KÜRTÇE’NİN KAMUSAL ALANDA KULLANILMASI ÖNÜNDEKİ YASAL ENGELLERE İLİŞKİN ÖZEL RAPOR

İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ  

KÜRTÇE’NİN KAMUSAL ALANDA KULLANILMASI ÖNÜNDEKİ YASAL ENGELLERE İLİŞKİN

ÖZEL RAPOR

20.05.2009

I- GİRİŞ

İlkçağlarından bugüne değin insanoğlunun toplumsal hayatı kolaylaştırmak amacıyla milyarlarca icadı olmuştur. Hiç kuşkusuz ki harflerin yan yana getirilmesiyle iletişimimizi sağlayan “dil” en büyük icat olmuştur. Her toplum kendi ihtiyaçlarından yola çıkarak bir dil oluşturmuştur. Coğrafik ve doğa koşulları, yaşam biçimi dillerinin yapısını oluşturmuş ve o toplum ile özdeş hale gelmiştir. Dil yalnızca bir ifade aracı ya da ortamı değildir; ifadenin içeriğini ve anlamını renklendirir.  Dil ifadenin biçimiyle ve içeriğiyle öylesine sıkı sıkıya bağlantılıdır ki, eğer kişi kendi seçtiği dili kullanma özgürlüğünden edilir ise dil anlamında gerçek bir ifade özgürlüğü olamaz.  Dil, bir halkın kendi kültürel kimliğini sayesinde ifade edebildiği bir araçtır. Ayrıca bireyin kendi kişisel kimliğini ve bireysellik duygusunu ifade edebildiği bir araçtır.

Mezopotamya haklarından olan Kürt halkının dili 1923 yılından itibaren yasaklanmaya başlamıştır. İlk yıllardan itibaren Kürt dili yasaklanmaya başlamıştır. Kürt köyleri, bölgeleri, kasabaları, çeşmeleri, dağları, ovaları, yeni doğan çocuk isimleri tamamen Türkçeleştirilmeye, bir dil ve kültür ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti devleti, Ermenilere karşı Tehcir, Rumlara karşı Mübadele, Kürtler ve Araplara karşı asimilasyon politikaları ile ulus-devleti inşa sürecine girişmiştir. Zorunlu İskan ile Kürtler batıya zorla göç ettirilmişlerdir.

Kürtlerin yaşadığı illere balkanlardan Türk göçmenler getirilip yerleştirildi. Tüm bu çalışmaların amacı Kürt dilinin unutturulmasıydı. Kürtçe uzun yıllardır yasak olduğundan kamusal alanda kullanılmadığından edebiyat dili, bilim dili olarak çok fazla gelişemedi. Fakat Dengbejler ve çirokbejler aracılığıyla Sözlü Edebiyat  kültürü sayesinde ağızdan ağza fısıltı halinde dolaştı. Günlük kullanımdan düşmedi. Gelişti, yurt dışında sürgün hayatı yaşayan yazarlar çok güçlü edebiyat eserleri yazdılar. Kürt müziğine gönül koymuş olanlar, içli nağmelerini gizlice karanlık odalarda amatörce kasetlere kayıt ettiler. Bu kasetler elden ele dolaşarak evlerde kısık sesle dinlendi.

19 Ekim 1983 tarihinde çıkan 2932 sayılı yasa 1991 yılında iptal edilmiş olmakla birlikte, Türkçe hala Anayasaya göre tek resmi dil durumundadır ve eğitimde, medyada, siyasi hayatta ve birçok başka alanda öteki dillerin kullanımına ilişkin hala birçok kısıtlama bulunmaktadır. 2932 sayılı yasa ile Türkiye’de Kürtçe, özel hayatta bile yasaklanmış durumdaydı.  Yasa, Türk vatandaşlarının anadilinin Türkçe olduğunu ilan etmekte ve başka bir dilin bir anadil olarak kullanımına ilişkin her türlü etkinliği yasaklamakta ve Türkçe dışında herhangi bir dilde plak, teyp ve görsel-işitsel malzemeyi yasadışı saymaktaydı. Tüm bu yasaklar Kürtçe’nin gelişmesine ve dünyada sayılı diller arasına girmesine engel olamadı. Fransada da Le Monde adlı derginin 2008 yılındaki araştırmasına göre Kürtçe, bütün yasaklamalara rağmen binlerce dil içerisinde ilk 30 dilin ardından 31’inci sırada yer alıyor. 

2009 yılında hala belediye başkanları Kürtçe davetiye kartlarında “W, X, Q, Δ harfleri kullanıldığından dolayı yargılanmaktadırlar. Üstelik bu yasak daha önceki 765 sayılı TCK’da  yok iken, 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren yeni TCK’ da (222 maddesinde) düzenlenmiştir. Ayrıca genel ve yerel seçim çalışmalarında seçmenlerine hitap eden, onları selamlayan siyasetçiler 2820 sayılı seçim kanunun 81. maddeye muhalefetten dolayı yargılanmaktadırlar. Diyarbakır Barosu Kürtçe Ajanda bastırdığından dolayı görevini kötüye kullandığından bahisle yargılanmaktadır.

Anne babalar yeni doğan çocuklarına Kürtçe isim bırakamamaktadırlar. 2008 yılı Temmuz ayında Konya’da inşaatlarda çalışan iki Kürt genci parkta cep telefonu ile ailesiyle Kürtçe konuştuklarından dolayı her ikisine de “gürültü yaptıklarından dolayı 62’er TL para cezası kesilmiştir. Bu idari işleme yaptığımız itiraz geçen gün karara bağlandı ve reddedildi. Kürtçe konuşmanın gürültü olduğu kayıtlara geçti. Hiçbir dil gürültü değildir. Her dil kendisine has bir rengi, güzelliği vardır.

Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin aileleri ile telefonda Kürtçe konuştuklarından dolayı konuşmaları kesilmektedir. Bazı Cezaevlerine Kürtçe günlük gazete olan Azadiya Welat ile Kürtçe şiir, öykü, roman gibi kitapların da alınması keyfi olarak engellenmektedir.   Bu keyfi ve hukuk dışı uygulamalar karşısındaki girişimler de sonuçsuz kalmaktadır. TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanlığı’na yapılan başvurular neticesinde bildirilen Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük’ün 88. maddesinin (p) bendine göre “Telefon görüşmeleri Türkçe yapılır. Ancak hükümlünün Türkçe bilmemesi veya görüşeceğini bildirdiği yakınının mahallinde yaptırılacak araştırma ile Türkçe bilmediğinin tespit edilmesi halinde, konuşmasının yapılmasına izin verilir” denilmektedir.  Basında bu tüzüğün kaldırılacağına dair siyasetçilerin konuşmaları olmuşsa da hala yasaklar devam etmektedir. Bu işlem ulusal ve ulusal üstü belgelere ve insan hakları hukukuna aykırıdır. Bir insan cezaevinde olan yakını ile istediği dilde konuşabilmelidir. Bunun Adalet Bakanlığı tarafından tüzükle düzenlenip birçok şarta, araştırmaya, incelemeye bağlı olarak, incelemeyi yapacak güvenlik güçlerinin, ikna olup, olumlu rapor vermesiyle uygulanmasını, gayri insani bir muamele olarak görmekteyiz. İnsanların Türkçe bilmeme koşulunu aramak bile baskının var olduğunun ispatıdır.  Aslında bu zorlu ve dolambaçlı yollar ile Kürtçe’ye getirilen yasak, Devletin Kürt sorununa bakışını açıkça ortaya koymaktadır. Burada başka dilde konuşamaz ibaresi Kürtçe’ye getirilen bir yasaktır. Kürt halkı bu ülkenin bir realitesidir. Anadolu gibi çok dilli, çok dinli, çok kültürlü bir coğrafyanın halklarının dillerini yasaklayıp, onları tek dille iletişime zorlamak, yasakçı zihniyeti açıkça ortaya koymaktadır.
                            
