Suruç Ziyareti Raporu 9-11 Ekim 2014

Kobanê’ye yönelik İD/IŞİD/DAİŞ güçlerinin ağır silahlar ile başlattığı saldırıları sebebiyle PYD yaralılarının Suruç ve çevre hastanelere  nakilleriyle ilgili sorunları, 5-6 Ekim 2014 günleri  Kobanê kenar mahallelerinde çatışmaların başlaması üzerine sığınan 2000 kişiden, 400 kişinin bir okulda alıkonması sebebiyle yaşanan hak ihlallerine ilişkin tespitleri,   boşaltılan köylerden IŞİD elemanlarının geçiş yaptığı duyumları, sınır hattı Murşitpınar Sınır Kapısında   yaşanan insan hakları ihlallerini yerinde gözlemlemek amacıyla  İnsan Hakları Derneği Merkez Yürütme Kurulunca görevlendirilen MYK üyesi Aydın Erdoğan, İHD Şanlıurfa Şubesi Başkanı Atilla Yazar, Şube YK üyesi Nalan Durdu’dan oluşan İHD heyeti tarafından  Suruç Merkez,  Mürşitpınar Sınır Kapısı, Yumurtalık (Boyli) sınır geçişi, Akmenek Köyü izlenimlerini de içermektedir.

Heyetimizce, 9 Ekim 2014 günü, Suruç Kaymakamı, Suruç devlet Hastanesinde gönüllü olarak yaralılara ve istendiğinde hastaneye gelen tüm hastalara hizmet sunan gönüllü hekimler ve yardımcı sağlık personeli, belediye yetkilileriyle görüşmeler yapılmış, sığınmacı kampları ziyaret edilmiş, alıkonulan sığınmacılarla görüşme yapılmaya çalışılmıştır. 10 Ekim 2014 günü Murşitpınar Sınır Kapısı, Yumurtalık Geçiş noktası, Devşen Köyü, boşaltılan köylerde gözlemlerde bulunulmuştur.

1-Kobanê’de yaralananların hastaneye naklinde Mürşitpınar Sınır Kapısında yaşanan sorunlar:

Kobani’de yaşanan savaş sebebiyle Urfa Suruç’da yaşanan insan hakları ihlallerinin saptanması maksadıyla İHD MYK’da konun yerinde incelenmesi gerektiğine karar verilmesi üzerine, verilen görev gereği  yaptığımız ziyarette, yaralıların hastaneye ulaştırılmasında yaşanan sorunlar üzerinde öncelikle durulmasının uygun olacağı düşünülmüştür.

İlçe Kaymakamı ile 09.10.2014 günü makamında yapılan görüşme:

Kaymakamın makamında yanında İlçe Jandarma Komutanı olan bir subay ve Vali Yardımcısı ile birlikte İHD heyeti olarak görüşüldü. Görüşme Saat 12.00 – 12.30 arasında yapıldı.

Kaymakam, yaralıların getirilmesinde bir geciktirme olmadığı, son günlerdeki gecikmenin Mürşitpınar sınır kapısının çatışmaların kapıya yakın yerlerde cereyan etmesi, IŞİD’in kapıyı ele geçirmek için saldırılarını yoğunlaştırması sebebiyle güvenli olmamasından kaynaklandığını, güvenlik sorunu yaşandığı için ambulansların kapıya gidemediğini, personelin gitmek istemediğini ifade etmiştir. Gönüllü olarak bazı kimselerin yaralıları taşımak istediğini ama buna izin veremeyeceklerini eklemiştir.

Bu görüşmeden sonra, Suruç Devlet Hastanesine gidilmiş, konu hakkında tanıkların, konuyla ilgili hekimlerin görüşlerine başvurulmuştur.

Hastanede görüşülen Hemşire Şahin, yaralıların alınmasına sınır görevlilerinin izin verilmediğini, bu durumun 07 Ekim 2014 günü başlayan protesto eylemleriyle birlikte geliştiğini, 112 acil yardım görevlilerinin, gitmeme tutumu içinde olmadıklarını, gittikleri halde yaralının alınmasına izin verilmediğini ifade etmiştir. 112 görevlileriyle görüşmenin mümkün olup olmadığı sorulduğunda, Sağlık Bakanlığı çalışanı olarak bu durumu her koşulda teyit edemeyeceklerini, kendisinin özel bir sağlık kuruluşunda çalıştığını ifade etmiştir.

