KADINA VE ÇOCUĞA YÖNELİK CİNSEL İSTİSMAR VE ŞİDDET HİÇBİR ŞEKİLDE KABUL EDİLEMEZ

İHD Siirt Şubesi Basın Açıklaması - 09.11.10

En temel hak olan insanlık onurunun ayaklar altına alınması kabul ve tasvip edilemez esef verici bir durumdur. Bu durum kimler tarafından yetkisi ve etkisi ne olursa olsun yapılırsa kabul edilmemeli adli, idari soruşturma, ceza ve toplumsal olarak da büyük bir refleks ile dışa vurulmalıdır. Dışa vurumdan kastımız elbette şiddet argümanları değildir. Yazısız hukuk olarak adlandırılan ve toplumun binlerce yıllık kültür ve geleneğinde mevcut olan ahlaki normlar ve tepkilerinde söz ediyoruz. 

Kadına ve çocuğa yönelik cinsel istismar ve şiddet hiçbir şekilde kabul edilemez. Erkek egemen zihniyet ile toplumun en zayıf halkası olarak görülen kadın ve çocuklara dönük baskı kurma, istismar etme, tacizde bulunma, tecavüz etme anlayışı çirkin ve kınanması gereken bir anlayıştır. Toplumun inşasında en önemli aktör olan kadını ve geleceğimiz olan çocukları zayıf görerek onlar üzerinde çirkinliğe gitmek en büyük hak ihlalidir, çirkefliktir.

Toplumsal olarak bu tür olayların her zaman ve her yerde olabileceği olgusu gerçek iken, doğru bir yaklaşım değildir ve normal olarak karşılanamaz. İnsan sosyal bir varlıktır ve toplu olarak yaşama gereksinimi vardır. Toplumların olduğu her yerde sorunlar olur. Bu inkar edilemez. Ancak sorunları normal yaşamın bir realitesi olarak görme ve üzerine gitmeme veya sadece bir bölge, alan ile sınırlı kalma da ayrıca yanlıştır.

Türkiye toplumu olarak ciddi anlamda büyük toplumsal travmalar yaşadık, yaşatıldı. Askeri darbeler ile, devlet adına kendini devlet yerine koyan yasadışı örgütlenmeler tarafından vs. tüm bu olumsuzluklar ve dengesizlikler ülkenin geleceği anlamında büyük kayıplara yol açtı açmaya devam ediyor. Özellikle bir zamanlar ceza hukukumuzda olan ve şu an itibari ile de bazı konularda varlığı davam eden,  ekmek çalana yıllar, banka soyanlara günler verilen cezalar karşısında, kadın cinayetlerine tahrik var adı altında gidilen ceza indirimlerine vs. Bir toplum bir günde tüm insani değerlerini yitirmiyor keza kazanmıyor da. İşte toplumsal olarak birçok nedenin varlığı, toplumsal bir ahlaki çöküntüyü de beraberinde getiriyor ve olmaması gereken birçok şey doğal karşılanıyor. Hatta bu, ölümlerin bile doğal karşılanmasına neden oluyor. Yaşam hakkı en temel ve kutsal bir haktır. Engellenmesinin, ortadan kaldırılmasının mümkün olduğu bir yerde bu hakkın ortadan kaldırılmasının doğal karşılanması özünde toplumsal olarak nerede olduğumuzu gösteriyor.

Bilindiği gibi ilimiz bundan bir süre önce çocuk istismarlarının yaşandığı kent olarak kamuoyu gündemine oturdu, bu konuda çok fazla şey yazıldı ve çizildi. Elbette ilimizde yaşanan bu tür ahlak ve etik dışı olaylar kınanmalı ve kınandı da. Elbette tüm kamuoyu olarak resmi ve sivil kuruluşlar olarak bu tür olayların takipçisi olmak gerekiyor ve kurum olarak bizler oluyoruz. Olayların üzerinin bilinçli olarak örtüldüğü iddiaları da bütün olarak yersiz iddialarıdır. Kimileri tarafından örtülmek istenebilir ve belki de örtülüyor. Kamuoyu olarak resmi ve sivil kuruluşlar olarak örtülmemesi için gayretler sarf edilmelidir. Bizler bu tip olayların örtülmemesine dönük çaba sarf edenlerdeniz. Ancak unutulmamalı ki bu toplumsal bir refleks ile ortaya konulmalıdır. Yaşanan tüm bu talihsiz olayların miladı ise dikkat edilirse bundan iki veya iki buçuk yıl öncesine dayanıyor. Bu olaylar açığa çıkarılmalıdır. Bizlerde bunun çabası içerisindeyiz. Yalnız bilinçli bir şekilde ilimize dönük karalama çabalarının da olduğu da gözlerden kaçmamalıdır. Yaşanan birkaç çirkef olay tüm Siirt halkına mal edilmek istenmektedir.  