Dil, insan kimliği için temel bir unsurdur. Bireyler açısından olduğu gibi, toplumla ilişki açısından da kendini tanımlama için temel bir referans noktası oluşturmaktadır. Demokratik toplumlarda anadil, kişi kimliğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Anadilde eğitim de temel insan haklarından birisidir. Dilimizi, yaşadığımız tecrübelerdeki derin yapı kodlamalarını ifade etmek için kullanıyoruz. Söylediğimiz her şey bütün dünyadaki insanların söylediği her şey, temelde beynimizde kodlanan subjektif bir durumu ifade etmekte ve yüzeyde var olan kara kutu içindeki gramere bağlı olarak sınırlandırılmaktadır. Dolaysıyla dil sadece bir iletişim aracı değil, hayattan daha fazla haz alabilmenin, çok iyi iletişim kurabilmenin de temel ölçütüdür. Yabancısı olduğunuz bir dilde, o dili bilseniz dahi iyi iletişim kuramayacağınız ve sorunlarınızı iyi anlatamayacağınız bir gerçektir.

Bu raporda Türkiye’de Türkçenin dışında dillerin kullanılmasını yasaklayan uygulamadaki mevzuatlar bulunmaktadır. Tespit edebildiğimiz kadarıyla raporda yer alan kanun hükümlerinin kaldırılması gerekmektedir. En büyük sıkıntı yaratan mevzuat hükümleri; Eğitimde Türkçe dışında dilleri yasaklayan Anayasanın 42 ile Vatandaşlığı düzenleyen Anayasanın 66 maddesi, Belediye Başkanlarının Kürtçe hizmet yapması önünde engel oluşturan 1353 sayılı kanunun dayanak olduğu TCK 222 ile 257/1 maddeleri, 2820 sayılı siyasi partiler kanununun 81 maddesi, Cezaevlerinde Kürtçe konuşulmasını yasaklayan Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük’ün 88. maddesinin (p) bendi engel oluşturmaktadır.

II-KÜRTÇE’NİN KULLANILMASI ÖNÜNDEKİ MEVZUATTAN KAYNAKLI YASAKLAR

II-A) Siyasi Partiler Açısından

Türkiye’de tüm siyasi partiler 2820 sayılı siyasi partiler kanununa göre çalışma ve faaliyetlerini yürütmektedirler. 2820 sayılı siyasi partiler kanunun 81. maddesi azınlık yaratılmasının önlenmesini düzenlemektedir.

2820 Sayılı yasanın 81 maddenin c) fıkrasındaki düzenleme ile siyasi partiler Türkçenin dışında başka bir dille özellikle Kürtçe hiçbir faaliyet yapamamakta, seçim çalışmalarında seçmenlerine verilen kısa bir hal hatır sorma veya allahaısmarladık sözleri bile soruşturmaya konu olmakta ve dava açılmaktadır. Açılan davalardan ceza alanların yanında beraat edenler de mevcuttur. 2820 sayılı siyasi partiler kanunu 24 Nisan 1983 tarihinde yürürlüğe girdi. Kanun 12.8.1999 tarihinde 4445/1 md ile 25 maddede değişiklik yapıldı.

Merkez partilerinin de farklı dillerde Güneydoğu’da seçim çalışmaları yapmalarına rağmen 2820 sayılı yasaya muhalefetten dolayı yakın zamana kadar haklarında soruşturma ve dava açıldığına dair herhangi bir bilgi yoktur. Fakat resmi ideolojiyi eleştiren, Kürt sorununda devletin ortaya koyduğu çözüm yöntemleri dışında durmaya ve çözümü çatışmalı yöntemlerde değil demokratik yöntemlerde arayan HEP ve bu geleneği devam ettiren partilere ve son dönemde DTP’lilere yönelik çok sayıda soruşturma ve dava açılmıştır.

Azınlık yaratılmasının önlenmesi:

MADDE 81- Siyasi Partiler;

 a) Türkiye Cumhuriyeti ülkesi üzerinde milli veya dini kültür veya mezhep veya ırk veya dil farklılığına dayanan azınlıklar bulunduğunu ileri süremezler.

 b) Türk dilinden veya kültüründen başka dil ve kültürleri korumak, geliştirmek veya yaymak yoluyla Türkiye Cumhuriyeti ülkesi üzerinde azınlıklar yaratarak millet bütünlüğünün bozulması amacını güdemezler ve bu yolda faaliyette bulunamazlar.

 c) Tüzük ve programlarının yazımı ve yayınlanmasında, kongrelerinde, açık veya kapalı salon toplantılarında, mitinglerinde, propagandalarında Türkçeden başka dil kullanamazlar; Türkçeden başka dillerde yazılmış pankartlar, levhalar, plaklar, ses ve görüntü bantları, broşür ve beyannameler kullanamazlar ve dağıtamazlar; bu eylem ve işlemlerin başkaları tarafından da yapılmasına kayıtsız kalamazlar. Ancak, tüzük ve programlarının Kanunla yasaklanmış diller dışındaki yabancı bir dile çevrilmesi mümkündür.

II-B) Yerel Yönetim Temsilcileri Açısından

Türkiye’de bulunan belde, ilçe ve il’deki belediyeler, 5393 sayılı Belediye Kanunu’na göre,  Büyükşehirler ise 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu ile yönetilmektedir. Her iki kanunda da belediye hizmetlerinin Türkçe’nin dışında başka bir dille yapılmayacağı düzenlenmemiştir. Belediyelerde yazışmaların Türkçe dışında başka bir dil ile yapılmayacağı kanunla yasaklanmıştır. Resmi kurumlarda 805 sayılı İktisadi Müeseselerde mecburi Türkçe Kullanılması hakkında kanun’un 1. maddesi ile Kürtçe yasaklanmıştır.  Belediyelerin yazışma olarak nitelendirilmeyen fakat yerel hizmetlerin daha etkin ve kaliteli sunulmasına ve sorunların çözümünü kolaylaştıran hemşehrilerle Türkçe’nin dışında iletişim Kürtçe ve diğer dillerle iletişim kurma, bir çok dille anons yapılması, temizlik broşürü basılıp dağıtılması gibi hizmetler ile yine hemşehrilerin yeni yıl ve bayram kutlama afişlerinin Türkçe’nin dışında başka bir dille yapılmasının yasaklanması soruşturma ve dava konusu olması doğrusu ciddi bir ihlal ve hayatı daha da çekilmez hale koyan bir uygulama ve yasaktır.

Kültürel Hakların desteklenmesi ve kültürel girişimler konusunda yerel yönetimlerin Türkçe dışındaki dillerde özellikle başta Kürtçe olmak üzere Ermenice, Süryanice, Arapça hazırladığı her türlü proje soruşturmaya tabi tutulmaktadır. Kürtçe yapılan hizmetlerden dolayı jet hızıyla Belediye Başkanları ve çalışanlarının İçişleri Bakanlığı müfettişleri tarafından ifadeleri alınmakta ve haklarında başta anayasa olmak üzere, TCK 222 maddesi ile 257 maddesinden soruşturma ve dava açılmaktadır. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin AB ile birlikte hayata geçirdiği “Dengbejler ve Dengbejlik Geleneği” projesi’ne de soruşturma ve dava açıldı.  Belediye Başkanı Osman Baydemir bu konuda yargılandı. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Kürtçe yeni yıl, bayram ve festival davetiyelerinden ve kentte asılan Kürtçe yeni yıl afişlerinden dolayı hakkında 15 dava açıldı. 12 davadan beraat etti. Tüm beraat kararlarından sonra davanın savcıları beraat kararlarını Temyize gönderdiler. Temyizden gelecek karar oldukça önemli olacak, yeni bir hukuk yaratılmasına katkı sunacaktır.

