TMK MAĞDURU ÇOCUKLARA YÖNELİK YASA TASARISI

TMK MAĞDURU ÇOCUKLARA YÖNELİK YASA TASARISI

Basında ve kamuoyunda “TMK mağduru çocuklar” olarak tabir edilen ve tamamı Kürt olan bugün sayıları neredeyse 5000’ni bulmuş çocuklara dair “Yasa Değişikliğini” içeren Kanun tasarısı TBMM Adalet Komisyonunda görüşülerek, kabul edilmiştir.

Bu tasarı TMK Mağduru Çocuklar ile ilgili olarak, kamuoyunda davalar çocuk mahkemelerinde açılırsa her şey değişecek gibi bir algı oluştu. Ancak çocuklara dair yasal değişiklikleri içerdiği belirtilen bu tasarı, AKP hükümetinin 2006 yılında Terörle Mücadele Kanunda yaptığı değişiklik ile çocuklar üzerinde yarattığı mağduriyeti gidermekten öte bu mağduriyeti katmerleştirecek düzenlemeleri içermekte, bu tasarı ile sorunun kısa bir süre sonra daha da ağır bir şekilde toplum gündemine gelmesinin yolu açılmaktadır.

AKP hükümeti, Türkiye sınırlarını dahi aşmış olan kamuoyu duyarlılığını bertaraf etmeye çalışmaktadır. Zira Hükümetin bu tasarı ile güttüğü amaç 2006 yılında TMK’da yaptığı değişiklik sonucu tamamen ortadan kaldırdığı BM Çocuk Hakları Sözleşmesinde, Çocuk Koruma Kanununda ve Çocuk Adalet Sisteminde yer alan çocuklar lehine bulunan güvenceleri kamuoyuna ve AB’ye madalyonun görünen yüzünde iyileştirmeye gittiğini göstermeye yöneliktir. Tasarı sadece Terörle Mücadele Kanununa muhalefet ettiği gerekçesi ile yargı önüne çıkarılan çocuklar yönünden usuli bir düzenlemenin ötesini geçmemektedir.

TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul edilen tasarı, kurnazca, muğlak ve tehditkar bir mantıkla hazırlanmıştır. Böyle bir mantık, hukuk devletinin mantığı ile örtüşmemektedir.
 
Bugün Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri, Terörle Mücadele Kanununun “Terör suçlusu” başlıklı 2. Maddesinin 2. bendi yani “Terör örgütüne mensup olmasa dahi örgüt adına suç işleyenler de terör suçlusu sayılır ve örgüt mensupları gibi cezalandırılırlar” şeklindeki yasal dayanaktan dolayı çocuklara ceza vermektedirler.
Aynı şekilde Türk Ceza Yasası’nın 220/6 maddesinin göndermesiyle 314/2 maddesinden cezalandırılmaktadırlar. Sürekli gündeme gelen yüksek cezalar zaten bu maddelerden kaynaklanmaktır. Oysa tasarıda üzerinde en çok değişiklik yapılan yasa ise 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’dur.
 
Tasarıyla değiştirilmek istenen 2911 sayılı yasanın 32. Maddesi, değişiklikten önceki durumla karşılaştırıldığında çok bir farkın olmadığı görülecektir. Önceki halinde 1yıl 6 aydan 3 yıla kadar ceza öngörülürken mevcut düzenleme ile bu ceza 6 aydan 2 yıla kadar denilerek indirilmiştir. Değişiklik sonrası uygulamaların ise nasıl olacağı belli değildir.

Yine önceki halde direnme durumunda 3 yıldan 5 yıla kadar ceza istenirken, yeni düzenlemede memura direnme durumunda  TCK’da düzenlenen 265. maddede düzenlenen şekli ile 6 aydan 2 yıla kadar ceza verilmesi düzenlenmiştir. 265. maddedeki düzenlemede suçun “suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak” işlenmesi hâlinde ceza yarı oranında artırılır denilmektedir. Bu durumda da aslında hâkimlerin takdir hakları dikkate alındığında ciddi bir değişikliğin olmadığı görülecektir.

