İSKENDER ve MEHMET ÖZPOLAT’IN ÖLDÜRÜLMESİNE İLİŞKİN RAPOR

13 TEMMUZ 2007 TARİHİNDE DİYARBAKIR İLİ FERİTKÖŞK MAHALLESİNDE MEYDANA GELEN OLAYDA YAŞAMLARINI YİTİREN İSKENDER ÖZPOLAT’IN İNFAZ, MEHMET ÖZPOLAT’IN İSE GÜVENLİK GÜÇLERİ TARAFINDAN DÖVÜLEREK ÖLDÜRÜLDÜĞÜ İDDİALARINA İLİŞKİN

ARAŞTIRMA-İNCELEME RAPORU

 

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ MAZLUMDER DİYARBAKIR BAROSU

 
OLAY
Selahattin Özpolat adlı kişi, başvurusunda “Kardeşim İskender Özpolat (53 yaşında) ve ailesi Diyarbakır ili Feritköşk Mahallesi’nde ikamet etmektedir. Kardeşimin psikolojik rahatsızlığı olduğuna dair raporu vardır.13 Temmuz 2007 tarihinde evinin önünde meydana gelen bir olay nedeniyle polisler evlerini ablukaya aldı. Diyarbakır C.Savcılığı nezdinde girişimlerde bulundum. C.Savcısının 14 Temmuz 2007 gününe kadar müdahale edilmesin sözlü talimatına rağmen güvenlik güçleri, olay anında 9 insanın olduğu bu eve müdahalede bulundu. Kardeşim İskender, aldığı kurşun yarası, oğlu Mehmet Özpolat (17 Yaşında) polislerden aldığı darbeler sonucu öldü. Kardeşim infaz edildi, oğlu Mehmet işkence ile öldürüldü. İnsan hakları kuruluşlarından yardım talep ediyorum.” dedi.

AMAÇ
Yapılan başvuru üzerine, iddia edilen durum için mağdurlar, resmi kurumlar ve varsa görgü tanıkları ile görüşmek, araştırma ve incelemeler ile elde edilen bilgiler ışığında rapor hazırlamak, raporu ile ilgili ve yetkili kurum ve makamlara göndererek maddi gerçeğin açığa çıkarılmasına katkıda bulunmak, kamuoyunun gerçek bilgiye ulaşmasını sağlamak, çeşitli ulusal ve uluslararası mevzuatlarda güvence altına alınan yaşam hakkının korunmasına katkıda bulunmak, fail/ler hakkında gerekli soruşturmanın başlatılmasını talep etmek amacıyla bir insan hakları heyeti oluşturulmuştur.

HEYETİN OLUŞUMU

İnsan Hakları Heyeti;
İHD MYK Üyesi-Doğu, Güneydoğu Bölge Temsilcisi Mihdi Perinçek, Mazlumder Bölge Koordinatörü Selahattin Çoban, Diyarbakır Barosu Başkanı M. Sezgin Tanrıkulu, İHD Diyarbakır Şube Başkanı Ali Akıncı, Mazlumder Diyarbakır Şube Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Emin Pamuk ve Diyarbakır Barosu sekreteri Serhat Eren’den oluşmuştur.

Heyet’in, 17 Temmuz 2007 tarihinde Diyarbakır Valiliği ve Diyarbakır C.Başsavcılığı ile görüşmesi için, İHD Genel Merkezi 16 Temmuz 2007 tarih ve 2002/2007/14-49 sayılı yazı ile randevu talebinde bulunmuştur. Diyarbakır valiliği randevu talebine olumlu yanıt vermiş, Diyarbakır C.Başsavcılığı ise, günlük programının dolu olduğunu telefonla genel merkeze iletmiştir..

İl dışında olan Diyarbakır Valisi Efkan Ala’ya vekalet eden Vali yardımcısı Suat Seyitoğlu ile 17 Temmuz 2007 günü saat 13.30-14.15 arasında makamında görüşme yapılmıştır.

Heyet, ayrıca, 17 Temmuz 2007 günü olay yerinde incelemelerde bulunmuş, Selahattin, Yıldız, Suna, Cahide, Havva ve Kazım Özpolat, Mahalle muhtarı Şükrü Tekin, Bayram Yavuz, Ömer Sipek ve ismini belirtmek istemeyen bazı görgü tanıklarıyla görüşmüş, görgü ve beyanlarını almıştır. Heyet üyesi Diyarbakır Barosu Başkanı M. Sezgin Tanrıkulu, sağlık problemi nedeniyle 17 Temmuz 2007 tarihindeki görüşme ve incelemelerde yer alamamıştır.