Bizler çok açık bir dil ile ifade ediyoruz. Çocuk ve kadın istismarı bir insanlık suçudur. Bu konuda bir daha böylesi vakların gerçekleşmemesi için tüm duyarlı kesimlere, sivil ve resmi makamlara büyük görevler düşüyor. Bu konuda ideolojisi, dini inancı, dili ve kültürü ne olursa olsun tecavüz ve istismar anlayışına dur demelidir. Karşı koymalıdır. Suçluların hem adli hem de toplumsal olarak hak ettiği cezayı almaları sağlanmalıdır. Salt adli cezalar caydırıcı olmamaktadır. Toplumsal refleksler bu tip insanlıktan çıkmış faillere gerekli toplumsal normlarda bulunan, yazısız hukuk dediğimiz yöntemler ile tepki vermelidir.

İHD Siirt Şubesi Basın Açıklaması - 09.11.10

Şu anda ilimizde Adli makamlarda bu istismar olaylarına ilişkin soruşturma aşamasında olan ve görülmekte olan 4 olay var. Siirt merkezde bir ilköğretim okulunda yaşan bir olay, Pervari’de yaşan bir olay, Baykan İlçemizde yaşanan bir olay ve en son Siirt Merkezde bulunan bir işletmede yaşanan bir olay. Tabi bu olayların hepsinde faillerin kimler olduğu, olayların nasıl gerçekleştiği gibi sorular yargı aşaması sonunda bir şekilde ayyuka çıkacak. Uluslar arası hukuk terminolojisine göre masumiyet ilkesi çerçevesinde gözaltına alınan, tutuklanan kimseler için şimdiden suçludurlar denilemez. Ancak, soruşturmanın ve davanın her kimler olursa olsun yetki ve etkileri ne olursa olsun suçluların etkin yargılanması ve cezalandırılması tüm kamuoyunun beklentisi ve talebidir. Kamuoyunda suçluların serbest bırakılıyorlar imajının yaratılıyor olması tehlikelidir. Tekrar ifade de yarar gördüğümüz bir konu mevcut ceza hukukumuzun, Yargıtay içtihatlarının bu konularda yetersiz kalmasıdır.  Örneğin Yargıtay 5. Ceza dairesi 2002 yılı ve öncesinde işlenen bir çocuk istismarı davasında   “kendisine yönelik eylemlerin umumi yerlerde yapılmasına rağmen çocuğun kimseden yardım istemediği”; “uzun süre kimseye söylemediği” belirtilerek suçun “rızaya dayalı” işlendiği yargısına varıldı. Sanığın bu ölçülere göre cezalandırılması istendi.” İçtihadına gitmiştir. Sanık daha önce 13 yıl 9 ay hapis cezası almasına rağmen cezası yerel mahkeme tarafından 5 yıl 4 aya indirilmiş. Bakınız buna benzer içtihatlar var. Şimdi bu tür olaylarda yine bekaret olgusu, rıza, cebir ve şiddet, taciz veya tecavüz gibi durumlar birbirinden ayrıştırılarak ceza yoluna gidiliyor veya şüpheli, sanıklar tahliye ediliyor veya daha az cezalar alıyorlar. Tüm bunlarda mağdur veya mağdurelerin psikolojileri veya toplum içerisindeki bakış açıları hiç nazara alınmıyor veya çok az alınıyor. Türkiye’de cinsel şiddetin oldukça yaygın olduğu ancak, mağdurların aile ve toplum baskısı, dışlanma, damgalanma, aşağılanma ve suçlanma kaygısı ile yaşadıkları şiddeti gizledikleri de unutulmamalıdır.

