TÜRKİYE TÜNELDEN ÇIKMADI

1- Türkiye tünelden çıkmadı. Karanlık bir süreci yaşıyor. Yargısız infazlar sürmektedir. Bu dönemde 124 kişi ev baskını sonucu öldürülmüştür. İşkence sonucu 22 kişi öldürülmüş, 17 kişi gözetim altında kaybolmuştur. Gösteri yapanlara açılan ateş sonucu 29 kişi, dur ihtarına uymama sonucunda 127 kişi öldürülmüştür. İki yıl içinde 247 gazete ve dergi ile 24 kitap toplatılmış, yazarlarına ve gazetecilere 222 yıl hapis, yirmibir milyar lira para cezası verilmiştir. Bu dönemde 40 dernek kapatılmış ve yöneticileri hakkında davalar açılmıştır. Siyasi partiler kapatılmış, yöneticileri tutuklanmış, milletvekili ve parti yöneticileri öldürülmüştür.

12 Eylül Anayasası ve yasaları yürürlükteyken 1991 yılının başlarında yürürlüğe konulan Terörle Mücadele Yasası ile sınırlı olarak kullanılan hak ve özgürlükler daha da daraltılmıştır. Şimdi, bununla da yetinilmeyerek kapsamı genişletilmek istenmektedir. Bu biçimiyle çıkarılmak istenilen TMY ile muhalif düşünceye ve basına ağır hapis ve para cezaları getirilmektedir.

Düşünceyi suç sayan bir demokrasi olamaz. Demokrasinin temelinde insan onuruna ve insan haklarına saygı yatar. Bununla da kalmaz,demokrasi hukukun üstünlüğünü ve örgütlülüğünü kabul eder. Bunların Türkiye demokrasisinde olduğu söylenemez.

1984 yılından sonra ölüm cezaları yeniden gündeme getirilmek istenmektedir. Seyfettin Uzundiz adlı hükümlünün idamı Adalet Komisyonunda onaylanmıştır. Her dönemde idamlar adli hükümlülerle başlamış, siyasilerle sürmüştür. 1960 yılından bu yana 141 kişi idam edilmiştir. Şu anda Türk Ceza Yasası’nda 26 madde Kaçakçılığın Men ve Takibi Hakkındaki Yasa’da da 1 madde olmak üzere toplam 43 maddede ölüm cezası öngörülmektedir. Avrupa Konseyi üye ülkelerinin hiçbirinde ölüm cezası kalmamıştır. Yasalarının kimi maddelerinde ölüm cezası öngörülen Yunanistan’da ki 1973 yılından sonra cezalar infaz edilmiştir. 25 gün önce de ölüm cezaları tümüyle kaldırılmıştır. Ölüm cezalarının hiçbir sorunu çözümlemediği artık anlaşılmalıdır, bilinmelidir. Hele de ölüm cezası bir tehdit aracı olarak hiç kullanılmamalıdır.

Önce iç ve dış borçları kapatmak gerekçesiyle yapılmak istenen ÖZELLEŞTİRME’nin, şimdi Güneydoğu’da sürdürülen operasyonları finanse etmek için yapılacağı açıkça söylenmektedir. Özelleştirmenin siyasal ve ekonomik sonuçlarının tartışılacağı platform kuşkusuz burası değil, ama özelleştirme sonucunda Taşeronlaştırma, Sendikasızlaştırma ve işsizler ordusuna yenilerinin katılacak olması doğrudan çalışma hakkına, çalışma yaşamına karşı bir uygulama olacaktır. Kamu çalışanlarının grevli toplu sözleşmeli sendikal haklarına kavuşturulmadan bu yoldaki düzenlemelerin oldu – bittiye getirilmesi kabul edilir bir durum değildir.

Kürt sorunu günümüzün en önemli sorunlarından biri olmayı sürdürmektedir. Kürt sorununun adil, demokratik, barışçı çözümü yerine şiddetin ve baskının tek yol olarak seçilmiş olması sorunu çözümsüz kılmaktadır. Sonuçta onbinlerce insanın ölümüne, binlerce köyün yakılıp yıkılmasına, milyonlarca insanın yerinden yurdundan olmasına neden olmaktadır. Son bir yıl içinde bölgede süren ve adı konulmamış kirli savaşta 3717 insan ölmüş, toplamn 1290 kişi de yaralanmıştır. Son üç yıl içinde boşaltılan ve yakılan köy sayısı ise 778’dir. 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası’nda yaşanılanlar da Türkiye’nin insan haklarının sicilini daha da bozmuştur.

