İnsan Hakları Derneği Adana Şubesi (Mazlum Akay) İnceleme Raporu

10.08.2012

KONU:

29.07.2012 TARİHİNDE, ADANANIN YÜREĞİR İLÇESİ ANADOLU MAHELLESİ ÇUKUROVA CADDESİNDE, “ABDULLAH ÖCALAN ÜZERİNDEKİ TECRİTİ PROTESTO EYLEMİ” YAPILIRKEN “MAHALLE BAKKALINDAN ÇIKIP EVİNE GİTMEKTE OLAN” 11 YAŞINDAKİ MAZLUM AKAY İSİMLİ ÇOCUĞUN ÖLÜMÜNE NEDEN OLAN; “SOKAKTA SIKILAN GAZ BOMBASI OLAYI” İLE İLGİLİ ÖN İNCELEME RAPORUMUZDUR.

HEYET: İHD MYK Üyesi Osman Kara, Adana Şube Yönetim Kurulu Üyeleri Adnan Öğrü ve Halil Taş.

GİRİŞ:

29.07.2012 tarihinde, Adana’nın Yüreğir ilçesi Anadolu Mahallesi Çukurova caddesinde “Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecriti Protesto Eylemi” yapılırken,  852 nolu sokakta bulunan mahalle bakkalından çıkıp evine gitmekte olan Mazlum Akay isimli çocuk; protesto eylemine katılan kişilere müdahale eden güvenlik kuvvetlerinin rastgele attığı gaz bombası nedeni ile başından ağır yaralanmış, komşularının yardımı ile Adana Devlet Hastanesi Beyin Cerrahi Yoğun Bakım ünitesine kaldırılmış ve 04.08.2012 tarihinde yaşamını yitirmiştir.

(Bulabilirsek buraya beyin cerrahisi ve adli tıp bilgilerini koymayı düşünüyoruz)

Bu olay münferit bir olay değildir. Son zamanlarda benzer yöntemler kullanarak ve “bir olayı kontrol altına almak amacını” aşarak hareket eden güvenlik kuvvetlerinin neden olduğu yaralama ve ölümler hakkında kamuoyu bilgi sahibidir. Bu nedenle biz yukarıda adları bulunan heyet üyeleri olarak Mazlum Akay’ın ölümü ile ilgili gerçeklerin açığa çıkarılması, soruşturulması ve faillerin cezalandırılmasına yardımcı olmak açısından olay yerine giderek, tanıklarla görüşerek oluşturduğumuz bu ön inceleme raporunu kamuoyunun bilgisine sunmayı sorumluluğumuzun gereği olarak görüyoruz.

Ayrıca son zamanlarda iyice yaygınlaşan aşırı ve rastgele uygulanan bu yöntemler nedeni ile tüm ülke geneline yayılmış olan “insanların yaşadıkları mahallelerde özgürce, can güvenliği içinde yaşamalarının engellenmesi” gerçeğine bir kez daha dikkat çekilmesi konusunda bu raporumuzun yararlı olacağına inanıyoruz.

GÖRGÜ TANIKLARIYLA GÖRÜŞMELER:

OLAYIN OLDUĞU SOKAKTA GÖRGÜ TANIĞI NEDRET ESMER’LE YAPILAN GÖRÜŞMEDE (ÖZETLE) :

“Olayın olduğu saatte evin damındaydım, çocuklar sokakta oyun oynuyorlardı, polis gaz bombası sıktı ve Mazlum’un arkadan kafasına değdi. Mazlum yüz üstü yere düştü daha sonra yanındaki arkadaşları onu komşunun evinin bahçesine aldılar arkadaşlarından komşum Hüsamettin Şengül yanındaydı.  Mazlum yere düştüğünde elinde 2.50 LT kola ve ekmek vardı. Sokağımızda eylem olmamasına rağmen her Pazar günü gaz bombasına maruz kalıyoruz”

MAZLUM’UN YANINDAKİ ARKADAŞI HÜSAMETTİN ŞENGÜL İLE YAPILAN GÖRÜŞMEDE (ÖZETLE) :

“Olayın olduğu saatte Mazlumla birlikteydik, polis sokağa gaz bombası sıkıyordu, biz de kaçtık. Kaçarken Mazlum’un başına gaz bombası değdi ve Mazlum yüz üstü yere düştü. Ağzından, burnundan kan akıyordu ben ve bir arkadaşım Mazlumu komşumuzun evine çektik ve ben Mazlumun başına su döktüm sonra komşumuz Saadet Dizman geldi ve Mazlumu kucaklayıp evlerine götürdü”.

