HUKUKSUZLUK, KAYIPLARIMIZI BİR KEZ DAHA KAYBETTİ…

287 haftadır siz yönetenlere bu meydandan sesleniyoruz,

287 haftadır bir devlet politikası olarak hayata geçirilen vahşet  uygulamalarını teşhir ediyoruz.

287 haftadır, ‘gözaltında kaybedilen evlatlarımızın, sevdiklerimizin faillerinden, sorumlularından  davacıyız’ diyoruz.

287 haftadır ‘sevdiklerimizin başına neler geldiği’ konusunda bilgi istiyoruz.

Sizler ise bu  taleplerimiz karşısında susmaya devam ediyorsunuz.

Susarak kayıplarımızın faillerinin ve suç ortaklarının suçlarına ortak oluyorsunuz.

Bu suskunluk duvarınının uzun sürmesine izin vermeyeceğiz.  Bu duvarı yıkmak için,  adaletin evrensel hukuka uygun tecellisi için, kayıplarımız bulununcaya kadar susmayacağız; talep edeceğiz, teşhir edeceğiz.

Asla ve asla vazgeçmeyeceğiz

Biliyoruz ki  bize dayatılan ve yaşatılan hukuksuzluk bir devlet politikasının sonucudur.
 
Bu hafta Mardin’in Kızıltepe ilçesi Kengerli köyünde evinden alınarak götürülen Yusuf Tunç’un öyküsünü anlatacağız.
 
09 Şubat 1994 tarihinde güvenlik güçleri, Özel Harekat Timleri ve Köy korucuları Mardin ili Kızıltepe ilçesi-Kengerli Köyü’nde sığınak olduğu iddiasıyla  baskın düzenlendi.
Aralarında asker ve yöresel kıyafet giyen yaklaşık 10 kişi Yusuf Tunç’u sordular Evin bütün odalarını aradılar ve evde bulanan Yusuf Tunç’u kolundan tutarak çıkardılar. Yusuf Tunç onlardan kurtulmayı başararak felçli olan kardeşinin odasına sığındı. Bu kez evin her tarafından Yusuf’un bulunduğu odayı silahlarla  taradılar. “Ya çıkıp teslim olacaksın ya da bomba atıp tüm çocuklarınızı öldüreceğiz” dediler. Bunun üzerine Yusuf Tunç teslim oldu. Ardından köy odasının telefonunu  kestiler. Yusuf Tunç’dan bir daha  haber alınmadı.

Olaydan sonra Köy muhtarı olan abisi Mehmet Tunç, Şenyurt Karakoluna, Kızıltepe Kaymakamlığına, Cumhuriyet Savcılığına, Mardin Cumhuriyet Başsavcılığına, Olağanüstü Hal Bölge Valilliğine, Adalet Bakanlığına Ankaraya gidip Meclise dilekçe verdi. Ancak yaptığı tüm başvurulara bir yanıt alamadı.
 
Tunç ailesi kayıplarının izini süreken defalarca tehdit edildi ve köylerini terk etmeleri söylendi. Baskılar nedeniyle sokağa dahi çıkamayınca  çaresizlikten köyü terk ettiler.10 yıl sürgünde yaşadıktan sonra 2004 yılında  köylerine döndüler.

Eşi Fatma Tunç 2004 yılında İHD Mardin şubesine başvurdu ve 10 yıldır eşinden haber alamadığını söyleyerek hukuki yardım talebinde bulundu.  İHD avukatları Kızıltepe  Cumhuriyet savcılığına dilekçe ile başvurdu. Savcılık soruşturmasında Şenyurt Karakolu’ndan Tunç ailesinin 15 yıl önce verdiği dilekçe ortaya çıktı. Ailenin yaptığı başvuru dilekçesi o yıllarda savcılığa bile intikal etmemiş ve sümenaltı edilmişti.

Ailesi şimdi Yusuf’u kör kuyularda arıyor. Eşi Fatma Tunç  09.07 2007 tarihinde İHD Mardin Şubesine  eşi Yusuf Tunç’a ait cesedin Kızıltepe ilçesine bağlı Katarlı köyü sınırları içinde bulunan kuyuda olabileceği şeklinde duyum aldıklarını söyleyerek, kuyunun açılması için yardım istedi.

Ailesi  ve İHD avukatları 02 Ekim 2008 tarihinde Kızıltepe C.Başsavcılığına başvurdu ve betonlaşmış kuyunun açılması talebinde bulundu. Açılan kuyuda biri yetişkin erkek, diğeri çocuk veya kadın olabileceği belirtilen 2 kişiye ait kemikler çıktı. Tunç ailesinin kan örnekleriyle birlikte kemikler Adli Tıp Kurumuna gönderildi. Ancak kemiklerin Yusuf Tunç’a ait olmadığı 2009 tarihinde kesinleşti.  Kemiklerin yakınlarına ait olabileceğini düşünen 40 aile Savcılığa başvurdu.

Tunç ailesi 16 yıldır Yusuf’un kemikleriyle birlikte adalet arıyor. Bizler de bu meydanda “adalet nerede?” diye soruyoruz.
 
Yusuf Tunç’un kaybedilmesinde Şenyurt Karakol Komutanı Jitemci Mahmut Başçavuş’u, İlçe jandarma komutanlığında görevli Yüzbaşı Eyüp’ü , Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanı olan Ergenekon tutuklu sanığı jitemci  Emekli Albay Hasan Atilla Uğur’u direk sorumlu tutuyor, işledikleri bu insanlık suçu nedeniyle yargılanmalarını istiyoruz.

Yusuf Tunç kaybedildiğinde, Ünal Erkan OHAL Valisiydi, Doğan Güreş Genelkurmay Başkanı’ydı, Tansu Çiller Başbakan’dı, Murat Karayalçın Başbakan Yardımcısı’ydı, Nahit Menteşe İçişleri Bakanı’ydı, Mehmet Ağar Emniyet Genel Müdürü’ydü.

Onların da işlenen bu insanlık suçunun, emir vericileri, göz yumarak cesaretlendiricileri ve ortakları olarak yargılanmalarını istiyoruz.
 
Yusuf Tunç dosyasının Ergenekon davası kapsamına alınarak faillerinin ve sorumlularının yargılanmalarını istiyoruz.
 
İHD İstanbul Şubesi
Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon

Bir cevap yazın