Temmuz- Ağustos 2000 İnsan Hakları Raporu

Sayın Basın Mensupları,

Temmuz- Ağustos 2000 insan hakları raporunu açıklamak üzere bu toplantıyı düzenlemiş bulunuyoruz.

Sizlere, 5 Ağustos 2000 tarihinde İHD'nin 6 aylık raporunu açıklarken, tek başına ele alındığında, 6 aylık tablonun vahim olduğu değerlendirmesinde bulunmuştuk.

6 aylık dönemle sınırlı ve bazı hak kategorileri ile ilgili olarak da,bir önceki yılla karşılaştırma yapıldığında, sayılarda azalma ya da artmalar olduğunu bildirmiştik. Bu değerlendirmemiz, siz değerli basın mensupları tarafından, yoruma dayalı olarak verilmişti. Yorumlar daha çok haber başlıklarında görüldü. Bazı basın yayın organları azalmaları, bazıları, özellikle ifade özgürlüğü ile ilgili artışları manşete çıkardı. Bunları doğal kabul ediyoruz. Ancak, sizler de biliyorsunuz ki, İHD, genel olarak insan hakları ihlallerindeki bir azalmadan söz etmedi. Biz araştırmaya dayalı verilerimizin sonuçlarını açıkladık ve belli bazı hak kategorilerinde azalma ve artmayı dönemle ilgili ve sınırlı olarak yaptık. Örneğin, ekonomik ve sosyal haklar alanında, bizim araştırdığımız konu, 1994'ten beri, işten atılanlarla ilgilidir. Bu durum, ekonomik ve sosyal haklar alanında, ihlallerde artma ya da azalma yorumunu yapmaya elverişli değildir. Bu ancak, çalışma hakkı ile ilgili olarak ihlallerin boyutunu ortaya koyar ve iş güvencesi sorununu gündeme getirir. Örneğin, tüm özgürlüklerin anası durumunda olan ifade özgürlüğü ile ilgili olarak, yüzde 118'lik bir artış genel olarak insan haklarında alanındaki ihlallerin arttığını değil, özel olarak ifade özgürlüğü alanındaki dönemle ilgili olağanüstü artışı sergiler. Tabi, ifade özgürlüğünün yansıdığı, dernek,sendika ve toplantı ve gösteri yürüyüşü gibi kolektif haklarla ilgisini de ortaya koyar. Gözetim altına alınanların sayısındaki azalma, doğrudan işkence başvurularındaki azalmaya etkide bulunmaktadır. Bu değerlendirmeler, kısa bir dönem için yapılmaktadır. Sayılardaki azalmanın konjonktürel olup olmaması için uzun dönem değerlendirmelerine ihtiyaç vardır. Karşılaştırmalı çalışma yapmamızın nedenini de sizlere anımsatmak isteriz: 5 Ağustos 2000 tarihli basın toplantısında, İHD'nin yasama ve yürütme organının faaliyetini izlediğini, Helsinki zirvesinden bu yana insan hakları alanında hiçbir iyileştirici hukuksal düzenleme yapılmadığını bildirmiştik. İHD, uygulamayı da izlemektedir ve o nedenle, hem idareye bağlı birimlerin eylem ve işlemlerini, hem de yargı pratiğini izlemektedir. Bu yöntemi sürdürüyoruz. Çünkü, Kopenhag siyası kriterleri olan, hukukun üstünlüğü, demokrasi, insan hakları ve azınlıkların korunması sayıldıktan sonra, bu alanda istikrarlı kurumlara ve uygulamalara sahip olmak şartı da bulunmaktadır. Dolayısıyla biz, arızı, konjonktürel nitelikte iyileşme durumuna değil, istikrarlı uygulama olup olmadığına bakarız. Hem 6 aylık raporda ve hem de şimdi sunmakta olduğumuz Temmuz-Ağustos ayı raporunda görüldüğü gibi, herhangi bir AB üyesinde onlarca yılda görülmeyecek insan hakları ihlalleri, Türkiye'de bir ayda görülebilmektedir. Sizlere şimdi de, Temmuz-Ağustos ayları raporunu karşılaştırmalı olarak sunmaktayız. Eğer iki aylık bir global değerlendirme yapmak gerekirse, insan haklarının durumunda nitelikçe bir değişme bulunmamaktadır. Esasen nitelikçe iyileşme için ve global bir değerlendirme için, ihlallerin sıfır ya da sıfıra yakın olması gerekir. Oysa ihlaller yoğunluğundan bir şey kaybetmemekte, kısa dönem için karşılaştırmalı tabloda SAYILARDA AZALMA YA DA ARTMA görülmektedir. Sayılarda artma ya da azalma ise, nitelikçe insan haklarına saygı konusunda bir değişime işaret etmemektedir.

