Milletvekili Dokunulmazlıkları

AKP milletvekillerinin tamamının yani grubunun imzası ile TBMM’ye sunulan teklifte bir defalığına mahsus olmak üzere milletvekilliği dokunulmazlıklarının kaldırılması istenmektedir. Bu teklif üzerine siyasi partilerden MHP desteğini açıklamış, CHP Genel Başkanı bir televizyon kanalında teklifin Anayasa’ya aykırı olduğunu ileri sürmesine rağmen destekleyeceğini belirtmiştir. HDP ise teklife karşı çıktığını, dokunulmazlıklar kaldırılacak ise başta Cumhurbaşkanı olmak üzere tüm dokunulmazlıkların kaldırılmasından yana olduğunu açıklamıştır.

AKP grubunun teklifinin Anayasaya aykırı olduğunu belirtmek isteriz. Anayasanın 88.maddesinde TBMM çalışmalarının iç tüzük ile düzenlenebileceği belirtilmiştir. Dolayısıyla halen TBMM Karma Komisyonunda bulunan dokunulmazlık dosyalarının meclis iç tüzüğüne göre ele alınıp sonuçlandırılmadan geçici bir Anayasa maddesi ile işlemden kaldırılması Anayasal sorun yaratmaktadır. Anayasanın 83. Maddesinde dokunulmazlıklar ile ilgili olarak siyasi parti gruplarının grup kararı alamayacağı ve görüşme yapamayacağı belirtilmesine karşın, bu konuda grubun tamamı ile kanun teklifi verilmesi, bazı partilerin kapalı grup toplantıları yapmaları ve parti başkanlarının grup adına milletvekillerini baskı altına alacak açıklamalarda bulunmaları ciddi anayasa ihlali sorunu olarak gözükmektedir.  Kaldı ki, Anayasanın 85.maddesinde dokunulmazlığı kaldırılan milletvekilinin Anayasa Mahkemesi’ne başvuru hakkı olduğu belirtilmektedir. Anlaşılan o ki dokunulmazlıkların kaldırılması ile ilgili teklif siyasal gerekçelerle ortaya konmuş ve özellikle HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlığı üzerine odaklanmıştır.

Dokunulmazlıklar konusu Türkiye’nin yakın tarihinde hukuksal ve siyasal olarak mahkum edilmiş bir konudur. 2 Mart 1994 tarihinde DEP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılıp gözaltına alınmaları ve tutuklanmaları süreci Türkiye demokrasi tarihinin önemli kırılma ve travma yaratan noktalarından birisidir. Dokunulmazlığı kaldırılan milletvekillerinin bu olay ile ilgili AİHM’e yaptıkları başvuruda AİHM’in 11 Haziran 2002 tarihli Selim Sadak ve diğerleri Türkiye davasında sözleşmenin ek 1.protokolünün 3.maddesinin ihlaline karar verilmiştir. Bu kararda “dava konusu tedbirin vekillik görevlerini yürütmek ve seçilmiş olma hakkının özüyle bağdaşmaz olduğunu, l No’lu Protokolün 3. maddesine başvuranlara tanınmış ve onları milletvekili olarak seçmiş, seçimin egemen yetkisine aykırılık taşıdığını düşünmektedir.” Tespiti yapılmıştır.

Kürt sorununda silahlı çatışmaların yaşandığı bir dönemde siyasetçilerin dokunulmazlığının kaldırılması, çatışmayı derinleştirmekten ve çözümsüz bırakmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Türkiye’de cezasızlık olgusu devam ederken, suça karışmış kamu görevlileri yargı önüne çıkarılmazken ve özellikle sokağa çıkma yasakları boyunca işlenen ağır insan hakları ve insancıl hukuk ihlalleri etkili bir şekilde soruşturulup kovuşturulmazken, Cumhurbaşkanı talimatı ile HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılacak olması otoriter yönetimin otokrasiye gitme isteğini ifade etmektedir. Dokunulmazlıkların kaldırılması salt bir hukuki konu olmaktan öte aynı zamanda siyasi bir konudur ve siyaset kurumunun sorunları demokratik zeminde çözme iradesine vurulacak bir siyasi darbedir.

Halkın oylarıyla seçilmiş insanların, meclis çoğunluğunca benimsenmeyen siyasi düşünceleri nedeniyle dokunulmazlıklarının kaldırılmasının,  soruşturma ve kovuşturmaya maruz bırakılmalarının çoğulcu  demokrasi ilkeleri bakımından   kabul edilemez olduğunu düşünüyoruz. Türkiye,  yaşamakta olduğu silahlı çatışma ortamını aşmalıdır. Çatışma ortamları bu tür hukuka aykırı müdahalelerle değil diyalogla, özgürlüklerin sınırlarını genişletecek tasarruflarla ve siyasete daha geniş inisiyatifler tanınarak aşılabilir.

Türkiye’de kişi güvenliği ve özgürlüğü hakkı sürekli ihlal edilmektedir. Özellikle HDP ve DBP içerisinde siyaset yapıp, ifade ve örgütlenme özgürlüğü hakkını kullanan kişilere yönelik yaygın gözaltı ve tutuklama furyası devam etmektedir. Temmuz 2015’te başlayan ve devam eden bu son süreçte önce HDP’li ve şu anda DBP’li 21 belediye eş başkanı tutuklu olup 8’i hakkında yakalama kararı bulunmaktadır. Bu süreçte ayrıca 28 belediye eş başkanı da gözaltına alınıp serbest bırakılmıştır. Halen 28 belediye eş başkanı da görevden alınmış durumdadır. Belediye Meclis üyelerinden 36’sı tutuklu olup 24’ünün de görevine son verilmiştir. İl genel meclis üyelerinden 6’sı tutuklu olup, 4’nün de görevine son verilmiştir. Bu gidişin son ayağı olarak HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması amaçlanmaktadır.  Böylece Kürt siyasal hareketinin meşru ve demokratik zeminde siyaset yapmasının önü kesilecek ve şiddet ortamı beslenmiş olacaktır. Yaşanan gözaltı ve tutuklamalara baktığımızda bu gidişatın oldukça tehlikeli ve şiddet seçeneğini öne çıkaran bir seçenek olduğunun anlaşılması gerekmektedir.

Ana muhalefet partisi konumundaki CHP’nin emek meslek örgütleri başta olmak üzere demokratik kitle örgütleri ile bir araya geldiği ve ismine Büyük Buluşma denen toplantıda ifade ettiği hususlara bağlı kalarak Türkiye’yi polis devleti anlayışı ile yöneten AKP’nin teklifine karşı çıkması gerekmektedir. Bizler daha çok kişiyi cezaevlerine göndererek değil düşünceleri nedeni ile cezaevlerinde bulunan insanları özgürleştirerek demokrasi mücadelesini sürdürebiliriz. Dolayısıyla CHP Genel Başkanının bu yanlış tutumunu terk etmesi gerektiğini özellikle belirtmek isteriz.

Türkiye’nin HDP milletvekillerine yönelik ayırımcı tutum içerisine girmemesini ve yeniden bir barış sürecinin inşa edilebilmesi için dokunulmazlıklar konusuna girmemesi gerektiğini kamuoyunun önünde ifade ederiz. Milletvekillerinin vicdani kanaatlerini öne çıkararak bu anayasaya aykırı teklifi kabul etmemelerini ve siyaset kurumunun Kürt sorununu çözecek güçte olduğunu göstermelerini beklemekteyiz.

 

İnsan Hakları Derneği                                                     Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Bir cevap yazın