Türkiye-Rojava Sınır Geçişleriyle İlgili Araştırma ve Tespit Raporu (5-6-7 Ekim 2013)

HEYETİN AMACI VE OLUŞUMU

DSC00097İnsan Hakları Derneği Türkiye-Suriye sınırında özelikle Rojava sınır kapılarının insani yardım geçişlerine açık olup olmadığını ve sınır hattında bulunan sığınmacı kamplarının durumunu taraflarla görüşmek suretiyle yerinde incelemek ve araştırmak, olaylara ilişkin gerçekleri doğru ve tarafsız bir şekilde analiz ederek kamuoyuna sunmak amacıyla, İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Uluslar arası İnsan Hakları Federasyonu (FİDH)Genel Başkan Yardımcısı Yusuf Alataş, İnsan Hakları Derneği Genel Başkan Yardımcısı Serdar Çelebi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölge Temsilcisi ve MYK Üyesi Şevket Akdemir, İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şube Başkanı ve MYK üyesi Raci Bilici, İnsan Hakları Derneği Adıyaman Şube Başkanı ve MYK üyesi Osman Süzen ve MYK üyesi Sevim Salihoğlu’ndan oluşan bir insan hakları heyeti oluşturulmuştur. Heyet 5-6-7 Ekim 2013 tarihlerinde Nusaybin/Nîsêbin, Ceylanpınar/Serkaniye, Şenyurt/Derbesiye, Akçakale ve Kilis/ Öncüpınar sınır kapılarını gezerek çalışmasını tamamlamıştır.  

HEYETİN GİRİŞİMLERİ

İnsan Hakları Derneği Genel Merkezi; Nusaybin/Nîsêbin, Akçakale ve Kilis/Öncüpınar sınır gümrük kapıları ile Ceylanpınar/Serkaniye ve Şenyurt/Derbesiye,sınır geçiş noktalarını yerinde incelemek ve bu yerleşim yerlerinde yaşayan kişiler, Siyasi Parti Yetkilileri, Belediye Başkanları, Sivil Toplum Örgütü Temsilcileri ile görüşmeler yapabilmek için İHD şubeleri aracılığıyla iletişim kurmuş, randevular alınmış, Gaziantep’te bulunan Koordinatör Valiliği’nden 26.09.2013 tarihli ve 202/2013/129–180 sayılı yazı ile randevu talebinde bulunmuştur.

Heyet adına İHD genel başkanı Öztürk Türkdoğan 4 Ekim günü Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ile telefonla görüşerek, Türkiye sınırından Suriye tarafına izinli geçiş yapabilmek için görüşmüş, ancak Nusaybin Kapısının karşı taraftan kapalı olması nedeni ile geçemeyeceklerini ve diğer bölgelerin güvenli olmadığını belirtmiştir.  

NUSAYBİN/ Nîsêbin

Mardiniline bağlıSuriyesınırındaKamışlo’ya komşuovadakurulmuş birilçe, resmi olarak ilçe ve köyleri ile birlikte 113.885 bin nüfusa sahip, Nüfusun büyük bir çoğunluğunu Kürtler teşkil etmekte olup geri kalan nüfus Araplardan ve Süryanilerden oluşmaktadır. Nusaybin’de sınır gümrük kapısı bulunmaktadır.

GÖRÜŞÜLEN KURUMLAR: BDP, Ticaret Odası, Ticaret Borsası, KESK, Esnaf Ve Sanatkarlar Odası, Mardin Tabip Odası Nusaybin Temsilciliği, Belediye Başkan Yardımcısı, Kürdi-Der ve HDK

YAPILAN GÖRÜŞMELER VE ELDE EDİLEN BİLGİLER:

Heyet 4 Ekim 2013 tarihinde Mardin ili Nusaybin ilçesi belediye binasında, BDP, HDK, KESK, Kürdi-Der, Ticaret ve Sanayi Odası, Ticaret Borsası, Esnaf ve SanatkarlarDSC00100 Derneği, Tabip Odası Nusaybin Temsilciliği yetkilileri ve Nusaybin Belediye Başkan Yardımcısı ile görüşmüştür. Görüşmede Tabip odası yetkilileri;1 ay öncesine kadar yardımlara izin verildiğini ancak şimdi izin konusunda hükümet yetkililerinin topu sınırın diğer tarafına atarak, biz izin veririz ama Suriye yetkilileri sorun çıkarıyor demektedirler. Bu durum sınırın diğer tarafında savaştan etkilenen insanlara, insani yardımda bulunmamızı engellemektedir. Tıbbi malzemeye çok ihtiyaç olan bölgeye yapılmak istenen ilaç, tıbbi aletler gibi malzemelerin ulaştırılamaması, örneğin o bölgede ameliyatların narkozsuz yapılması, ilaç verilememesi, hastalıkların uzun sürmesine ve salgın hastalıkların artmasına neden olmaktadır. Özellikle çocukların ilaç ve besin maddelerine çok ihtiyaçlarının olduğunu ve bu yardımın yapılamamasının insani anlamda kendilerini etkilediklerini belirtmişlerdir. Sınırın çok yakın olması nedeniyle karşı tarafta yayılan salgın hastalıklardan Nusaybin halkının da etkilendiği anlatılmıştır. Milyonlarca insanın yokluk çektiği yere yapılmak istenen bu yardımların bile yetmediği düşünen Sivil Toplum Örgütleri ve Siyasi parti yetkilileri; giriş çıkışa izin verilmesini istediklerini, Kilis te bulunan hudut kapısının açık olduğunu ve giriş çıkışlarda sorun yaşanmadığını ifade ederek, Esad’ın askerlerinin burada olduğu gibi orada da var olduğunu, orada izin veriliyorsa Nusaybin de de izin verilebileceğini, yine, devletin karşıda ki ÖSO mensuplarının Türkiye ye geçmesine izin verdiklerini ancak bu taraftan yapılan insani yardımlara izin vermediklerini belirtmişlerdir. Ayrıca Nusaybin de savaşın başlamasıyla birlikte 470 iş yerinin kapandığını, bu 470 iş yerinin aileleriyle düşünüldüğünde binlerce insanın ekonomik olarak nefessiz kaldıklarını, oldukça büyük sorunların yaşanıyor olduğunu ifade etmişlerdir.

Nusaybin Ticaret ve Sanayi Odası yetkilileri de; 12 Eylül döneminde Şenyurt hudut kapısının kapatıldığını, Nusaybin hudut kapısının aktif olduğunu, amaçlarının öncelikle insani yardım olduğunu, Ankara da görüştükleri Beşir Atalay’ın kendilerine; sınır ötesine geçme konusunda kendilerinin hiçbir yasaklarının olmadığını ancak Nusaybin hudut kapısının Esad’ın askerlerinin elinde olduğunu ve onların izin vermediğini söylediğini belirtmişlerdir. Ayrıca TOBB tarafından Nusaybin tarafında yeni bir hudut kapısının inşa edildiğini ancak savaş nedeniyle atıl durumda olduğunu belirtmişlerdir.

Heyet Nusaybin sınır kapılarına giderek incelemelerde bulunmuştur. Heyetin Nusaybin sınır kapısında görüştüğü yetkililer, hukuken kapının açık olduğunu fakat karşı tarafın(Suriye Rejiminin) yardımların PYD nin eline geçeceğini düşündükleri için kabul etmemesi nedeniyle geçişlerin olmadığını, kapı geçişlerinin yetkililerce Türk vatandaşlarına güvenlik nedeniyle yasaklandığını, yabancı ülke vatandaşlarına serbest olduğunu belirtmişlerdir. Sınır güvenliğinin Suriye rejimi memurlarının kontrolünde olduğunu belirtmişlerdir.

Heyetin dikkatini sınırın sıfır noktasında İsveç plakalı 2 ambulans çekmiştir. Bu ambulansların 3 ay önce İsveç ten hibe olarak geldiğini, Türkiye tarafından çıkış işlemlerinin yapıldığını, ancak karşı tarafın kapalı olması nedeni ile ambulansların teslim edilemediğini, AFAD’ın yazılı talimatı ile sınırın sıfır noktasında teslim edilmesi emrinin verildiğini, ancak bunu Valiliğin yapması gerektiğini belirtip bu konu ile ilgilenilmesini ifade etmişlerdir.

Heyet, Nusaybin’in doğusunda bulunan ve mevcut kapıya 3-4 Km uzaklıkta bulunan TOBB’un söylendiği kadarı ile yaklaşık 30 milyon TL’ye yaptırdığı yeni Nusaybin sınır gümrük kapısını da gezmiştir.

