MERSİN İLİ MUT İLÇESİNDE ÜÇ MESLEK YÜKSEK OKULU ÖĞRENCİSİNİN UĞRADIKLARI SALDIRIYA İLİŞKİN RAPOR

10 HAZİRAN 2008 TARİHİNDE MERSİN İLİ MUT İLÇESİNDE ÜÇ MESLEK YÜKSEK OKULU ÖĞRENCİSİNİN UĞRADIKLARI SALDIRIYA İLİŞKİN ARAŞTIRMA-İNCELEME RAPORU

OLAY

10 Haziran 2008 tarihinde saat 23.00 civarında, Mersin İli Mut İlçesi’nde Meslek Yüksek Okulu öğrencileri B.A (Hatay–1985), PA (Diyarbakır–1984) ve M.Ç (Bitlis–1984) kaldıkları evde, üç kişinin (E.A [Konya–1992], İ.A [Mersin/Mut–1993] ve M.K [Mersin/Gülnar–1989]) saldırısına uğramışlardır. Birinin elinde kuru sıkı tabanca, diğer ikisinin elinde de bıçak bulunan saldırganlar ellerini ve kollarını bağladıkları öğrencilere yaklaşık bir saat boyunca işkence yapmışlardır. Saldırganlardan E.A, durumu fark edip olaya müdahale eden ev sahibi Zekeriya Zengin’e kuru sıkı tabancayla sekiz (8) el ateş ettikten sonra diğer saldırganlardan M.K ile birlikte kaçmış, saldırganlardan İ.A ise Zekeriya Zengin tarafından yakalanarak, olay yerine gelen polis ekibine teslim edilmiş, saldırgan çıkarıldığı Mahkemece tutuklanmıştır.

AMAÇ

Mağdurların olay nedeniyle İHD Mersin Şubesi’ne telefonla başvuruda bulunmaları üzerine, durum Akdeniz Bölge Temsilciliği’ne ve Genel Merkeze bildirilmiştir. Meydana gelen bu olayların daha kapsamlı bir şekilde araştırılması gerektiği kanaatine varan İHD Genel Merkezi, Mut İlçesi’ne gidilerek resmî yetkililer, sivil toplum örgüt temsilcileri, mağdurlar, varsa görgü tanıkları ile görüşmek, araştırma ve incelemeler yapmak, elde edilen bilgiler ışığında rapor hazırlamak, raporu ilgili ve yetkili kurum ve makamlara göndermek, kamuoyunu bilgilendirmek, çeşitli ulusal ve uluslararası mevzuatta güvence altına alınan hakların korunmasına katkıda bulunmak, olayın failleri hakkında gerekli soruşturmanın başlatılıp başlatılmadığını tespit etmek amacıyla bir İnsan Hakları Heyetinin oluşturulmasını kararlaştırmıştır.

İHD Genel Merkezi, heyet adına 13.06.2008 tarih ve 202/2008/16–167, 168, 169 sayılı yazılar ile 13.06.2008 günü öğleden sonra uygun görülecek bir saatte Mut İlçe Kaymakamlığı, Mut Cumhuriyet Başsavcılığı ve Mut İlçe Emniyet Müdürlüğü’nden randevu talebinde bulunmuştur.

HEYETİN OLUŞUMU

İnsan Hakları Heyeti; İHD Mersin Şube Başkanı Mirze Mehmet SÖYLEMEZ, İHD Tarsus Şube Başkanı Av. Abdulselam DURAN ve İHD Mersin Şube Sekreteri üyesi Av. Mehmet ALTUNTAŞ’tan oluşmuştur.

Heyet 13.06.2008 günü Mut İlçesi’ne gitmiş, Mut Cumhuriyet Savcısı Osman COŞKUN, Mut İlçe Emniyet Müdür Yardımcısı Ercan YILMAZ’la olayın kendilerine nasıl yansıdığı konusunda görüş ve beyanlarına başvurmuş; saldırıya uğrayan öğrenciler ve ev sahibi Zekeriya ZENGİN’in de olaya ilişkin görgü ve beyanlarını almıştır.