Uygulamada çocukların büyük bir çoğunluğuna 2911 Sayılı Yasanın 33/c fıkrasından ceza verilmektedir. Yani dağılma için zor kullanılmasına neden olma ile dağılma anında silahla mukavemet(direnme) eylemleri(beş yıldan sekiz yıla ) kapsamında çocuklara ceza verilmektedir. Yapılan değişiklik ile 2 ila 5 yıl ceza öngörülerek sadece verilecek cezada iyileştirme yoluna gidilmiş olup çocukları koruyan bir düzenleme değildir. Fiil ile orantısız olan cezalandırma mantığından vazgeçilme olarak değerlendirilebilecek bir düzenleme olup, çocuklara ilişkin daha koruyucu ve ayrı bir düzenleme değildir. Madde metni incelendiğinde “araçlar” ile kastedilenin ne olduğu belli değildir.

Kamuoyunda “Taş”ın sanki 23. madde sayılan silahlar kapsamında çıkarıldığı gibi bir algı oluştu. Bu düzenlemeler ile taş silah olmaktan çıkarılmamıştır. Bunun için 2911 Sayılı Kanunun 23. maddesinin değiştirilmesi gerekmektedir. Ancak tasarı ile böyle bir düzenleme yapılmamıştır. Kısacası bu maddede yapılan değişiklik de iyileştirmeye yönelik bir değişiklik olarak karşımıza çıkmamaktadır.

Bu düzenleme ile 2911 Sayılı Yasanın 34. maddesi tamamen değiştirilmekte ve çocuklara özgü bir düzenleme yapılmaya çalışılmaktadır. Ancak ne çocukları örgüt üyesi olarak kabul edilmelerinin ne de cezalandırılmalarının önüne geçilmemektedir. Yapılan düzenleme ile 2911 Sayılı Yasaya aykırı toplantı ve yürüyüşüne katılmaktan, toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılmaya bağlı olarak örgüt üyeliğinden, toplantı ve gösteri yürüyüşü sırasında işledikleri propaganda suçundan cezalandırılmış çocuklara ceza yerine TCK’nın “Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri” başlıklı 56. maddesindeki “Çocuklara özgü güvenlik tedbirlerinin neler olduğu ve ne suretle uygulanacakları ilgili kanunda gösterilir” düzenleme ile Çocuk Koruma Kanunun 11. maddesindeki “Bu Kanunda düzenlenen koruyucu ve destekleyici tedbirler, suça sürüklenen ve ceza sorumluluğu olmayan çocuklar bakımından, çocuklara özgü güvenlik tedbiri olarak anlaşılır.” Şeklindeki düzenleme gereğince aynı yasanın 5. maddesine yaptığı atıf nedeniyle süresi aynı olmak koşuluyla verilecek olan cezalar çocuklara özgü güvenlik tedbiri olarak infaz edilecektir. Çocuklara özgü güvenlik tedbirlerinin ne olduğu, uygulamanın nasıl olacağı konusunda çok ciddi belirsizlikler vardır.

Yine bu düzenleme; çocukları örgüt üyesi olduğunu kabul eden, örgüt üyesi gibi cezalandıran sadece hapis cezası yerine tedbir uyguluyorum diyen bir düzenlemedir.
 
Bunun yanı sıra ilk kez bu konuda suç işleyen çocuklara ve silahsız olarak katılan çocuklara uygulanacak olup silahla (ateşli, yanıcı, patlayıcı v.s.) katılan çocuklar ile mükerrer olan çocuklara uygulanmayacak bir yasa maddesi olacaktır.