İçişleri Bakanlığı Müfettişleri Belediyeler hakkında Kürtçe yılbaşı davetiyesi, afiş, temizlik broşürü, Kürtçe çocuk isimleri kitapçığı, Türkçe-Kürtçe öykü kitapları, çok dilli belediye talebi, Kürtçe park isimleri gibi etkinlikler hakkında davalar açılmaktadır.

Yerel yönetimler 5393 sayılı Belediye Kanunu ile yönetilmektedirler. Bu kanunun dışında sadece Büyükşehir Belediyesi için geçerli olan 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu vardır. Kaldı ki belediyelerin hemşehrilerinin çıkarları doğrultusunda gerekli çalışmaları yapması konusunda kanuni düzenleme de mevcuttur.

5393 sayılı Belediye Kanunu 13 maddesinde “Belediye, hemşehriler arasında sosyal ve kültürel ilişkilerin geliştirilmesi ve kültürel değerlerin korunması konusunda gerekli çalışmaları yapar..” demektedir. Bu yasa maddesi çok sıradan bir yorumla bile yerel kültürün korunması ve yerel dilin geliştirilmesi anlamına gelmektedir. Bu yasa maddesi yerel yöneticiler olan belediyeleri, yerel ve kültürel çalışmaların yapılması, yerel kültürel değerlerin korunması konusunda sorumluluk yüklemektedir.

Ama yerel dilde kültürel faaliyet yapılamayacağı düzenlenmemiş ve yasaklanmamıştır. 1 Haziran 2005’de yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 222 maddesini düzenleyen “Şapka ve Türk Harfleri” kanununun ihlal edildiğini ileri sürerek soruşturmalar açılıyor. Açılan soruşturmaların nerdeyse tümü de davaya dönüyor.

Fakat yasada tam olarak yasaklanmamasına rağmen peş peşe soruşturmaların açılması bile başlı başına Belediye Başkanları cezalandırılmış oluyor.

II-B-1) Belediye Başkanları’nın Kürtçe Kullanmalarından Dolayı İhlal Edildiği İddia Edilen Yasa Maddeleri

  • TC Anayasa’sının Başlangıç Hükümleri,
  • TC Anayasa’sının 3, 4 ve 14 maddeleri hükümleri,
  • 5237 sayılı TCK 222 maddesinde cezai müeyyidesini düzenleyen 1355 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanununun 2.maddesi(2 aydan 6 aya kadar hapis)
  • 5237 sayılı TCK 257 (Görevi kötüye kullanma) 1 yıldan 3 yıla kadar hapis
  • 805 sayılı İktisadi Müeseselerde mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında Kanun

II-B-2) 5237 Sayılı Kanunun 222 Maddesi (Şapka ve Türk Harfleri Kanunu)

1928 yılında çıkan 1355 sayılı Türk Harfleri Kanunu TCK 222 maddeye dayanak gösterilerek 6 aya kadar müeyyidesi istenmektedir. Oysaki bu kanunda 1928 yılında çıkmış olup o dönemde Arap alfabesinden Latin alfabesine geçişi hızlandırmak amacıyla Arap Alfabesini yasaklayan bir kanundur. Bu gün Türkiye’de hem sarık, hem fes hem de her türlü dini simge haline gelen başı örten nesneler takıldığını televizyonlardan görmekteyiz. Hatta bazıları yakın zamanda bu giyimleri ile devletin konutlarında iftar yemeklerinde ağırlanmaktadırlar. Ayrıca her gün hem yerel hem de ulusal televizyonlarda ve basın yayın organlarında Arap Alfabesi kullanılmaktadır. Bunlara istinaden soruşturma veya dava açıldığına, TCK 222 (Şapka ve Türk harfleri kanunu) ihlal edildiğine dair kamuoyuna hiçbir bilgi ve haber duyulmamıştır. Oysaki Latin harfleriyle yazılan ve ilgili kanunda hiçbir şekilde yasaklanmayan Kürtçe bir şekilde yorumlanarak yasaklanmaktadır.

İlk dönemlerde sadece (Şapka ve Türk harfleri) TCK 222/1 fıkrasını ihlal ettikleri gerekçiyle kamu davası açılmıştır.  Fakat daha sonra görevi kötüye kullanmayı düzenleyen TCK’nın 257/1, maddesi de ilave edildi. Belediye Başkanlarının 6 ay hapis alması görevlerinden ayrılmasına yetmeyeceğini hesapladıklarından dolayı hiçbir şekilde unsurları oluşmayan bu sevk maddesi de ilave edilmiştir.

Kürtçe bir davetiye ve afişten dolayı; TCK 257/1’den 1 yıldan üç yıla kadar, 222/1 den  ise, 2 aydan 6 Aya kadar hapis cezası istenmektedir.

TCK 257/1 görevi Kötüye kullanma maddesini düzenlemiştir. Yasada öncelikle aranan unsurlar şunlardır; Kamunun zararına neden olması, Kişileri mağdur etmesi, Haksız kazanç elde etmesi,

Türkiye’de tüm belediye başkanları ve kamu görevlileri kendilerini seçen seçmenlere ve kurum ve kuruluşlara yılbaşı ve bayram kartını göndermektedirler. Belediye Başkanları Kültür festivalleri, edebiyat günleri düzenlemektedirler. Yani böylesi bir etkinlik tüm Türkiye’de ritüel haline gelmiş olup, bu tür çalışmaların yapılabileceği ilgili belediye kanunlarında da düzenlenmiştir. Bölgemizde görev yapan DTP’li Belediye Başkanları bu etkinlikleri yaparken davetiyelere veya afişlere Türkçe’nin dışında Kürtçe’yi kullanmaktadır. Yani Kürtçe için ekstra bir harcama yapılmamaktadır. Dolaysıyla kamunun zarar uğratılması izahı doğru değildir. Kişiler hiçbir şekilde mağdur olmamıştır. Buna dair hiçbir tespit, başvuru yoktur. Yine haksız kazanç elde edildiğine dair unsur da suçta oluşmamış, belediye başkanları veya başka bir belediye personeli Kürtçe davetiyeden dolayı herhangi bir kazanç elde etmemiştir. İhale süreçleri 4734 Sayılı Kamu İhale Kanununun ilgili maddelerine istinaden yasalara uygun bir şekilde yapılmaktadır.

5393 sayılı Belediye Kanunu 13 maddesinde “Belediye, hemşehriler arasında sosyal ve kültürel ilişkilerin geliştirilmesi ve kültürel değerlerin korunması konusunda gerekli çalışmaları yapar..” demektedir. Bu yasa maddesi çok sıradan bir yorumla bile yerel kültürün korunması ve yerel dilin geliştirilmesi anlamına gelmektedir. Bu yasa maddesi yerel yöneticiler olan belediyeleri, yerel ve kültürel çalışmaların yapılması, yerel kültürel değerlerin korunması konusunda sorumluluk yüklemektedir.

5393 sayılı Belediye Kanunu’nun ‘Belediyenin görev ve sorumlulukları’ başlığında düzenlenen 14 maddede; “ Belediye mahalli müşterek nitelikte olmak şartıyla; a) imar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel alt yapı; çevre ve çevre sağlığı, temizlik ve katı atık; zabıta, itfaiye, acil yardım, kurtarma ve ambulans; şehir içi trafik; defin ve mezarlıklar; ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar; konut; kültür ve sanat, turizm ve tanıtım, ekonomi ve ticaretin geliştirilmesi hizmetlerini yapar veya yaptırır“ denilmektedir.

