YSK KARARI SİYASİDİR

YSK Kararı Siyasidir

Yüksek Seçim Kurulu’nun 18 Nisan 2011 tarihli kararı ile bir siyasi parti ve seçimlerde bağımsız aday olarak başvuran 12 kişinin adaylıklarının kabul edilmediği açıklanmış ve bu karar, hem ağır siyasi sonuçlar, hem de hukuki yanı ile kamuoyunda şiddetli tartışmalara neden olmuştur.

Anayasan ve uluslar arası hukuk her insanın seçme ve seçilme hakkının varlığından bahseder, bu hakların sınırlandırmaya tabi tutulması evrensel hukuka aykırılık teşkil edecektir.  765 sayılı Eski Türk Ceza Kanunu’nda Memnu Hakların İadesi düzenlemesi bulunmakta iken, bu yasayı ortadan kaldıran 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu ile memnu hakların iadesi/belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmanın kaldırılması düzenlemesine son verilmiş ve bu yasanın 53. Maddesinde; “…Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak; b) Seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasi hakları kullanmaktan, Yoksun bırakılır.(2)Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz.” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Bu yasanın yürürlük tarihi 01.06.2005 tarihidir.

Bu yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, Adli Sicil Kanunu’nda değişiklik yapan yasanın yürürlüğe girdiği 06.12.2006 tarihine kadar geçen bir buçuk yıllık sürede mahkemeler, memnu hakların iadesi için yapılan başvuruları, “…yeni yasada memnu hakların iadesi için başvuru ve mahkeme kararı alınması düzenlemesi bulunmadığı, bu nedenle cezaların infazı ile birlikte yasaklanmış hakların yasaklılığının kendiliğinden ortadan kalkacağı…” yönünde kararlar vermiştir.

Nitekim Türk Ceza Kanunu’nun “Zaman Bakımından Uygulama”yı düzenleyen 7/2 maddesi “…suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur…” denilmektedir.

YSK tarafından adaylıkları kabul edilmeyen kişilerden, 06.12.2006 tarihine kadar infazı tamamlanmış olanlar açısından, yasaklanmış hakların kendiliğinden iade olunmuş sayılması ve yasaklanmış hakların iadesine dair bir mahkeme kararı talep edilmemesi gerekir. YSK nın kararı bu yönüyle hukuki değil siyasi bir karardır. Bunun aksini düşünmek ve uygulamak, hukukun temel ilkelerinin ihlali ve hatta katlidir. Bu nedenle, Yüksek Seçim Kurulu ivedilikle kararından dönmeli ve yukarıda belirttiğimiz koşullardaki adaylar yönünden, adaylığı kabul etmelidir. Siyasi iktidar seçimlerden sonra yeni bir anayasa yapmayı taahüt etmiştir. Yapılacak bu anayasa toplumun tüm kesimlerini kucaklayan ve toplumun tüm kesimlerinin temsil edileceği bir meclis yapısının oluşmasıyla mümkündür. Bu temelde bağımsız adayların veto edilmesi toplumun bir kesiminin dışlanması anlamına gelecek ve yeni anayasanın meşruluğunu tartışmalı duruma düşürecektir. Ayrıca başta Kürt sorunu olmak üzere bütün sorunlarımızın barışçıl demokratik bir yöntem ile çözülmesinin başlıca koşulu demokratik siyaset alanının genişletilerek cesaretlendirilmesinden geçmektedir. YSK’nın kararı bu anlamda demokratik siyaset alanını daraltmaktadır. Bu nedenle YSK’nın bu kararını yeniden gözden geçirilerek veto edilen bağımsız adayların başvurusu kabul etmesi gerekmektedir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

İHD ADIYAMAN ŞUBESİ
Adına Şube Bşk.
Av. Osman SÜZEN

Bir cevap yazın