Ayrıca maddenin muğlâk olması sebebiyle çocuklara özgü olan güvenlik tedbirinin uygulanması halinde çocuğun bu cezayı aldıktan hemen sonra yine aynı suç sebebiyle yargılanması durumunda ne yapılacaktır.??? Mevcut durumda yeni ceza ile beraber ertelenmiş olan cezanın da infaz edilmesi gerekir ama değişiklikte buna ilişkin bir açıklık yoktur. Değişiklik ile birlikte Çocuk Adalet Sistemine Mükerrir Çocuk terimi yerleştirilmiş olacaktır. Oysa TCK’ nun 58. maddesinin 5. fıkrası fiili işlediği sırada 18 yaşın altında olanların mükerrir sayılmayacağını belirtmektedir. Değişiklik ile 2911 sayılı yasanın 34. maddesine getirilen mükerrir çocuk kavramı bu genel hükme aykırıdır. TCK’ nun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanmaktadır. Bu yönüyle  çocuklar arasında tekrardan bir ayrıma gidilerek “eşitlik” ilkesi ihlal edilmektedir.

Terörle mücadele kanunu madde 5’te yapılan değişiklik olumludur. Ancak yukarda da belirttiğimiz gibi özel kanun maddelerinde yer alan artırımlar bu maddenin dışındandır. Şöyle ki; TCK . 265. maddedeki düzenlemede “suçun ‘suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak’ işlenmesi hâlinde ceza yarı oranında artırılır”. Şeklindeki yasal düzenlemede olduğu gibi.
 
Tasarının 6. maddesiyle yapılan değişik ile çocuklar artık Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerinde değil Çocuk Mahkemelerinde yargılanacaklardır. Bu da kamuoyuna sadece madalyonun görünen yüzünü yansıtacaktır.
 
Aynı şekilde Tasarının 6. maddesinin (b) bendinde yapılan değişiklik ile ulaşılmak istenen sonucun ne olduğu muğlâktır. Mevcut madde; TMK. Md. 13. “Bu Kanun kapsamına giren suçlarla ilgili olarak Ceza Muhakemesi Kanununun 231 inci maddesine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemez; verilen hapis cezası seçenek yaptırımlara çevrilemez ve ertelenemez. Ancak bu hükümler onbeş yaşını tamamlamamış çocuklar hakkında uygulanmaz”. şeklinde iken tasarı ile getirilen değişiklik “13 üncü maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “onbeş yaşını tamamlamamış” ibaresi yürürlükten kaldırılmıştır. Şeklindedir. Bu değişiklik ile olumsuz olan bu durumun 15 yaşın altındakiler uygulanmayacağını belirtmektedir. Bunu belirten kısmın kaldırılması halinde olumsuzluğun yani cezanın ertelenemeyeceği ya da seçenek yaptırımlara çevrilmeyeceği ya da hükmün açıklanmasının geri bırakılmayacağı durumlarından çocukların istisna tutulmayacağı şeklinde bir sonuca götürmektedir. 

Özetle, alt komisyondan geçen tasarı bugüne kadar TBMM’de grubu bulunan partilerin grup başkanlığına sunduğumuz ve her defasında dile getirdiğimiz taleplerimizi karşılamamaktadır. Talep ettiğimiz Yasa maddeleri değişmez ise çocukların hukuki durumlarında hiçbir değişiklik olmayacaktır.  Kaldı ki bütün çocuklar sadece gösterilere katılarak TMK ile muhalefete de düşmemektedir. Bütün çocukları TMK mağduru olmaktan kurtaracak düzenlemelere ihtiyaç bulunmaktadır.

Sorunun çözümü konusunda gerçekten samimi adım atılmak isteniyorsa iktidar, parlamento bu çocukları gerçekten çocuk gibi kabul ettiğini gösterecek açık, anlaşılır düzenlemeleri gerçekleştirmeli ve bu düzenlemelerin uygulamada hayat bulmasını sağlayacak söylemlerde bulunmalıdır.

İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ

ÇOCUKLARDAN SATIR ARALARI (MEKTUPLAR)

DİYARBAKIR E TİPİ KAPALI CEZAEVİNDEN SÜRGÜN’ ÜN PERDE ARKASI

MUŞ’ tan H.T. ve S.T. anlatıyor:
                                               
Diyarbakır’dan apar topar buraya getirildik. Sabah 06.00-07.00 arasında “Elazığ’ a götürüyoruz” denilerek Muş’a getirildik. Tüm eşyalarımız Diyarbakır’da kaldı. Eşyalarımızı torbalara koyduk ve elimize aldık ancak kapıda askerler ellerimizi bükerek bizi ringe attı. Eşyalarımızın tümü orada kaldı. Şuanda birçok arkadaşımızın elbisesi bulunmamaktadır. Bu eşyalar üzerine dilekçe yazdık ancak cevap olarak “eşyaların bize gönderilmiş” şeklinde oldu. Oysa bize herhangi bir eşya gönderilmedi. Tek kıyafetim üzerimdekilerden ibarettir. Bize sevk edileceğimizi, cezaevi 2. Müdürü (Tahsin Taş) söyledi. Hatta bize “Elazığ Çocuk Açık Cezaevine gönderileceksiniz” dedi. Gardiyanların tümü bize yalan söyledi. Askerler bizi sevk ederken sert davranışlarda bulundular, kolumuzu burktular, sert konuştular, hakarette ettiler. Çok keyfi muamelelerle karşılaştık, Yolda lavaboya sadece bir defa gönderildik. Yol 9 saatti. Bizi tehdit ettiler, ellerindeki copu göstererek “akıllı olun” diyorlardı. 9 saatlik yolda sadece bir defa lavaboya çıkarıldık. Lavabo ihtiyaçlarımız karşılanmadı.

Muş cezaevinde yönetim bize battaniye verdi, ancak battaniyeler idrar kokuyordu, bu nedenle geri gönderdik. Diğer koğuştaki arkadaşlar bu ihtiyaçlarımızı karşıladılar. Yer sorunumuz yok ancak tavan alçak olduğundan ranzalar da iki katlı olduğundan rahatsız oluyoruz, boğulma hissine kapılıyoruz.

7 aydır tutukluyum, Haziran’ ın 15’inde mahkemem olmasına rağmen mahkemeye gönderilmedim. 14’ ünde mahkemeye çıkarılmam için dilekçe verdim ancak çıkarılmadım.

Burada spor ile ilgili girişimlerimiz sonuçsuz kaldı. Spor yapmak istememize rağmen taleplerimiz reddedildi. Telefon görüşmelerimiz engelleniyor. Diyarbakır’da görüşme için verilen evraklar burada geçerli sayılmıyor. Birçok evrak ailemizden talep ediliyor ve bu nedenle henüz ailemle telefonla görüşemedim.

Babam Bingöl cezaevinde. Bu nedenle sevkimi istedim. Ancak gelen cevapta “cezalı olduğum” şeklinde bir gerekçe ile talebim reddedildi. Buraya sevk edilmemizin nedeni Diyarbakır’da çıkardığımız isyandan kaynaklı olduğunu düşünüyorum.

Görüş günlerim belli değil, bu nedenle ailemle açık görüş yapamadım, Halay çekmek istiyoruz ama engellemeler ile karşılaşıyoruz. Havalandırmada top oynamak istiyoruz ancak ses çıktığı gerekçesiyle engelleniyor.

Ben lise ikinci sınıfta okuyorum ancak sınavlara alınmadım. Mahkeme günlerimizin bize bildirilmesini istiyoruz. Hangi arkadaşımızın hangi cezaevinde kaldığını öğrenmek istiyoruz.