Bir kişinin anadilini bilme anlama işitme kullanma ve muhafaza etme isteği onun doğal hak ve özgürlüğüdür. Bu hakkın dışa yansıtılması da kültürel boyutudur. Bölgemizde halkın büyük bir çoğunluğunun ana dili Kürtçedir. 2006 yılında Dicle Üniversitesi Sosyoloji bölümünün günlük hayatta kullanılan dil ile ilgili yaptığı bir araştırmada Diyarbakır’da yerel halkın % 74’den fazlasının Kürtçe konuştuğu ortaya çıkmıştır. Bu rakam aynı zamanda yerel halkın bir gerçeğini ortaya koymuştur. Halka hizmet götürmek amacıyla kabul edilen yasanın onaylanması hizmetin Türkçe ile birlikte diğer dillerde ve Kürtçe yerine getirilmesi hem içinde bulunduğumuz AB sürecine ve AİHS’ne, hem de herkese din, dil, ırk farkı gözetmeksizin hizmet sunma yükümlülüğüne uygundur. Vatandaşlar açısından hiçbir sıkıntı doğurmayan ve hoşgörü ile karşılanan bir kararın yasaların anti demokratik yorumlanması sonucu soruşturma konusu edilmesi demokrasinin ve anayasada belirtilen sosyal hukuk devleti ilkelerinin özümsenmediğini göstermektedir. Ülkemizin tarafı olduğu uluslar arası antlaşmalardan da anlaşılacağı üzere kamu hizmetlerine ulaşmada sıkıntı yaşayan vatandaşlara kendi dillerinde hizmet götürülmesi hukukun evrensel ilkelerinin bir gereğidir. Bir kamu tüzel kişisi olan ve asli görevi; yerel halka hizmet vermek olan Belediyelerin Türkçeyi hiç veya yeterince bilmeyen vatandaşlara da anladıkları hizmet götürülmesi amacıyla hizmet sunmasının dava konusu olması içinde bulunduğumuz merhaleyi de gözler önüne sermektedir. Bir toplumun konuştuğu dilde onunla iletişim kurmak, bayramlarda onun diliyle onu anlamaya çalışmak kamu görevinin sosyal ve vicdani gereğidir.

II-B-3) Yasa Anayasaya Aykırıdır

TCK’nın 222/1 fıkrasının Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sına aykırıdır. 26.09.2004 tarihinde kabul edilen 1 Haziran 2005’de yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın şapka ve Türk harflerini düzenleyen 222 maddesinin 1. fıkrası şöyle;

Şapka ve Türk harfleri MADDE 222 – (1) 25.11.1925 tarihli ve 671 sayılı Şapka İhtisası Hakkında Kanunla, 1.11.1928 tarihli ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanunun koyduğu yasaklara veya yükümlülüklere aykırı hareket edenlere iki aydan altı aya kadar hapis cezası verilir.

TCK.222/1 maddesi 1353 sayılı kanuna atıfta bulunarak ceza istemektedir. Bu kanun 1925 yılında çıkmıştır. 1925 yılında Arap alfabesinden Latin alfabesine geçişi hızlandırmak amacıyla çıkarılan 1353 Sayılı Türk Harflerinin Tatbiki Hakkında Kanun zorlama bir yorumla Kürtçe’nin kullanılması önünde yasal bir engel olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yasa çıktığı dönemin koşullarına göre yorumlanıp ele alınması gerekir. 2001 yılında AB süreci ile Anayasanın 26 maddesinde yapılan değişiklikle Türkçe’nin dışındaki dillerin kullanılması önündeki engeller kaldırılmıştır. 3 Ekim 2002 yılında ise ‘3. Uyum Paketi’ olarak adlandırılan düzenlemede yasalarımızda Türkçe’nin dışında Farklı Dil ve Lehçelerde Eğitimin verilmesi ile Radyo ve Tv’lerde Türkçe’nin dışında Farklı dil ve Lehçelerde yayınların yapılması önündeki yasal engeller kaldırılmıştır.

2002 yılından itibaren 2004 yılına kadar bir yasağın olmadığını görmekteyiz. 26 Eylül 2004 yılında resmi gazetede yayınlanıp yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 222 maddesi Anayasadaki özgürlükçü açılımı ve AB düzenlemesini batıl kılmakta, 2001’de Anayasa’nın 26 maddesindeki değişimi anlamsız hale getirmektedir.

Anayasa’nın 26. Maddesi (VIII. Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti)
Madde 26 – Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.

(Değişik : 03/10/2001 – 4709/9 md.) Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.

(Üçüncü fıkra mülga: 03/10/2001 – 4709/9 md.) Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.

(Ek : 03/10/2001 – 4709/9 md.) Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.

TCK 222 maddesinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının 26 maddesinde yapılan değişikliğe, son AB sürecine, tüm yasal mevzuatta yapılan değişikliğe uluslar arası sözleşmeler ve uygulamalara aykırıdır.

III) ANADOLU’NUN EN RENKLİ KENTLERİNDEN BİRİ:  DİYARBAKIR

Eski antik kent olan Diyarbakır’ın ilk çekirdek yaşantısının kurulduğu yer Sur İçi beldesindedir. Burada yaşayanların çoğu farklı dili ve kültürü vardır. Örneğin, 1869 yılında Diyarbakır’da 21.372 olan nüfusun 9.815 kişisi Müslüman, 6.853 kişi Ermeni, 831 Ermeni Katoliği, 1434 Süryani, 174 Süryani katoliği, 976 Keldani, 305 Rum, 55 Rum katoliği, 650 Protestan, 1280 Yahudi’nin yaşadığını göstermektedir. 

Türkiye bir mozaikler ülkesidir. Çok farklı etnik yapıyı içinde barındırmaktadır. Milliyet’in Tarhan Erdem yönetiminde Nisan 2007’de 50 bin kişi ile KONDA’ya yaptırdığı araştırmada Türkiye Nüfusunun % 78 Türk, % 15.6’sı Kürt olduğu, Kürt nüfusunun ise 11 milyon 445 bin kişiye denk düştüğü, % 19.7 kesimin Kürtçenin, Kurmanci ve Zazaca lehçesiyle konuştuğu ortaya çıkmasına rağmen Türkiye’de Kürtçe yokmuş gibi davranmak, onun dışında dünyada bulunan bütün dillerin ülkemizde serbest olması doğrusu anlaşılır değildir.

IV) ULUSLARARASI SÖZLEŞMELER AÇISINDAN : KÜRTÇE

Ülkemizin de taraf olduğu Lozan antlaşmasının 39. maddesinin 4. fıkrasında “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının gerek özel gerek ticari ilişkilerinde dil, basın ya da her çeşit yayın organlarıyla açık toplantılarında dilediği bir dili kullanmasına hiçbir kısıtlama konulamayacağı” kararlaştırılmıştır. Görüldüğü gibi bu madde “Bütün vatandaşlara dilediği dili kullanma hakkı” getirmesine rağmen bu hak yine engellenmeye başlandı.

Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen İnsan Hakları Evrensel beyannamesinin 2. maddesinde “Herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin insan hak ve özgürlüklerinden yararlanacağı” belirtilmiş 21/2. maddesinde ise “herkesin ülkesinin kamu hizmetlerinden eşit olarak yararlanma hakkının olduğu” belirtilmiştir. Beyannamede düzenlenen bu maddeler dikkate alındığında kullanılan Kürtçe dil farklılığı nedeniyle kamu hizmetlerine ulaşmada sıkıntı yaşayan kişilere kendi dillerinde hizmet götürmesi insan hakları ve hukukun evrensel ilkelerine uygundur.

Ülkemiz tarafından da kabul edilen Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nda da “Yerel yönetimlerin her türlü demokratik rejimin temeli olduğu, vatandaşların kamu idaresine katılma haklarının demokratik ilkelerden biri olduğu, gerçek yetkilerle donatılmış yerel yönetimlerin hem etkili hem de vatandaşlara yakın bir yönetimi sağlamaları gerektiği ve yerel yönetimlerin yerel nüfusun çıkarları doğrultusunda hizmet vereceği” belirtilmiştir.

Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü’ne (UNESCO) göre binlerce dil yok olma tehlikesi altındaki diller sınıfında bulunmaktadır. 1990’larda dünyanın dilbilimsel mirasının kaybı büyük bir oranda Asya’da gerçekleşti. Bu kayıp durmadan devam ediyor.  Kürtçe üzerinde baskılar böyle devam ederse bir süre sonra şeklini, kokusunu, rengini ve formunu yitirecek, yaşamı renklendiren canlılığını kaybedip yok olan dillere katılacaktır.