HEYETİN YAPTIĞI GÖRÜŞMELER

Selahattin Özpolat (İskender Özpolatı’ın kardeşi):
İskender Özpolat’ın kardeşi Selahattin Özpolat “ İskender Özpolat kardeşimdir. Mehmet ise yeğenimdir. Kardeşim İskender Özpolat ve ailesi Diyarbakır ili Feritköşk Mahallesi’nde ikamet etmektedir. Kardeşimin yaklaşık 15 yıldır tedavi görüp ve psikolojik rahatsızlığı olduğuna dair sağlık raporu vardır. 13.07.2007 günü Cuma namazından sonra muhtar Şükrü beni aradı ve İskender’e ait evin yanında olay meydana geldiğini söyledi. 14.30 sıralarında olay yerine geldim. Kardeşime ait evin polisler tarafından sarıldığını gördüm. Emniyet amiri ile görüşerek, İskender’in 15 yıldır psikolojik tedavi gördüğünü, raporunu olduğunu, kendisinin yaşanan olay için teslim olmasını sağlayacağımızı, zaman tanınmasını istedim. O sırada, Vali’den müdahale edilmemesi için anons geldi. Polisler geri çekildi. Amire ricada bulundum. Biz onu size getiririz dedik. Amirlerden bir tanesine polisler damdadır, aşağıya indirin dedim. Polisler indi ve daha sonra tekrar çıktılar. Ben o sırada savcılığa gidip savcı beyle görüştüm. Savcı bana yarına kadar kimsenin müdahale etmeyeceğini söyledi. Aynı zamanda ben kardeşimi ve yeğenimi valiliğe göndermiştim, o zamana kadar herhangi bir çatışma ya da olay yoktu. Ancak daha savcı beyin yanındayken bana telefon geldi. Ve telefonda silah sesleri geliyordu. Bende telefonu savcıya dinletim. Bunun üzerine savcı bana olay yerinde bulunan bir yetkilinin numarasını verin dedi. Ben kardeşimi arayarak orda bulunan bir yetkilinin numarasını istedim. Kardeşim yetkili amirle görüştü. Hangi savcıda olduğumu, adını ve soyadını istedi. Savcı ismini soy ismini verdi. Savcı amirle görüştü. 5 dakika olmamıştı ki silah sesleri gelmeye başladı. Savcı beye sordum. Savcı benim yapabileceğim bir şey yok, bir polis vurulmuş dedi. Ben hemen mahalleye gittim. Olaylar daha devam ediyordu. Emniyet Müdürü kendisi geldi. Ben de onla görüşmek istedim. Aradan 5-10 dakika geçti beni Emniyet Müdürünün yanın götürdüler, bende kendisine rica ettim bu operasyonu durdurun ben kardeşimi daha sonra size getiririm dedim. Emniyet müdürü bana bir polis vurulmuş eli silahlıdır dedi. Bende ona müdürüm içeride çocuklar var psikolojisi bozuktur dedim. Eşi ve çocuklardan ses gelmiyor dedi. Acaba çocukları içerde vurmuş olabilir mi dedi. O sırada itfaiye geldi. Evin içinden dumanlar yükseliyordu. Daha sonra Emniyet Müdürü bunu alın götürün dedi. Ve bunun üzerine bir polis beni alarak Sağlık Karakoluna götürdüler. Beni nezarette kapattılar. 23.00’da beni serbest bıraktılar.” biçiminde beyanda bulundu.

