İstanbul Zeytinburnu İlçesinde Yaşanan Linç ve Nefret Saldırılarını İnceleme ve Araştırma Raporu

HEYET GÖRÜŞMELERİ
Zeytinburnu’nda 14 Temmuz’da başlayan olaylar, başta ilçe sakinleri olmak üzere, ırkçılığa, etnik düşmanlığa ve nefrete karşı olan herkeste büyük bir endişeye yol açmıştır. Bu nedenle İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi iki heyet oluşturarak, 22 ve 28 Temmuz 2011 tarihlerinde Zeytinburnu’na giderek görüşmelerde bulunmuş ve tahrip edilen işyerlerinde incelemeler yapmıştır. Heyetimiz; Zeytinburnu BDP İlçe Yöneticisi Ömer Sinah, Dostlar Kıraathanesi’nin sahibi Ali Düştçü, Zeytinburnu Kaymakamı Mustafa Dündar, BDP Zeytinburnu İlçe Başkanı Nezir Erdemci, birçok ilçe sakini, mağdur ve görgü tanıklarıyla görüşmeler yapmıştır.

OLAY
“İstanbul Zeytinburnu’nda 14 Temmuz 2011 tarihinde, Diyarbakır Silvan kırsalında yaşanan çatışmayı gerekçe göstererek sanal ortamda yapılan çağrılar, “PKK’ liler gösteri yapıyor” şeklinde gerçek dışı kışkırtıcı haberlerin yaygınlaştırılması sonucunda ilçe merkezinde toplanan kalabalık,  Kürtlere ait ev ve işyerlerine saldırıda bulunmuştur. Grup Kürtlere yönelik linç girişimlerinde bulunarak, bir Kürt-Türk çatışmasına zemin hazırlamıştır.
16 Temmuz 2011 tarihinde yaklaşık 100 kişilik bir ülkücü grup, Kürtleri hedef gösteren sloganlarla yürüyüşe geçmiştir. Saldırgan ve kışkırtıcı nitelikteki yürüyüş, gecenin ilerleyen saatlerine kadar devam etmiştir.
17 Temmuz 2011 tarihinde saat 22.30 sıralarında, yüzleri maskeli 15-20 kişilik bir grubun, PKK lehine slogan attıklarının,  Zeytinburnu 58. Bulvar ve Veliefendi Mahallesi’nde bulunan bazı işyeri, banka ve araçları tahrip ettiklerinin iddia edilmesi üzerine, kendilerini ülkücü olarak tanımlayan kişiler, sosyal paylaşım sitelerinde, 42 bin üyeli ‘58 bulvar Zeytinburnu’, 8500 üyeli ‘Zeytinburnu’ ve 4200 üyeli ‘Zeytinburnu Mehmetçikleri’ ismini verdikleri gruplar aracılığıyla, şiddete teşvik edici nefret söylemleriyle yandaş toplamışlardır. Ellerinde sopa, bıçak ve kesici aletler bulunan ve sayıları yaklaşık 100-150 civarında olan grup, yüzleri maskeli olduğu iddia edilen bir grupla karşı karşıya gelmiş, yaşanan gerginliğin ardından, ara sokaklarda kovalamaca başlamıştır. O esnada adliyenin önünde top oynayan 19 yaşındaki Halit Abdurrahmanoğlu,  salt Kürt kimliği nedeniyle ülkücü grubun linç saldırısına maruz kalmıştır. Ağır yaralanan Halit Abdurrahmanoğlu, orada bulunan Bigalılar Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Yöneticileri tarafından grubun elinden kurtarılarak dernek binasına götürülmüştür.
Derneğin önünde bekleyen yaklaşık 350 kişilik ülkücü grup, “Şehitler ölmez vatan bölünmez’’, ‘’Aponun piçleri, yıldıramaz bizleri’’, ‘’Burası Zeytinburnu, burdan çıkış yok” gibi sloganlar atıp tekbir getirerek, yaralı gencin kendilerine verilmesini istemişlerdir. Sokağın iki girişine barikat kuran polisler, yoğun güvenlik önlemleri altında genci binadan çıkarıp polis merkezine götürmüştür. Halit Abdurrahmanoğlu, daha sonra hastanede yoğun bakıma alınmıştır.
18 Temmuz günü de devam eden olaylarda, sayıları gittikçe çoğalan ülkücü grup ellerindeki sopa ve kesici aletlerle, “Şehitler ölmez, vatan bölünmez”, “Türkiye Türktür, Türk kalacak” şeklinde sloganlar atarak BDP İlçe binasına yönelmişlerdir. İlçe binasını korumak amacıyla kurulan barikatı aşmak isteyen kalabalığa polis, biber gazı ve tazyikli suyla müdahale etmiştir. İlçe binasına giremeyen grup, bunun üzerine attıkları taşlarla binanın tüm camlarını kırmış ve kendilerini engelleyen polislere tepki göstermişlerdir. Polis tarafından engellenen kalabalık, ara sokaklarda eylemlerini gecenin ilerleyen saatlerine kadar sürdürmüştür.
20 Temmuz günü tekrar toplanan ülkücü grupla, ev, araç ve işyerleri tahrip edilen Kürtler arasında gerginlik yaşanmış ve polis iki grup arasında barikat kurmuş, olası bir çatışmayı engellemeye çalışmıştır. İki grup arasında sözlü sataşma devam edince, Kürtlerin bulunduğu gruba polis müdahale etmiş ve çok sayıda kişiyi gözaltına almıştır. Polisin, ülkücü olarak kendini tanımlayan gruba hiçbir müdahalede bulunmadığı, hatta bir polisin ülkücü gruba “arkadaşlar dağılın, biz onlara yeteriz” dediği haber kanallarının internet sitelerinde yayınlanan videolara yansımıştır.  Ülkücü grup gece saat 02.00’ye kadar dağılmadan gösterilerine devam etmiştir. Grup yürüyüşe geçerek Kürtlerin yoğun yaşadığı ve BDP ilçe örgütünün de bulunduğu Yeşiltepe Mahallesi ve Sümer Mahallesi’nde Kürtlere ait ev, işyeri ve araçları yakmış, tahrip ve talan etmiştir. Olaylar sabaha kadar devam etmiştir.