Heyetin sınır hattındaki gözlemlerinde dikkat çeken bir başka husus ise sınırda hendekler kazıldığı ve buralara duvar örülmeye başlanmasıdır. Sınırın her iki yakasında yaşayan ve birbirisinin akrabası olan Kürtler arasına duvar örülmesi oldukça vahim bir gelişme olarak hayretle izlenmiştir.

ŞENYURT/Derbesiye

Mardin‘inKızıltepeilçesine bağlı bir beldedir. Suriyesınırında yer alan yaklaşık 2.000 nüfuslu küçük biryerleşim yeridir.Sınıra kapısı olmasına rağmen bu kapı devlet tarafından 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra kapatılmış ve bu durumda beldede büyük anlamda ekonomik kayıp olmuştur. Mevcut durumda askeri güvenlik bölgesi içinde sınır geçiş noktası olarak varlığını sürdürmektedir. En büyük geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Belde halkının %99 bu işle geçimini sağlar.

YAPILAN GÖRÜŞMELER VE ELDE EDİLEN BİLGİLER:

Heyet 6 Ekim 2013 günü sabah saatlerinde incelemelerine Mardin ili Kızıltepe ilçesi Şenyurt/Derbesiye beldesi Sınır geçiş noktası ile devam etmiştir. Bu kapının 12 Eylül 1980 tarihine kadar açık olduğunu anılan tarihte kapatıldığını belirtmişlerdir. Şu anda sınırın diğer tarafının PYD nin elinde olduğunu ve PYD nin sınırın diğer yanına geçişe engel olmadığını Nusaybin Naifoğlu ve Cumhuriyet mahalleleri muhtarları ile Şenyurt halkı ifade etmişlerdir. Görüştüğümüz kişiler 6 Ekim 2013 tarihi itibariyle Şenyurt sınır geçiş noktasının kontrolünün Türk askerleri ile sağlandığı için insani yardım geçişlerine 2 aya yakın bir süredir 10-15 günde bir izin verildiğini söylemişlerdir, yardımların başlamasıyla güvenlik tedbirlerinin arttığını buraya kum torbaları ile örüldüğünü söylemişlerdir. Karşı taraftan silahlı çatışma yada farklı bir ateş açılımı, bomba atma eylemi gibi olayların olmadığını, savaşın başladığından beri 1 tek merminin bile bu tarafa düşmediğini, Şenyurt’ta hiçbir güvenlik probleminin olmadığını, çıplak gözle bile bakıldığında karşı tarafta Suriye rejimi askerlerinin yada resmi memurların olmadığının görülebildiğini, heyetle birlikte sınır bölgesine gelen kişilerin 50 metre ileride bulunan sınırın diğer tarafındaki akrabalarıyla yanımızda GSM telefon görüşmesi yaptığı ve bu bölgenin PYD nin kontrolünde olduğu heyet tarafından teyit edilmiştir.

DSC00108Kaçak yollarla Türkiye tarafına geçen insanların (Bu insanların büyük bölümünü Şenyurt’ta yaşayan insanların akrabaları olduğu ve GSM telefon gibi iletişim araçlarıyla görüştükleri )yakalandıkları yerlerde askerlerin insanlık dışı muamelelerine maruz kaldıkları, işkence ve kaba muamele gördükleri, üzerlerinde bulunan para ve kıymetli eşyalarının da alındığı öğrenilmiştir. Sınırı korumakla görevli askerlerin bu yönlü insani olmayan muamelelerinin yanı sıra emniyet müdürlüğünde de benzer muamelelerle karşılaşıldığı özellikle, ismi öğrenilemeyen ancak; Şenyurt ilçe emniyet müdürlüğü yabancılar şubesinde görevli, Şanlıurfalı olduğu bilinen ve iyi Arapça konuşan polis memurunun Suriye’den gelen insanlara insanlık dışı muamele ve işkence yaptığı, para ve kıymetli eşyalarına kayıt yapmadan el koyduğu görüşülen bütün kişiler tarafından dile getirilmiştir. Türkiye-Suriye sınır hattı Hanyeli mıntıkası hudut taburuna bağlı askerlerin 3 yada 4 Ekim 2013 tarihinde Suriye’den kaçak yollarla gelen, Muhammed Şükrü Velid, Muhammed Veysi İbrahim Kadir, Ali Bozan Halil, Muhammed Şerif Hüsso (anılan polis memuru tarafından kolu kırıldığı iddia edildi) Muhammed Ramazan Bozzo ve Muhammed Halil Muso ya işkence ve kaba muamele yaparak 500 lira ve diğer kıymetli eşyalarının alındığı iddiaları heyete söylenmiştir. Sınırın çok yakın olması ve insanların çıplak gözle birbirlerini rahatlıkla gördükleri için yukarıda isimleri yazılı kişilerin sınırın diğer tarafına gönderildiklerinde Türkiye tarafında kalan akrabaları tarafından çeşitli yerlerinden yaralı oldukları ve bir kişinin kolunun kırık olduğu görülmüş olduğu öğrenilmiştir.

