Kayıpları Unutmadık, Unutturmayacağız

İnsan Hakları Derneği, 1995 yılında 17-31 Mayıs tarihlerini Kayıpları Anma Haftası olarak kabul etmişti. 1995’ li günlerde yaşadıklarımızı bir hatırlayalım: On bin civarında insanın faili “gizlenen” cinayetlerle yaşamını yitirdiği, beş bine yakın insanın gözaltında zorla kaybedildiği, 3,700’ e yaklaşan köy ve yerleşim birimlerinin zorla yakılıp boşaltıldığı, sayısız insanın işkencelerden geçirildiği, kadınların gözaltında tecavüze uğradığı çatışmalı yılların ortalarıydı. İHD’ nin, hem kayıpların akıbetini öğrenme hem de faillerin yargılanması ile ilgili talepleri, aradan 9 yıl geçmesine rağmen henüz karşılanmış değil. Bu nedenle bugün bizler bir kez daha kayıpları unutmadığımızı, unutturmadığımızı yüksek sesle ifade etmek istiyoruz. Kaldı ki İHD kayıtlarına göre ülkemizde 95’ den sonra da  insanlar ya evlerinden, ya işyerlerinden, ya sokaktan, ya okuldan gözaltına alınarak kaybedilmeye devam edildiler. Bugün itibariyle sadece İHD’ nin elindeki kayıp listesi 850 civarındadır. Yani 850 Can’ ın nerede olduğu, hangi tür insanlık dışı yöntemlerle nelere maruz kaldıkları bilinmemektedir. Ama bu kayıplarla ilgili bilinen bir şey vardır ki, o da, Aysel Malkaç’ ın dünyada gözaltında kaybedilen ilk kadın gazeteci olduğu gerçeğidir.

1992 tarihli Birleşmiş Milletler Bildirisi,  "hangi görev ya da düzeyde olursa olsun, devlet görevlilerinin devlet adına ya da devletin dolaysız ya da dolaylı desteği ile izin vermesiyle ya da rızasıyla hareket eden örgütlü grupların ya da kişilerin insanları gözaltına alması, tutuklaması, iradeleri dışında kaçırması ya da diğer herhangi bir biçimde özgürlüklerinden yoksun bırakması ve daha sonra bu kişilerin akıbetini ya da bulundukları yeri açıklamayı veya özgürlüklerinden yoksun bırakıldıklarını kabul etmeyi reddetmesi ve böylece onları yasanın koruma alanından çıkarması"nı Gözaltında Zorla Kaybetme olarak tanımlamaktadır. Bu tanımın kendisi, geçtiğimiz haftalarda Ülkede Özgür Gündem adlı gazetede ifadeleri yayınlanan itirafçı Abdulkadir Aygan’ ın anlatımlarındaki birçok kaybın faillerinin adresleri ile çakışmaktadır.
 
İnsan haklarına saygılı ve hukukun üstünlüğüne dayanan bir devlette, tüm eylem ve işlemler hukuka bağlı olarak yürütülür ve insan hakları ve temel özgürlükler hukuksal ve yargısal koruma altındadır. Güney Afrika ve Fas örneklerinde olduğu gibi zorla kaybedilmeyle ilgili iddialar, bağımsız yargı ya da yarı yargısal komiteler yoluyla soruşturulur, failler yargılanarak hak ettikleri cezaya çarptırılır. Bütün çabalara rağmen, sorumlular bulunamadığında da, hukuk devleti olmanın gereği olarak devlet, kendi kusuru bulunmasa bile, sorumluluk üstlenir, mağdurlardan özür diler, acılarını hafifletecek girişimlerde bulunur ve bir daha benzer vakaların asla yaşanmaması için gerekli tüm önlemleri alır. Bir başka ifadeyle kendi toplumuyla barışmanın somut adımlarını atar ve bir yerde aynı acıların yaşanmaması ve var olan toplumsal yaraların sarılması için çaba sarfeder. Oysa ülkemizde binlerce insanın halen “kayıp” olduğu ve bunlardan bazılarının ne şekilde kaybedildiklerine ilişkin, itirafçı Aygan’ ın ifadelerinin günlerce yayınlanmasına ve birçok tanığın varlığına rağmen, ülkemizde savcılar tek bir adım atmış değil, Meclis’ ten tek bir ses çıkmış değil, iddiaların soruşturularak bağımsız gerçekleri araştırma komisyonlarının oluşturulması için  tek bir çaba sarfedilmiş değildir.

Ancak bilinmelidir ki, İHD,  “kayıp”ların peşinden zamanın verdiği unutkanlığa direnmekte, onları hâlâ arayan ailelerinin, arkadaşlarının ve sevdiklerinin olduğunu bilmekte, faillerin bulunup yargılanmadan yakın geçmişimizin tarihin en karanlık dönemini oluşturacağına inanmaktadır.

İHD olarak;

*Öncelikle, hemen şimdi, insan hakları, temel özgürlükler ve demokrasi istemimizi yineliyoruz.

*İnsanlığa karşı işlenen suçlar olarak tanımlanan zorla kaybettirmelere ilişkin herkesi tanıklığa çağırıyoruz.

*Siyasal iktidarı, gözaltında kaybolduğu bildirilen insanların akıbetlerini açıklamaya ve failleri açığa çıkarmaya çağırıyoruz.

*Savcıları yasalardan kaynaklı görevlerini yapmaya çağırıyoruz.

*Tüm demokratik kuruluşları, hukukçuları, aydınları, basını, insan hakları ve demokrasiden yana herkesi, kayıplarla ilgili duyarlılığa ve ses çıkarmaya çağırıyoruz.

*Hemen bugünden başlamak üzere, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 1989 yılında kabul ettiği, "Yasadışı, Keyfi ve Toplu İnfazların Önlenmesi İçin İlkeler" uyarınca, bağımsız gerçekleri araştırma komisyonları kurulmasını öneriyoruz. Hükümet, Parlamento ve yargı, bağımsız sivil toplum örgütlerinden meydana gelen ve içinde hekimler, hukukçular, insan hakları savunucuları, aydınlardan oluşan bir komisyonun araştırma, inceleme ve soruşturma yapmasına olanak tanımalıdır.

*Yaşam ve kişi güvenliği ve özgürlüğü hakkı, ayrımsız herkesin hakkıdır. Gözaltında kaybetmeler, bu temel hakların devlet tarafından ihlali anlamına gelmektedir.

*Siyasal iktidarı, Birleşmiş Milletler İlkelerine uygun davranmaya ve kesin, açık ve denetim ilkelerine uygun işleyiş mekanizmaları oluşturmaya çağırıyoruz.

*Kaybetme vakalarında sorumluluğu bulunan herkes ivedilikle bağımsız yargı önüne çıkarılmalıdır.

KAYIPLAR BULUNSUN, FAİLLER YARGILANSIN!

KAYIPLARI UNUTMADIK, UNUTTURMAYACAĞIZ!

Av. Reyhan YALÇINDAĞ
İHD Genel Başkan Yrd.

Bir cevap yazın