Hastanede çalışan gönüllü hekimlerle görüşülmüştür.

Dr. M. Ç., Belediyelerin donanımlı, hekim ve diğer sağlık personeli bulunan ambulansları Suruç’a gönderdiklerini, ancak bu ambulansların yaralıları taşımalarına izin verilmediğini, kendilerinin ısrarcı olduğunu, bazen izin verildiğini ancak çoğu kez kendilerine izin verilmediğini, 112 acil Servisin gerekli hizmeti vereceğinin söylendiğini belirtmiştir. Dr. Ç., ambulanslar Kapıya gittiğinde iki noktada durdurulup arama yapıldığını, buna rağmen kendilerine izin verilmediğini ifade etmiştir. 08.10.2014  günü 112 acil servis nöbetçi ekibinin yaralıyı almak için üç kez kapıya gittiğini, ilkinde yaralı ambulansa alındığı halde tekrar, kapıya getiren Kobani ambulansına iade edildiğini, 112 acil servis ambulansının yaralıyı almadan geri döndüğünü, ikinci kez gittiğinde kapının risk altında olduğunu, ancak üçüncü gidişinde yaralıyı alabildiğini bu yaralının 7 saat bekletildiğini ifade etmiştir. Kaymakamın, yaralıları taşımak isteyen “bazı kişiler” ifadesinin, gönüllü hekimler ve belediyelerle ilgili olduğu anlaşılmıştır.

Kapıda ambulans ekibinin can güvenliği riski sebebiyle gönderilmediği beyanı hatırlatıldığında, Dr. Ç. sınır bölgesinin riskli olduğunun herkesçe bilindiğini, 112 çalışanlarının ve gönüllü çalışanların, bu riskin farkında olduğunu, şu an bulunulan hastane bahçesinde bile risk olabileceğini, ancak bekletmenin bununla ilgili olmadığını belirtmiştir.  Görüşme sırasında hazır bulunan ancak isimleri not edilmeyen diğer hekimler de bu görüşleri doğrulamıştır.

Yaralıların, 07 – 08 Ekim 2014 günleri yapılan protesto eylemleri sebebiyle bekletildiğini, kapıdaki Özel Harekat polislerinin protesto eylemlerini bitirin, yaralıları almanıza izin verelim dediklerini ifade etmişlerdir.

Yaralı naklinin pazarlık konusu edildiği, Sonradan görüştüğümüz, doktorların ifade ettiklerinden haberi olmayan DBP Suruç İlçe Eşbaşkanı İsmail Kaplan tarafından doğrulanmıştır. Kaplan, Urfa Valisinin kendisini arayarak, protestoları engelleyin, yaralı nakline izin verelim dediğini ifade etmiştir.  İsmail Kaplan’ın doktorlardan habersiz söyledikleri ile diğer doktorlar tarafından da teyit edilen  Dr. Ç. beyanları, yaralıların bekletilmesinin, risk sebebiyle değil, protestolar sebebiyle yapıldığı kanaati oluşturmuştur.

Bunun yanı sıra, belediyeler tarafından hazır edilen, gönüllü hekimler tarafından sürdürülen gönüllü ambulans hizmetine izin verilmemesi, kamu kurumu olan belediyelerin, yardım hizmeti vermesinin engellenmesinin hukuki ve insani bakımından izah edilemez olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Bekletmeler sebebiyle, yaşamını yitiren yaralılar olup olmadığı sorumuza, Dr. M.Y., 4 yaralının bekletme sonucu kan kaybından yaşamını yitirdiğini ifade etmiştir. İlave olarak, ateşli silah yaralanmasına bağlı olarak, ani ölüm meydana gelmemişse, genç yaşta cephede yaralanan ve kapıya kadar getirilebilen hastaların, zamanında müdahale edilmesi halinde kurtarılma ihtimalinin yüksek olduğu ifade etmiştir. Nitekim bütün engellemelere rağmen, ambulansla kapıya yakın bir mesafede beklemeleri sebebiyle, getirilen bir yaralıya 08.10.2014 günü hızla müdahale ettiklerini, hastanın duran kalbini çalıştırdıklarını, hastanın aradan bir gün geçtiği halde hayatta olduğunu ve hayati tehlikeyi atlattığını ifade etmiştir.

