Hükümetin hak ve özgürlüklerin kullanımındaki samimiyetsizliği ve inançsızlığı İstanbul’daki 1 Mayıs kutlamalarında bir kez daha ortaya çıktı. Tamamen barışçıl bir şekilde, tüm dünyada işçi bayramı olarak kabul edilen 1 Mayıs’ı kutlamak için Taksim’e gidenler, baskı, şiddet, gaz bombası ve gözaltılara maruz kaldılar. Gözaltılar sırasında güvenlik güçleri ölçüsüz bir şekilde şiddete başvurdu. Sivil insanların üzerine gaz bombaları atıldı. Siyasi Parti ve meslek odalarının binalarına şiddet kullanılarak girildi. Yapılanları kamuoyundan gizlemek amacı ile de medya engellendi, haberleşme özgürlüğü çiğnendi. Sabahın erken saatlerinde İstanbul’un her tarafına olan ulaşım engellenmek suretiyle topluma “hak ve özgürlüklerin kullanımının onların yaşamını zorlaştıran zararlı faaliyetler olduğu” mesajı verildi. Güvenlik adına halkın ulaşım, seyahat, çalışma ve kişi güvenliği hakları ihlal edildi.
Oysa 29 Nisan günü İstanbul Çağlayan’da yapılan ve yüz binlerce insanın katıldığı miting, gerekli güvenlik önlemleri ölçülü bir şekilde alındığında ve gereksiz müdahalelerde bulunulmadığında hak ve özgürlüklerin barışçıl bir şekilde ve herhangi bir üzücü olaya meydan verilmeden kullanılabildiğini bir kez daha ortaya koymuştu.
1977 1 Mayıs katliamının sorumlularını bulup cezalandırmayan devlet, 30 yıl sonra da kendi yurttaşlarına karşı güç gösterisi yapmaktan çekinmedi.
Demokratik bir hukuk devletinde, İstanbul’daki şiddetin sorumlularının bir gün daha görevde kalmaları mümkün değildir. Başta İstanbul Valisi ve Emniyet Müdürü olmak üzere, olayların sorumluları derhal görevden alınmalıdır.
İnsan Hakları Derneği olarak, İstanbul’daki hukuk ve insan hakları ile bağdaşmayan yasaklamaları ve uygulamaları şiddetle kınıyor, bütün kişi ve kuruluşları demokrasiyi ve insan haklarını savunmaya çağırıyoruz.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ
GENEL MERKEZ