Genel Merkez’in randevu talebine rağmen İlçe Kaymakamı Osman YENİDOĞAN, İlçe Yazı İşleri Müdürü Ömer SARI vasıtasıyla “Olayla ilgili hukukî sürecin başlatılmış olduğunu, Savcılık ve Emniyet Yetkililerinin olayla ilgili soruşturmalarının devam ettiğini, adlî mercilere intikal eden bu olayla ilgili görüşmek istemediğini, Heyetimizin olayla ilgili Savcılık ve Emniyet Müdürlüğü ile görüşmelerinin daha doğru olacağını” beyan ederek randevu talebimizi kabul etmemiştir. Heyetimizin; “Olayla ilgili görüş bildirmek istemese de, Mülki Amir sıfatıyla kısa bir ziyaret gerçekleştirmek istedikleri” yönündeki ısrarlarına rağmen bu kez de “İl Genel Meclisi’yle toplantıları olduğu” gerekçesiyle görüşme talebimiz kabul edilmemiş, bu nedenle de İlçe Yazı İşleri Müdürü Ömer SARI ile kısa bir görüşme yapılmakla yetinilmek zorunda kalınmıştır.

HEYETİN YAPTIĞI GÖRÜŞMELER

Ömer SARI – Mut Kaymakamlığı İlçe Yazı İşleri Müdürü:

“Olayın failleri 14–15 yaşlarında üç çocuktur. Olay Savcılığa intikal etmiş, olayın failleri yakalanarak cezaevine konulmuştur. İlçede İnsan Hakları ihlalleri bulunmamaktadır. Benim de başında bulunduğum İnsan Hakları Kurulu’na insan hakları ihlalleri ile herhangi bir başvuru yapılmamaktadır. Kurulumuz adeta bir dilekçe Komisyonu’na dönüşmüştür. Eğitimle ilgili bir konudan tutun da, temiz su sorununa kadar her konuda tarafımıza dilekçe verilmektedir. Bunların hepsinin insan hakları ihlali olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Hak ihlali olarak nitelendirilen işkence, dayak vb. konularla ilgili ise herhangi bir başvuru yapılmamaktadır.” şeklinde beyanda bulundu.

Osman COŞKUN–Mut Cumhuriyet Savcısı:

“Olayla ilgili son derece titiz bir soruşturma yürütülmüştür. Halen yürütülmeye devam etmektedir. Olayın şüphelilerinden ikisi 15 yaşlarında çocuk, diğeri de 19 yaşında bir gençtir. Şüphelilerden biri tutuklanarak Cezaevine konulmuş, diğer iki şüpheli ise firaridir. Firari şüphelilerin yakalanmasına yönelik çalışmalar devam etmektedir. Tarafımıza şüphelilerin Antalya ilinde olduklarına ve gelip teslim olacaklarına dair bir bilgi geldi. Olayın gelişimi dikkate alındığında, arkasında birilerinin olup olmadığı konusunda şüphelerimiz var. Böyle bir durumu tespit ettiğimiz anda gereken yasal süreci başlatacağız. Bu aşamada olayın bu yönünü açığa çıkarmak oldukça zordur. Ancak yargılama aşamasında olay daha iyi aydınlanacak ve olayla ilgili ayrıntılar açığa çıkacaktır.” şeklinde beyanda bulundu.

Ercan YILMAZ-Mut İlçe Emniyet Müdür Yardımcısı:

“Olayla ilgili gerekli soruşturmayı yapıp, dosyayı Savcılığa gönderdik. Soruşturma Savcılık tarafından yürütülüyor. Olayla ilgili herhangi bir açıklama yapmamız hukuken mümkün değildir. Randevu talep yazınızda belirttiğiniz konuların muhatabı Emniyet Müdürlüğü değildir.

İlçemizde meydana gelen bu olay münferit bir olaydır. İki üç çapulcunun yaptığı bu olayın tüm ilçeye mal edilmesi doğru değildir. Uzun süredir burada görev yapmaktayım. İlçemizde ideolojik nedenlerden kaynaklanan olay hemen hemen yoktur. Emniyet Müdürlüğü olarak tüm olaylarda olduğu gibi, bu olayın üzerine de büyük bir titizlikle gittik ve gitmeye de devam edeceğiz. Bu olayda Emniyet görevini eksiksiz olarak yerine getirmiştir.” şeklinde beyanda bulundu.

