TÜRBAN – BAŞÖRTÜSÜ KONUSU

AKP, birkaç ay öncesinden beri 1982 Anayasa’sını bütünüyle değiştireceğini deklere ediyordu. O doğrultuda toplumun çeşitli çevreleri görüş oluşturmaktayken, AKP hükümeti, aniden, türban-başörtüsü konusunda anayasa değişikliğini gündeme getirdi.

Genel özgürlükler rejiminin bir parçası olarak değil, (“velev ki”) siyasi amacın ve çalışmanın bir parçası (aracı) olarak gündeme getirdi.

İHD türban-başörtüsü konusunu, genel özgürlükler rejiminin parçası olarak görüyor. Konu bireyin hakkı ve özgürlüğü konusudur. Bu haklar ve özgürlükler, inanç özgürlüğü, ifade özgürlüğü, eğitim ve çalışma hakları gibi insan haklarıdır. Devletin, yurttaşların kılık kıyafetlerine ilgisini anlamak, insan hakları açısından pek kolay değildir. Ancak Türkiye’nin hukuk mevzuatı, bu alanda da, sınırlamalar ve bireyin haklarına müdahalelerle doludur.
 
Konu siyasi aktörler tarafından, siyasi amacın bir parçası olarak görülmekte ve amaca ulaşmak için başörtüsü ya da türban araç olarak değerlendirilmektedir.

Yükseköğretim kurumlarında öğrenciler açısından kılık kıyafet serbestîsi, (türban-başörtüsüne serbestlik düşüncesi) ne laiklik ilkesine aykırıdır ve ne de insan hakları hukukuna…

Türkiye’deki resmi laiklik anlayışı ve uygulanışına eleştirel yaklaşabiliriz.

Ancak bu durum olsa olsa, özüne uygun, özgürlükçü laiklik istemimizin bir tezahürü olarak değerlendirilebilir. Laiklik ilkesinden vazgeçilemez.

Laiklik olmadan demokrasi olmaz. Demokrasi de aynı zamanda laikliğin güvencesini oluşturur.

Laiklik, tartışılan ve/veya içi boşaltılan ya da otoriter/totaliter eğilimlerin kalkan olarak (araç olarak) kullandığı bir kavram olmaktan çıkarılmalıdır.

Memleket elden gitmiyor. İrtica da gelmiyor. Olsa olsa bir kısım vatandaşların uğradığı ve uğraması olası haksızlıkların bazıları, giderilebildiği ölçüde, gideriliyor.

Özgürlük asıldır.

Sınırlamalar da insan hakları hukukuna uygun olmalıdır.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ

Bir cevap yazın