Zeytinburnu ilçesinde bir hafta boyunca yaşanan linç girişimleri ve saldırılar sonucunda, iki kişi ağır yaralanmış, 72 kişi gözaltına alınmış, 8’i tutuklanmış, 130 araç,  70’e yakın ev, işyeri, iki banka şubesi tahrip edilmiş, yağmalanmış, kurşunlanmış ve molotoflu saldırıya uğramıştır.

AMAÇ
Kürtlere yönelik geliştirilen ve başka yerlerde yaşanan olaylar gerekçe gösterilerek, provokatif söylentilerle büyütülen nefret söylemi, saldırganlık eğilimi ve düşmanlık, birçok kitlesel katliamda karşımıza çıkan kirli bir oyunun yeniden sahneye konulmaya çalışıldığını göstermektedir. Bu saldırganlığın daha büyük olaylara ve katliamlara yol açmadan önlenmesi için, olayların gerçek boyutlarını açığa çıkarmak, toplumu ve yetkilileri uyarmak, objektif bilgilere dayalı olarak hazırlanacak raporu kamuoyu ve yetkililerle paylaşmak amacıyla İnsan Hakları Derneği olarak bir heyet oluşturulmuştur.

HEYETİN OLUŞUMU
İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Marmara Bölge Temsilcisi Rıza Dalkılıç, İHD İstanbul Şube Başkanı Av. Abdulbaki Boğa, İHD İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Sekreteri Ümit Efe, İHD İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Ali Gök, İHD İstanbul Şubesi Denetleme Kurulu Üyesi Ali Koçyiğit, İHD Üyesi Av. Ayşe Başar ve İHD Üyesi İhsan Kaçar

GÖRÜŞÜLEN KİŞİLERİN TANIKLIKLARI:

Zeytinburnu BDP İlçe Yöneticisi, Ömer Sinah  (22 Temmuz 2011);

16 Temmuz (Cumartesi) günü, tahmini 100 kişi toplanarak ve “kurt işareti” yaparak yürüyüşe geçiyorlar. Yürüyüş boyunca Kürtlere hakaret içeren (Apo’nun piçleri vb) sloganlarla Kürtleri tahrik etmeye çalışıyorlar.

