini dile getirmek için” toplandıkları meydanda; meydandaki bir binada asılı olan “karadenizin asi çocukları çayına ve suyuna sahip çıkıyor” yazılı pankartın polis tarafından indirilmek istenmesiyle, birden bire arkadan gaz bombaları, önden çevik kuvvet ve basınçlı su ile saldırı olduğu, dışarıdan ilçeye getirtilen çevik kuvvet, sivil polis ve korumaların sayısının binlerce olduğu, Hopa polisinin etkin olamadığı, Hopa polisine kontrolün bırakılmadığı, jandarmanın halk ve çevik kuvvet arasında tampon görevi yapmaya çalıştığı, saldırıların son derece kontrolsüz olduğu, tüm ilçenin gaza bulandığı, hastane ve okul önüne bile gaz atıldığı, Metin Lokumcu’nun ölümüne neden olacak kadar korkunç boyutlara ulaştığı, ölülerine saygı gösterilmediği, esnafın dükkanlarına saldırıldığı, sokak aralarına kadar polisin kontrolsüz bir şekilde gaz ve silahla saldırdığı, atılan gaz bombalarının kanisterinin çarpmasıyla bir çok kişinin yaralandığı, gözaltındayken Hopa polisinin kötü muamele yapmadığı, gözaltı giriş ve çıkış muayenelerinde zaman zaman kelepçeli ve güvenlik güçleriyle birlikte muayene oldukları, 31 Mayıstan sonraki gün bazı kafelerin basılarak ya da sokakta yürürken insanların gözaltına alındığı, gözaltında sürekli hastalığı olan insanlara kullandıkları ilaçların verilmediği, görüş yaptırılmadığı, yakınlarının bilgilendirilmediği, 12 arkadaşlarının haksız yere tutuklandıkları, Hopa halkından bir çok kişinin tutuklanacak diye isminin geçtiği, halkın son derece kaygılı ve korku içinde olduğu, son derece haklı bir talep ve tepkilerinde bu derece ağır, zalimane şekilde cezalandırılmalarının şaşkınlığını ve güvensizliğini yaşadıkları… dile getirilmiştir.

Muayene bulguları; Yaşları 20 ile 56 arasında değişen toplamda 10 erkek, 3 kadın başvurunun olay üzerinden 5-7 gün geçmesine rağmen yapılan muayenelerinde; kaba dayağa bağlı yumuşak doku lezyonları, saç çekilmesine bağlı alopesi, gaz kanisteri çarpmasına bağlı yumuşak doku lezyonları tespit edildi.  (Bak; resim 1-4). 31 Mayısta maruz kaldıkları kimyasal gaza bağlı gelişen; göz yaşarması, yanma, tüm vücutta yanma, nefes darlığı, mide bulantısı, kusma, baygınlık geçirme, ayağa kalkamama gibi şikayetler 5-7 gün sonra geçmişti.  Gazın kimyasal etkisine dair bulgu tespit edilemedi.  Göz altına alınıp 4 gün tutulan epilepsi hastası 2 kişi gözaltı sürecinde sürekli kullandıkları ilaçları alamamış, ikisi de gözaltındayken epilepsi nöbeti geçirmişti. Ruhsal olarak yaygın uyku problemi ve kaygı belirtileri tespit edildi. Psikiyatrik değerlendirmede; 13 kişinin 6’sı herhangi bir yakınma belirtmedi. Diğer 6 kişinin yeni gelişen psikiyatrik semptomları mevcuttu. 1 kişinin ise olay öncesi var olan yakınmalarında artış olmuştu. 3 kişiye bu yakınmalar nedeniyle ilaç tedavisi başlanmış olup, 3 kişiye uzun süreli psikiyatrik destek alması önerildi. Gözaltına alınan 20 yaşında bir erkek hasta, orta derecede mental retardeydi. Olaydan sonra ellerinde titreme, sürekli hareketlilik, uyku bozukluğu, sık sık uyanma, kaygı, korku, olayları unutamama, polis görünce kaçınma, korkma gibi akut stres bozukluğu semptomları tespit edildi. Gözlenen psikiyatrik semptom profiline bakıldığında başvuranların kaygı içerikli belirtilerinin ve uyku sorunlarının ön planda olduğu görüldü. Bu profil 31 Mayıs tarihinden itibaren Hopa’da sürmekte olan korku ve güvensizlik ortamı ile yakından ilişkili olarak değerlendirildi.

Hopalılar tarafından dile getirilen talepler:

• İlçedeki olağanüstü hal bir an önce eski haline dönmelidir, halkın kaygıları, tedirginliği giderilmelidir,
• Bir an önce haksız yere tutuklanan arkadaşlarımız serbest bırakılmalıdır,
• Aranıyor şeklinde ismi geçenlerin tutuklanmayacağına dair güvence verilmelidir, tutuklamalara son verilmelidir,
• Sayısı binleri geçen çevik kuvvet mensupları bir an evvel geri çekilmelidir,
• Provokasyon yaratan ve olayların büyümesine neden olan kişiler derhal ortaya çıkarılmalıdır,
• Metin Lokumcu şahsında dava açılmalı ve tüm Hopa halkı bu davanın takipçisi olmalıdır,
• AKP’nin doğayı katletmesine ve geleceklerini ellerinden almasına tüm Türkiye karşı çıkmalıdır,
• Demokraside her siyasi düşünceye saygı duyulmalıdır.

Sonuç olarak; Erken ve geç dönem etkileri halen net olarak bilinmeyen ve üzerinde çeşitli bilimsel çalışmalar yapılan, ancak yapılan bir çok çalışmada; düşüklere ve solunum, kalp, hepatik yetmezliğe neden olduğu, kanserojen etkisinin gösterildiği, bu nedenlerle güvenilir kabul edilmediği bildirilen kimyasal ajanlar, Hopa’da 31 Mayıs ve sonrasında yaşanan olaylarda son derece kontrolsüz bir şekilde kullanılmıştır. Kimyasal gaz kullanımı Metin Lokumcu’nun ölümü ile sonuçlanmıştır. Yaşanan olaylar sonrası hem mağdurlarda hem de mağdur yakınlarında ciddi ruhsal sıkıntılar olduğu gözlemlenmiş, Hopa halkı kaygı ve güvensizliğini dile getirmiştir. Heyet olaylar sonucu yaşamını yitiren Metin Lokumcu’nun otopsi raporunun hazırlanmasınından sonra otopsi raporunu da değerlendirecek, bilimsel görüşünü bildirecektir.

Bu rapor; 6-7 Haziran 2011 tarihlerinde 2 günlük inceleme ve gözlemlerimizi içeren değerlendirme raporudur. Basın ve kamuoyu ile paylaşırız.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV)

Türk Tabipler Birliği (TTB)

İnsan Hakları Derneği (İHD)

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK)

Bir cevap yazın