Yıldız Özpolat (45 yaşında-iskender Özpolat’ın nikahlı eşi):
İskender Özpolat’ın nikahlı eşi Yıldız Özpolat” 13.07.2007 günü saat 13.30 dolaylarında kapımız çalındı. Pencereden baktım. Cevşen satan bir kişi kapıdaydı, almamı istedi, bozuk para olmadığı için alamayacağımı söyledim. O da şeker istedi. Bir poşet içersine şeker koyup kapıdan verdim. Aradan birkaç dakika geçti. Tekrar kapımız çalındı. O sırada çocuklarıma yemek sofrası hazırlıyordum. Kapıyı açtım, gelen eşim İskender(53 yaş.) idi. Salona geçip oturdu, bir bardak su istedi verdim. Aradan 15-20 dakika geçti dışardan ayak sesleri geldi, bu sesler bizim damımızdan da geliyordu. O sırada evde, ben eşim, çocuklarım Mehmet, Cahide, kimlikte Emine olan Müjde, Sevgi, Ömer, gelinim Suna, torunlarım Semanur ve Cihan vardı. Dışardan ses ve megafonla “ Askeri teslim ol diye” bağırıyorlardı. (mahalleli eşime Askeri diyorlar” Eşim sesiz kaldı. Hastalığı nedeniyle devamlı sesiz kalıyordu. Yaklaşık 15 yıldır tedavi görüyordu. O sıralar antre bölümünde oturuyorduk. Bir süre sonra bizler sokak tarafındaki orta odaya geçtik, İskender salonda oturuyordu. Ara sıra antreye gelip gidiyordu. Daha sonra bizde antreye geçtik. Aradan yaklaşık 20 dakika geçti. Etraf sakinleşmişti. Sesler gelmiyordu. Üzerinde takım elbisesi olan oğlum Mehmet (17 yaşında) ara kapıyı açıp yukarı çıktı, biz onun dama çıkan merdivenin üzerinde bulunan çöp kutusuna kül dökmeye gittiğini sandık. Meğer damın üstüne çıkmaya gitmiş. Dama çıkan merdiven kapısının sesini duyduk, hemen ardından damdan gürültü sesleri geldi. hiçbir silah sesi gelmedi. Hepimiz içerde olduğumuz için bu gürültü üzerine eşim ara kapıya gidip merdivenin başında “Mehmet’i bırakın, sizinle bir problemimiz yok” diye seslendi. Ben de hemen arkasında duruyordum, kısa bir süre sonra silah sesleri gelmeye başladı. Eşim ara kapıyı kapattı. İçeri girdik. Alt katın avlusundan balkonu olan salona ve yan komşu damından sokağa bakan odaların içine silah sıkılıyordu. O sırada eşimin de birkaç el silah attığını kızım söyledi. Eşim salonun iç duvarının dibinde oturuyordu, silahlardan sonra o da antreye geldi. Doğu tarafındaki salon ve odaya bombalar atıldı. Eşim antrede kaldı biz orta odaya geçtik. Bizim odaya da silah sıkılıyordu. Bağrışıyor ve dışarıdakilere” çocuklar var, çocuklar ölüyor” diye seslenip bağırıyorduk. Kurşun ve bombalar nedeniyle antrede tekrar toplandık. Eşim ara kapıyı açıp dama çıkan merdivenlere doğru gitti, kesinlikle elinde silah yoktu. Merdivenin ortasında düştü. Yanına gittim. Başını kucağıma aldım, vücudunda kan geliyordu. Polisler dış kapıyı darbe ile açıp içeri geldi, bizleri ambulans ile hastaneye götürdüler.” biçiminde beyanda bulundu.

Suna Özpolat ( 23, İskender Özpolat’ın gelini) ve Cahide Özpolat (24, kızı):
Cahide ve Suna Özpolat, Yıldız, Özpolat’la aynı mealde beyanlarda bulundular.

Havva Özpolat ( İskender Özpolat’ın imam nikahlı, hamile eşi- 27):
Alt katta ikamet eden İskender Özpolat’ın imam nikahlı eşi Havva Özpolat “ İskender Özpolat’ın imam nikahlı eşiyim. Eşim olay günü, Cuma ezanından epey sonra evden çıkmış üst kata gidiyordu, ben de dışarıda idim. Seyyar bir satıcı ısrarla bir şeyler almasını istiyordu, o da eliyle uzak dur işareti yapıyordu. Çok ısrar edince, eşim silahını çekip yere doğru birkaç el ateş etti ve üst kattaki diğer eşinin evine gitti. Ben de çocuğumu alıp evime gittim. Kızımın başını yıkadım. Dışarıdan sesler gelmeye başladı. Avlumuza çıktım. Etraftaki damlarda polisler vardı. Avlu kapısını açınca 3 silahlı polis ile karşılaştım. Silahlarını bana doğrulttular. Ben” yapmayın çocuklar var, ben eşiyim dedim” beni çekip dışarı çıkardılar ve evden uzaklaştırdılar. Hamile olduğum için uzaklaştım. “ biçiminde beyanda bulundu.