OLAYIN OLDUĞU SOKAKTAKİ BAKKAL EMİNE AKDENİZ’LE YAPILAN GÖRÜŞMEDE (ÖZETLE ):

“Yaklaşık 40 yıldır Anadolu mahallesinde ikamet ediyorum ve bulunduğum sokak ve bitişik üç sokağın tek bakkal işleten esnafıyım. Olaydan 20 dakika önce, komşumun Mazlum Akay isimli çocuğu bakkala geldi ve kola aldı, daha sonra saat 21 sularında tekrar bakkala gelen Mazlum Akay bakkaldan çıktı. Aradan iki dakika geçmeden polislerin sokağın ortasına rastgele gaz bombası attığını gördüm. Her taraf duman içerisinde kaldı. Çocukların bağırtısını duyduğumda dışarı çıktım. Mazlum Akay isimli çocuğun bakkalın 15-20 metre ilerisinde yerde yattığını gördüm ve gazın etkisiyle fenalaşıp içeri girmek zorunda kaldım. Bizim sokağımız caddeden çok uzak ve çok dar bir sokak.  Eylemler daha çok Çukurova caddesinde yapılıyor. Polisin dağıttığı çocuklar sokaklara kaçıyor ve dağılıyorlar ancak, polisin bizleri adeta cezalandırırcasına sokağımıza her pazar günü onlarca gaz bombası atmalarını anlamıyorum. Benim tüm gördüklerim bunlar”.

ÇOCUĞU YERDE İLK GÖREN KOMŞUSU SAADET DİZMAN’LA YAPILAN GÖRÜŞMEDE (ÖZETLE):

“Olayın olduğu sokakta ikamet ediyorum.  İftardan sonra namaz kılıyordum.  Kızım Hatice bağırarak “Çocuğun kafasına gaz bombası düştü, anne koş” deyince, önce kendi çocuğum sandım. Namazı bırakıp sokağa çıktığımda komşumun oğlu Mazlum Akay’ın yerde yüzükoyun yattığını gördüm. Çocuğun ağzından burnundan kanlar akıyordu. Kafasının arkası balon gibi şişmişti ve bir dişi de kırılmıştı. Çocuk “Anne”  diye inliyordu. Çocuğu kaptığım gibi evine götürdüm. Etrafta hiç araba yoktu. Bunun üzerine komşum Osman Durmaz çocuğu motosikletle hastaneye götürdü. Çocuğun başına isabet eden gaz bombasının boş kovanını komşum olan Osman Kara’ya teslim ettim. Küçük ve daracık sokağımızda ve diğer sokaklarda eylem olmamasına rağmen, birçok sokağa her pazar günü onlarca gaz bombası atılıyor. Atılan gaz bombalarından dolayı birçok insan rahatsızlanıyor ve kendilerini hastanelere zor atıyorlar”

MORTOSİKLETLE MAZLUM AKAY’I HASTANEYE GÖTÜREN KOMŞUSU OSMAN DURMAZLA YAPILAN GÖRÜŞMEDE (ÖZETLE):

