İHD GENEL BAŞKANI NEVZAT HELVACI’NIN 4. OLAĞAN GENEL KURULU AÇILIŞ KONUŞMASI

Saygıdeğer Konuklar,
Değerli Basın Temsilcileri,
Sayın Delege Arkadaşlarım,
 
Derneğimizin dördüncü olağan genel kuruluna hoşgeldiniz, bizleri onurlandırdınız. Sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

İnsan hakları açısından yoğun sorunların yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Giderek ağırlaşan insan hakları ihlalleriyle yüzyüzeyiz. Yakın gelecek için bizleri umtlandıran bir ışık görünmüyor. Yaşadığımız her genel kurulda aynı sorunları dile getirmekten sıkıntı duyuyorum. İnsan hakları konusunda hemen hiçbir iyileşmenin sağlanamadığını, kimi alanlarda geçmişin de gerisine düşüldüğünü görmenin üzüntüsünü yaşıyorum. Bu koşulalrda derneğimize daha büyük görevler düşüyor. Genel kurulun bu bilinç içinde yol gösterici kararlar alacağına inanıyorum. Bu umut ve güvenle çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Değerli Arkadaşlarım,
12 Eylül askeri darbesinin toplumumuza çizdiği antidemokratik hukuksal çerçeve,bugün de yürürlüğünü koruyor. Olağanüstü hal bölgesiyle ilgili olarak çıkarılan ve basında SS kararnameleri olarak adlandırılan kanun gücündeki hükümet kararnameleri ile Terörle Mücadele Yasası,bu antidemokratik çerçeveyi daha da daralttı. Bu düzenlemeler ve uygulamalar, demokratik kurumları nefes alamaz duruma getirdi. Bu nedenle demokratikleşme konusu bugün toplumun en önde gelen sorunlarından biridir. Bu sorunu çözme savıyla iktidara gelen koalisyon hükümeti bu yönde hiçbir olumlu adım atamadı, yapılan parlak vaatler hükümet programının satırları arasında kaldı. Demokrasinin ülkemizde bütün boyutlarıyla yaşanır duruma getirilimesi, toplumun acil beklentileri arasındaki yerini koruyor. 12 Eylül’ün bütün kalıntılarıyla birlikte temizlenmesi, demokrasi yolunda atılmış önemli bir adım olacaktır.

İşkence bugün de bir sorgulama yöntemi ve bir baskı aracı olarak yaygın bir biçimde uygulanıyor. İşkence aletleri sorgulama yerlerinin demirbaş eşyaları gibi kullanılıyor. Cezaevlerinin sorunları henüz çözüme kavuşturulamadı. Eskişehir Cezaevi’nin kapatılmasıyla atılan olumlu adım sürdürülemedi. Bu cezaevinin yeniden açılması yolunda girişimler bulunduğunu öğreniyoruz. Cezaevlerindeki baskı ve zulmün simgesi durumuna gelmiş olan bu yerin yeniden açılması yanlışına düşülmemelidir. Cezaevleri insan onurunun aşağılandığı yerler olmaktan çıkarılmalıdır. Ülkemizde halen insanlar düşüncelerinden ötürü tutuklanıyor, yargılanıyor ve cezalandırılıyor. Kitaplarında yönetimlerce beğenilmeyen düşünceler iler sürenler, terörist sayılabiliyor. Bu ayıptan da kurtulamadık.

Değerli Konuklar, Sayın Delegeler,
Ülkemizde bugün yaşama hakkı tehdit altındadır. Güneydoğu Anadolu’da ilan edilmemeiş bir savaş yaşanıyor. Eylemcisi bilinmeyen öldürme olayları oldukça arttı. Devlet operasyon adı altında baskınlar düzenliyor ve sağ yakalayabileceği insaları öldürüyor. Kimi örgütler, kamu görevlilerine saldırıyor, kan döküyor. Şunu herkes bilmelidir ki, yaşama hakkını ortadan kaldırmaya yönelik bu tür eylemler hiçbir yüksek amaçla açıklanamaz, herhangi bir gerkçeyle hoş görülemez. İnsan Hakları Derneği, nererden ve kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun insan yaşamına kasteden eylemlerin karşısındadır. Yaşama hakkı temel hakların başında gelir. Bu en temel hakka saygı duymayanların insan haklarına saygı duyduklarından söz edilemez. Genel Yönetim Kurulumuz, sorunların baskı ile ve silah kullanılarak çözümlenemeyeceğini, barışçıl demokratik çözümler aranması gerektiğini belirlemiş ve herkese silahları bırakma çağrısında bulunmayı kararlaştırmıştır. Şiddetin, karşı şiddeti doğurduğu unutulmamalıdır. Kan dökmeden birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz.