 

İNSAN HAKLARI İHLALLERİ BİLANÇOSU
  (Temmuz-Ağustos
1999)
(Temmuz-Ağustos
2000)
Yaşam Hakkına Yönelik İhlaller    
Faili meçhul cinayet : 30 25
Yargısız infaz, işkence sonucu ve gözaltında ölümler :38 10
Çatışmalarda ölenler :152 22
Sivillere yönelik eylemler :37 ölü 8 ölü
Kayıp savı :7 1
İşkence görenler ve işkence savı :120 143
Gözaltına alınanlar :5138 5886
Tutuklamalar :273 303
Saldırıya uğrayan, baskı ve tehditlere maruz kalanlar :64 63
Boşaltılan köy ve mezra :15
Cezaevlerinde tutuklulara saldırılar (Yaralı) :54 26
Çalışma yaşamına yönelik ihlaller (işten çıkarılanlar) :1182 1565
Düşünce Ve Örgütlenme Özgürlüğüne Yönelik İhlaller    
Bombalanan ve kundaklanan yer :19 21
Kapatılan kitle örgütü, siyasi kuruluş ve yayın organı :9 18
Baskına uğrayan kitle örgütü, siyasi kuruluş ve yayın organı :13 23
Toplatılan ve yasaklanan yayın :46 42
İstenilen hapis ve para cezaları :52 yıl hapis 211 yıl hapis
Verilen hapis ve para cezaları :11 yıl hapis 53 yıl hapis
Cezaevinde bulunan düşünce suçluları :120 123

Yukarıdaki tabloda, 1999 -2000 Temmuz-Ağustos aylarında gözaltına alınanların sayısında yüzde 14 oranında artış gözlenmiştir. Buna bağlı olarak da işkence uygulaması, aynı dönemde yüzde 19 oranında bir artışa tekabül etmektedir. Çünkü işkence gözetim altına alma süreçlerinde yaşanmaktadır. Aynı ya da birbirine yakın sayıda gözetim altına alma durumunda, hiçbir işkence şikayetinin olmaması işkencenin ortadan kalktığına, bir idari pratik olmaktan çıktığına işaret eder. Böyle bir durumda da, gözetim altına alma ile ilgili olarak, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edilip edilmediğine bakmak gerekir. Bu ise farklı bir hak kategorisi ile ilgili değerlendirmenin konusudur.

Yukarıdaki tabloda, ifade özgürlüğü ile ilgili değerlendirme de yapılabilir. Temmuz-Ağustos 1999-Temmuz-Ağustos 2000 arasındaki fark yüzde üçyüzlük bir farktır. Bu durum, Cumhuriyet savcılarının ve daha çok da DGM Savcılarının, düşüncelerini çeşitli yollarla açıklayanlara karşı geçen yılın aynı dönemine göre çok daha fazla soruşturma ve dava açtığını göstermektedir. Bu ise, Türkiye yargısının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin standartlarını gözetmediğini ortaya koyar.

2000 yılının 8 aylık toplu sonuçları ise şöyledir:

Yaşam Hakkına Yönelik İhlaller  
Faili meçhul cinayet :98
Yargısız infaz, işkence sonucu ve gözaltında ölümler :112
Çatışmalarda ölenler :109
Sivillere yönelik eylemler :43 ölü – 61 yaralı
Kayıp savı :7
İşkence görenler ve işkence savı :406
Gözaltına alınanlar :21.866
Tutuklamalar :1463
Saldırıya uğrayan, baskı ve tehditlere maruz kalanlar :273
Boşaltılan köy ve mezra :-
Cezaevlerinde tutuklulara saldırılar :67 yaralı
Çalışma Yaşamına Yönelik İhlaller :8.265 kişi işten çıkarıldı
Düşünce ve Örgütlenme Özgürlüğüne Yönelik İhlaller  
Bombalanan ve kundaklanan yer :94
Kapatılan kitle örgütü, siyasi kuruluş ve yayın organı :58
Baskına uğrayan kitle örgütü, siyasi kuruluş ve yayın organı :98
Toplatılan ve yasaklanan yayın :211
İstenilen hapis ve para cezaları :1024 yıl hapis Cezası
Verilen hapis ve para cezaları :449 yıl 11 ay hapis, 10 milyar 157 milyon TL. para cezası
Cezaevinde bulunan düşünce suçluları :123