Şükrü Tekin (Feritköşk Mahalle muhtarı):
Feritköşk mahalle muhtarı Şükrü Tekin “ Cuma namazından sonra bir sorun için caminin yanında imam ile sohbet ettik, daha sonra kahveye gittim, çay içerken olay yerinin yakınında bakkaliye işleten Abdullah Aydın beni telefon ile arayarak “burada olay var” dedi. İçtiğim çayı yarım bırakarak olay yerine geldim, 358 nolu sokağın başında karakolda görev yapan polislerin kan izlerini takip ederek geldiklerini gördüm, bu sırada bir ambulansın gittiğini gördüm. Olay yerine geldiğimde saat 14.20 dolaylarıydı. İskender’in kardeşlerini telefonla aradım. Daha sonra özel tim ve çevik kuvvet görevlileri geldi. İskender Özpolat’a ait evin etrafında tedbir aldılar. Selahattin güvenlik görevlileri ile görüştü. Bu görüşme üzerine görevliler biraz geri çekilerek tedbir almaya devem etti. Olayın meydana geldiği evin kuzeyine düşen bitişik evin damında belinde tabanca olan iki polis duruyordu. Ara sıra telefon ile görüşüyordu. Orada duran polislerinde geri çekilmesi halinde sorunun çözülmesi kolaylaşacağını söyledim. Ancak oradan ayrılmadılar. Selahattin yanına birkaç akrabasını alarak C.Savcısı ile görüşmek için gitti. Saat 16.30’a kadar herhangi bir olay meydana gelmedi, tedbir devam ediyordu. Ortalık sakindi. Ben de yemek için eve gittim. Yemek yerken silah sesleri geldi, hemen geri döndüm. Ancak, güvenlik görevlileri bizi evin yanına yaklaştırmadı. Ana caddedeki kahveye girip, oturmamızı söylediler. Bu arada sivil polisler bir şeylere sarılmış, uzun boylu olduğu görülen bir kişiyi 359. sokaktan getirirdi, uzunlamasına sivil bir taksiye soktular, uzun olduğu için zorla kapıyı kapattılar. Bunlar saat 17.10 dolaylarında yaşandı. Evden dumanlar yükseliyordu. Ambulanslar, yangın söndürme araçları gidip geliyordu. Saat 22.30 dolaylarında Emniyet Müdürlüğü’nden çağrıldım. Bana ve Mehmet Kılıç’a İskender Özpolat’a ait evin teslim edildiğine dair tutanak tuttular. Güvenlik görevlileri ayrıca sükûnetin sağlanması konusunda bazı tavsiyelerde bulundular. Bu görgümü C.Savcısına ifade biçiminde de verdim” biçiminde beyanda bulundu.

Kazım Özpolat (1967 doğ. İskender’in kardeşi):
“ Cuma namazından sonra idi, muhtar aradı” durma gel” dedi. Saat 14.00’ü biraz geçiyordu müdahalenin olduğu evin sokağı başında bekletildik. Duruyorduk. Polisler tedbir almışlardı. Komando elbisesini giyenlerde uzun namlulu silahlar, sivil polislerde tabanca vardı. Evin karşı damında ve merdiven sahanlığında bulunan aydınlatmayı gören yerde 2 polis, eve bitişik diğer evin damında ise 3 polis mevzilenmişti. Selahattin abim savcının yanında iken beni aradı. Ben o anda komiserin yanındaydım. Savcının, komiserler ile konuşmak istediğini söyledi. Savcının “ komiserler beni arasın” dediğini amirlere ilettim. Ancak, ne yaptıysam amirler savcıyı aramadı. Aradan yarım saatten biraz fazla bir süre geçti. Mehmet dama çıktı. Mehmet’in dama çıkışı ile birlikte polisler üzerine atıldılar, yumruk ve silah dipçiğiyle vuruyorlardı, kolunu arkaya bükmüşlerdi. Kısa bir süre sonra silah sesleri gelmeye başladı. Yanımda bulunanlar kolumdan çekip götürdüler, çocukların tümü hastaneye götürüldüğü için bende hastaneye koştum.” biçiminde beyanda bulundu.