Bu vesileyle bir noktaya daha değinmek istiyorum. Basında kimi köşe yazarları derneğin adını vermeseler de “insan hakları savunucuları” tanımlamasıyla derneği hedef alan yazılar yayınladılar. Son zamanlarda bu tür yazılara daha sık yer verildi. En son bu yayınlara TRT televizyonu da katıldı. Bu arada kimi resmi yetkililerce hedef gösterildik. Tehdit mektupları ve telefonları aldık. Gerçi Türkiye’de insan hakları savunmanın rizikolu bir iş olduğunu biliyoruz. Birkaç kez belirttiğim gibi, insan hakları savunucuları savunmasız duruma düşürülmüşlerdir. Bu yolda yaşamını yitiren, yaralanan, tutuklanan üyelerimiz, bombalanan şube binalarımız var. Her türlü güçlüğe karşın insan haklarını savunmak gibi bir onuru taşıyan bu insanları, burada saygı ile anıyor ve selamlıyorum.

Değerli Arkadaşlarım,
Eleştiri bir haktır ve yapıcı olduğu zaman da çok yararlıdır. Elbette bu derneği yönetenlerin eksiği, kusuru olmuştur. Yapılacak eleştiriler derneği bu eksikliklerinden arındırma amacını taşıyorsa bunu saygı ile karşılarız. Ama amaç, derneği yıpratmaya, kamuoyunda kuşkulu yargılar yaratmaya, etkisizleştiremeye yönelikse bundan salt dernek değil, toplum zarar görür, insan hakları savaşımı zarar görür. Bu derneğin kurucuları, yöneticiler ve üyeleri kendileri için özl bir beklentinin içinde değillerdir. Amaçları, insan onurunun yüceltilmesi ve gerekli saygıyı görmesidir. Onları haksız ithamların altında tutmaya kimsenin hakkı yoktur.

Gönderilen basın açıklaması gazetesinde bir satır bile yer almayan köşe yazarı ertesi gün,”Her konuda öten insan hakları bülbülleri nerdesiniz” biiminde yazı yazabiliyorsa, bunun bir eksiği düzeltmek için yazıldığını söylemek inandırıcı olmaz.

Bu noktada bir gerçeğin altını çizmek gerekiyor. Birleşmiş Milletler 1948 yılında tüm üye ülkelere, ”Hükümetler dışı insan hakları örgütlerinin kurulmasını özendirme ve kurulmuş olanları destekleme” çağrısında bulundu. Daha sonraki yıllarda birkaç kez yineledi. Birleşmiş Milletler’in böyle bir çağrı yapmasının amacını iyi değerlendirmek gerekir. Bilindiği gibi insan hakları devlet tarafından ihlal edildiği gibi, kişiler ve örgütler tarafından da ihlal edilebilir. Devlet kendisi dışında oluşan ihlaller için örgütlenmiştir. Bu amaçla polis ve jandarma örgütü kurmuş savcılar görevlendirmiş, mahkemeler kurmuş, cezaevleri yaptırmıştır. Devlet hukuk dışına düşen insanları yakalar, yargılar ve eğer ceza verilirse yerine getirir. Ama insan hakları devlet tarafından ihlal ediliyorsa aynı mekanizma çalışmıyor. İşte hükümetler dışı insan hakları örgütlerinin önemi buradadır. Onlar, devlet tarafından yapılacak ihlalleri gözlemlemek ve gerekli girişimlerde bulunmak amacıyla kurulmuşlardır. İnsan Hakları Derneği de hükümet dışı bir kuruluştur. Haksızlık kimden gelirse gelsin biz elbette onun karşısındayız. Ama bize Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığı görevi de yüklenmemelidir.