BA–Mağdur (Mut MYO öğrencisi):

“Meslek Yüksek Okulu birinci sınıf öğrencisiyim. Aslen Hataylıyım ve Türk kökenliyim. Bu evde benimle birlikte beş kişi kalmaktadır. Arkadaşlarımızın üçü bu yıl okuldan mezun olup geçen hafta ayrıldılar. Ben ve MÇ ise staj yapmak için burada kaldık.

Mezun olup giden arkadaşlarımızdan biri de aslen Diyarbakırlı olan ve aynı zamanda orada ikâmet eden Rojat ÖZKAN’dır. 7 Haziran Cumartesi günü çarşıda gezdiğimiz bir sırada üç kişi önümüzü kesti. İçlerinden adını bu olaydan sonra öğrendiğim EA adındaki şahıs Rojat’a hitaben ‘sen dağdaki kardeşlerime silah sıkmam demişsin, doğru mu?’ dedi. Rojat da ‘ben hiçbir insana silah sıkmam’ diye cevap verdi. Bunun üzerine şahıslar Rojat’a ‘sen burada mısın, seninle görüşürüz’ diyerek ayrıldılar. EA adındaki şahsı daha önce birkaç kez Meslek Yüksek Okulu’nun yemekhanesinde yemek yerken görmüştüm. Diğerlerinin ise ilk kez görüyordum. Biz daha sonra eve geldik. Eve gelirken yolda Rojat’a sebebini sordum, ‘Kürt olduğumu bildikleri için bana baskı yapıyorlar’ dedi. Ben de dikkat etmesi gerektiği konusunda kendisini uyardım. 9 Haziran Pazartesi günü Rojat, Diyarbakır’a gitti.

10 Haziran Salı günü saat 23.00 civarında ben ve o gece bizde misafir olarak kalan bayan öğrenci arkadaşımız PA ile birlikte kâğıt oynuyorduk, diğer arkadaşımız MÇ ise televizyon seyrediyordu. Pencerelerimiz açık, perdeler kapalı vaziyetteydi. Pencereden içeriye, hortum tutulurcasına, su girdiğini fark ettik. Biz de evin önündeki bahçenin sulanmasında kullanılan musluğun açık kalmış olabileceğini düşündük. MÇ, musluğu kapatmak için çıktı, kısa bir süre sonra bana seslendi. Ben dışarı çıkmak üzere giriş kapısına vardığımda yüzü maskeli bir şahıs üzerime doğru geldi. Ben, bize sürekli gelip giden öğrenci arkadaşlarımızdan biridir diye düşündüm ve ‘yapma’ diyerek geri çekildim. Ancak bu kez de kapının arkasına saklanmış, yine yüzü maskeli iki kişi daha çıktı ve üçü birden üzerime geldi ve beni yakalayıp yere oturttular. O an MÇ’nin yere oturtulmuş bir vaziyette olduğunu gördüm. İçlerinden biri MÇ’ye bir tokat attı. Şahıslardan birinin elinde tabanca, diğer ikisinin elinde bıçak vardı. Bize Rojat’ı sordular, Diyarbakır’a gittiğini söyledik.