Yukarıdaki tablo,gözaltılarda onbinlerce insanın kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğinin resmidir. Yüzlerce insanın işkenceye maruz kaldığını göstermektedir. Düşüncelerini açıklayan insanlar için bin yılın üzerinde ceza istendiğini göstermektedir. Öyle anlaşılıyor ki, öncelikle kamu görevlilerinin bir zihniyet değişimine ihtiyaç var. Ama hepsinden önemlisi, siyasi iktidarın kesin ve kararlı tutum sergilemesine ihtiyaç var.İnsan hakları alanında yönetim pratiği ve yargı pratiğinde değişime radikal ve hızlı bir değişime ihtiyaç var.

Değerli Basın Mensupları,

İnsan haklarından Sorumlu Devlet bakanlığının yurt genelinde başlattığı toplantılara İHD de katılmaktadır.Bu girişimi önemsiyor ve hazırlıklı olarak katılıyoruz. Tartışmaların, daha çok İHD'nin ortaya koyduğu olgular etrafında yoğunlaştığı da biliniyor. İHD yetkililere, daha önce sayısız kez açıkladığı görüşlerini iletmektedir. Bu toplantıların, İHD'nin sorgulandığı platform haline dönüşmesine izin vermeyeceğiz. Bu toplantılar, kamu görevlilerinin şikayete konu olan eylem ve işlemlerinin neler olduğunun bilinmesi ve düzeltilmesi için hangi önlemlerin alınması gerektiği üzerinedir. Kamu görevlileri, İHD'yi suçlayarak, hukuka aykırı eylem ve işlemlerin açığa çıkmasını, tartışılmasını ve ihlallerin üzerinin örtülmesini sağlayabileceklerini düşünüyorlarsa, fena halde yanılıyorlar demektir.

Sayın Basın Mensupları,

Güncel gelişmeler konusunda da değerlendirmelerimizi bilginize sunmak isteriz.

ABD Temsilciler Meclisine getirilen, Ermeni Soykırımı ile ilgili önergeye ilişkin de söyleyeceklerimiz var. Konu ile ilgili olarak, Sayın Cumhurbaşkanının, " konunun tarihe ve tarihçilere bırakılması" gerektiği yolundaki açıklaması sağduyulu ve gerçekçi bir değerlendirmedir. Resmi tarihle yüzyüze gelişimiz, toplum olarak sürekli ertelenmektedir. Cumhuriyeti kuran kadroların ve o dönemin kuşakları olan Türkiye Halkının, Osmanlı Döneminde iktidar olan İttihat ve Terakki Partisinin eylem ve işlemlerinden sorumlu tutulması, bugün için de Türklerin soykırım yaptığı iddiası, kabul edilemez iddialardır. Ancak, 1915'te uygulanan tehcir politikası ve uygulaması sonucunda da en az 600 bin Ermeninin öldüğü ya da öldürüldüğü açıktır. İç silahlı çatışmalar değil, sivil Ermeni nüfusun böyle bir politika ve uygulamaya maruz kalmış olması kabul edilemez niteliktedir. Uluslar ya da halklar, tarihlerinin iyi ve kötü yanlarının taşıyıcısıdırlar ve ne yazık ki, bizim tarihimizde de, başka uluslar ya da halklar da olduğu gibi ve o kadar, talihsiz olaylar yaşanmıştır. Bundan komplekse kapılmamak, varsa hatalar,yanlışlar yüzyüze gelmekten kaçmamak gerekir.

İHD, Yunanistan ile son bir buçuk yılda yaşanan olumlu iklimin, Ermenistan'la da yaşanabileceğine, bunun komşu halkların yararına olacağına inanmaktadır. Bu bağlamda Ermenistan ile diyaloğu zorunlu görmekteyiz. Bölgemizde gerilimlerin giderilmesinin yolu, dostluk ve iyi komşuluk ilişkilerini kurmak ve yaşatmaktan geçer. Ermenistan ile ekonomik, ticari ve kültürel faaliyetlere ağırlık verilmelidir. Coğrafyamızda bin yılı aşkın bir süre iç içe ya da komşu olarak yaşadığımız Ermenilerle bir sorunumuz olamaz. Hükümetler sorumlu davrandıkça, halklar dostluklarını dünyanın hiçbir yerinde bozmamışlardır. O nedenle iyi niyetli girişimler, halklarda yansımasını hemen bulmaktadır.