Gönüllü Hekimler, 112 çalışanı sağlık personeli, Hastane hekim ve sağlık çalışanlarıyla, hekimlik etik ilkeleri, yasal kurallara uygun, uyumlu bir çalışma yürüttüklerini ifade etmişlerdir. Sağlık çalışanlarının bu onurlu tutumunu ifade etmeyi kendilerine karşı yerine getirilmesi gerekli bir görev sayıyoruz.

Sonuç itibarıyla, yaralıların zamanında hekim yardımı almalarının, protesto eylemleri sebebiyle geciktirildiği, personelin savaş ortamında ambulans hizmeti vermesinin riskinin bilindiği, ancak başta gönüllüler olmak üzere, hekimlerin ve yardımcı personelin bu riskleri bilerek hizmet vermek istediklerini, ancak hizmeti zamanında  ve verebilmelerinin engellendiği sonucuna ulaşılmıştır.

Yaralıların hekim yardımı almalarının geciktirilmesi sebebiyle 4 yaralının yaşamanı yitirmesine sebebiyet verilmesinin, ihmal yoluyla ölüme sebebiyet verme suçu oluşturduğu; bu durumun aynı zamanda zor durumdaki insanlara yardım yükümlülüğü getiren uluslararası hukuk kurâllarının ihlalini oluşturduğu anlaşılmaktadır.

10 Ekim 2014 günü, sınır bölgesindeki gözlemlerimizden sonra, yaralı nakli konusunda düzelme olup olmadığının saptanması için Suruç devlet hastanesi yeniden ziyaret edilmiştir.

Gönüllü Hekim, Dr. S. ve Hemşire Ş.’nin verdiği, isimleri alınmayan diğer sağlık personelinin de teyit ettiği üzere, 9-10 Ekim 1014 gecesi, saat 23.00-10.00 saatleri arasında yaralıların alınmasına izin verilmemiştir.

Bu süre içerisinde bekleyen 3 yaralı yaşamını yitirmiştir. Böylece, yaralı naklinin zamanında yapılmaması sebebiyle yaşamının yitirenlerin sayısı 7 olmuştur.

10.10.2014 günü saat 10.00civarında kapıda görevli polisler tarafından yaralı nakli için iki adet ambulans çağrılmıştır. Bu sırada, kapıda 20 yaralı vardır. Suruç Devlet Hastanesi bahçesinde yeterli sayıda ambulans, 112 Acil Servis ve çeşitli Belediyeler tarafından hazır bulundurulan sayıda ambulans ve personel bulunduğu halde, iki ambulans istenmesi, yaralı naklini geciktirmiştir.

9-10 Ekim 2014 gecesi, Milletvekilleri İbrahim Binici, İbrahim Ayhan ve Faysal Sarıyıldız ile gönüllü hekimler arasında görüşmeler oluşmuş, adı geçen milletvekilleri Şanlıurfa Valisiyle görüştüklerini, yaralıların naklinde bir sorun olmadığı vali tarafından ifade edildiği halde, sat 02.00’de yaralıları almaya gidildiğinde kapı görevlileri tarafından  yaralı nakline izin verilmediği Dr. Sadık tarafından ifade edilmiştir.

10.10.2014 günü toplam 30 yaralı hastaneye getirilmiştir. Bir yaralı nakil sırasında yaşamını yitirmiştir.

9-10.10.2014 gecesi saat 03.00’de, yüzleri kar maskeli bir grup polis, Suruç Devlet Hastanesine gelerek, tedavi görmekte olan, o haliyle gözaltına alınması mümkün olmayan bir yaralıyı, hekim onayı olmadan, silahların namlusuna mermi sürerek, hekimleri ve sağlık personelini, karşı çıkmaları halinde vuracakları tehdidinde bulunarak alıp götürmüşlerdir.    Götürülen yaralının adının Şakir Ali olduğu ifade edilmiştir.