Bizi içeri alıp odaları dağıtmaya başladılar. İp istediler olmadığını söyledik. Elinde tabanca bulunan kişi başımızda durdu, biri salonda bulunan kız arkadaşımızın yanına gitti, diğeri de girişe göre sol taraftaki odaya girip kravat ve kemer getirdi. MÇ’ye silah zoruyla ellerimi ve ayaklarımız bağlattılar. Ağzıma peçete doldurup kravatla bağlattılar. MÇ’yi de aynı şekilde kendileri bağladılar. Bıçağı sürekli yüzümüzde ve vücudumuzun çeşitli yerlerinde gezdirerek bizi öldürmekle tehdit ediyorlardı. Tüm odaların lambalarını kırdılar, sadece ara bölümün lambası kaldı. Cüzdanlarımızı istediler, telefonlarımızı aldılar. Benim telefonumdan Rojat’ın numarasını buldular ve bana ‘senin telefonundan Rojat’ı arayacağız, sen de bizim söylediklerimizi tekrar etmek suretiyle ona aktaracaksın’ dediler. Ağzımdaki peçeteleri çıkardılar, Rojat’ı arayıp telefonu bana tuttular. Ben de onların yönlendirmeleriyle Rojat’a ‘Senin yaptığın pisliklerle uğraşıyoruz, yaptıklarının cezasını biz çekiyoruz’ dedim. Rojat şaşırmış bir halde ‘Ne oldu B, ne demek bu’ diye sorunca telefonu elimden alarak kendileri Rojat’la konuşmaya, daha doğrusu küfür etmeye başladılar. Rojat’a ‘Bizim arkadaşlar Diyarbakır’da öldürüldü, biz de senin arkadaşlarını öldüreceğiz, onları bir daha sağ göremeyeceksin’ dediler. Rojat ‘bir hesabınız varsa benimle görün, onlara dokunmayın’ deyince ‘Sen Mut’a gelirsen, seni deleceğiz’ dediler. Rojat’a benim, PA’nın ve MÇ’nin Kürt olup olmadığını sordu. MÇ ve PA Kürt kökenli olmalarına rağmen Rojat üçümüzün de Türk olduğunu, sadece kendisinin Kürt olduğunu söyledi. Ardından telefonu kapatıp ağzıma tekrar peçete koydular ve bize hakaret, küfür etmeye ve bizi tehdit etmeye devam ettiler. Odaların birinde Che Guevara’nın posterini buldular, bundan dolayı da bir sürü hakaret ve küfür ettiler. Bu durum yaklaşık bir saat sürdü.
Bir ara kapının hızla vurularak bana seslenildiğini duydum. Sesinden ev sahibimiz Zekeriya Zengin olduğunu anladım. Saldırganlar bana sesimi çıkarmamamı söylediler. Ben de zaten ağzıma peçete doldurulmuş olduğu için sesimi çıkaramadım. Ev sahibinin ısrarla kapıya vurup bana seslenmesi onları biraz tedirgin etti. Bu nedenle ağzımdaki peçeteleri çıkararak ev sahibine herhangi bir şey olmadığını ve gitmesini söylememi istediler. Ben de mecburen ‘Zekeriya Amca bir şey yok, git’ dediysem de ev sahibi açmazsam kapıyı kıracağını söyledi. Bunun üzerine ellerimi ve ayaklarımız çözen saldırganlar bana ‘git kapıyı aç ama bir şey olmadığını söyle ve içeriye girmesine müsaade etme’ dediler. Bunun üzerine ben de kapıyı açtım, Zekeriya Amca beni karşısında görünce içeride bir şeylerin olduğunu anladı ve beni kenara iterek MÇ’nin tutulduğu odaya girdi. Maskeli saldırganları ve elleri kolları bağlı bir şekilde yerde yatan MÇ’yi görünce saldırganların üzerine gitti ve adını sonradan öğrendiğim EA’nın maskesini indirmeye çalıştı. Saldırgan elindeki tabancayla Zekeriya Amcanın yüzüne bir el ateş etti. Yüzü kan içinde kalan Zekeriya Amca saldırganlarla uzun bir süre boğuştu. Boğuşma esnasında EA Zekeriya Amcaya 7-8 el daha ateş etti. Buna rağmen Zekeriya Amca saldırganları yakalamaya çalıştıysa da her ikisi de elinden kurtulup kaçtı. Kaçtıkları sırada kapıda kendilerini yakalamaya çalışan ev sahibinin eşini de darp ettiler. Onlar kaçarken diğer odada, misafirimiz olan kız arkadaşımız PA’nın başında bekleyen saldırgan da dışarı çıkıp kaçmaya çalıştı ancak Zekeriya Amca bu şahsı yakaladı ve bizden polise haber vermemizi istedi. 30 – 40 dakika sonra olay yerine gelen polis ekibi saldırganı alıp götürdüler. Bir süre sonra da gelip bizi aldılar. Karakola vardığımızda saldırganı polislerle birlikte oturmuş çay içerken gördük. Zekeriya Amca bu duruma sinirlendi ve bu konuda polislerle tartıştı. Biz ifademizi verdikten sonra Hastaneden rapor aldık ve Savcılığa da ifade verdikten sonra eve gittik. Dizlerimde halen darp izleri var.