İHD, ikinci olarak, yaratılmak istenen milliyetçi-şoven dalganın doğuracağı tehlikeye de işaret etmektedir. Bu Türkiye Ermenileri olan yurttaşlarımızla ilgilidir. Türkiye Ermenileri son derece sağduyulu olarak konuya yaklaşmaktadırlar. Onları rencide edecek açıklama ve girişimlerden uzak durmak gerekir. DYP Başkanı Sayın Tansu Çiller'in sonradan düzeltme yaptığı ve düzeltmesi bile kabul edilemez nitelikte olan açıklamasını protesto ediyoruz. Ermenistan yurttaşlarını, ABD Temsilciler meclisinde görüşülen tasarıya tepki olarak hedef almak aklın almayacağı bir tutum ve politikadır.

Filistin-İsrail Sorunu bölgede savaş rüzgarlarının esmesine yol açmaktadır. İsrail askerlerinin onlarca sivil Filistinliyi öldürmesini protesto ediyoruz. Barış sürecinin kesintiye uğratılmaması gerekir. İsrail, öncelikle öldürdüğü Filistinliler için özür dilemeli ve sorumluları cezalandırmalıdır. Türkiye barış sürecine katkı sunmalıdır.

İHD, genel olarak savaşlara karşı çıkmaktadır. Ama, özellikle bölgemizde, yani Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu'da, ülkemizi ve halkımızı, çok çeşitli ve tarihten gelen bağlar nedeniyle yakından ilgilendiren olaylarda, duyarlığı artmaktadır. İHD, bölgemizin barış bölgesi olmasını istemektedir. Bu arada Kuzey Irak'ta meydana gelen silahlı çatışmaların durdurulması için sivil bir girişimde bulunan ve kendilerini Barış Anaları olarak nitelendiren Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı kadınların gözetim altına alınmaları ve tutuklanmaları kabul edilemez nitelikte uygulamalardır. Kanımızca, barış amaçlı her girişim dünyanın her yerinde teşvik edilmeli ve barışseverler korunmalıdır.

Değerli Basın Mensupları,

İHD, TBMM'nin açılışı nedeniyle yasama ve yürütme organına bir kez daha seslenmektedir. İnsan hak ve özgürlüklerini hemen istiyoruz. İnsan haklarının dış politikanın gereklerine ve gerektirdiklerine göre şekillenmesine şiddetle karşı çıkıyoruz. Minimum düzeyde ve ikinci sınıf bir demokrasi değil, en ileri demokratik standartları istiyoruz.12 Eylül 1980 darbesi ile çerçevesi çizilen Anayasal ve yasal sisteme itiraz ediyoruz. Daha ne kadar halkımızı bu standartlarla idare etmeyi düşünmektesiniz? Daha ne kadar süre bekleyeceksiniz?

Sayın Basın Mensupları,

1997 yılında faaliyetten men edilen İHD Diyarbakır Şubesi, idare öyle istediği için, 10 Ekim 2000 tarihinde yeniden faaliyete geçti. İdarenin tasarruflarına karşı OHAL Bölgesinde hukuk yolu da kapalıydı. Böylece, hukuk devleti ilkeleri değil, idarenin izin verdiği ölçüde hakların ve özgürlüklerin kullanıldığı bir rejimde yaşadığımız kanıtlandı. Yarın tekrar faaliyetten men edilmeyeceğinin garantisi yoktur. Men kararına karşı da hukuk yolu bulunmamaktadır. O nedenle, Türkiye'nin genel demokratikleşmesi ile birlikte OHAL sistemine de son vermek gerektiği açıktır. Son güncel bir gelişme olan Yeni Evrensel gazetesinin 10 gün süreyle kapatılması nedeniyle iletişim özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün ne denli yaşamsal bir özgürlük olduğunu vurguluyor, Yeni Evrensel gazetesi ile dayanışma içerisinde olduğumuzu açıklıyoruz. Türkiye radyo ve televizyonların ve basın organlarının düşüncelerin açıklanması nedeniyle susturulduğu bir ülke olma ayıbından kurtulmalıdır.

Hüsnü Öndül
İHD Genel Başkanı

Bir cevap yazın