Savaşa Karşıyız, Barış İstiyoruz: Barışı Kazanacağız

İHD ve TİHV ilkesel olarak savaşa karşıdır.

Biz insan hakları savunucuları olarak, tıpkı Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 1984 yılındaki kararında ifade edildiği gibi, “halkların kutsal barış hakkı”nı savunuyoruz.

Biz ülke içinde, ülke dışında, her yerde savaşa karşıyız.

Her yerde barışı savunuyoruz.

Bütün coğrafyalarda, gezegenimizin her noktasında savaşa karşıyız.

Çünkü biliyoruz ki, savaş ölüm demektir. Bütün canlıların, insanların hayvanların, börtü böceklerin ölümü demektir. Bütün ağaçların, denizlerin, akarsuların, göllerin derelerin ölümü demektir. Biz yaşamı savunuyoruz.

Biz biliyoruz ki, savaş, gencecik erkeklerin, kadınların, yaşlı insanların, çocukların ölümü demektir.

Kedilerin, kuşların, karıncaların ölümü demektir.

Türkün ve Kürdün, Arap’ın ve Ermeni’nin, Ezidî’nin, Müslümanın, Hristiyan’ın ölmesi demektir.

Savaşa karşıyız. İçeride dışarıda her yerde karşıyız. Barış istiyoruz.

Hükümet Suriye’ye müdahale için hazırlık yapıyor. Basına yansıyor bu durum. Gerçek mi bilemeyiz. Ama bu biz insan hakları savunucuları için yakın bir tehlikedir. Telaffuzu bile harekete geçmemizi gerektirir.

Biz savaşların sadece dış boyutlu bir olay olmadığını biliyoruz.

Dışarıyla ilgili bir savaşın içerideki durumdan ayrı düşünülemeyeceğini düşünüyoruz.

Önümüzde Esad rejimi örneği var. Beş milyon Suriyeli yurdunu terk etmek zorunda kaldı.

Beş yüz bine yakın Suriyeli iç çatışmada (iç savaşta) yaşamını yitirdi. Kentler yakıldı, yıkıldı.

Tam da böyle bir dönemde Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, Suriye rejiminin sebep olduğu yıkımı görmezden gelerek, bundan dersler çıkararak Cizre’de, Surda şehir merkezlerine askeri güçleri soktu. Tanklar ve toplar şehir savaşlarında kullanıldı. Konutlar tank ve top atışlarına tutuldu. Esad’ın Suriye’de uyguladığı yıkım ve şiddet boyutlu müdahaleyi Cizre’de, Sur’da uyguladı. Hükümete vazgeç diyoruz, şiddet ile sorun çözme kararından;

Vazgeç!

Biz İHD olarak savaşa karşıyız. İçeride ve dışarıda savaşa karşıyız. İçeride ve dışarıda, başka bir ifade ile yurtta ve cihanda, barış istiyoruz.

Şimdi sokağa çıkma yasakları İdil’de başladı. İdil’de de insanlar öldürülecek. Hayvanlar öldürülecek. Evler bombalanacak. Yıkım günleri kapıya dayanacak.

Aynı zamanda sınırın hemen öte yanında güneyde Azez, Cerablus bölgelerinde, yani Suriye sınırları içinde cereyan eden çatışmalarda Türkiye PYD’yi tehdit ediyor. Rusya’ya tehditler savuruyor. IŞİD kontrolündeki hiçbir bölge ile ilgili kaygı duymayan Türkiye Kürtler söz konusu olduğunda ülke güvenliğinden söz ediyor. Bütün dünyanın vahşi eylemleri nedeniyle ve işlediği insanlığa karşı suçlar nedeniyle kınadığı IŞİD güçlerinden hiçbir rahatsızlık duymamak ne anlama gelmektedir? Türkiye’nin Fırat’ın batısına geçilmeyecek, doğusuna geçilmeyecek diye sınırlar çizdiği, “Halep koridoru” dediği bölgede ne çıkarı vardır ve ne gibi faaliyetleri vardır? Bu faaliyetlerin açığa çıkmasından/öğrenilmesinden mi korkulmaktadır? Başka bir ülkenin topraklarındaki bir bölgenin iç savaş ortamında o ülkede bulunan çatışan taraflardan birisinin kontrolündeyken hiç şikâyeti bulunmayan, milli güvenlik kaygısı taşımayan ve bu yönde şikâyetlerde bulunmayan Türkiye neden hangi uluslararası hukuktan kaynaklı olarak, hangi yetkiyle “Halep koridorundan söz etmektedir? O koridordaki faaliyetleri nedir? Ulusal güvenlik riskleri nasıl ortaya çıkmaktadır?

Biz İHD ve TİHV olarak kamuoyuna açıklanmayan gizli fakat “milli güvenlik” gibi kavramlar arkasına saklanarak oluşturulan politikaları kabul etmiyoruz. Türkiye’nin bir “oldubitti ”ye getirilerek savaşa sokulmasına karşıyız.

Biz Suriye iç savaşının sonuçlarından hareketle herkesin savaşa karşı olduğunu haykırmasını istiyoruz.

Suriye ile savaşa da karşıyız, içeride sürdürülen savaşa da karşıyız.

Herkesi bu iki tür savaşı bir bütünlük içinde kavramaya, anlamaya ve karşı çıkmaya çağırıyoruz.

Hükümeti Suriye’ye müdahale sevdasından vazgeçmeye çağırıyoruz.

Hükümeti, içerideki Kürt sorununu askeri yöntemlerle çözme anlayışından vazgeçmeye çağırıyoruz.

Bütün sorunlar, diyalog gibi, müzakere gibi barışçıl yöntemlerle demokratik çözüme kavuşturulabilir.

Savaşa karşıyız. İçeride ve dışarıda savaşa karşıyız. Çatışma değil, barış istiyoruz!

Yaşasın barış! Yaşasın halkların kardeşliği!

Bir cevap yazın