Ben aslen Hataylıyım ve Türk kökenliyim. Kürt kökenli arkadaşlarımızla beraber aynı evde kalıyoruz ve bir arada kardeş gibi yaşıyoruz. Bu olay tam bir tahammülsüzlük ve vahşet örneğidir. Ve bu olayın arkasında mutlaka birileri var. Bu olay işleniş biçimiyle saldırganların tek başlarına yapabilecekleri bir olay değildir. Her şey önceden planlanmıştır. Saldırganların içeriye girmek için izledikleri yol akıllara durgunluk verecek bir organizenin göstergesidir. Ev sahibimiz olmasaydı kesinlikle canımızı kurtaramazdık. ” Şeklinde beyanda bulundu.

MÇ–Mağdur (Mut MYO öğrencisi):

“BA arkadaşım olayı tüm detaylarıyla anlattı. Tamamı doğrudur. Birlikte yaşadığımız o dakikaları tekrarlamak istemiyorum.

Ben içeriye su girince dışarıda açık kaldığını düşündüğüm musluğu kapatmak üzere bahçeye çıktım. Musluğu kapatmak için eğildiğim sırada yüzü maskeli üç kişi bana tabanca ve bıçak dayayarak sesimi çıkarmamamı, aksi takdirde beni öldüreceklerini söylediler. Ve beni kapıya doğru getirip içerideki arkadaşlarıma seslenmemi istediler. Ben de içeride bulunan BA’ya seslendim. O da dışarı çıkınca onu da yakaladılar ve ardından eve girip evi dağıttılar. Gerisi BA’nın yukarıda ayrıntılı bir şekilde anlattığı şekilde cereyan etti.

Ev sahibimiz Zekeriya Amca sayesinde canımızı zor kurtardık. Vücudumun çeşitli yerlerinde halen darp izleri var. Savcılığa götürüldüğümüzde bu hususta rapor aldık.

Saldırganlar eve girdiğinde cep telefonumu ve cüzdanımı aldılar. Sabahleyin cüzdanı evin 200–300 mt. İlerisindeki su kanalının yanında bulduk. İçindeki 30,00 YTL param yoktu. Cep telefonumu da bulamadım.
Bu olay çocuk yaştaki saldırganların tek başlarına yapabilecekleri bir şey değildir. Bunun arkasında mutlaka birileri var. Ben Kürt olduğum halde Rojat telefonda saldırganlara Türk olduğumu söyledi. Kürt olduğumu anlasalardı beni hemen öldürebilirlerdi. Biz bir yıl daha kalmak zorundayız. Bu olay, burada can güvenliğimizin olmadığını çok açık bir şekilde gösterdi.” Şeklinde beyanda bulundu.

Zekeriya ZENGİN–Mağdur (Ev Sahibi):

“Rojat ve arkadaşları iki yıldır kiracı olarak evimde kalmaktadırlar. Biz de evin üst katında oturuyoruz. Bu nedenle bir aile gibi yaşıyoruz. Ben kendilerini evlatlarım kadar severim, onlar da bizi aileleri gibi sayarlar.

Zaman zaman halktan bana ‘evini neden Kürt’lere veriyorsun, sepetle onları gitsin’ diyenler oluyordu. Ben ise insan olan herkese evimi kiralayabileceğimi, Kürtler’den hiçbir zarar görmediğimi, evimde kalan Kürt kökenli öğrencileri evlatlarım gibi sevdiğimi söylerdim.

Yine birkaç kez Emniyet yetkilileri gelip, evimde kalan öğrencilerin herhangi bir örgütle bağlantılarının bulunup bulunmadığını sordular. Ben çocukların herhangi bir örgütle bağlantılarının bulunmasının mümkün olmadığını, çocukların burada okul dışında herhangi bir şeyle ilgilenmediklerini söyledim.

Rojat zaman zaman bana ‘Zekeriya Amca, biz Kürt olduğumuz için çok baskı görüyoruz, bizi sürekli tehdit ediyorlar, ellerinden gelse beni öldürürler’ diyordu. Ben de ‘siz benim çocuklarım gibisiniz, ben burada olduğum sürece size kimse zarar veremez’ derdim. Yalnız, çocukları akşamları çarşıya çıkmamaları konusunda sürekli uyarırdım. Zaten çocuklar da okuldan sonra eve gelirlerdi ve hiçbir yere çıkmazlardı.