Şenyurt/Derbesiye sınırında askeri yetkililerle de görüşen heyet’e bilgi veren yetkili de; Şu ana kadar güvenlik probleminin olmadığını, insani yardım noktasında geçişlere izin verildiği ölçüde yardımcı olunduğunu, ancak bu geçişlerin artık düzene konulduğunu ve her hafta Çarşamba günleri biriken malzemeye göre yardım yapılabileceğini aktardı. Günde aşağı yukarı 100 civarında insanın kaçak yollarla Şenyurt’a geldiğini şu anda bile 100 civarında insanın Şenyurt jandarma karakolunda olduğunu, bu durumun çeşitli sıkıntılara neden olduğunu ifade ederek örneğin; buraya kaçak yollarla gelen insanların yakalandıktan sonra resmi prosedürlerin 24 saat sürdüğünü, bu süre içerisinde herhangi bir iaşe bedelinin olmadığından ve herhangi bir şey verilmediğinden dolayı sıkıntı yaşadıklarını, askerlerin yiyeceklerini paylaştıklarını, bu durumun sıkıntılara yol açtığını belirtmiştir. Ayda ortalama dört bin kişinin bu durumda olduğunu belirten yetkili; bu kişilerden kampa gitmek isteyenlerin kamplara yollandığını, geri dönmek isteyenlerin de geri yollandığını belirtmiştir.

Sınır geçiş noktasının hemen yanında ve Suriye tarafında bulunan oldukça büyük Silolar heyetin dikkatini çekmiştir. Aynı Silolar Nusaybin ve Ceylanpınar’da da görülmüştür. Heyetin yanında bulunan Şenyurt Kasabasının mahalle muhtarları bu Siloların ağzına kadr buğday ile dolu olduğunu, buraların denetiminin PYD’nin elinde olduğunu, ancak bu buğdayları un yapacak fabrika va değirmen olmadığını, Türkiye’den karşı tafra hiç olmazsa değirmen gönderilmesi gerektiğini belirtmişlerdir. Heyetin daha sonra yaptığı araştırmada bu Silolarda yaklaşık 3 milyon ton buğday bulunduğu tespit edilmiştir.

Heyetimiz sınır geçiş noktasının kapatılmış olduğunu, ayrıca çok sayıda kum torbası ile tahkimat yapıldığını tespit ettik.

CEYLANPINAR/Serekaniye

Urfa iline ilçesine bağlı bir ilçedir. İlçeninKürtçeismiSerêkânî, Süryanice ismi ise Ras Ayno’dur.Suriyesınırında yer alan yaklaşık 76.084 nüfuslu bir ilçedir. İlçede Türkiye’nin en büyük devlet üretme çiftliği olanTİGEMmevcuttur. Ceylanpınar’da sınır geçiş noktası bulunmaktadır.

GÖRÜŞÜLEN KURUMLAR:

Ceylanpınar belediye başkanı İsmail Aslan

Ceylanpınar’da son dönemde 40 STÖ’nün bir araya gelerek oluşturduğu Ceylanpınar STK platformusözcüsü; Eczacı odası, Eğitim Bir Sen, Memur-Sen, Sanayi ve İş Adamları Derneği, Diyanet Sen, ve Tarım- iş temsilcileri.