13 Ekimde Brüksel’de kabul edilen Avrupa İçin Yeni Bir Anayasa Oluşturalım Antlaşması’nın iki maddesi şöyledir:
MADDE I-2: Birlik’in değerleri: Birlik, insan onuruna saygı, özgürlük, demokrasi, eşitlik, hukuk devleti ve azınlıklara mensup kişilerin haklarını da içeren insan haklarına saygı değerleri üzerine kurulmuştur. Bu değerler, çoğulcu, ayrım gözetmeyen, hoşgörülü, adil, dayanışmacı ve kadınlar ile erkekler arasında eşitliğin hüküm sürdüğü bir toplumda, Üye Devletlerin hepsi için ortaktır.

MADDE I-8: Birlik’in simgeleri:  Birlik’in bayrağı mavi fon üzerine on iki altın renkli yıldızdan oluşan bir dairedir. Birlik’in marşı, Ludwig van Beethoven’in Dokuzuncu Senfonisi’ndeki Ode to Joy’u esas alır. Birlik’in sloganı ‘Çeşitlilikte birleşme’dir.

V) TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI

Kanun No.: 2709     Kabul Tarihi :  7.11.1982
BAŞLANGIÇ (Değişik: 23.7.1995–4121/1 md.)
BİRİNCİ KISIM
Genel Esaslar

I.  Devletin şekli
MADDE 1. – Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

II.  Cumhuriyetin nitelikleri
MADDE 2. – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.

III.  Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti
MADDE 3. – Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Millî marşı “İstiklal Marşı”dır.
Başkenti Ankara’dır.

IV.  Değiştirilemeyecek hükümler
MADDE 4. – Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler

II. Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi
MADDE 42. – Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.

Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir.

Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.

Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz.

İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır.

Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, Devlet okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak, kanunla düzenlenir.

Devlet, maddî imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır.

Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez.

Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tâbi olacağı esaslar kanunla düzenlenir. Milletlerarası andlaşma hükümleri saklıdır.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Siyasî Haklar ve Ödevler

I. Türk vatandaşlığı
MADDE 66. – Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.

Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türktür. (Son cümle mülga: 3.10.2001-4709/23 md.)

Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir.

Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamaz.

Vatandaşlıktan çıkarma ile ilgili karar ve işlemlere karşı yargı yolu kapatılamaz.

VI) TÜRKÇE’Yİ ZORUNLU KILAN DOLAYSIYLE KÜRTÇE’Yİ YASAKLAYAN MAHKEME KARARLARI TÜZÜK, KHK,RESMİ GAZETE,YÖNETMELİK ANAYASA’NIN İLGİLİ MADDELERİ VE KANUNLAR

Yargıtay. ESAS NO : 1991009412 Sayılı Yargıtay Kararı

ESAS NO : 1991009412
Daire Adı : 2. CEZA DAİRESİ
DAİRE KODU : 02c

T. C
Y A R G I T A Y
İkinci Ceza Dairesi

E.  1991/9412
K.  1991/10632
T.  18. 10. 1991

ÖZET : Sanık, satışa arzettiği ithal reçel ambalajında Türkçe etiket bulunmasını aramak, sağlamak ve bu şekilde satışa sunmakla sorumludur.

Bu nedenle mahkemenin, sanığın eylemini Gıda Maddeleri Tüzüğü’nün 708, 2 ve 388. maddeleri aracılığıyla 412. maddesinin (c) fıkra çerçevesinde değerlendirilmesi ve TCK. nun 398. maddesinde yazılı suçu oluşturduğunun kabulü gerekir.

[Gıda Mad. Tüz. – 3/15481 s. (4. 8. 1952 Ta. ) m. 708, 2, 388, 412/c](765 s. TCK. m. 398)

Gıda Maddeleri Tüzüğüne aykırı hareketten sanık Cengiz’in yapılan yargılaması sonunda; mahkumiyetine, müeccel cezasının aynen infazına dair, (Kadıköy Birinci Sulh Ceza Mahkemesi)nden verilen 26. 2. 1991 tarihli hükmün Yargıtay’ca incelenmesi sanık tarafından süresinde dilekçeyle istenmek ve dava evrakı C. Başsavcılığı’nın 23. 9. 1991 tarihli tebliğnamesiyle Daireye gönderilmekle okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği düşünüldü:

Ülke içinde sarf ve istihlak edilen tüm gıda maddeleri için uygulanan Gıda Maddeleri Tüzüğü, 2. maddesinde her türlü gıda maddeleri üzerinde kolayca okunabilecek şekilde düzenlenmiş bir etiket bulunmasını zorunlu kılmış, gıda türlerine göre etiketin içermesi gereken özel bilgileri de kendi bölümlerinde göstermiş olup bu suretle tüketicinin de gıda maddeleri hakkında yeterli bilgi edinebilmesini, nitelik ve içeriğinde yanılgıya düşmeden uygunluğunu denetleyip bilerek hareket etmesini sağlamak istemiştir.

Bu amacın gerçekleşmesi, kuşkusuz kolayca okunabilir veya açık ve okunaklı bir etiketin Türkçe olmasını da gerektirir,

Sanık, satışa arzettiği ithal reçel ambalajında Türkçe etiket bulunmasını aramak, sağlamak ve bu şekilde satışa sunmakla sorumludur.

Bu nedenle mahkemenin, sanığın eylemini Gıda Maddeleri Tüzüğünün 708, 2 ve 388. maddeleri aracılığıyla 412. maddesinin (c) fıkrası çerçevesinde değerlendirmesi ve TCK. nun 398. maddesinde yazılı suçu oluşturduğunu kabul etmesinde bir isabetsizlik görülmemiş, suç tarihi itibariyle uygulanan maddedeki temel ağır para cezasının 40. 000 liradan az olamayacağı gözetilmeden noksan tayini, aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni sayılmamıştır.

Yapılan duruşmaya, toplanan delillere, gerekçeye, hakimin kanaat ve takdirine göre temyiz itirazları yerinde olmadığından reddiyle hükmün (ONANMASINA), 18. 10. 1991 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

RADYO VE TELEVİZYONLARIN KURULUŞ VE YAYINLARI HAKKINDA KANUN

Kanun Numarası         : 3984
Kabul Tarihi           : 13/4/1994
Yayımlandığı R.Gazete  : Tarih:20/4/1994   Sayı: 21911
Yayımlandığı Düstur    : Tertip: 5  Cilt:33    Sayfa:

                                     İKİNCİ BÖLÜM
                                    Yayın İlkeleri
Yayın İlkeleri

Madde 4 – Radyo ve televizyon yayınları kamu hizmeti anlayışı içerisinde aşağıdaki ilkelere uygun olarak yapılır:

t) Radyo ve televizyon yayınlarının Türkçe yapılması, ancak, evrensel kültür ve bilim eserlerinin oluşmasında katkısı olan yabancı dillerin öğretilmesi veya bu dillerde haber iletilmesi amacıyla bu dillerin kullanılabilmesi,

Türkçeyi aşırılığa kaçmadan, özellikleri ve kuralları bozulmadan konuşma dili olarak kullanmak; milli birlik ve bütünlüğün temel unsurlarından biri olarak çağdaş eğitim ve bilim dili halinde gelişmesini ve zenginleşmesini sağlamak esasına uygun olmak suretiyle yapılır.

İKTİSADİ MÜESSESELERDE MECBURİ TÜRKÇE KULLANILMASI HAKKINDA KANUN

Kanun Numarası        : 805
Kabul Tarihi          : 10/4/1926
Yayımlandığı R.Gazete : Tarih:22/4/1926 Sayı:353
Yayımlandığı Düstur   : Tertip:3 Cilt: 7 Sayfa: 719

Madde 1 – Türk tabiiyetindeki her nevi şirket ve müesseseler, Türkiye dahilindeki her nevi muamele, mukavele, muhabere, hesap ve defterlerini Türkçe tutmağa mecburdurlar.