Ben çiftçilikle uğraşırım. İşlerim için sürekli köye gidip gelirim. Olay günü de akşam saatlerinde köyden geldim. Çocuklara kapıdan selam verdim, yukarı çıktım. Yorgun olduğumdan duş alıp erkenden yattım. Gece yarısı bir sesle uyandım. Aşağıdan birilerinin bana seslendiğini duydum. Kapıya çıktım, komşum aşağıda kapının önünde idi. Bana ‘Zekeriya yetiş, çocukları öldürüyorlar’ dedi. Bağrışmaları duymuş, bu nedenle dışarı çıkmış, bana haber vermek için gelmiş.

Ben hemen aşağı inip kapıyı çalmaya ve BA’ya kapıyı açması için seslenmeye başladım. İlkin içeriden herhangi bir ses gelmedi. Ben kapıya hızla vurmaya başlayınca BA içeriden ‘Zekeriya Amca bir şey yok’ diye seslendi. Ben ‘açmazsan kapıyı kırarım’ deyince, birkaç dakika sonra BA kapıyı açtı. Ne olduğunu sordum, bana bir şey olmadığını, içeride oyun oynadıklarını söyledi. Ancak BA’nın karşımda tir tir titrediğini ve tuhaf davrandığını görünce bir şeyler olduğunu anladım. B’yi kenara itip odaya girdim. Odanın ışığı yanmıyordu. Sadece ara bölmenin ışığı yanıyordu. Odanın kapısının önünde MÇ, elleri ve ayakları bağlı, ağzı peçete ile doldurulmuş bir halde yatıyordu. Başında da yüzleri maskeli iki kişi duruyordu. Birinin elinde tabanca, birinin elinde bıçak vardı. Onlara ‘Kimsiniz, bu çocuklarla ne alıp veremediğiniz var, şu maskelerinizi indirin de yüzünüzü göreyim’ dedim ve elinde tabanca olanın maskesini çıkarmaya çalıştım. Bu sırada elindeki tabancayla yüzüme bir el ateş etti. Yüzüm yandığından ve kan içinde kaldığından gözlerimi açmakta zorlandım. O halde saldırganlarla boğuşarak onları yakalamaya çalıştım. Bana bu arada 7-8 el tabanca ile ateş edildi. Boğuşma sırasında diğer odadan da yüzü maskeli bir kişi üzerime geldi. Ben onu yakalayınca diğer ikisi bu durumdan faydalanarak kaçtılar. İki saldırgan kaçarken kapıda kendilerini yakalamaya çalışan eşimi de darp ettiler. Çocuklara polise haber vermelerini söyledim. 30–40 dakika sonra polis geldi. Polis, yakaladığımız şahsı Emniyete götürdü. Bir süre sonra da gelip bizi aldı.

Emniyete gittiğimizde saldırgan polislerle oturmuş çay içiyordu. Bu duruma çok sinirlendim ve polislere meselenin ne olduğunu sordum, ‘biz meselenin ne olduğunu biliyoruz, bırak o bizde kalsın’ dediler. Ben Silifke Devlet Hastanesi’ne sevk edildim. Her iki gözümden çok sayıda saçma tanesi çıkarıldı. Kuru sıkı mermilerinin içine saçma konulduğu söylendi. Rapor aldım. Olay nedeniyle her iki gözüm ciddi bir şekilde hasar gördü. Halen tedavi görüyorum. Güneşe çıkamıyorum. Hastanede bana gözlerimin görme yetisini yitirip yitirmeyeceği ve yüzümdeki izlerin kalıcı olup olmayacağı üç ay sonra yapılacak bir muayene ile netleşeceği söylendi.

Olayla ilgili Emniyette ve Savcılıkta ifade verdim. Savcılıkta bana sıkılan kurşunlara ait bir adet boş kovanın halen evde durduğunu söylememe rağmen gelip almadılar.

Bana tabancayla ateş eden EA’nın babasını tanıyorum. Meteoroloji Müdürlüğü’nde memur olarak çalışmaktadır. Olayı duyduktan sonra kalp krizi geçirdiğini, bu nedenle Karaman Devlet Hastanesi’ne kaldırıldığını öğrendim.