Bayram Yavuz (Görgü tanığı):
“ 13 Temmza 2007 günü saat 14.45 sularında olay yerine geldim. Olay yerine geldiğimde güvenlik güçleri vardı ve İskender’in şizofren olduğunu, bu hususta raporunun bulunduğunu ve ikna edebileceğimizi söyledim. Zaman tanımadılar. Damın üst katında sivil polisi gördüm. Bu polisin orada ayrılmasının ikna etmeye yardımcı olacağını söyledim. Ama amirler dinlemediler. Polis, bulunduğu noktadan sürekli evin iç kısmını gözetlemeye çalışıyordu. Aradan bir süre geçti. Polis, yan evin damından İskender’ e ait evin damına atladı. Atlayınca ben olayı artık göremedim, ancak, polisin “yat yat” diye bağırdığını duydum. Aradan 2 dakika geçmeden çok yoğun silah sesleri geldi. Seri silah sesi geldikten hemen sonra “arkadaşımız vuruldu” diye polislerin sesi geldi. Daha kısa bir süre sonra ambulanslar geldi. Polis memuru, bitişik evin dam yan duvarı yıkılarak bitişik eve oradan 359 nolu sokaktan ambulansa götürdüler. Ondan sonra “ içerdekilerin hepsini öldüreceğiz” diye bağırıp küfretme sesleri gelmeye başladı. İçeriye gaz bombası attılar. Eve ateş ediliyordu. Daha sonra kapıları kırdılar ve bir odayı ateşe verdiler. Oda ateşe verildiğinde hala İskender yaşıyordu. Çünkü İskender kısa bir süre önce vurulmuştu. Ev sakinlerini dışarıya çıkardılar. İçerden çıkanlar İskender’in merdivende vurulmuş olduğunu söylediler. İçerdekiler çıkarıldıktan sonra dahi polisler evi taradılar. Ben Mehmet’i 21.44 sularında D.Ü. Araştırma Hastanesi Acil bölümünde eli kelepçeli içeri götürüldüğünde gördüm. Sedyenin üstünde yatıyordu. Sol gözünün şişik olduğunu ve yüzünde ve kafasından kan aktığını gördüm. Ayrıca kafası komple şişmişti.” biçiminde beyanda bulundu.

Ömer Sipek (olay tanığı):
“ Saat 14.15 sıralarında olay yerindeydim. Evin etrafında polisler vardı. Ben de merak ettim bizim ev olabilir diye, gelmiştim. Askeri Özpolat’ ın evini polisler sarmıştı. Yaklaşık yarım saat sonra silahlar sıkıldı. Evinde damında bir polis vurulmuştu. Bir polis gözcülük yapıyor aşağıdaki amirlerine bilgi veriyordu. Polis vurulduğunda arkadaşları hemen ambulansa götürdüler. Mehmet Özpolat’ı damda gördüm.. Mehmet’i aldılar şiddet uyguladılar, kafasına torba geçirdiler. Daha sonra aşağıya indirip beyaz renkli bir Toros arabaya bindiler. Mehmet’i yerden sürüklediler arabaya bindirirken, arabanın kapısını kafasına vurdular birkaç kez. Daha sonra bizlere doğru havaya silah sıktılar. Bize gaz bombası attılar. Küfür atıyorlardı. Bu olaylar saat 17.30’da oldu. Tekrar komşu damlardan eve silah sıkıyorlardı. Evin alt katındaki avlu kapısını panzer ile kırdılar. Bütün mahallenin elektriklerini kestiler evin içine gaz ve sis bombası attılar. Olay yerine 7. kolordu komutanı da gelmişti.” biçiminde beyanda bulundu.

İsmini vermek istemeyen İskender’in komşusu olan bir tanık” saat 13.30-14.00 sularında 3 el silah sesi duydum. Ambulans ve polisler geldi. aşağı indim. Polisler İskender’e ait evin kapısına gittiler. Ben sokağın başında marketin önünde idim. Yaklaşık 1 saat sonra 3 polis sokağın diğer tarafındaki evden İskender’e ait evin damına atladılar. 18’ine girmesine 3-4 ay kalmış Mehmet” abi abi”, “ abi beni öldürüyorlar diye bağırıyordu. Abisi Nurettin benim yanımdaydı. Nurettin gitmek isteyince polisler abisinin istikametine havaya ateş açtı. Polisler Mehmet’in başını yere vuruyorlardı. Ayaklarıyla ağzına ve burnuna vuruyorlardı. İndirirken görmedim, araya koyarlarken gördüm. Ayakları kapıya sıkışmıştı. Kafasına telis geçirmişlerdi. Beyaz renkli Toros marka bir araca 3 sivil polis getirdi. Araba ile aramızda 10 adım vardı. Arabada Mehmet’in bağrışları geliyordu; “abi beni öldürüyorlar “diye. Arabanın kapısını kapatmak için 3-4 defa ayağına vurdular. Asker elbisesi giymiş kişiler bize doğru ateş ettiler, kaçıştık. Olay yerine yakın okulun bahçesinde saydım 88 araç ve panzer vardı. Ben 36 yaşındayım, böyle bir vahşet yaşamadık, yaşamakta istemiyoruz. Bugün ona yarın oğluma yapılabilir, çünkü Mehmet oğlumun yaşındaydı.” biçiminde beyanda bulundu.

