İstanbul Ortaköy Katliamı’nı Kınıyoruz!

02.01.2017

2017 yılına girildiği ilk saatlerde İstanbul Ortaköy’deki Reina isimli eğlence merkezine silahlı saldırı düzenlenmiş; bu saldırıda 39 kişinin yaşamını yitirdiği ve 4’ü ağır olmak üzere 65 kişinin yaralı olduğu açıklanmıştır. Yaşamını yitirenlerin ailelerine başsağlığı ve yaralılara acil şifalar diliyoruz. Bu saldırıyı gerçekleştirenleri ve arkasındaki güçleri kınıyoruz, lanetleniyoruz.

Ajanslara yansıdığı kadarıyla bu saldırıyı IŞİD/DAEŞ isimli cihatçı çete yapılanması üstlenmiştir. Saldırıdan hemen sonra hükümet yetkililerinin yaptığı açıklamalardan benzer saldırıların olabileceğini söylemeleri oldukça vahimdir. Hükümet edenlerin görevi halkın can ve mal güvenliğini sağlamak ve hukukun üstünlüğü ilkesine uygun bir şekilde adaletin yerine getirilmesine yardımcı olmaktır. Hükümet yetkililerinin adeta topluma korku salan ve toplumu şiddetle yaşamaya alışmaya özendiren sözleri siyasi sorumsuzluktur. Kaldı ki bu hükümet daha önce gerçekleştirilen çok sayıda benzer katliamlar karşısında hiçbir şekilde siyasi sorumluluk üstlenmemiş, hükümetin bir bakanı dahi istifa etmemiş ya da azledilmemiştir. Hükümeti bir kez daha önleyemediği bu tip saldırılar için özeleştiri yapmaya ve siyasi sorumluluk almaya davet ediyoruz.

Türkiye’nin içeride ve dışarıda yürüttüğü savaş politikasının acı sonuçlarını yaşamaya devam etmekteyiz. 2017 yılında İstanbul Ortaköy’de gerçekleştirilen bu katliam vesilesi ile hükümeti bir an önce savaşçı politikalardan vazgeçmeye, halka baskı yapmaktan başka hiçbir işe yaramayan ve halkı koruyamayan OHAL’e son vermeye ve de elbette barış politikaları izlemeye davet ediyoruz.

Yeni yıl kutlamaları nedeniyle başta sorumluluk mevkiinde bulunan siyasiler ve bürokratlar olmak üzere çok sayıda cemaat ve kanaat liderinin kullanmış olduğu nefret söyleminin şiddeti meşrulaştırmaya hizmet ettiği unutulmamalıdır. Bu tür bir dil Ortaköy’de yaşanan katliama açıkça zemin oluşturmuş, adeta davetiye çıkarmıştır. Türkiye’nin bir an önce nefret suçlarını düzenlemesi ve nefret söylemini yasaklaması gerekmektedir. Nefret söyleminin doğrudan doğruya insanların yaşam biçimine yönelmesi ve bunun toplumda kutuplaşmaya yol açması toplumsal çatışma riskini de doğurmaktadır. Sosyal medyada yer alan en küçük eleştiri/muhalif tutum bile suç unsuru olarak değerlendirilip ifade özgürlüğü baskı altına alınırken yeni yıl kutlamaları ile ilgili yaygın olarak geliştirilen nefret söylemleri karşısında hiçbir şekilde harekete geçilmemesi ve Cumhuriyet Savcılarının seyirci kalması manidar ve kaygı vericidir.

Hayır! Şiddete ve katliamlara alışmayacağız, nefret söylemleri karşısında sessiz kalmayacağız. Her şeye rağmen savaşsız, şiddetsiz ve barışın tesis edildiği bir dünyaya olan umutlarımızı 2017’de de inatla korumaya devam edeceğiz.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ

TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VAKFI

Bir cevap yazın