Evimde kalan öğrencilerin bugüne değin herhangi bir olumsuz davranışlarını görmedim. Bugüne değin bir aile gibi yaşadık. Bu olayda canımı ortaya koyarak onlara siper olmaya çalıştım. Bundan sonra da canım pahasına da olsa onları aynı şekilde korumaya çalışacağım. Bu benim insanlık görevimdir. Sadece bunun gereklerini yerine getirdim. Bazıları sadece bundan dolayı benden rahatsızlık duymaktadırlar. Bunun örneklerini geçmiş yıllarda da gördüm. Bundan 7–8 yıl önce birkaç Kürt aile ilçeye yerleşti, kendilerine ev inşa ettiler. Ancak baskılara maruz kaldılar ve evlerini yok pahasına satarak Konya’nın Cihanbeyli İlçesi’ne göç etmek zorunda kaldılar.

HEYETİN YAPTIĞI TESPİTLER:

Heyetimiz;
1-Mut İlçesi’nde Meslek Yüksekokulu öğrencilerinden B.A, PA ve M.Ç adındaki öğrencilerin evlerine üç kişi tarafından baskın yapıldığı, öğrencilerin bir saat boyunca darp, hakaret, küfür, ölüm tehdidi ve kötü muameleye maruz kaldığını, öğrencilerden BA ve MÇ’nin bu durumu aldıkları adlî raporla kanıtladıklarını,
2–Öğrencilerin ev sahibi Zekeriya Zengin’in olay kendisine açılan ateş nedeniyle her iki gözünün zarar gördüğünü, bu nedenle ameliyat geçirdiğini ve bu durumu da adlî raporla kanıtladığını,
3–Ev sahibi Zekeriya Zengin’in eşinin olay sırasında saldırganlar tarafından darp edildiğini ve bu durumu da adlî raporla kanıtladığını,
4–Zekeriya Zengin’in evde bulunduğunu iddia ettiği ve ifadesi sırasında Savcılığa şifahen bildirdiğini söylediği mermi kovanının halen evde bulunduğunu,
5–Mağdurların can güvenliği nedeniyle soruşturmayı takip edemediklerini, firarî şüphelilerin tutuklanıp tutuklanmadıkları konusunda bilgi sahibi olmadıklarını, bu konuda kendilerine herhangi bir açıklama yapılmadığını, kendilerine hukukî yardımda bulunacak kimsenin olmadığını,
6–Şüphelilerden İ.A’nın çıkarıldığı Mahkemece, darp, konut dokunulmazlığını ihlal yağma suçlarından tutuklandığını, diğer iki şüphelinin de halen yakalanamadığını,
7–Öğrencilerin olay nedeniyle can güvenlikleri konusunda ciddî kaygılarının bulunduğunu, olayın şokunu halen atlatamadıklarını ve staj yapmak zorunda oldukları halde bir an önce İlçeyi terk etmek istediklerini,
8–Öğrencilerin önümüzdeki öğretim yılı için şimdiden ciddi kaygılarının bulunduğunu ve yaşanan olayın, aileleri tarafından duyulması halinde öğrenim hayatının sona ereceği kaygısı taşıdıklarını,
9–Öğrencilerin can güvenliklerinin sağlanması konusunda yetkili birimlerden herhangi bir talepte bulunamadıklarını,
10–Saldırganlardan EA’nın Endüstri Meslek Lisesi 1.Sınıf öğrencisi olduğunu, Ülkü Ocağı’na gidip geldiğini, diğer saldırganların da yine Ülkü Ocağı ve Nizam-ı Alem Ocağı’na gidip geldiklerini, bu ocaklarla ilişki içerisinde olduklarını,
11-Meslek Yüksek Okulu’na, okulun öğrencisi olmayan kişilerin rahatlıkla girip çıktıklarını ve okulun yemekhanesini kullandıklarını,
12-Emniyet tarafından hazırlanan fezleke, olayın gelişimi ve değerlendirilmesinin tamamen bireysel bir suç havasında yazılmış olduğunu, olayın içinde cereyan eden sosyal ve siyasal yanın göz ardı edildiğini,

Tespit etmiştir.