“Yaklaşık beş aydır, mahallemizin Çukurova caddesinde her Pazar akşamı tecride karşı protesto eylemleri yapılmakta, ancak,  polisin müdahalesi sonucunda çocuklar ara sokaklara kaçışıyor ve bu kaçışmalar sonrasında polisler sokaklara rast gele gaz bombası atıyorlar. Benim KOAH astım rahatsızlığım var. Atılan gaz bombaları nedeniyle defalarca fenalık geçirdim. 29.07.2012 tarihinde saat 21’00 sularında evde oturuyordum kapı komşum olan Mustafa Akay’ın evinde ağlama sesleri duydum. Bunun üzerine koşarak Mustafa Akay’ın evine gittiğimde Mazlum Akay’ın ağzından burnundan kanlar akıyordu, çocuğun şuuru açıktı, kendisini motosiklete atarak hastaneye götürdüm. Acil müdahale doktorları çocuğu tedavi ederken kafasının arkasında şişkinlik olduğunu tespit ettiler ve çocuğun MR’ı çekildi, film tetikleri yapıldıktan sonra çocuğu beyin cerrahına gönderdiler. Çocuğun ailesi geldikten sonra ben eve döndüm. Mahalleye geldiğimde ara sokaklara halen gaz bombası sıkılıyordu kendimi eve zor attım” dediler.

AİLEYLE GÖRÜŞME

MAZLUMUN BABASI MUSTAFA AKAY’LA YAPILAN GÖRÜŞMEDE (ÖZETLE):

“29.07.2012 tarihinde saat 20.30 sularında oğlum Mazlumun kola ve ekmek almak için bakkala gittiğini, eve gelirken polisin kafasına gaz bombası sıkıldığını ve hastaneye kaldırıldığını duydum. Oğlum Mazlum, polisin sokağa rast gele sıktığı gaz bombasıyla yaralandı ve geçirdiği beyin kanaması sonucunda ameliyata alındı ve bir hafta yoğun bakımda kaldıktan sonra 04.08.2012 tarihinde yaşamını yitirdi.

Adana polisi oğlumu katletti” dedi.

SONUÇ:

2000-2005 döneminde Avrupa Birliğine “uyum süreci” nedeni ile başlatılan çalışmalar sonucunda; işkencenin önlenmesine ve özgürlüğünden alıkonulan kişilerin koruma haklarının güçlendirilmesine yönelik yasal ve anayasal düzenlemeler yapıldığı bir gerçektir. Ancak,  bu düzenlemelerden sonra Türkiye’de işkencenin bittiğini söylemek mümkün değildir. Günümüzde,  ülkemizin her yerinde işkence yer ve biçim değiştirmiştir.

Gözaltında yoğun olarak uygulanan kaba “fiziksel ” işkence ve kötü muamele yöntemlerinin yanında, “psikolojik” işkence yöntemlerinde de ciddi artış görülmektedir.

Bunun yanı sıra “kayıt dışı gözaltı” diyebileceğimiz, resmi gözaltı işlemi yapmadan, kayıt altına almadan, sokakta, araç içlerinde gerçekleştirilen işkence ve kötü muamele uygulamaları artmıştır. Bu uygulamalar içinde en sık kullanılanlardan biri de  “gösteri kontrol ajanları” olarak bilinen yöntemlerdir. Bu yöntemler arasında bulunan ve yaygın olarak kullanılan  “kimyasal ajanların” güvenlik kuvvetleri tarafından kontrolsüz ve aşırı bir şekilde kullanıldığını görüyoruz. Bu kullanımda her geçen gün belirgin artış görülmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 10.04.2012 tarih 9829/07 numaralı kararıyla “kontrol altındaki kişi ve gruplara” yönelik olarak yaygın uygulanan  “göz yaşartıcı gaz” kullanımını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin işkence ve diğer kötü muamele yasağını düzenleyen 3. maddesinin ihlali olarak değerlendirmiş ve Türkiye’yi mahkûm etmiştir.

Yukarıdaki tanık ifadelerinden ve verilen bilgilerden de anlaşıldığı gibi,  güvenlik kuvvetleri kimyasal ajanları,  bir olayı kontrol altına almak için kullanmaktan ziyade; bir mahalleye korku salma, insanları sindirme, evlerine “hapis etme” aracı olarak kullandığı görülmektedir.

Mazlum Akay adındaki çocuğun başına aldığı gaz bombası fişeği (kapsülü) darbesi ile yaşamını yitirmesi olayı; “kimyasal ajanların” güvenlik kuvvetleri tarafından kontrolsüz ve aşırı bir şekilde kullanımının ne tür olumsuz sonuçlar yaratabildiğine yeni bir örnektir.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ ADANA ŞUBESİ

 

Bir cevap yazın