11 Ekim 2014 ve 12 Ekim 2014 günleri yaralı nakillerinde gecikme yaşanmadığı bilgisi alınmıştır. Bu durumun İHD, TİHV, TTB, SES ve diğer ilgililerin girişimleri sonucu sağlandığı anlaşılmaktadır.

2-Sığınmacıların tutulması :

Suruç Murşitpınar Sınır Kapısından giriş yapan 274 sığınmacı  gözaltında.

5 – 6 Ekim 2014 gecesi, IŞİD’in Kobanê kenar mahallerine saldırmasıyla başlayan şehir savaşı sırasında, Murşitpınar sınır kapısına gelen 2000 Kobanê’li Kürt’ten,  344 kişi, ayrılarak Suruç Fen Lisesinde alıkonmuştur. Bunlardan 70  yaşlı kişi serbest bırakılmıştır.

9 Ekim 2014 günü, heyetimiz Fen Lisesine gitmiştir. Lise girişinde, asker kişilerle karşılaşılmıştır. Tutulan sığınmacılarla görüşme  istemimiz kabul edilmemiştir. Muhafazadan sorumlu olan Komutanla görüşme iteğimiz üzerine kendisini Binbaşı olarak tanıtan üzerinde rütbe bulunmayan asker kıyafetli kişiyle, sivil giyimli, sakallı asker olmadığı anlaşılan kişilerle görüşülmüştür. İHD heyeti olarak kendimizi tanıttıktan sonra, kiminle görüştüğümüz sorusu üzerine  asker olan kendisini  Binbaşı Yücel olarak tanıtmıştır. Asker olmayan şahıs ismini vermemiştir.

Sığınmacıların neden tutulduğunu sormamız üzerine, kimlik tespiti yapılıyor, parmak izleri alınıyor, aranan kişilerden olup olmadığına, asker kişi olup olmadığına  bakılıyor, belirlenecek yere yerleştirilecekler denmiştir. Görüşülenler, sığınmacılara üç öğün yemek verildiğini ifade etmişlerdir. Açlık grevinde olup olmadıklarını sormamız üzerine, yemek veriyoruz, Yemek yiyorlar mı  sorumuza, yemek veriyoruz cevabını tekrarlamışlardır. Alınan bilgilere göre, sağlığı elverişli olan 156 kişi açlık grevindedir. Sığınmacılarla görüşmek istediğimizi söylememiz üzerine, buna izin veremeyeceklerini söylemişlerdir. Kaymakamdan izin alırsanız görüştürebiliriz demişlerdir.

Daha sonra Suruç Kaymakamı  Abdullah Çiftçi ile yapılan görüşmede, Sığınmacıların arasında asker kişi olup olmadığı araştırılıyor, asker kişi varsa, Suriye’den gelen asker kişiler için olduğu gibi ayrı bir kampta tutulmaları düşünülüyor demiştir. Sığınmacılar arasında kadın ve çocuk var mı sorumuza, görüşmede hazır bulunan ve Jandarma Komutanı olarak tanıtılan subay, bir aile var, birbirlerinden ayrılmak istemedikleri için bir arada bulunuyorlar cevabı vermiştir.

Kaymakam’a bu kişilerle ilgili uygulamanın bu güne kadar yapılmadığını ifade etmemiz üzerine, bu uygulamanın hangi sebeple yapıldığı konusunda somut bir cevap alınamamıştır.

Görüşme yapmak istediğimizi, tutuldukları koşulları görmek istediğimizi ifade etmemiz üzerine, Kaymakam bu konuyu üstlerimle görüşmem gerekir demiştir. Bunun üzerine telefonlarımız kendilerine verilmiş,  izin verilirse haber verilmesi istenmiş, ancak görüşme talebimize bir cevap alınmamıştır.