Heyet, 6 Ekim 2013 günü Şenyurt/Derbesiye’den sonra inceleme yapmak için Urfa ili Ceylanpınar ilçesine geçmiştir. Ceylanpınar belediye başkanı İsmail Aslan ile yapılan görüşmede Aslan;

10 gündür çatışma yok, kapının diğer tarafında PYD hakim, Türkiye tarafında asker yok.8 Kasım 2012 tarihinde Suriye tarafında çatışmalar başladı ve Rejim güçlerinin uçak saldırısıyla birlikte 11 Kasım 2012’den itibaren yaralı kişiler Ceylanpınar’a tedavi edilmeye getirildiler. Yaralı sayısının çok fazla olması nedeniyle hastane Ceylanpınar halkına hizmet veremez hale geldi. Sınır El Nusra’nın kontrolündeyken sivil ağır hastalar, tedavi amaçlı sınırdan geçirilirken, YPG’nin kontrolüne geçirildikten sonra buna da izin verilmedi. Rojava tarafından Sivil Kürtler ve YPG’lilerin yaralılarının da tedavi edilmesi istendiğinde, karşıt grupların aynı hastanede tedavi edilemeyeceği gerekçesiyle bu talep reddedildi. En son, iki El Nusra üyesi Ceylanpınar Devlet Hastanesi’ne getirildi. Halkın tepki göstermesi üzerine bu yaralılar geri gönderildi. Sınır kapısı, YPG’nin kontrolüne geçtikten sonra tamamen kapatıldı. Bildiğimiz kadarıyla El Nusra’nın yaralıları artık Akçakale üzerinden Türkiye tarafına geçirilmekte. Şu anda İstanbul’dan gelen 3-4 kamyon gıda malzemesi sınır kapısı kapalı olduğu için çürümeye yüz tutmuş durumdadır. Bu yardımları karşıya gönderemiyoruz.

Sınır Kapısı karakolunda da şu anda Türkiye askeri yoktur, sadece zırhlı araçlar devriye gezmekte. Azadi Parkı’nın tam karşısına düşen evler, El Nusra Cephesi’nin karargahı olmuştu. Ancak burası da şu anda YPG’nin eline geçmiş durumdadır. Diğer yandan, çatışmalardan dolayı Ceylanpınar halkı da çok tedirgin durumda. Belediye Başkan Yardımcımız Muzaffer Acet’in evine patlamamış 3 roket mermisi düştü. Evin içerisinde dahi insanlar hedef olmaktadır. Bizler evlerden çıkılmaması yönünde anonslar yapıyoruz ama evlerden dışarı çıkmamanın da bir çözüm olmadığını görüyoruz. Ceylanpınar’da güvenli bir bölge kalmamış durumda. İnsanlar canlı bomba endişesi de taşıyorlar. Söz konusu silahların YPG’de olmadığı, El Nusra Cephesi tarafından kullanıldığı tarafımızca da bilinmekte.

Sınırın diğer tarafında hem Kürt hem de Arap yurttaşlarımızın akrabaları yaşamakta ve yurttaşlarımız akrabalarının hayatlarından da endişe etmektedir. Yaralanan ya da hastalanan akrabalarının tedavi edilme talepleri de sınır kapısı kapalı olduğu için reddedilmekte, bu yüzden birçok kez, yaralı ya da hasta kişiler kaçak yollarla sınırı geçmeye çalışmaktadır.

PYD, Türkiye ile sıkıntı yaşamak istemez. Bu nedenle Türkiye tarafına atış yapmasını olası bulmuyoruz. Bizce bu atışlar, Türkiye’yi savaşa çekmek isteyen Cihatçı güçler tarafından yapılmaktadır.

Cihatçı grupların, Ceylanpınar’dan Serêkaniyê’ye ilk geçişlerinde tren vagonlarıyla 200-300 metrelik perdeleme yapılarak silah sevkiyatı ve silahlı militan geçişi yapılıyordu. Hatta bu geçişleri gören bir kadın eşine haber vermiş; emniyeti arayan eşi de “bir şey olmaz, haberimiz var.” cevabı almıştır. Ben bu durumu Kaymakam Bey’e sorduğumda “kampta huzursuzluk yaratanları sınır dışı ediyoruz” dedi. Ama biz bu gerekçenin doğru olmadığını düşünüyoruz.