Değerli Konuklar, Sayın Delegeler,
Kürt sorunu ülkenin en ciddi sorunlarından biridir. Bu sorun çözümlenmedikçe gerçek anlamda bir demokrasinin kurulması ve insan hakları ihlallerinin sona erdirilmesi olanaklı görünmüyor. Devlet bugüne değin bu sorunu salt devlet güvenliği sorunu oalrak görmüş ve askeri çözümleri yeğlemiştir. Oysa bu sorunun ekonomik, kültürel ve sosyal boyutları vardır ve bunlar baskıyla, zorla ve silahla çözülebilecek cinsten değildir. Sorun barışçı yollarla ve demokratik yöntemlerle çözülmelidir. Silaha dayalı çözümler adil ve kalıcı çözümler olamaz. Bugüne değin uygulanan baskıya dayalı politikala sorunu çözmedi, aksine büyümesine yol açtı. Ülkenin o yöresinde akan insan kanının durdurulması için herkes elinden gelen çabayı göstermelidir. Kürt-Türk düşmalığı yaratacak her türlü davranıştan kaçınılmalıdır. Şovenist yaklaşımlarla soruna çözüm bulunamayacağı açıktır. Çözüm demokrasidedir, daha kestirme yollar aramanın anlamı yoktur.

Bu soruna bağlı olarak bir de darbe söylentileri yayılmaya başladı. Demokrasi karşıtı güçlerin yeni hevesler peşinde olduğu anlaşılıyor. Darbelerin insan hakları açısından getirdiği yıkımı anlatmaya gerek yok. Daha henüz etkisinden kurtulamadığımız 12 Eylül darbesinin sonuçlarına bakarak bunu görebiliriz. Darbe, hukuk dışı bir eylemdir. Hukuk dışı yollarla hukuksal sonuçlar elde edilemez. İşte bu yüzden onar yıl arayla yapılan darbeler hiçbir sorunu çözemedi, aksine yeni sorunlar yarattı. Anayasayı silah zoruyla “tağyir,tebdil ve ilga” eden, hükümeti ve parlamentoyu dağıtan darbeciler yargılanıp hak ettikleri cezaya çarptırılmadıkça bu tür heveslerden kurtulamayacağız.

Değerli Arkadaşlarım,
Uygar dünya bir yandan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansları sonucunda elde etiiği belgelerle, öte yandan Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi’nin hazırladıkları bildirge ve sözleşmelerle insan haklarının standartlarını yükseltme ve güvence altına alma çabası içindedir. Bu çabaların değeri yadsınamaz. Ama bu girişimler sürerken dünyada meydana gelen yeni oluşumlar, esasen sorunlarla dolu olan insan hakları alanına yeni sorunlar getirdi ve bunların daha derinden yaşanmasına yol açtı. Sovyetler Birliği’nin dağılması, Yugoslavya’nın parçalanaması ve Körfez bunlamım gibi olguların yarattığı sorunları biliyoruz. Bosna-Hersek’te yaşanan Sırp vahşetini, Azer-Ermeni çatışmasını, Irak yönetiminin Kürt halkına yönelik saldırısını ve benzer daha birçok olayı kaygı ile izledik, izlemeye devam ediyoruz. Bu sorunların yaratılmasında ve sürdürülmesinde yakından ya da uzaktan ilgisi ve çıkarı bulunan kimi ülkelerin insan haklarına çarpık bakışları ve çifte standartlı yaklaşımlarından duyduğumuz rahatsızlığı ifade etmek isterim.

Değerli Arkadaşlarım,
Kuruluşundan bugüne, bana derneğin Genel başkanlık görevini taşıma onurunu verdiniz. Bu görevi sizlerin katkısı ve desteğiyle yürütmeye çalıştım. Başarılardan birlikte mutlandık, başarısızlıklardan üzüntülerimizi paylaştık. Bazı özel nedenlerle yönetim için aday olmamaya karar verdim. Bu derneğe bundan sonra da geçmişteki gibi gereksinme duyulacaktır. Derneğimiz, güvenilirliğini, inandırıcılığını, ciddiyetini koruyarak yaşanan insan hakları sorunlarına çözüm arayışını sürdürecektir. Bu yolda daha büyük başarılara ulaşılmasını diliyorum. Derneğin yürüteceği insan hakları savaşımına bundan böyle bir üye olarak katkıda bulunma çabası içinde olacağım. Görevli bulunduğum sürece bana verdiğiniz destek ve yaptığınız katkılar için hepinize teşekkürlerimi sunuyorum.

Nevzat Helvacı
İHD Genel Başkanı

Bir cevap yazın