Madde 2 – Ecnebi Şirket ve müesseseler için bu mecburiyet Türk müessesatı ile ve Türkiye tebaasından olan efrat ile muhabere, muamele ve temaslarına ve devair ve memurini Devletten birine ibraz mecburiyetinde bulundukları evrak ve defterlerine hasredilmiştir.

Madde 3 – İkinci maddede mezkür şirket ve müesseseler muamelatında Türkçeden başka bir lisanı dahi ilaveten kullanabilirlerse de asıl olan Türkçe olup mesulimzaların Türkçe metin zirine vaz`ı mecburidir. Bu memnuiyete rağmen imza diğerlisanla yazılmış kısım veya nüshanın altına mevzu olsa dahi Türkçesi muteberdir.

Madde 4 – Bu kanunun mevkii meriyete vaz`ından sonra birinci ve ikinci maddeler ahkamına muhalif olarak tanzim kılınmış olan evrak ve vesaik şirket ve müesseseler lehine nazarı itibara alınmaz.

Madde 5 – Yukarıdaki maddeler ahkamı 1 kanunusani 1927 tarihinden itibaren tatbik edilir.

Mezkür müddetin hulülüne kadar 10 mart 1332 tarihli kanunun 1,2,3,4,5 inci maddeleri ahkamı caridir. Bu maddeler 1 kanunusani 1927, diğer maddelerde işbu kanunun neşri tarihinden itibaren mülgadır.

Madde 6 – Bu kanunun hilafına hareket edenler hakkında ait oldukları vekaletler memurini mahsusasının tutacakları zabıt varakaları hilafı sabit oluncaya kadar muteberdir.

Madde 7 – Bu kanun hilafında hareket edenler aleyhine ait olduğu vekaletlerin veya alakadarların müracaatı üzerine hukuku amme davası ikame olunur.

Bu kanunun ahkamına muhalif hareket edenlerden birinci defasında 100 liradan 500 liraya kadar ağır cezayı nakdi alınır. Mükerrirlerden iki kat alınmakla beraber ticarethaneleri bir haftadan bir seneye kadar sed ve icrayı ticaret etmeleri menolunur.

Madde 8 – Bu kanun neşri tarihinden muteberdir.

Madde 9 – Bu kanunun icrasına Ticaret, Adliye ve Nafıa Vekilleri memurdur.

KANUNLAR, ŞUBAT 1989 (EK-3)

TÜRK HARFLERİNİN KABUL VE TATBİKİ HAKKINDA KANUN

Kanun Numurası        : 1353
Kabul Tarihi          : 1/11/1928
Yayımlandığı R.Gazete : Tarih : 3/11/1928  Sayı: 1030
Yayımlandığı Düstur   : Tertip: 3          Cilt: 10    Sayfa: 3

Bu Kanun ile ilgili olarak Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe giren yönetmelik için, “Yönetmelikler Külliyatı” nın kanunlara göre düzenlenen nümerik fihristine bakınız. 

Madde 1 : Şimdiye kadar Türkçeyi yazmak için kullanılan Arap harfleri yerine Latin esasından alınan ve merbut cetvelde şekilleri gösterilen harfler (Türk harfleri) unvan ve hukuku ile kabul edilmiştir.

Madde 2 : Bu Kanunun neşri tarihinden itibaren Devletin bütün daire ve müesseselerinde ve bilcümle şirket, cemiyet ve hususi müesseselerde Türk harfleriyle yazılmış olan yazıların kabulü ve muameleye konulması mecburidir.

Madde 3 : Devlet dairelerinin her birinde Türk harflerinin Devlet muametına tatbiki tarihi 1929 Kanunusanisinin birinci gününü geçemez. Şu kadarki evrakı tahkikiye ve fezlekelerinin ve ilamların ve matbu muamelat cetvel ve defterlerinin 1929 Haziran iptidasına kadar eski usulde yazılması caizdir. Verilecek tapu kayıtları ve senetleri ve nüfus ve evlenme cüzdanları ve kayıtları ve askeri hüviyet ve terhis cüzdanları 1929 Haziranı iptidasından itibaren Türk harfleriyle yazılacaktır.

Madde 4 : Halk tarafından vakı müracaatlardan eski Arap harfleriyle yazılı olanlarının kabulü 1929 Haziranının birinci gününe kadar caizdir. 1928 senesi Kanunuevvelinin iptidasından itibaren Türkçe hususi veya resmi levha, tabela, ilan, reklam ve sinema yazıları ile kezalik Türkçe hususi, resmi bilcümle mevkut, gayrı mevkut gazete, risale ve mecmuaların Türk harfleriyle basılması ve yazılması mecburidir.

Madde 5 : 1929 Kanunusanisi iptidasından itibaren Türkçe basılacak kitapların Türk harfleriyle basılması mecburidir. 

Madde 6 : Resmi ve hususi bütün zabıtlarda 1930 Haziranı iptidasına kadar eski Arap harflerinin stenografi makamında istimali caizdir. Devletin bütün daire müesseselerinde kullanılan kitap, kanun, talimatname, defter,
cetvel kayıt ve sicil gibi matbuaların 1930 Haziranı iptidasına kadar kullanılması caizdir.

Madde 7 : Para ve hisse senetleri ve bonolar ve esham ve tahvilat ve pul ve sair kıymetli evrak ile hukuki mahiyeti haiz bilcümle eski vesikalar değiştirilmedikleri müddetçe muteberdirler.

Madde 8 : Bilümum bankalar, imtiyazlı ve imtiyazsız şirketler, cemiyetler ve müesseselerin bütün Türkçe muamelatına Türk harflerinin tatbikı 1929 Kanunusanisinin birinci gününü geçemez. Şukadar ki halk tarafından mezkür müesseselere 1929 Haziranı iptidasına kadar eski Arap harfleriyle müracaat vakı olduğu takdirde kabul olunur. Bu müesseselerin ellerinde mevcut eski Arap harfleriyle basılmış defter, cetvel, kataloğ, nizamname ve talimatname gibi matbuaların 1930 Haziranı iptidasına kadar kullanılması caizdir.

Madde 9 : Bütün mekteplerin Türkçe yapılan tedrisatında Türk harfleri kullanılır. Eski harflerle matbu kitaplarla tedrisat icrası memnudur. 

Madde 10 : Bu Kanun neşri tarihinden muteberdir.

Madde 11 : Bu Kanunun ahkamını icraya İcra Vekilleri Heyeti memurdur.

                        Merbut Cetvel

        Matbaa harfleri               Yazı harfleri
  —————————-   —————————
  Büyük harfler  küçük harfler   Büyük harfler Küçük harfler
  ————-  ————-   ————- ————-
          A          a
          B          b
          C          c
          Ç          ç
          D          d
          E          e
          F          f
          G          g
          Ğ          ğ
          H          h
          İ          i
          I          ı

        Matbaa harfleri                 Yazı harfleri
  —————————-   —————————-
  Büyük harfler  küçük harfler   Büyük harfler  küçük harfler
  ————– ————-   ————– ————-
          J          j           Not: Yazı harfleri Bilgisayarda
          K          k           mevcut olmadığından orjinaline
          L          l           bakınız.
          M          m
          N          n
          O          o
          Ö          ö
          P          p
          R          r
          S          s
          Ş          ş
          T          t
          U          u
          Ü          ü
          V          v
          Y          y
          Z          z

TÜRK TİCARET KANUNU (1)(2)

Kanun Numarası        : 6762
Kabul Tarihi          : 29/6/1956
Yayımlandığı R. Gazete: Tarih:9/7/1956 Sayı: 9353
Yayımlandığı Düstur   : Tertip: 3  Cilt: 37  Sayfa: 1587

BEŞİNCİ FASIL
Ticari Defterler
A)  Defter tutma mükellefiyeti:
I – Şümulü:

Madde 66 – Her tacir, ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak münasebetlerini ve her iş yılı içinde elde edilen neticeleri tesbit etmek maksadiyle, işletmesinin mahiyet ve öneminin gerektirdiği bütün defterleri ve bilhassa, diğer kanunların hükümleri mahfuz kalmak üzere, aşağıdaki defterleri Türkçe olarak tutmaya mecburdur:

Türkiye Büyük Millet Meclisi. 3 Sayılı Anayasa Maddesi
TÜRKİYE CUMHURİYETİ 1982 ANAYASASI
GENEL ESASLAR

Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe’dir.