2- Bütün bu saydıklarımız hukuk devletinde görülmeyen uygulamalar ve düzenlemelerdir. En son Özgür Gündem Gazetesi’nin basılması ve çalışanlarının ve yöneticilerinin gözetim altına alınmaları ve işkence görmeleri ile bir TV programı nedeniyle, program yapması ve muhabirin Genelkurmay Başkanı’nın direktifi uyarınca tutuklanmasının Türkiye’nin nereye götürülmek istendiğinin resmidir. Türkiye’nin nereye gittiği besbelli ama amaçlarının ne olduğunu, Türkiye’yi sürükleyenlerin de tam kestirdiğini sanmıyorum. Yeni dünya düzeninde Türkiye’ye biçilen bölgesel rolün, Türkiye’ye bir şey kazandırmadığı ortada, bundan sonra da hiçbir şey kazandırmayacağı açıktır.

3- İHD’nin İnsan Hakları Haftası’nda yaptığı etkinlikler şunlardır:

10 Aralık Cuma günü saat 10.30’da İHD Genel Başkanı Akın Birdal İnsan Hakları Günü açılış konuşmasını yapmıştır. Daha sonra konuk konuşmacılar konuşma yapmıştır. Günün sonunda İnsan Hakları Ödülleri dağıtım töreni yapılmıştır.

11 Aralık Cumartesi günü saat 14.00’te İnsan Hakları ve Barış konulu açık oturum yapılmıştır. Açık oturuma katılan konuklar şunlardır.

Yönetici Ragıp Zarakolu
Konuşmacılar
Oral Çalışlar Cumhuriyet gazetesi
Ferda Çetin Özgür Gündem
İsmet İmset Turkish Daily News
Hasan Yalçın Aydınlık

Not: Ferda Çetin gözaltında olduğundan dolayı konuşmaya katılamamıştır.

12 Aralık pazar günü Barış Hakkı konulu uluslararası sempozyum düzenlenmiştir. Konuşmacı olarak şunlar katılmıştır:

Yönetici Doç.Dr.M.Semih GEMALMAZ
Konuşmacılar
Foed Yasin YESİN Filistin Devleti Büyükelçisi
Prof.Dr.Cahit Talas BM Türk Derneği Başkanı
Ivan Topping Akademisyen Avukat Ulster Üniversitesi ve İnsan Hakları Eğitimcisi (İngiltere) 

   
13 Aralık Pazartesi günü saat 11.00’de İHD Yöneticileri tarafından, TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk’a, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 45.yılı nedeniyle “İnsan Hakları Metni”nin sunuluşu.

14 Aralık Salı günü saat 10.00’da İHD Yöneticileri tarafından İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 45.yılı nedeniyle Birleşmiş Milletler Türkiye Temsilciliği’ne “İnsan Hakları Metni”nin sunuluşu.

15 Aralık Çarşamba günü saat 11.00’de İnsan Hakları Fidanı’nın Dikimi yapılmıştır.

İHD’nin önümüzdeki dönem programı son genel kurulda alınan kararlar doğrultusunda olacaktır. Bir yandan güncel insan hakları sorunlarının izleyicisi ve müdahalecisi olmak, diğer yandan da insan hakları ve demokrasi kültürünün yerleşmesine ve yaygınlaşmasına çalışmak.

Ayrıca iki önemli projemiz var. Birincisi, AT desteğinde AK, İnsan Hakları Komisyonu’na Bireysel Başvuru konusun ilişkin hukukçuların eğitimi, ikincisi de 12 Eylül cuntalarının sorgulanacağı yargılanacağı bir Uluslararası Mahkemenin oluşturulması.

İnsan Haklarının ve demokrasinin endekslendiği Kürt sorununun demokratik, barışçı ve eşitlik temelinde çözümü ise doğal olarak yine gündemimizin başında yer alacaktır.

Yapmayı düşündüğümüzü çoğu kez yapamıyoruz. Çünkü programımızın ele alınması hep bize kalmıyor. Birileri gündemi belirliyor. Biz de ister istemez bunun peşine takılıyoruz.

Öngörülen ve gündeme geleni aynı anda yürütmek için de işgücü ve ekonomik güç gerekiyor. 

Akın Birdal
Genel Başkan

Bir cevap yazın