HEYETİN YAPTIĞI RESMİ GÖRÜŞMELER

Suat Seyitoğlu ( Diyarbakır Vali Yardımcısı-vali vekili):
Diyarbakır vali Yardımcısı ve aynı zamanda 17.07.2007 günü vekalet görevini yapan Suat Seyitoğlu ile makamında yapılan görüşmede; “ Olay yargıya intikal etmiştir. Benim yargılama sürecinde olay ile ilgili açıklamalarda bulunmam yargıyı etkileme olur. Aynı zamanda İl İnsan Hakları Kurulu’na Başkanlık ediyorum. Sizin araştırmada ulaştığınız delil ve sonuçlar varsa bilmek istiyorum. Onun için ben sizi dinlemek istiyorum. Olaydan sonra Sağlık Müdürümüzle birlikte olay yerine gittim. Yangın çıkmış olduğunu gördüm. Olay sırasında evde bulunan çocukların sağlığına kavuşması için çabalar gösterildi. İdari olarak doğal olarak bilgilendiriliyoruz. Olayın ilk meydana geldiği saat ile müdahale saati arasındaki zaman yaklaşık 7-8 saattir. Güvenlik güçleri İskender Özpolat’ın yaralama ve ruhsatsız silahtan dolayı teslim olması için çok beklemiş. Eş ve çocuklarının bu duruma niye müdahale etmediği araştırılmalıdır. Bir polis memurumuz da şehit olmuştur. Diyarbakır’daki her olayı her yönden değerlendirmeliyiz. Çünkü burada yasa dışı örgütler var. Bu insanları kullanmak isteyebilirler. Mehmet adlı çocuğun darp sonucu öldüğüne dair raporun olduğunu sizden duyuyorum. Gerçeğin açığa çıkmasını biz de istiyoruz. Varsa idari bir kusur, gereken yapılacaktır. Olay için idari bir soruşturmanın başlatılıp başlatılmadığını bilmiyorum, sayın valimizin yetkisindedir. Dün akşamdan beri vekalet ediyorum ve bu akşam vekalet sürem dolacak. Buna sayın valim karar verecek. Güvenlik görevlileri tarafından bize verilen bilgiye göre çocuğun elinde kurusıkı bir tabanca varmış ve 4 el ateş etmiş. Haklar hakkında herkes bilinçlenmiştir. Burası bir hukuk devletidir. Yanlış işlem yapan yargı önünde hesap verecektir. Yargı süreci işlemektedir.” biçiminde anlatımda bulundu.