17 Temmuz (Pazar) günü, yüzü maskeli kişiler İş Bankası’nın camlarını kırıyorlar. Hazır vaziyette bekleyen grup bunların peşine düşüyor. O sırada başka bir yerden gelen bir çocuğu (Kürt olduğu için) linç etmeye çalışıyorlar. Bir kişi bu çocuğu korumaya alarak, orada bulunan bir derneğe götürüyor. Daha sonra polise haber veriyorlar ve polis koruması altında çocuk dernekten çıkarılıyor.

18 Temmuz (Pazartesi) günü, aynı grup toplanarak ilçe binamıza doğru yürümek istiyorlar. Bizde ilçede toplandık. İlçe başkanımız emniyeti aradı ve gerekli tedbiri almalarını talep etti. İlçe başkanımızın aradığı kişi “izinde olduğunu, emniyeti arayarak sizi aramalarını isteyeceğini” söylüyor. Emniyetten herhangi bir haber gelmeyince ilçe başkanımız emniyete gitti. Emniyete yaptığı bütün girişimler ciddiye alınmadı. İlçe başkanımız tekrar ilçeye geldi.

20 Temmuz (Çarşamba) günü, yine aynı grup toplandı. Diğer bir grupta toplanıyor. Polis iki grubun arasında barikat kurdu. Polis Kürtlerin olduğu gruba müdahale etti. Diğer gruba herhangi bir müdahalede bulunmadı. Hatta bir emniyet görevlisi “arkadaşlar teşekkür ederiz, artık dağılın, biz onlara yeteriz” gibisinden bir söylemde bulunuyor. Buna rağmen grup saat 02’ye kadar dağılmadan bekliyor. Daha sonra bizim ilçe binamızın altında bulunan “Canet” işletmesinin camlarını kırıyorlar. Diğer bir grup “Dostlar Kıraathanesi” ve karşısında bulunan “Dostlar İnternet” binalarına saldırıp, camlarını kırıp içeri girerek her şeyi tahrip ediyorlar.

21 Temmuz (Perşembe) günü, grup yine toplanıyor. Emniyet iki helikopter desteğinde olayı takip ediyor. Zaman zaman iki grup karşı karşıya geliyor. Polis karşı karşıya gelmelerini engelliyor. Kürtlere ait işyerlerine saldırılar gerçekleşiyor ve birçok işyerinin camları kırılıyor. Kürtler bir araya gelir gelmez polis hemen müdahale ediyor. Diğer grup gece sabahlara kadar sokaklarda slogan atarak geziyorlar, Kürtlere ait işyerlerine saldırılar gerçekleştiriyorlar ama hiçbir müdahale ile karşılaşmıyorlar.

Kaymakam ile görüşmek istedik. İzinde olduğu için Bakırköy Kaymakamlığı vekâleten bakıyor. Kaymakamlıkta görüştüğümüz yetkili bize, “mağdur olduğunuzu biliyoruz, ama insanlarınıza söyleyin kimse evlerinden dışarı çıkmasın” söyleminde bulundu. Bizim güvenliğimizi sağlamak için tedbir almak yerine bizim evlerimize kapanmamızı istedi. Hafta sonu nedeniyle endişelerimiz daha da artmış vaziyette. Emniyet güçleri önleyici tedbir almak yerine kışkırtıcı bir rol alıyorlar.

