İHD Diyarbakır Şubesi – 85. “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” Eylemi

İHD Diyarbakır Şubesi – 85. “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” Eylemi

İHD ve kayıp yakınlarının her hafta “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” sloganıyla düzenlediği oturma eylemi 85. haftasında 25 Eylül 2010 tarihinde Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirildi. Oturma eylemine İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, İHD yönetici ve üyeleri, MEYA-DER yöneticileri, KESK’e bağla sendikaların temsilcileri ve kayıp yakınları katıldı.

Kayıpların fotoğraflarının taşındığı eylemde ilki olarak konuşan İHD Diyarbakır Şube Sekreteri, M. Raci Bilici, birkaç gün önce basına yansıyan JİTEM’in kurucusu Arif Doğan’ın ses kaydını hatırlatarak, ‘Arif Doğan, defalarca dile getirdiğimiz iddiaları kendi sesiyle itiraf etmiştir. Daha önce Koramiral Atilla Kıyat da benzer itiraflarda bulunmuş, faili meçhullerin devletin bilgisi dahilinde gerçekleştiğini söylemişti. Biz insan hakları savunucuları sürekli bunu dile getiriyorduk. Bu faili meçhullerin kesinlikle devletin bilgisi dahilinde gerçekleştiğini her seferinde söyledik” dedi.
 
Ancak tüm çabalarına rağmen kayıp ve faili meçhullerin ortaya çıkarılması konusunda herhangi bir girişimin olmadığını kaydeden Bilici, şunları söyledi: “Başbakan ve hükümet yetkilileri elinde bilgi olanın kendilerine başvurmasını istiyor. Bunlardan daha açık daha net belge bilgi olabilir mi? Eğer devlet isterse bunların faillerini 24 saat içerisinde açığa kavuşturabilir. Eğer belge istiyorsa eğer şahit istiyorsa, işte size bugün işleyeceğimiz konu. Birazdan yakınları sizlerle paylaşacak. Bundan daha açık bilgi belge olabilir mi? Bizler devletin bu bilgi ve belgeler ışığında sorumluları açığa çıkarmasını istiyoruz.” 
 
İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ise, kayıplar konusunda artık bir şeylerin yapılması gerektiğini vurgulayarak, “Devletin yetkili organlarına sesleniyoruz; Lütfen artık elinizdeki arşivleri kamuoyunun bilgisine açın. Ordunun arşivlerinde, devletin arşivlerinde kayıpların nerede gömülü olduğu yazılıdır. Bunu çok iyi biliyoruz. Bu nedenle lütfen açın arşivlerinizi. Açın ve kayıpları nereye gömdüğünüzü açıklayın. Ya da hala yaşıyorlarsa nerede olduklarını bize söyleyin” dedi. Yeni bir barış süreci geliştirmek istiyorsak önce hakikatlerin açığa çıkarılması gerektiğini kaydeden Türkdoğan, “Şunu unutmayalım; Tükriye’de on binlerce acılı aile var. Kaybettiklerinin mezarı başına gidebilenler hiç değilse bunu yapabiliyor. Ama ya kayıp yakınları, ya kayıp anaları? Onların gidecekleri bir mezarları da yok. Bu nedenle bize lütfen bunların nerde olduğunu açıklayın” diye konuştu.
 
Başbakan Erdoğan’ın sık sık Arjantin’deki kayıp yakınları ve analarından bahsederek, onların acısını hissettiğini söylediğini ifade eden Türkdoğan, “Sayın Başbakan; Arjantinli anaların sesini duyuyorsun ama burada da analar var. Burada da acı içinde insanlar var. Lütfen bunların da sesini duy. Buradan Başbakan’ın vicdanına sesleniyorum. Lütfen elinizi vicdanınıza koyun ve vicdanınızın sesine kulak verin” dedi.

Türkdoğan son olarak, Türkiye’nin kayıplar ile ilgili uluslar arası sözleşmeyi artık imzalaması gerektiğini de sözlerine ekledi.
 
Yapılan konuşmaların ardından 10 Mayıs 1994 tarihinde askerler tarafından gözaltına alınarak kaybedilen Tahsin Çiçek, Ali İhsan Çiçek ve Çayan Çiçek’in kaybediliş hikayesi Tahsin Çiçek’in oğlu Serhat Çiçek tarafından anlatıldı.

Söz konusu tarihte Bolu Dağ Komando Tugayı’na bağlı askerlerin köye baskın düzenlediğini anlatan Çiçek, şöyle devam etti: “Sabah saatlerinde köy askerler tarafından kuşatılmış, köylüler camide toplanarak, kimlik sorgulaması yapılıyordu. Kimlik sorgulamasının ardından köylüleri dağıttılar. 10 dakika sonra babam Tahsin Çiçek, amcam Ali İhsan Çiçek ve 6 kişiyi alarak, dağ yoluna gittiler. Onları Lice Yatılı İlköğretim Bölge Okulu’na götürmüşlerdi. Günlerce tüm başvurularımıza rağmen akıbetleri konusunda bir sonuç alamadık. 27 gün sonra özürlü ağabeyim bostanda kimliği olmadığı gerekçesiyle, askerler tarafından alındı. Boynuna ip geçirilerek 10 kilometre boyunca sürüklenerek götürüldü. 1994 yılından bu yana kendilerinden herhangi bir haber alamadık.”
 
Bir devletin vatandaşlarına huzur, barış ve demokratik bir ortam yaratması gerektiğini söyleyen Çiçek, “Ancak ülkemizde devlet insanların ölümüne yol açıyor. Hatta çok ileri giderek bölgemizde 17 bin faili meçhule sebep oldu. Sırf o bölgede bu topraklarda yaşadığımız için baskı ve işkencelere maruz kaldık. Benim kardeşim şu an asker. 3 insanı ben bu devlete kurban verdim. Geldiler, sabah altıda aldılar ve kimse ellerinden tutamadı. Böyle bir şansımız da yoktu. Ama benim bir şehit daha vermeye tahammülüm yoktur. Devletin bunu yapmasına rağmen biz yine de bir kardeşimizi askere gönderdik. Ama kimse kusura bakmasın, onu da kaybetmeye tahammülümüz yok. Bu nedenle PKK’nin ilan ettiği eylemsizlik kararına bir yanıt verilmesi lazım ve barışın tesis edilmesi gerekiyor. Artık anaların ağlamasını istemiyoruz. Huzur içinden yaşamak istiyoruz.”
 
Yapılan konuşmaların ardından kayıp yakınları ve etkinliğe katılanlar 5 dakikalık oturma eylemi gerçekleştirdi.

{gallery}/fotograf_galerisi/ihd_diyarbakir_subesi_kayip_eylemi_25_09_10{/gallery}

Bir cevap yazın