Bayrağı, şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.

Milli marşı “İstiklal Marşı”dır.

Başkenti Ankara’dır.

Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelik
(14.06.2003 tarih ve 25138 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan )

Amaç
Madde 1- Bu Yönetmeliğin amacı; hangi malların garanti belgesi ile satılmak zorunda olduğunu, bunların azami tamir sürelerini ve garanti  belgesinin onaylanmasına ve uygulanmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.

Başvuru (*)
Madde 9- İmalatçı-üretici veya ithalatçılar bir dilekçe ekinde aşağıdaki belgelerle birlikte Genel Müdürlüğe veya merkezlerinin bulunduğu yerdeki İl Müdürlüğüne başvururlar.
a) Bu Yönetmeliğe uygun şekilde Bakanlıkça bastırılmış 3 adet garanti belgesi örneği,
b) Yetkililerin noter onaylı imza sirküleri,
c) Firmaya ait Satış Sonrası Hizmetleri Yeterlilik Belgesinin bir örneği,
d) Malın bakım, onarım ve kullanımını gösterir Türkçe tanıtma ve kullanma kılavuzu.

Malın bakım gerektirmemesi veya tamirinin mümkün olmaması ile yaygın olarak kullanılmaması durumlarında, kullanım ömrü süresince arızalanması halinde yenisi ile değiştirileceğinin imalatçı-üretici ve/veya ithalatçı tarafından taahhüt edilmesi ve ürüne ait garanti belgesi üzerinde açıkça belirtilmesi kaydıyla, bu maddenin (c) bendinde belirtilen belge aranmayabilir. Bu tür talepler Genel Müdürlükçe değerlendirilerek karara bağlanır.

Gerek ilk başvuru ve gerekse model ilavesi sırasında ibraz edilen Türkçe tanıtma ve kullanma kılavuzları görüldükten sonra başvuruda bulunan firmaya iade edilir. Firma bu kılavuzları istenildiğinde ibraz etmek üzere saklamak zorundadır.

TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN

Kanun No. 4822
Kabul Tarihi : 6.3.2003
Resmi Gazete Sayı: 25048
Resmi Gazete Tarih: 14.3.2003

Madde 14. – Yurt içinde üretilen veya ithal edilen sanayi mallarının tanıtım, kullanım, bakım ve basit onarımına ilişkin Türkçe kılavuzla ve gerektiğinde uluslararası sembol ve işaretleri kapsayan etiketle satılması zorunludur.

TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN

Kanun Numarası        : 4077
Kabul Numarası        : 23/2/1995
Yayımlandığı R.Gazete : Tarih  : 8/3/1995       Sayı : 22221
Yayımlandığı Düstür   : Tertip : 5  Cilt : 34   Sayfa :

Ticari Reklamlar ve İlanlar

Madde 16 – Ticari reklam ve ilanların yasalara ve genel ahlaka uygun, dürüst ve doğru olmaları esastır. Tüketiciyi aldatıcı, yanıltıcı veya onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar edici, tüketicinin can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürücü, şiddet hareketlerini ve suç işlemeye özendirici, kamu sağlığını bozucu, hastaları, yaşlıları, çocukları ve özürlüleri istismar edici reklam ve ilanlar yapılamaz.

YERLİ SINAİ MAMULATIN İŞARETLENMESİ HAKKINDA NİZAMNAME

Bakanlar Kurulu Kararının Tarihi: 15/01/1940,   No: 2/12690
Dayandığı Kanunun Tarihi        : 10/06/1930,   No: 1705
Yayımlandığı R.Gazetenin Tarihi : 03/02/1940,   No: 4424
Yayımlandığı Düsturun Tertibi   : 3, Cildi: 21, S.318

4 – Memleket içinde satılacak yerli mamul emtianın zarfında, ambalajında etiketinde veya bizzat üzerinde izah, reklam veya başka her hangi maksat ile yabancı dilde kelime veya ibare bulunamaz veya Türkçe kelime ve deyimler yabancı imla ile yazılamaz. Ancak, bu kelime ve deyimler Türkçe imla ile yazılabilir.

Yalnız ihraç gayesi ile hazırlanıp üzerine (madde in Turkey) damgası vurulan emtia bu hükümden müstesnadır.

Açıklama : Bu Tüzük Bakanlar Kurulunun Yükümlüğünde ve yürürlükteki bir tüzüktür.

PATENT HAKLARININ KORUNMASI HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME

Kanun Hükmünde Kar.nin Tarihi : 24.6.1995, No : 551
Yetki Kanununun Tarihi        : 8/6/1995,  No : 4113
Yayımlandığı R.G. Tarihi      : 27/6/1995, No : 22326
V.Tertip Düsturun Cildi       : 34   Sh :

İKİNCİ BÖLÜM
BAŞVURUNUN İNCELENMESİ

Başvurunun Geri Çevrilmesi
Madde 53 – 43 üncü madde şartlarının yerine getirilmesi ile başvuru tarihi kesinleşir. 43 üncü madde şartlarının yerine getirilmediği veya başvuru ücretinin yedi gün içinde ödenmediği veya 42 nci maddede belirtilen yabancı dillerden biri ile verilen tarifname ve istem veya istemlerin Türkçe çevirilerinin bir ay içinde verilmediği tesbit edilirse, Enstitü başvuruyu geri çevirir ve geri çevirme kararını ilgilisine bildirir.

TANITMA VE KULLANMA KILAVUZU UYGULAMA ESASLARINA DAİR YÖNETMELİK

Resmi Gazete Tarihi: 14.06.2003
Resmi Gazete Sayısı: 25138

Amaç

Madde 1 — Bu Yönetmelik ile üretilen veya ithal edilen sanayi mallarının tanıtım, kullanım, bakım ve basit onarımına ilişkin Türkçe kılavuzla ve gerektiğinde uluslararası sembol ve işaretleri kapsayan etiketle birlikte satılma zorunluluğu getirilmesi, tanıtma ve kullanma kılavuzuna ilişkin usul ve esasların belirlenmesi amaçlanmıştır.

Kapsam

Madde 2 — Bu Yönetmelik 5 inci maddede belirtilenler dışındaki tüm sanayi malları için uygulanır.

Dayanak

Madde 3 — Bu Yönetmelik, 23/2/1995 tarihli ve 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 31 inci maddesi ve bu Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik, 14 üncü maddesine dayanılarak düzenlenmiştir.

Tanımlar

Madde 4 — Bu Yönetmelikte geçen;

a) Bakanlık: Sanayi ve Ticaret Bakanlığını,

b) Kanun: 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunu,

c) Tanıtma ve Kullanma Kılavuzu : İmalatçı – üretici veya ithalatçıların imal ve/veya ithal ettikleri sanayi malları için düzenlenen ve malın tanıtım, kullanım, bakım ve basit onarımına ait Türkçe bilgileri kapsayan belgeyi,

d) Mal: Alış-verişe konu olan taşınır eşyalardan, Bakanlıkça tespit ve ilan edilen Türkçe tanıtma ve kullanma kılavuzu ile satılmak zorunda olan malı,

e) (Ek: R.G., 24/2/2004-25383; Yön., m. 1 ) (Mülga: R.G., 31/5/2004-25478;
Yön., m. 1)

f) (Ek: R.G., 24/2/2004-25383; Yön., m. 1 ) (Mülga: R.G., 31/5/2004-25478;
Yön., m. 1)

ifade eder.