Ali Düştçü (Dostlar Kıraathanesi’nin sahibi);

Biz genelde saat 10’da kapatıp gidiyoruz. Olay olduğu gün de aynı saatte kapatıp gittik. Gece yarısı toplanan grup buraya gelip gördüğünüz gibi bütün camları kırıp içeri giriyorlar ve her şeyi kırıp döküyorlar. Karşımızda bulunan internet cafenin de camlarını kırıyorlar. Bu saldırılar sırasında çevik kuvvet polisleri de olayları seyretmekten başka bir şey yapmıyor. Saldırganların içinde sivil polislerin olduğunu düşünüyoruz. Çünkü bir gün önceden polisler işyerimi basarak kimlik kontrolü yaptılar. İkinci günde bu saldırı gerçekleşti. Zarar ziyan tespiti için başvurduğumda “gelip tespit yaparız” demelerine rağmen üç gündür henüz gelip giden yok.

Zeytinburnu Kaymakamı, Mustafa Dündar (27 Temmuz 2011); 

Yaşanan terör olayları toplumda belli bir hassasiyet yaratmıştır. Özellikle son olarak Diyarbakır’da 13 askerin şehit olmasıyla birlikte toplumda var olan hassasiyet öfkeye dönüşmüştür.

Bu durum tahrik ve kışkırtmalara açıktır. Yani bir tarafta devlete karşı olan bir kesim mevcutken, diğer tarafta kendini milliyetçi tanıtan bir kesim de bunlara karşı çıkarken kendilerini devletin yanında göstermeye çalışmaktadır. 
 
Kürt vatandaşlarımızın bir bütün olarak hedef gösterilmesi doğru olmadığı gibi çok tehlikeli sonuçlar doğuracak bir durumdur. Ayrıca toplum içinde Kürt vatandaşlarımıza karşı herhangi bir ayırımcılık ve önyargı yoktur. Ama ne yazık ki bu yönlü bir kışkırtma içinde olanlar olabilmektedir. Zeytinburnu’nda bu yönlü bir çaba içinde olanların olduğu söylenebilir. Bir etnik çatışma riski hala mevcuttur. Biz böyle bir çatışmayı önlemek için gerekli güvenlik önlemlerini almış bulunmaktayız. Güvenlik önlemleri ile bir noktaya kadar başarılı olabiliriz.

Esas olan şey, bu toplumsal kesimler arasında bir diyalog geliştirip belli bir güven ortamı yaratmak gerekir. Olayların çıktığı ilk günlerde izinli olduğum için burada değildim. Döner dönmez farklı toplumsal kesimlere ait dernek yöneticileri ile ayrı ayrı toplantılar yaptım. Daha sonra bu dernek yöneticilerini bir araya getirerek ortak toplantı yaptım. Amacım bir diyalog ortamı yaratmaktı. Her kesimden aklıselim insanların daha dikkatli olması gerekir. Karşılıklı hassasiyetlere dikkat edilmesi gerekir. Eğer karşılıklı bir diyalog ortamı yaratabilirsek bu ve benzer olayları önleyebiliriz. Tahrik ve kışkırtmalardan uzak durmak gerekir. Yaşanan toplumsal sorunların çözümü bizi aşan bir durumdur. Bu siyasilerin ve meclisin işidir.

Ancak uzun yılların birikmiş sorunların çok kısa bir zamanda ve hemen çözüme kavuşturulması zordur. Bu konuda yapılan çalışmaları küçümsememek gerekir. Geçmiş yıllarla kıyaslandığında önemli gelişmelerin yaşandığı inkâr edilemez. Yapılan bu gelişmelerin kıymetini bilmek gerekir. Toplumda oluşan hassasiyetleri bir anda değiştirmek kolay değildir. Örneğin, balkonuna bayrak asan bir vatandaşımız, yaşanan son olaylardan sonra balkonuna daha büyük bir bayrak asıyor ve bunu da bize söylüyor.

Polisin olaylarda taraflı davrandığı veya ayırımcılık yaptığı iddiası doğru değildir. Polis olayları yatıştırmakla görevlidir. Olayları yatıştırabildiği oranda başarılı olduğu söylenebilir. Taraflı davranması veya ayırımcılık yapması olayları daha da içinden çıkılmaz hale getirir ki böyle bir durumda da başarısız sayılır. Polis kendini niye başarısız bir konuma getirsin ki.