HEYETİN YAPTIĞI TESPİTLER
Heyetimiz,
1- Olayın, Feritköşk Mahallesi 358 sok. no 3 nolu 2 katlı evde meydana geldiğini, evin iki katlı olduğunu, alt ve üst kat girişlerinin farklı yönlerdeki kapılardan ve bina giriş kapılarının demirden olduğunu,
2- Alt katta, İskender Özpolat’ın 2. ve nikahsız hamile eşi Havva Özpolat’ın çocuğu ile birlikte ikamet ettiğini, bir oda, bir salon, antre, banyo, WC ve zemini beton bir avlusunun olduğunu, ön duvarında mermi çekirdek izlerinin olduğunu,
3- Üst katının, 358 nolu sokak tarafında 3 oda, Dicle nehrine bakan ve 358 nolu sokağa da bakan odaya geçişi olan bir salon, antre ve diğer bölümlerinin olduğunu, bu katta İskender Özpolat, nikahlı eşi Yıldız Özpolat, yıldız’dan doğma çocukları, gelini ve torunlarının ikamet ettiğini,
4- Binanın kuzeyindeki binayla bitişik olduğunu, bitişik binadan olayın meydana geldiği evin terasına geçişin olanaklı olduğunu, 358 nolu sokağın yaklaşık 3 metre genişliğinde olduğunu, sokağın öbür tarafındaki iki katlı evlerin terası ile olayın meydana geldiği evin terası arasındaki mesafenin yaklaşık 1.5 metre olduğunu,
5- Üst kattan terasa çıkılan bir merdivenin olduğunu, bu merdivenin orta (kaydırma bölümü) yerinde miktarı fazla birkaç günlük kan lekesinin olduğunu (İskender Özpolat’ın vurulduğu belirtilen yer), merdiven aralığında iki bölmeli bir aydınlatma camı, bu camdan karşı binanın damı görüldüğünü, bir camının kırık olduğunu,
6- Terasın batı bölümü ve merdiven çıkışına denk gelen bölümde bir kulübe, yanında metal bir malzemenin bulunduğunu, dama çıkan merdiven duvarı ile bu metal malzemede 10’dan fazla mermi çekirdeği izinin bulunduğu, merdivenin çıkışına yakın yerde birkaç kurumuş kan lekelerinin olduğunu,
7- Alt kat avlusunun bitişik ev ile olan bağlantısının yaklaşık bir tuğlalık boşluğunda 3 adet boş pompalı tüfek fişeğinin olduğunu, merdiven çıkışına yakın yerdeki çamaşır ipinin üstünde Mehmet Özpolat’ın olay anında giydiği iddia edilen ceketin bulunduğunu, cekette girinti ve çıkıntıları geniş ayakkabı taban izlerinin bulunduğunu,
8- Bitişik ev, sokağın diğer tarafındaki evler ve İskender Özpolat’a ait evin teraslarda kan lekelerine ait hiçbir izin bulunmadığını,
9- Doğuya bakan salon ve oda ile sokağa bakan odaların camlarının kırık olduğunu, salonla bağlantılı odanın içindeki eşyalar ile birlikte yanmış olduğunu, diğer eşyaların tahrip olduğunu, odada bulunan ve yanan eşyaların 2 adet kanepe, 7 adet halı, 1 adet dikiş makinesi, 3 adet elektrik sobası, 1 adet vitrin ve içindeki eşyaları, bir adet askılık ve oda kapısının yanmış, oturma odasında bulunan klimanın, 2 ad ikili koltuk, 3 adet tekli koltuk, 1 adet vantilatör, 1 adet müzik seti vitrin ve içindeki eşyalar ile 1 adet halı, 3 adet kırlentin tahrip olduğunu, yanan odanın perdelerinin yanmış, diğer oda ve salondaki perdelerin kurşun delikleriyle tahrip olduğunu, yanan odada bulunan yatak ve yorganlar yandığı, 2 adet tüpün tahrip olduğunu, banyo bölümünde 1 patlamış gaz fişeğinin bulunduğunu,
10- Polis memuru Hüsamettin İnci ile İskender Özpolat’ın olayda yaşamını yitirdiğini, Mehmet Özpolat’ın ise gözaltına alındıktan sonra hastanede yaşamını yitirdiğini,
11- 16.07.2007 tarih ve 2007042677 prokol nolu D.Ü. Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Ana Bilim Dalı Nöroşürji yoğun Bakım ünitesinin Anamnezi verenin adli merci olduğu epikriz raporunda; Mehmet Özpolat’ın 13.07.2007 tarihinde hastaneye getirildiğini, yaygın beyin yaralanması, tavmatik subdural kanaması yaşadığı, şuurunun kapalı olduğu, vücudunda yer yer ödem ve ekimozlar bulunduğunu, tüm tıbbı müdahalelere rağmen 14.07.2007 günü saat 03.45’te solunumunun durduğunu, saat 04.24 ‘te yaşamını yitirdiğini,
12- Güvenlik güçlerinin olaya müdahale biçimi, olay sırasında başta çocuklar olmak üzere evde bulunan tüm kişilerde travmaya yol açmış olduğunu tespit etmiştir.

Ayrıca, tanık anlatımlarının kesiştiği ortak noktalar şunlardır.
1- İlk yaralama olayı saat 13.30-14.00 arasında olmuştur.
2- Güvenlik güçlerinin olay yerine intikali 14.00-14.10 arasında olmuştur.
3- Mehmet Özpolat’ın terasta etkisiz hale getirilmesi saat 17.20- 17.30 dolaylarında meydana gelmiştir.
4- Silahlar ilk defa saat 17.30 dolaylarında sıkılmaya başlanmış, polis memuru Hüsamettin İnci silahların patladığı bu dakikalarda yaralanmıştır.
5- Silahların sıkılmasından sonra daha çok salona bitişik olan odaya gaz bombası atılmıştır. Silahlar yeniden patlamaya başlamıştır.
6- Maktül şüpheli İskender Özpolat silahla vurularak etkisiz hale getirildikten sonra, hane halkı tahliye edilmiş, akabinde salona bitişik odada yangın çıkmıştır.

AYDINLATILMASI GEREKEN NOKTALAR

Operasyon-müdahale emrini kim verdi ? Operasyon için C.Savcısının talimatı alındı mı? ne zaman alındı ? nasıl alındı?

İskender Özplat’ın kardeşi Selahattin Özpolat’ın beyanında geçen “Savcı bana yarına kadar kimsenin müdahale etmeyeceğini söyledi” olayı doğru mu?

Polis memuru silah ile vurulduysa, nerede ve kimin silahı ile vuruldu?