AYDINLATILMASI GEREKEN NOKTALAR:

1–Olay yeri Şehir Merkezi’nde bulunduğu halde, kolluk kuvveti neden kendilerine yapılan ihbardan yaklaşık 30–40 dakika gibi uzun bir süreden sonra olay yerine intikal etmiştir?
2–Diğer iki saldırganın kaçıp ortadan kaybolmasında Emniyet yetkililerinin olay yerine geç gelmesinin bir etkisi var mıdır?
3–Evdeki boş kovanın, bildirime rağmen, halen olay yerinden alınmaması göz önünde bulundurulduğunda, delillerin toplanmasında bir ihmal veya savsamanın varlığından söz edilebilir mi?
4 – Mağdurların bir vekilin hukukî yardımından faydalanabilmesi için gerekli imkân sağlanmış mıdır?
5–Olayın asıl sebebi, planlanması ve başka şüpheli veya şüphelilerin bulunup bulunmadığı konusunda Savcılık ve Emniyet yetkilileri tarafından Örgütlü Suç kapsamnda herhangi bir soruşturma yapılmış, iletişim ve bağlantılar değerlendirilmiş midir?
6–Meslek Yüksek Okulu’na öğrenci olmayan biri(leri)nin girip çıkması, sadece kendi öğrencilerine hizmet etmek üzere kurulmuş Meslek Yüksek Okulu yemekhanesinde okulun öğrencisi olmayan biri(leri)nin bulunması ve bu yemekhaneden istifade etmesi olağan bir durum mudur?
7-Saldırganlar mağdurları nerden nasıl tanımaktadırlar ve saldırganların kendi aralarındaki ilişkinin geçmişi, yakınlık ve samimiyet derecesi nedir?
8–Saldırıya uğrayan öğrencilerin yanında misafir olarak kalan ve onlarla birlikte hakaret ve tehditlere maruz kalan PA’nın saldırganlardan şikâyetçi olmamasının sebebi nedir?

KANAAT ve SONUÇ:

1-Olay, son zamanlarda üniversitelerde farklı siyasal görüş ve etnik kimliğe sahip öğrencilere yönelik baskı ve linç girişimlerinin yarattığı hezeyanın yerel ölçekte bir tezahürüdür.
2–Öğrenci olmayan ve lise öğrencisi olan saldırganların, Üniversiteli öğrencilere saldırmaları, olayın gelişim şekli; mağdurların evlerinin önceden tespit edilmiş olması, gecenin geç bir saatinde, silahlı ve bıçaklı, kendilerini tanınmayacak bir şekilde kamufle etmiş olmaları olay anında planlı ve disiplinli hareket etmeleri, saldırganların yaşları, yine saldırganlardan EA’nın sosyal durumu dikkate alındığında olayın örgütlü bir şekilde meydana geldiği tarafımızdan tespit edilmiştir.
3–Olay, sosyal ve siyasal yanı gözetilmeksizin, bireysel bir suç gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Delillerin toplanmasındaki isteksizlik etkin bir soruşturmanın yürütülüp yürütmeyeceği konusunda tarafımızda ciddi kuşkulara yol açmaktadır.
4–Etkin bir soruşturmanın adil bir yargılamaya zemin hazırlayacağı ve bu tür olayların önlenmesinde önemli bir rol oynayacağı kuşkusuzdur. Gerek yaşanan bu acı olay, gerekse Türkiye gündemini meşgul eden benzer olaylarda bildiğimiz soruşturma ve araştırma eksikliğinin, isteksizliğinin bu olayda yaşanmamasını istemekte, olayın ayrıntılı ve etkili bir soruşturmaya tabi tutulması gerektiği kanaatindeyiz.
5–Bu tür olayların düzenleyicisi ve azmettiricilerinin ortaya çıkarılmayıp soruşturmanın suça sürüklenen çocuk yaştaki faillerle sınırlı tutulması benzer olayların tekrarını kolaylaştıracaktır.
6-Olayın oluş biçimi (ellerin ve ayakların bağlanması) bize daha önce Malatya İlinde yaşanan ve kamuoyunda “Zirve Katliamı” olarak adlandırılan olayla paralellik göstermekte ve bu olayı hatırlatmaktadır.

M. Mehmet SÖYLEMEZ         Abdulselam DURAN                 Mehmet ALTUNTAŞ
İHD Mersin Şube Başkanı     İHD Tarsus Şube Başkanı      İHD Mersin Şube Sekreteri

 

Bir cevap yazın