BDP Zeytinburnu İlçe Başkanı, Nezir Erdemci;

Diyarbakır olayından sonra ve Başbakan’ın tehditvari söyleminden sonra partimize yönelik bilinen saldırılar gerçekleşti. Biz ilçe olarak başarılı bir seçim süreci yaşadık. Önemli oranda oy potansiyelimizi arttırdık. Seçim sürecinde bize yönelik hiçbir olay olmadı. 100-200 araçlık konvoylar halinde dolaştığımız oldu. Binlerce insanın katıldığı yürüyüşler düzenledik. Bütün bu çalışmalar sırasında hiçbir olumsuzluk yaşanmadı. Son yaşananlar bahane edilerek Zeytinburnu hedef olarak seçildi. Burada 5-6 farklı etnik grup var. Bu kışkırtmaya açık bir durum yaratmaktadır. Seçimlerdeki başarımızı hazmedemeyenler tarafından hedef gösterildik. Yapılan saldırılar örgütlü ve planlı bir şekilde yapıldı.

Olaylar Cumartesi günü başladı. Toplanan grup, önünde “yunus polisler” arkasında “ekip arabası” ile yürüdüler. Bu sırada yüzü maskeli bir grup İş Bankası’nın camlarını kırıyor. Hazır olan bu kalabalık grup bunu duyar duymaz yüzü maskeli grubun peşine düşüyor. Yüzü maskeli grup kaçarak ortadan kayboluyor. O sırada top oynamaktan dönen bir çocuğu “Kürt” olduğu için linç etmeye çalışıyorlar. Bu çocuk daha sonra hastaneye kaldırıldı ve çıkarıldığı mahkemede serbest bırakıldı.

Zaten bu gruplar böyle bir destek almasaydı bu denli saldırılar gerçekleştirmeye cesaret edemezlerdi. Biz başlarda çok önemsemedik. Ama devamındaki günlerde daha da kalabalıklaşarak saldırılarına devam ettiler. Polisten aldıkları destekle kundaklama eylemlerine başladılar. Kahvehaneye saldırının bir gün öncesinde polisler kahveyi basıp kimlik kontrolü yapıyor. Ben olayı duyunca oraya gittim. İlgili polise “burada başka kahveler de var neden özellikle burada böyle bir şey yapıyorsunuz, yaptığınız bu hareketle Kürtleri hedef gösteriyorsunuz” diyerek tepki gösterdim. Aynı gece bir grubun toplandığını ve ilçe binamıza doğru geldiğini bana gelen telefondan öğrendim. Ben geldiğimde çevik kuvvet ekipleri oradaydı. Grup onların yanında toplanıp yürüyüşe geçti. Ben hemen İlçe Emniyet Amirlerinden bende telefonu olan birini aradım ve durumun aktardım. Bu girişimden sonuç alamayınca kendim İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne gittim. İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde yaptığım bütün girişimlere rağmen yetkili biri ile görüşemedim. Beni ve olayları ciddiye almadılar. Bu sırada bizim kitlemizde ilçe binamızın önünde toplanıyor. Çevik kuvvet hemen bizim ilçe binamızın önüne geliyor. Ben ilçe binamıza geldiğimde tansiyon çok yüksekti. Emniyet Amiri ile görüştüm ve onun da talebi ile kendi kitlemizi dağıttım.

Ertesi gün linç girişimine maruz kalan çocuğu hastanede ziyarete gittim. Kaymakamlıktan siyasi partilerle toplantı yapılacağını söyleyerek beni çağırdılar. Zeytinburnu kaymakamı izinde olduğu için yerine Bakırköy Kaymakamı bakıyordu. Toplantıya gittiğimde hiçbir siyasi parti yoktu. Ben ve Çermikliler Derneği’nin başkanı vardı. Kaymakam, “mağduriyetinizi biliyoruz ama sesinizi çıkarmayın” gibi bir şeyler söyledi. Ben de, “bunun doğru ve haklı bir talep olmadığını ve tehdit içerdiğini” söyledim.