Tanıtma ve Kullanma Kılavuzu Düzenleme Zorunluluğu

Madde 5 — Aşağıda belirtilen mallar dışında kalan ve piyasada satışa sunulan tüm mallardan ithal edilmiş olanların bakım, onarım ve kullanımına ait tanıtma ve kullanma kılavuzlarının, bu Yönetmeliğin 6 ncı maddesinde belirtilen hususlara ve aslına uygun Türkçe tercümeleriyle, yurt içinde üretilenlerin ise bakım, onarım ve kullanılmasını gösterir Türkçe tanıtma ve kullanma kılavuzlarıyla satılması zorunludur.

Servis istasyonlarında, fatura kapsamında değiştirilen yedek parçalar için, tanıtma ve kullanma kılavuzu düzenlenme zorunluluğu aranmaz.

a) Her çeşit metal, PVC, polietilen ve benzeri plastik boru ve bağlantı parçaları ile cıvata, kelepçe, vida, saplama, somun, çivi, pim ve benzeri bağlama elemanları,

b) Kağıt, silgi, kalem ve benzeri kırtasiye malzemeleri,

c) Kürek, bel, kazma, tırmık, el arabası ve benzeri tarım aletleri,

d) Mendil, kemer, pantolon askısı, düğme, fermuar ve benzeri giyim aksesuarları,

e) Tuğla, kiremit, briket gibi inşaat malzemeleri ile dökme olarak satılan çimento, kireç, kum, çakıl, kömür ve benzeri mineral ve ürünler,

f) Çatal, kaşık, kepçe, bıçak, tabak, bardak ve benzeri mutfak eşyaları ile makas, vazo ve saksı gibi ev eşyaları,

g) El sanatları, kuyumculuk ve benzeri diğer sanatsal ürünler,

h) Malın özelliğine ve tüketiciye sunuluş şekline göre ambalaj içerisinde satılan ve ambalajında özellikleri ve kullanım şekli belirtilen;

1) Makine yağı, antifiriz, hidrolik yağı, kibrit, gübre, tiner, vernik, boya incelticileri, kozmetik ve diğer kimyevi ürünler,

2) Boya, çimento, kireç ve benzeri ürünler,

3) Yiyecek ve içecek gıda maddeleri,

4) Temizlik maddeleri,

5) Kömür ve benzeri yakacak maddeleri.

Tanıtma ve kullanma kılavuzu, mal ile birlikte ayrıca verilir. Ancak, malın özelliğine ve tüketiciye sunuluş şekline göre ambalajının üzerine yazılabilir veya eklenebilir. Ayrıca, tüketicinin tercihine göre, CD veya disket gibi elektronik ortamda da hazırlanabilir.
 

Tanıtma ve Kullanma Kılavuzunda Bulunması Gereken Bilgiler

Madde 6 — Tanıtma ve kullanma kılavuzunda mallar ile ilgili olarak, malın özelliğine ve tüketiciye sunuluş şekline göre aşağıda belirtilen bilgilerin bulunması zorunludur:

a) İmalatçı – üretici veya ithalatçı firmanın unvanı, adres ve telefon numarası,

b) Bakım, onarım ve kullanımda uyulması gereken kurallar,

c) Taşıma ve nakliye sırasında dikkat edilecek hususlar,

d) Kullanım sırasında insan veya çevre sağlığına tehlikeli veya zararlı olabilecek durumlara ilişkin uyarılar,

e) Kullanım hatalarına ilişkin bilgiler,

f) Özellikleri ile ilgili tanıtıcı ve temel bilgiler,

g) Tüketicinin kendi yapabileceği bakım, onarım veya ürünün temizliğine ilişkin bilgiler,

h) Periyodik bakım gerektirmesi durumunda, periyodik bakımın yapılacağı zaman aralıkları ile kimin tarafından yapılması gerektiğine ilişkin bilgiler,

ı) Bağlantı veya montajının nasıl yapılacağını gösterir şema ile bağlantı veya montajının kimin tarafından yapılacağına (tüketici, yetkili servis) ilişkin bilgiler,

i) Bakanlıkça tespit ve ilan edilen kullanım ömrü,

j) (Mülga: R.G., 31/5/2004-25478; Yön., m. 1)

k) Servis istasyonları ile yedek parça malzemelerinin temin edilebileceği yerlerin isim, adres ve telefon numaraları veya çağrı merkezleri gibi diğer erişim bilgileri,

l) (Ek: R.G., 24/2/2004-25383; Yön., m. 1 ) İthal edilmiş mallarda, yurt dışındaki üretici firmanın unvanı ve açık adresi ile diğer erişim bilgileri (telefon, telefaks ve e-mail vb.),

m) (Ek: R.G., 24/2/2004-25383; Yön., m. 1 ) (Mülga: R.G., 31/5/2004-25478;
Yön., m. 1) 

Malının teknik özelliği ve/veya tüketicinin kullanımında karşılaşacağı kolaylıklar da dikkate alınarak, yukarıda belirtilen bilgilerin işaret ve/veya şekil çizmek suretiyle açık olarak anlatılabilmesi halinde, ayrıca yazılı bir metin aranmaz.

Ceza

Madde 7 — Bu Yönetmeliğe aykırı hareket edenler hakkında, Kanun’un idari para cezası ile ilgili hükümleri uygulanır.

Kaldırılan Hükümler

Madde 8 — 21/12/2001 tarihli ve 24617 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Tanıtma ve Kullanma Kılavuzu Uygulama Esaslarına Dair Tebliğ (TRKGM-2001/8)” yürürlükten kaldırılmıştır.

Yürürlük

Madde 9 — Bu Yönetmelik 14/06/2003 tarihinden itibaren yürürlüğe girer.

Yürütme

Madde 10 — Bu Yönetmelik hükümlerini Sanayi ve Ticaret Bakanı yürütür.

TİCARİ REKLAM VE İLÂNLARA İLİŞKİN İLKELER VE UYGULAMA ESASLARINA DAİR YÖNETMELİK

Resmi Gazete Tarihi: 14.06.2003
Resmi Gazete Sayısı: 25138

İKİNCİ BÖLÜM
İlkeler

Temel İlkeler
Madde 5 – Ticari reklam ve ilânlarda, aşağıda belirtilen temel ilkeler esas alınır.

j) Reklamlar, dil, din, ırk, mezhep, felsefi düşünce ve cinsiyete dayalı ayrımcılık üzerine kurulamaz, ayrımcılığı destekleyemez, kötüleme içeremez, istismar edemez.

Kamu Sağlığı
Madde 17 – Reklamlar, kamu sağlığını bozucu nitelikte olamaz.

Çocuklara veya Reşit Olmayan Gençlere Yönelik Reklamlar

Madde 18 – Çocuklara veya reşit olmayan gençlere yönelik olan veya onları etkileme olasılığı bulunan reklamlar ile içinde çocukların veya reşit olmayan gençlerin kullanıldığı reklamlar;

a) Saflıklarını, bilgi eksikliklerini ve tecrübesizliklerini istismar edemez.
b) Fiziksel, zihinsel, ahlaki, psikolojik ve toplumsal gelişim özelliklerini olumsuz etkileyecek hiçbir ifade ya da görüntü içeremez.

i) Reklamı yapılan malın gerçek boyutları, değeri, özellikleri, dayanıklılığı ve performansı hakkında yanıltılmalarına neden olabilecek ifade veya görsel sunumlar içermemek; malın kullanımının ek malzeme gerektirmesi halinde ya da gösterilen veya tarif edilen sonucu alabilmek için başka malzemelere gerek duyulması halinde ise, bu durumun açıkça belirtilmesine ilişkin hususları içermek zorundadır.

Bir cevap yazın