Rejim kuvvetleri, uçaklarla saldırınca 18.000 civarında insan sınıra yığıldı. Araya girmemiz sonucu tel örgüler açıldı. 8.000 – 10.000 civarında insan Ceylanpınar’a geçiş yaptı. Bir kısmı Kızıltepe’ye, bir kısmı Viranşehir’e gitti bir kısmı da Ceylanpınar’da kaldı. Ceylanpınar belediyesi 300 civarında insana taziye evleri, uygun olan evler gib yerleri açtı. Devlet bu insanları kamplara yerleştirdikten sonra kamplarda Araplarla Kürtler arasında kısmi uyum sorunları yaşandı.

16 Temmuzdan beri kapı PYD nin elinde, karşıdan yaralı kabul edilmiyor (kapı PYD nin eline geçmeden önce yaralılar alınıyordu). Bildiğimiz kadarıyla en son Derbesiye den 3 yaralının geçtiğidir.Ancak halk arasında El Nusracıların Aslantepe karakoluna trenle getirildiği iddiaları var. 15-16 Temmuz’da meydana gelen çatışmada 2’si sivil, 3’ü YPG’li olmak üzere 5 yaralının geçişi için Kaymakamlığa başvuruda bulunduk ancak kaymakam, “Vali’ye sorayım.” dedi. Yaralılar uzun bir süre bekledikten sonra geçişlerine izin verilmediği için Qamişlo’ya gönderilmek zorunda kaldı. Belediye Başkanı olarak, Kaymakam Bey’e yaralıların geçişine neden izin verilmediğini sorduğumda, Kaymakam, “Kendi aralarında Türkçe konuşuyorlardı, onlar Suriye Kürdü değillerdi” şeklinde ilginç bir cevap aldım. Mevlana ilk öğretim okulu çatışmalar nedeniyle tehlikeli denilerek eğitime kapatıldı ancak yine yakınlarda olan okullar da eğitime devam ediliyor, bunun göstermelik olduğunu düşünüyoruz.

Hem Ceylanpınar halkının hem de diğer taraftan evlerini terk edip gelenlerin sosyal ve sağlık sorunları gün geçtikçe artmaya başladı.

Devlet El Nusra’yı terörist olarak ilan etse de yerel yetkililer müsamaha gösteriyor, Belediyemiz çatışmalardan kaynaklı problemlere yönelik çalışmalardan uzak tutuldu, halen Askeri Bölgeye, Çadır Kente, TİGEM’e giremiyoruz, Mülteci Kampı’na dahi alınmıyoruz dolayısıyla da iddialara yanıt veremiyoruz. Bir kere Vali beyle sadece ben Çadır Kent’e gittim”.

Belediye Basın bürosu görevlisi de;

Devlet yetkilileri halka hiçbir şey söylemiyor, sadece kendileri arasında iletişim var”.

Ceylanpınar da bir araya gelen 40 STÖ’nün 6 temsilcileri ise;

Yaşanan savaş nedeniyle Ceylanpınar da bulunan STÖ ler arasında bir kopukluk vardı, 40 örgüt bir araya gelerek STK platformu oluşturduk. Sınırın çok yakın olması nedeniyle karşı tarafta yaşanan her şeyin bize de yansıyor, bu anlamda acılarda insanları bir araya getirebilecek, ayrılıkları, pürüzleri asgariye indirecek bir yapıya ihtiyacımız vardı, STK ları bir araya getirirsek belki Ceylanpınar’a vicdan olabilir, sesi olabilir, sorunları birlikte daha iyi ifade edebiliriz anlamında bir araya geldik, henüz daha resmi yapıya dönüştüremedik çünkü süreç çok hızlı işliyor. Savaşla birlikte STK fikri doğru, genelde biliyorsunuz, ayda 1 bir araya geliyoruz bazen hafta bir oluyor, burada bombalar yağınca, 4 kişi öldü burada onlarca yaralı oldu yâda farklı şeyler olunca. Ceylanpınar’ın birde yapı itibarıyla sorunları var, Ceylanpınar da yapı sorunu gibi çok temel sorun da var, birkaç böyle temel sorunla ilgilenmeye çalıştık ama şu an önceliğimiz savaşa, psikolojimiz bozuk, geçen Diyarbakır’a gittim uçaklar geçerken ben şimdi bomba yağdıracaklar diye beynimden geçti, bizim çocuklarda kenara çekildi, bombaları, etrafa yayılan şarapnel parçalarını gördüğümüz için böyle bir psikoloji mevcut, Esat döneminde yağmur gibi atılan bombalar vardı o bombalar çok büyük psikolojik depresyon etkisi yarattı, halende sürüyor, bomba sesleri, çatışma sesleri sürekli oluyor hayatımızın bir parçası oldu, kanıksamaya başladık neredeyse ama öbür taraftan da psikolojimizin bozuk olduğunu hatta tedavi olmamız gerektiğini düşünüyoruz, savaş boyutuyla sorarsanız biz yetkililere de söylüyoruz, Ceylanpınar halkı bu durumdan çok muzdarip, geçen sene şöyle bir şey yaşadık, burada belediye hizmeti olmadığı için sivrisinekler falan vardı, başkana söyledik, başkan dedi, izin vermiyorlar orayı ilaçlamaya yada oradaki bir takım hizmetleri yürütmek için, orada oluşabilecek bir takım olumsuzlulardan, fiziki olaylardan da biz etkileniyoruz, sadece savaştan değil, işte salgın hastalıktır, böcektir, sivrisinektik yani o anlamda da çevresel etkileri de bizi etkiliyor, en büyük korkumuzda kimyasal silahtı inşallah o kimyasal silah meselesi bir şekilde bir noktaya bağlandı. Huzur yok, insanların psikolojisi bozuk, savaşın tarafı olmasını istemiyoruz ne Türkiye nin nede başka bir ülkenin, bu ülke kendi problemlerini kendisi çözmeye çalışsın eğer varsa bir şey sorunların çözümüne yardımcı olsunlar taraf ülkeler, biz insan olarak böyle düşünüyoruz. Burası resmi anlamda sınır kapısı değil ama insani yardım anlamında yardım yapılabilir.