Aynı günün akşamı polis panzerleri ilçe binamızı abluka altına aldı. Polis amirine “bunun bizi hedef gösterdiğini ve geri çekilmelerini” istedim. Olayların olmaması için toplanan kendi kitlemizi ikna ederek dağıttım. Ben de eve gittim. Eve gider gitmez gelen telefon üzerine ilçe binamıza geldim. Geldiğimde polis toplanan kitlemize su ve gaz sıkıyordu. Ortalık cehennem gibiydi. Diğer grup Emniyet Müdürlüğü’nün önünde toplanarak ellerinde sopa, bıçak, pala, satır vb kesici aletlerle gelmişler. Bir yanda polisler diğer tarafta bu saldırgan grupların arasında mahsur kaldık. Polis diğer saldırgan gruplara hiç müdahale etmiyordu. Büyük bir uğraş sonucunda kendi kitlemizi dağıttım. Biz beş kişi orada kaldık. Daha sonra biz de kendimizi güvende hissetmediğimiz için bir taksiye binerek evlerimize gittik. Çevik kuvvet bir koridor açıyor ve saldırgan grup “Canet” işyerinin önüne geliyor ve bu işyerini camlarını kırıyor. Daha sonra yan tarafta bulunan bir kahvehaneyi kundaklıyorlar. Kahvehanenin karşısında bulunan internet cafenin de camlarını kırıyorlar.

Diğer gün aynı grup yine sahneye çıktı. Bizim kitlemiz de toplandı. Her zaman olduğu gibi kendi ikna gücümüzü kullanarak kitlemizi dağıttık. Ama diğer saldırgan grupları kimse dağıtmıyordu. Bizim de bir gurur ve haysiyetimiz var kimse bunu göz önünde bulundurmuyor.  Saldırgan gruplar internet üzerinden haberleşerek toplanacakları yer ve saati belirtmelerine rağmen emniyet güçleri herhangi bir önlem almıyordu. Toplananlar sadece Zeytinburnu’nda oturanlar değildir, farlı yerlerden de gelenler oluyor.

Bizim kitlemizden 22 kişi gözaltına alınmış ve bunlardan 9 kişi tutuklanmıştır. Bizim kitlemizden gözaltına alınanlar terörle mücadeleye götürülüyor. Diğer saldırgan gruplardan gözaltına alınanlar asayiş şubeye götürülüyor. Bu uygulama polisin taraflı davrandığını ve ayrımcılık yaptığını gösteren somut bir örnektir. Saldırgan grupların ellerindeki sopa, bıçak, pala, satır vb kesici aletler suç unsuru olarak görülmüyor. Bu anlayış ve bakış açısı devletin her kademesinde mevcuttur. Kaymakamla son yaptığım görüşmede “olaylar kontrolden çıkıyor” benzeri şeyler söyledi. Ben de “bu durumun sizin tutumunuzdan kaynaklandığını” söyledim. Bu güne kadar daha vahim olaylar yaşanmamışsa bu tamamen bizim tutumumuz sayesinde olmuştur. Kaygılarımız devam etmektedir. Polisin kontrolü altında diğer saldırgan grupların kümelenmeleri devam ediyor. Devletin ve emniyet güçlerinin olaylara ciddi yaklaşması ve ayrımsız bir şekilde önlem almaları gerekir. Emniyet güçleri taraf tutmaktan vazgeçerse ve ayrımsız bir şekilde davranırsa olaylar önlenir.

OLAY YERİ İNCELEME

Heyetimizin, Zeytinburnu ilçesi, Yeşil tepe, Nuripaşa, Gökalp, Sümer, Veliefendi, Çırpıcı, Telsiz, Seyit Nizam  ve Beştelsiz gibi yoğun olarak Kürtlerin yaşadığı mahallelerde 22.07.2011 tarihinde    yaptığı  incelemede:

• BDP ilçe merkezi önünde 5 otobüs çevik kuvvet polisi ve onlarca sivil polisin beklediği, Yeşiltepe mahallesinde bulunan ve saldırıya uğrayan Giresunlular Kıraathanesinin camlarının kırık olduğu, önünde sivil polislerin oturduğu ve bir otobüs içinde 20 civarında çevik kuvvet polisinin, güvenliği sağlamak üzere bekletildiği;

• Yeşiltepe mahallesi Pazar sokağında bulunan ve Diyarbakırlı Kürtlere ait olan kahvehanenin saldırıya maruz kaldığı, bütün malzemelerinin, camlarının, çerçevelerinin kırıldığı adeta harabeye çevrildiği, ne içinde ne de dışında, hiçbir resmi, gayrı resmi devlet yetkilisinin güvenlik almadığı, bu sebeple de işyeri sahiplerinin de orada beklemediği:.