ÇOCUKLARIN GÖZÜ İLE İÇİNDE BULUNDUKLARI DURUMLARININ ANALİZİ

……… bana kötü kötü bakan o dört insan da savcı, hakim ve yardımcılarıymış. Şuana kadar iki kez mahkemeye çıktım. Bana “sen devlete karşı çıkmışsın” dediler. Bir şey anlamamıştım. “ben devlete karşı çıkmışım. Ben nasıl devlete karşı çıkmışım hala anlamış değilim. Benim bildiğim devlet, devlete karşı çıkar. Ben ve benim gibi çocuklar devlete karşı çıkmışız da haberimiz yok. Bir de üstüne üstlük bunun cezası da varmış, hemen hemen yaşım kadar bana ceza vereceklermiş! Düşündüm de mahkemede gördüğüm o soğuk yüzlü dört insan (Mahkeme heyeti diyorlarmış) benden bu kadar korkuyorlar…. Oysa çocuk her dilde, her coğrafyada çocuktur.

Şimdi daha iyi anlıyorum ki tek kabahatim Kürt olmaktır. Ama ben Kürt doğdum. Benim gibi binlerce çocuk Kürt doğdu. Kürtçe yaşamak, Kürtçe konuşmak istiyorum. Bunun suçu olmaz ki, olmamalı. Ben bir Türk çocuğuna “Kürt gibi düşün, Kürtçe Konuş” demem, diyemem. Öyle yapmadı diye de onu cezalandıramam.. Yaşadığım bu acı gerçeği artık unutmam imkânsız. Bu baskı, bu zulüm demek. Benden önce de vardı. Göç ettik vardı. Okula gidemedim vardı. Biraz büyüdüm baskılar hiç durmadı ve en son beni ve benim gibi çocukları da vurdu. Gözaltı denen polis sorgularından geçtim. Dayak ve hakaretlere maruz kaldım, cezaevine gönderildim. Şimdi ise yaşımız kadar cezalara çarptırılmak isteniyoruz, çarptırılıyoruz. Ben artık bu yaşadıklarımı nasıl unutabilirim? Çocuksuz bir dünya olabilir mi? Çocuksuz bir dünya sessiz bir dünyadır. Yarı kalmış bir dünyadır.

Devlet çocuksuz bir Türkiye ve Kürt coğrafyası istiyor. Bu da imkânsız. Devlet çocukları kazanmadı, kaybetti. Ben burada öğrendim ki her ses bir özgürlüktür. Duygusu olan her şeyin hakkıdır özgürlük. Çocukların sesleriyle, oyunlarıyla özgürce oynayabildikleri topraklarda buluşmak dileğiyle…. A.S.

ÇOCUKLARIN GÖZÜ İLE “YASA DEĞİŞİKLİĞİ”

………..Aylardır devletin dilinden düşmeyen sözde çocuk yasası sadece bir oyalamaktan ibarettir. Biz kimseden af istemiyoruz. Af istemek suç işleyenlerin yaptığı bir eylem olarak biliyorum. Yalan ifadelerle, mahkemede uyuyan hakim ve savcılarla, olmayan delillerle, sözde bilirkişilerle bir insanı nasıl suçlayabilirsiniz ki? Şimdi yargılanan tüm Kürt çocuklarının başına gelen budur.

Arkadaşlarım hiç aklımdan çıkmıyor, şimdi nerdeler? Ne Yapıyorlar acaba? E tipindeki gibi arkadaşlarıma kötü muamele yapılıyor mu? En çok zoruma giden Başbakanın bu kadar barış havarisi kesilmesi. Bu günlerde Başbakan Filistin’ i ağzından düşürmüyor. Burnunun dibindeki acıları görmeyen bir insanın, başka acıları anlaması imkânsızdır. Gerçekten artık bu insanlar inandırıcılığını kaybetmiştir. Yaklaşık 6 aydır tutukluyum. Bu adaletsizliğe bir son verilmesini istiyorum. Filistin Çocukları için bağırıp çağıran başbakan siyaset yapmasın.  Beni ailemden, arkadaşlarımdan koparan, beton duvarlara mahkûm eden insandan bir gün elbet “adalet” hesap soracaktır. Önce suçsuz yere bizi buraya getirip, sonra sanki mükâfatmış gibi bizi bırakacaklarını söyleyen insanları hiç affetmeyeceğim… S.D.

Bir cevap yazın