Aynı konuyla ilgili olarak, Urfa Barosu, DBP İlçe başkanlığının girişimlerde bulunduğu, DBP’nin bu kişilerin özgürlüklerinin haksız olarak kısıtlandığı gerekçesiyle suç duyurusunda bulunması üzerine, ilgili savcının benim bundan haberim yok dediği, Av. Sevda Çelik Özbingöl tarafından ifade edilmiştir. Suç duyurusu üzerine Savcının kaymakamla görüştüğü, bunun üzerine, adli sürecin başladığı ifade edilmiş, tutulanlar, Fen Lisesinden   Kapalı Spor Salonuna nakledilmişlerdir.
Heyetimiz, tutulanlar nakledilirken Spor Salonu önünde hazır bulunmuştur. Araçlarla nakledilenlerin arasında çocukların ve kadınların bulunduğu görülmüştür.

Bundan sonra, avukatların görüşmesine izin verilmiştir. Aileleri Suruç’da bulunduğu ifade edilen ve isimleri bildirilen kişilerle, Av. Sevda Çelik Özbingöl ve diğer avukatlar görüşme yapmıştır.

Bu görüşmede, jandarma Komutanın söylediğinin aksine, tutulanlar arasında, kadın ve çocukların bulunduğu ifade edilmiştir.

Kadın sayısının 30,  10 yaşından küçük çocuk sayısının 9 olduğu belirtilmiştir.

Bu arada, tutulanlara, tarafımızdan telefonla irtibat kurulmuştur. Durumlarının belirsizliği sebebiyle kaygılı oldukları, aralarından beş kişinin darp edildiği tarafımıza ifade edilmiştir.

10.10.2014 günü, Avukat Sevda Çelik Özbingöl, Kürdistan Hukukçular Birliğinden bir avukat ve Avukat Meral Danış Beştaş görüşme yapmışlar, arkasından Urfa Baro Başkanı Av. Ali Fuat Bucak ile birlikte basın açıklaması yapmışlardır.

Baro Başkanı, Vali İle görüştüklerini Vali’nin konunun kendi inisiyatifinde olmadığını ifade ettiğini belirtmiştir. Baro Başkanı, tutulanların konumunun hukuka uygun olmadığını, suç işlendiğini, suç duyurusunda bulunduklarını konunun takipçisi olacaklarını ifade etmiştir.

Valiyle olan bu görüşmeden haberdar olmadığımızdan katılma imkanı bulunmamıştır.

Avukatlar, tutulma koşullarının kötü olduğunu, su, temizlik, tuvalet ihtiyaçlarının karşılanamadığını, salonda, kadın, erkek, çocuk herkesin bir arada insan onuruyla bağdaşmayan koşullarda tutulduğunu, kişilerin tutulmasının sığınmacı hukukuna uygun olmadığını, sığınmacıların, bu şekilde tutulmaktansa, Kobanê’ye dönmek istediklerini söylediklerini ifade etmişlerdir.

Tarafımızdan yaşamları tehlikede olduğu için sığınan 344 kişiden halen tutulmakta olan 274 kişinin, haklı bir gerekçe olmadan, tutulma koşullarına uygun olmayan, asgari insani ihtiyaçları karşılanmadan, bu güne kadar sığınanlardan farklı bir işleme tabi tutuldukları, böylece sığınanlar arasında, sebebi açıklanmayan bir ayrım yapıldığı saptanmıştır.

11 Ekim 2014 günü, telefonla kurduğumuz irtibatta açlık grevine katılan sayısının 200’e çıktığı, iki çocuk anne ve babadan oluşan bir ailenin serbest bırakıldığını ifade etmişlerdir.

3-Sınır bölgesinde   10 Ekim 2014 günü yapılan gözlemler, malvarlığı ile ilgili sorunlar:

09 Ekim 2014 günü Suruç Kaymakamı Abdullah Çiftçi ile yaptığımız görüşmede, boşaltılan köylerden IŞİD güçlerinin geçiş yapabileceği kaygısının dile getirildiğini ifade etmemiz üzerine, Kaymakam cevaben, kendi sorumluluk alanı olan Suruç’tan bunun mümkün olmadığı, özellikle halkın hassasiyeti sebebiyle bu bölgeyi kullanamayacaklarını, ancak başka yerler için bir şey diyemeyeceğini belirtmiştir.

Kaymakam, bu günlerde Suruç’tan Kobanê’ye Murşitpınar Sınır kapısından, geçişe engel olmadığını ancak talep de gelmediğini ifade etmiştir. Kendilerinin geçişe engel olmadığını belirtmiştir.  Buradan, Kobanê’ye destek olmaya gidenlere engel olmadıklarını, “burada öleceklerine gidip orada ölsünler” sözleriyle görüşlerini ifade etmiştir.