• Veli efendi mahallesi 75. sokakta bulunan ve Batmanlı Kürtlere ait olan Kahvehane’nin saldırıya maruz kaldığı, bütün malzemelerinin, camlarının, çerçevelerinin kırıldığı adeta harabeye çevrildiği, ne içinde ne de dışında, hiçbir resmi gayrı resmi devlet yetkilisinin güvenlik almadığı;.

• Mahalle aralarında kimliği belirsiz, eli sopalı küçük grupların endişeli, öfkeli şekilde bekleştikleri fakat dağıtılmaları için herhangi bir kolluk girişimi olmadığı,

• Zeytinburnu ilçesi dışına çıkıldığında, gerek gece, gerekse gündüz saatlerinde herhangi bir gerginliğin olmadığı,

• 22.07.2011 tarihinde Zeytinburnu sokaklarında gerçekleştirdiğimiz gezide gerginliğin ve endişenin devam ettiği, sadece Türklere ait saldırıya uğramış Giresun’lular kahvesi önündeki Kolluk güçleri tarafından korunduğunu, Zeytinburnu BDP ilçe örgütü önünde kolluğun nöbet tuttuğunu, fakat bu yereler dışında kalan herhangi bir mevkide güvenlik önlemi alınmadığı gözlemlenmiştir.

 

KANAAT VE SONUÇ
Heyetimiz, yaptığı görüşme, inceleme ve araştırmalar sonucunda şu kanaate varmıştır:
1)16-22 Temmuz 2011 tarihleri arasında provokasyon ile başlayan olaylar; bir süre sonra 2 kişinin yaralanması, Kürtlere ait işyeri ev ve siyasi parti binasının tahrip edilmesi, 72 kişinin gözaltına alınması ve 8’nin tutuklanması, olayların içinde olan kişilerin yapılan ev aramalarında 7 adet kurusıkı tabanca, 56 adet kurusıkı tabanca fişeği, bir miktar uyuşturucu madde, bol miktarda kesici, delici ve yaralayıcı alet ele geçirilmesi pek çok “örgütsel” olduğu iddia edilen doküman ve dijital malzemeye el konulması ile sonuçlanmıştır. Olay, Kürtlere yönelik nefret söylemiyle beslenen linç girişimine dönüşmüştür. Bu haliyle organize ve planlı olduğu açıktır. 
2)6-7 Eylül, Maraş, Çorum, Sivas, Gazi olaylarında görülen yalan ve kışkırtıcı söylemlerin burada da kullanılması dikkat çekicidir. Önceki olaylarda olduğu gibi, olayların başlangıcında güvenlik kuvvetlerinin önleyici tedbirleri almaması, saldırgan gruplara müsamahakâr davranması kaygı vericidir. Bütün bu davranışlar Kürtlerde, ayırımcılığa uğradıkları ve ötekileştirildikleri duygusunun gelişmesine sebep olmuştur.
3) Bu olayı Kürt-Türk çatışmasına dönüştürmek amacıyla; sanal siteler üzerinden, “Kürtler 2 kişiyi öldürdü”,  “PKK’liler gösteri yapıyor’’, ‘’13 şehidin hesabı sorulmalı’’,  ‘’Kürtler burayı işgal etmişler, buradan gitmeliler’’,  ‘’Kahrolsun PKK’’, ‘’Şehitler ölmez, vatan bölünmez’’,  ‘’Bu akşam hesap sormaya gidiyoruz,” gibi söylem ve sloganlarla kalabalık grupların altı gün boyunca bir araya gelmesi sağlanmıştır. Yapılan tahrik ve kışkırtmalar sonucunda, biri çocuk olmak üzere iki kişiye linç girişiminde bulunulmuştur. Gece de devam eden tahrik ve kışkırtmaların etkisiyle, emniyet güçlerinin pasif davranması sonucunda Kürtlere ait olduklarını düşündükleri işyerlerine saldırmışlardır. Olaylar sırasında 2 kişi yaralanmış, 72 kişi gözaltına alınmış, 8 kişi tutuklanmış, diğerleri serbest bırakılmıştır.