Müdahale sırasında pompalı tüfek kullanıldı mı, kaç tane ve kimler tarafından kullanıldı?

İskender’e ait olduğu ileri sürülen silahtan kaç el atış yapılmıştır?

Olay sonrası C.Savcısı tarafından keşif yapılırken, keşif mahallinde aileden, komşulardan, görgü tanıklarından veya mahallede ikamet edenlerden hazır bulunan oldu mu? Keşif sonrası ev teslim edilen Feritköşk muhtarı Şükrü Tekin ve Mehmet Kılıç’ın keşif sırasında da bulunmaları için talepte bulunuldu mu?
Müdahale sırasında meydana gelen maddi zarar C.Savcılığı tarafından tutanakla tespit edilmiş midir?

Yetkilerce iddia edildiği gibi basit bir adli olay ise, Kolordu Komutanı’nın olay sonrası olay yerine gelişi uygulana gelen bir yöntem midir? Genel teamüllere uygunmudur?

Mehmet Özpolat saat kaçta sağlık kurumuna götürüldü?

KANAAT ve SONUÇ

Kanaat
Olay sırasında eş ve çocuklarıyla birlikte meskun mahaldeki evinde bulunan maktul-şüpheli İskender Özpolat’ın hukukun uygun gördüğü meşru tedbirler alınarak etkisiz hale getirilmesi yasaların amil hükmüdür. Olayın cereyanı sırasında maktul-şüphelinin kardeşleri valilik ve cumhuriyet savcısı makamlarıyla görüşmeler yapmış ve iddiaya göre cumhuriyet savcısı, olaya mahallindeki emniyet güçlerine “bekleyin” talimatı vermiştir. C. Savcısının talimatına rağmen emniyet güçleri silahlı müdahale yöntemi ile maktulu etkisiz hale getirmeye çalışmış ve ölüm olayı bu müdahalenin akabinde gerçekleşmiştir.

Mehmet Özpolat, tüm görgü tanıklarının aktarımına göre, emniyet güçlerince evin damında darp edilerek etkisiz hale getirilmiştir. 17 yaşındaki maktulun, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastahanesi’nden alınma 16.07.2007 tarih ve 2007042677 protokol numaralı rapordan; aldığı darbeler neticesinde yaşamını yitirdiği anlaşılmıştır; bu itibarla söz konusu ölüm, gözaltında darp neticesinde gerçekleşen bir ölümdür.

Yaşanan trajedinin aile efradı üzerinde telafisi zor bir psikolojik tahribata yol açtığı açıktır. Fakat bu psikolojik tahribata rağmen, idari makamlar aile bireylerinin bu travmanın etkilerinden kurtulmaları için gerekli bir çaba içine girmemiştir. Heyetimiz, bunun ciddi bir sağlık ihlali olduğu kanaatindedir.

Sonuç
Yaşam hakkı ve işkence yasağı, Türkiye’nin altına imza attığı uluslar arası hukuk ve insan hakları metinlerinin temel öğeleridir. Ayrıca, ulusal yasa ve hukuk metinlerinde de yaşam hakkının ihlal edilemeyeceği, işkencenin yasak olduğu kayıt altına alınmıştır.

Bu olaya ilişki belirttiğimiz kanaatlerimizi güçlendiren önemli belge ve tanıklıklar mevcuttur. İdari ve adli makamlar tarafından etkin bir şekilde soruşturması halinde, olayın bütün boyutları, tüm gerçekliğiyle açığa çıkarılacaktır. Bu nedenle, gerekli soruşturmanın yapılması ve olayın kamuoyunun vicdanını rahatlatacak şekilde aydınlığa kavuşturulması için, Hükümeti ve Meclis İnsan Hakları Komisyonu’nu göreve davet ediyoruz.

İnsan Hakları Örgütleri ve savunucuları olarak, yaşanan bu olayın hukuki takipçisi olacağız. Başta yaşam hakkı olmak üzere hiçbir hakkın ihlal edilmediği bir ortama ulaşıncaya kadar çabalarımız devam edecektir.

Saygılarımızla.

Mihdi PERİNÇEK

İHD Bölge Temsilcisi

  Selahattin Çoban

Mazlumder Bölge Koordinatörü

Sezgin Tanrıkulu

Diyarbakır Barosu Başkanı

 Ali Akıncı

İHD D.Bakır Şb. Başk.

 M.Emin Pamuk

Mazlumder D.Bakır Şb.YK Üyesi

  Serhat EREN

Diyarbakır Barosu Sekreteri

Bir cevap yazın