Dayanışma amacıyla sınıra gelenlere karşı aşırı güç kullanıldığı yakınması hatırlatılmış, sınır bölgesi güvenli değil, o sebeple dağıtıyoruz, yollarda  kimlik kontrolü yapıyorlar buna izin veremeyiz demiştir.

10 Ekim 2014 günü, Önce Murşitpınar Sınır Kapısının doğu tarafındaki Devşen köyüne gidilmiştir. Bu yol üzerinde yer yer Kobanê ile dayanışma için gelen kişilerle karşılaşılmıştır.

Sınırda oluşturulan araç parkı görülmüştür. Yasaklama sebebiyle sınıra kadar gidilememiştir. Çatışmalar sebebiyle sınır hattının güvenli olmadığı orada bulunanlar tarafından ifade edilmiştir. Bu sırada, kentin doğu tarafında kenar mahallelerde birkaç noktada koyu duman yükseldiği görülmüştür. Bu dumanın, ABD ve müttefiklerinin uçakları tarafından vurulan IŞİD mevzilerinden yükseldiği ifade edilmiştir.

Sınıra paralel köy yolunu takiben batıya  Murşitpınar Sınır Kapısına gidilen yola gidilmiş,  birinci kontrol noktasına varılmıştır. Görevli askerlere İHD heyeti olarak kapıda inceleme yapmak istediğimizi ifade etmemiz üzerine, ikinci kontrol noktasına ulaşmamıza izin verilmiştir. Ancak ikinci  kontrol noktasında Kaymakamlıktan izin olmadan kapıya gitmemize izin verilmeyeceği ifade edilmiştir. Bu sebeple kapıya gidilememiştir.

Sonra, Kapı’nın batı tarafında bulunan Yumurtalık geçiş noktasına gidilmiş, burada giriş olmadığı, giriş için bekleyen kimsenin de olmadığı  görülmüştür.

Oluşturulan araç parkında araçları başında ve  hayvanlarıyla birlikte tel örgünün arkasında beklemekte olan  Kobanê’liler görülmüş, kendileriyle konuşma olanağı bulunmuştur. Hayvanlarının yem ve su ihtiyacı bulunduğu, hayvanlarının telef olduğu, hayvanlarıyla ilgili sorunların bir an evvel giderilmesini istediklerini, araçlarının içeriye alınmasını istediklerini ifade etmişlerdir.

Bu sırada Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine ait bir tankerin, sığınmacıların bekletildiği alanda bulunan su tanklarına su verdiği  görülmüştür.

IŞİD’in Kobanê’ye saldırı başlatmasından bu yana, 27 gün olmasına rağmen, araç ve hayvanlara ilişkin sorunlara bir çözüm bulunamadığı görülmüştür.

Bu noktada bekleyenler, ihtiyaçlarını Suruç’tan tedarik etmektedir. Ancak gidiş gelişlerinde sorunlar yaşadıkları, orada bulunduğumuz sürede tespit edilmiştir. Sığınmacılar da bu sorunlardan yakınmış ve çözüm beklediklerini ifade etmişlerdir.

Suruç Kaymakamı, 9 Ekim Günü yaptığımız görüşmede, araç ve hayvanlar için Hükümetin bulacağı çözümü beklediklerini, araçların mevcut plakalarıyla alınmalarının sorunlar yaratacağından söz etmiştir.

Bu noktada bulunmanın güvenli olmadığı, görevli rütbeli askerler tarafından ifade edilmiş, daha fazla kalamayacağımız belirtilmiştir. Yine bu yerde, dayanışma amacıyla gelen bir grubun daha geride beklediği görülmüştür. Geçiş noktası için oluşturulan tesislerin, güvenlik sebebiyle geriye almak amacıyla  sökülmekte olduğu görülmüştür

İHD MYK Üyesi Aydın Erdoğan

İHD Şanlıurfa Şube Başkanı Atilla Yazar

İHD Şanlıurfa Şube YK Üyesi Nalan Durdu

Bir cevap yazın