Bizler Türkiye Büyük Millet Meclisinde görevli Parlamenterlerin bu ve benzeri suçlarda daha etkin soruşturma ve cezaların uygulanacağı bir kanun çıkarılması gerekliliğine işaret ediyoruz. Tecavüz veya taciz olayının gerçekleşmesi veya gerçekleşmeden teşebbüste bile bulunulması bile kabul edilemez bir durum olmalıdır ve cezaya tabi kılınmalıdır. 

Bu arada bundan iki gün önce bazı basın yayın bültenlerinde İlimiz Siirt E Tipi kapalı Cezaevinde Tecavüz suçundan hükümlü olan bir kimsenin cezaevinde bulunan bazı çocuklara tecavüz ettiği haberi çıktı. Bu haber üzerine Derneğimiz 08.11.2010 tarihinde konu hakkında Siirt Cumhuriyet Başsavcısı, Ceza İnfaz Savcısı ve Cezaevi Müdürü ile görüşmelerde bulundu. Çok açık bir şekilde Derneğimizin oluşturmuş olduğu heyetin izlenimleri haberin gerçeği yansıtmadığı ve abartılı olduğu yönündedir. Cezaevlerinde çocukların ve yetişkinlerin aynı odalarda kalamayacağı mevzuat gereğidir. Yine tutuklu ve hükümlülere, büyük boy aynası verilmemektedir. İddia yeni değildir. Geçtiğimiz yazın mayıs ayında olayın gerçekleştiği iddiası vardır. Konu hakkında Cumhuriyet Başsavcılığınca Soruşturma başlatılmış ve kavuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Yeni olduğu iddia edilen bu olay hakkında da ivedilikle adli makamlar tarafından inceleme başlatılmıştır. İddiada bulunan kimsenin ( A.S.) bir yıl içerisinde 5 cezaevi değiştirmiş bir kimsedir. Yani sorunlu bir kişiliktir. Ancak bizler insan hakları savunucuları olarak bir iddia bile olsa gerçeğin açığa çıkarılması çabası içerisindeyiz. Bu tür çirkefliklerin sistematik hale gelememesinin çabası içerisindeyiz.

Tekrar tekrar ifade de fayda görüyoruz. Kadına ve çocuklara dönük istismarın her hali insanlık suçudur. Kadın ve çocukların zayıf görülerek istismara maruz kalmaları insanlık suçudur. 

Gerek kurumlar gerek toplum tecavüz mağdurlarını korumalı, desteklemeli ve suçun önlenmesi için gerekli tedbirleri almalıdırlar.

Kadınların uğradıkları cinsel şiddet ile eğlenmek yerine, kadının bedeninin tek sahibinin kendisi olduğu kabulünden hareketle kadının ve bireyi şiddetten koruyan önleyici ve koruyucu politikalar üretilmeli ve hayata geçirilmelidir.

Medya kurumlarının şiddetin ve toplumsal cinsiyet rollerinin yoğun olduğu programlara, reklamlara, dizilere, filmlere ve yarışmalara yer verilmemeli ve toplumsal sorumluluklar yerine getirilmelidir.

Özellikle cinsel şiddet mağdurları için cinsiyete duyarlı ilk başvuru merkezler ve sosyal destek kuruluşları oluşturulmalıdır.

Kadın ve erkek eşitliği temelinde kadın hakları geliştirilmeli ve bu bir devlet politikası olmalıdır.

Kadın ve çocuk sağlığı, yaşamı ve hakları güvence altına alınmalı, suçlar indirime uğramamalı, tahrik indirimi, hafifletici neden gibi bahanelerle suç dolaylı olarak onaylanmamalıdır.

Bizler İnsan Hakları Derneği ve İnsan Hakları Savunucuları olarak bu tip yaşanmışlıkların ve her hak ihlalinin olduğu yerlerde olacağız, suçluların cezalandırılmasının takipçisi olacağız. 

Tüm kamuoyunu da duyarlı olmaya davet ediyoruz. Saygılarımızla

Zana Aksu
İHD Siirt Şube Sekreteri

Bir cevap yazın