4) Olaylar sırasında gözaltına alınan 22 Kürt kökenli yurttaş Terörle Mücadele Şubesine götürülüp, terör örgütü üyeliği ile suçlanmış, özel yetkili mahkeme tarafından 9 kişi bu  iddiayla tutuklanmıştır. Fakat aşırı sağcı gruptan gözaltına alınan 65 kişi, önce güvenlik şube müdürlüğüne götürülmüş, ardından da Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ifadelerine dahi başvurulmadan serbest bırakılmıştır. Bu olayda gözaltına alınmaların dahi, emniyet güçleri tarafından ayrımcı bir muameleye tabi tutulması, “arkadaşlar siz gidin biz onarla yeteriz” gibi, tutumların önceden hazırlanmış bir linç projesinin hayata geçirilmiş olabileceği kanaati uyandırıyor.

5) Nefret duygusuyla başlayan bir olayın, Kürtlere yönelik bir linç girişimine dönüştürülmeye ve siyasal bir intikam haline getirilmeye çalışıldığı tüm sonuçları ile açıktır.

6) Kürtlerin, işyerlerinin tahrip edildiği, yakıldığı, kurşunlandığı ve sokakta linç girişimlerine maruz kaldığı Zeytinburnu’nda yaşamlarını sürdürmeleri, çalışma hayatına devam etmeleri, güvenli bir şekilde toplum içinde dolaşmaları ve bu olaylardan sonra kaygıdan uzak kalabilmelerinin zor olacağı kanaatindeyiz.

7) Devlet yetkililerinin pasif kalması ve emniyet güçlerinin zaman zaman ülkücü grup karşısında sessiz kalması düşündürücüdür. Emniyet amirinin ülkücü gruba “siz dağılın, biz onlara yeteriz” demesi Kürtler arasında büyük bir kaygı ve güvensizlik yaratmıştır. Gelişen duyarlılık karşısında, güvenlik kuvvetlerinin müdahalesi ile olayların yatışması bizde “Kontrollü bir deneme mi yapılıyor” endişesi yaratmıştır.

8) Bu bağlamda saldırılar, siyasal bir intikam düşüncesiyle, Kürt-Türk çatışması çıkarmaya yönelik ırkçı bir saldırı izlenimi vermektedir. Zeytinburnu’nda yaşayan Kürtlerin can ve mal güvenliğinin risk altında olduğunu düşünmekteyiz.

9) Benzer linç girişimlerinin süreklilik kazanması ve toplumsal bir kültür haline getirilmeye çalışılması kaygı verici bir durumdur. Bu koşullarda mevcut yasalardaki, toplumsal farklılıkları yok sayan, ırkçı, tekçi ve ayrımcı anlayışın payı büyüktür. Bu ve benzer linç girişimlerinin bir daha yaşanmaması için, alınacak tedbirler yanında, bir sistem ve zihniyet değişikliğine de gereksinim olduğu ve çözümün Türkiye’nin bir bütün olarak insan hak ve özgürlüklerine dayalı, demokratik bir yönetime kavuşmasıyla mümkün olacağı kanaatindeyiz.

                Rıza Dalkılıç,                                                                                   Av. Abdulbaki Boğa
 İHD Genel başkan Yrd ve Marmara Bölge Temsilcisi                             İHD İstanbul Şube Başkanı
 
                    Ümit Efe                                                                                            Ali Gök
İHD İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Sekreteri                       İHD İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi

                      Ali Koçyiğit
İHD İstanbul Şubesi denetleme Kurulu Üyesi                               Av. Ayşe Başar            İhsan Kaçar
                                                
                                              İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi

Bir cevap yazın