KAYGILIYIZ

“Çatışmaların Tırmandırılmasından; Militarist ve Milliyetçi Söylemden; Muhalif Siyasetçiler ve Medyaya Yönelik Baskılardan; Yargının Araçsallaştırılmasından; Cumhurbaşkanlığı Seçiminin Bir Rejim Sorununa Dönüştürme Çabalarından; KAYGILIYIZ.”

Son birkaç günde 12 asker, 2 korucu ve 15 silahlı militan çatışmalarda yaşamını yitirdi. Toplumun çeşitli kesimlerinin sorunların silahlı yöntemler yerine, demokratik ve barışçıl politikalarla çözülmesi yönündeki çağrıları ve çabaları sonuç vermiyor. Devleti yönetenler savaş çığlıkları dışındaki her türlü çağrılara ve taleplere karşı kulaklarını tıkamış durumda. Sivilleştiği (!) söylenen Milli Güvenlik Kurulunun hiçbir toplantısında “sivil çözüm” gündeme gelmiyor.

20 yılı aşan bir süredir devam eden çatışmalarda on binlerce insanımızın yaşamını yitirmesi; çekilen bunca acı, dökülen gözyaşı; milyonlarca yurttaşımızın kendi ülkesinde mülteci konumuna düşmesi; eğitime, sağlığa, refaha gitmesi gereken milyarlarca dolarlık kaynağın heba edilmesi; silahın, çatışmanın, öldürmenin hiçbir sorunu çözmediğini kabul etmeye yetmedi.

Artık silahın, savaşın ve çatışmanın sorunların çözümü ve ülkenin yönetimi için bir araç olamayacağı; aynı şekilde silahın, savaşın ve çatışmanın hak mücadelesinin de bir aracı olamayacağı herkes tarafından kabul edilmelidir. Şiddet ve savaşın çözüm yerine yıkım getirmektedir.

Toplumdaki etnik farklılıkların, değişik dil, kültür ve inançların çatışmanın gerekçesi olmaktan çıkarılması için hepimize görevler düşmektedir. Çoğulculuğumuz ve çeşitliliğimiz; birlikte, bir arada barış ve refah içinde yaşamanın kaynağı olmalıdır.

Gelin bir kez daha barış taleplerini hep birlikte yükseltelim…

Başta DTP olmak üzere, muhalif siyasi partiler üzerindeki yoğun baskıya son verilmelidir. Demokratik toplumun temeli olan ifade özgürlüğünün kullanımı, gözaltı ve tutuklanma nedeni olmamalıdır. İfade özgürlüğünün, sadece çoğunluğun benimsediği ya da olumlu ve faydalı olduğu düşünülen ifadeler için değil; çoğunluğun reddettiği, zararlı gördüğü ve hatta şok edici nitelikteki ifadeler için de geçerli olduğu unutulmamalıdır. Aynı şekilde, muhalif basın üzerindeki sansür ve yasaklamalardan vazgeçilmelidir. Henüz basılıp, yayınlanmamış gazetelerin dahi, daha matbaada iken toplatılması, el konulması demokratik toplum ve hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmamaktadır. Yargının araçsallaştırıldığı izleniminin verilmesi bağımsız ve tarafsız yargı ilkesini tahrip eder, hukuk devleti ilkesine zarar verir.

Toplumda gerilim yaratan ve toplum kesimlerini birbirine karşı “öteki”leştiren bir diğer olumsuz gelişme de Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili tartışmalardır. Cumhurbaşkanlığı seçiminin bir rejim sorununa dönüştürülmesinin hiç kimseye yararı yoktur. Aksine, gerilimden, çatışmalardan medet uman demokrasi karşıtı güçlerin hukuk dışı istem ve eylemlerini kolaylaştıran bir zemin oluşturmaktadır. Demokrasi ve hukuk hepimiz için gereklidir. Bu bakımdan Cumhurbaşkanlığı seçimi konusundaki güç gösterilerini kaygı verici buluyoruz.

Başta Hükümet ve diğer devlet kurumları olmak üzere, siyasi partileri, medyayı ve tek tek toplumun bütün bireylerini toplumsal barışa zarar veren tutum ve davranışlardan kaçınmaya davet ediyoruz. Gerek ülke sorunlarının çözümünde ve gerekse dış ilişkilerde şiddet ve tehdidi öne çıkaran politikalardan bir an önce vazgeçilmelidir.

İnsan Hakları Kuruluşları olarak çağrımızdır:

Çatışma ortamına derhal son verilmelidir. Silahlar bütünüyle susmalıdır. Baskı, şiddet ve gerilimin yerini toplumsal barış çalışmaları almalıdır. Toplumumuzun barışa, hoşgörüye, demokrasi ve insan haklarına her zamankinden daha fazla ihtiyacı var.

MAZLUMDER İNSAN HAKLARI DERNEĞİ

 

Bir cevap yazın