Heyet: Daha önce buradan insani yardım yapılmasına izin verildiği iddiaları var

Hayır daha önce öyle bir şey yok, buradan gıda, patates gönderdik biz ama bunlar kendi aralarında anlaşamayınca kesildi. Sene başında doğru farklı gruplar vardı böyle bir şey oldu.

Heyet: Karşı tarafın pozisyon değişimine göre mi burada hareket ediliyor, mesela biz burada rejime bağlı askerler görmedik, onlar tamamen buradan çekildi anladığımız kadarıyla

Yok, şu an Ceylanpınar’da yok, beş gün, ilk beş günden sonra kalmadı.

Heyet: Peki çatışma var mı hala karşıda

Çatışma şöyle sürüyor, buradan sesler geliyor ama tam bölge olarak bilmiyoruz, tahminen şurada Tılhelefin ilerisinde diyebiliyoruz, bizde uzağız bizim öyle özel imkânlarımız yok, eğer izin alırsanız görürsünüz, sınır boyunda yol açık ama size izin verirler mi bilmiyoruz, ama bizim gözlemlediğimiz kadarıyla insanlar oradan buraya geliyorlar, yaklaşık beş bin altı yüz kişi Ceylanpınar ilçesinde çadır kentlere girmek istemeyen insanlar var, sorduğumuzda bunlar işte, çadır kentte daha çok Arap kökenli insanlar var, bu onların ifadesi yoksa bizim bir tespitimiz değil, diyorlar ki, onlar Arap kökenli biz gittiğimizde baskı kuruyorlar yani siviller yani hükümetle alakası yok ya da devletin yönetimiyle alakası yok, oradaki kişiler kendi aralarında anlaşamadıkları için mevcut çadır kente gitmiyorlar

Heyet: O zaman şöyle bir ihtiyaç doğuyor, farklı kesimlere ayrı ayrı çadır kent, Kürtlere veya farklı inanç gruplarına ayrı ayrı yerleşimlerinin sağlanması

Evet o sorunu gerçekten önemli ölçüde hafifletecektir, ben kesin çözecektir demiyorum ama, biz daha önce Urfa’ya gittiğimizde bakan beye de ifade ettik, biz bunu göz önüne alacağız dediler, yaklaşık 3-4 ay önce, bu amaçla bizim Kepez civarında bir çadır kuruldu, amaç oydu ama daha sonra bu bir takım siyasi atraksiyonlarla Viranşehir çadır kentine dönüştürüldü ve amacından saptırıldı

Heyet: Şu anda bir tane boş değil mi

O Kepez’e varmadan bir tane çadır kent var biz onu daha çok bu bölgede ki Ceylanpınar yöresinde ki insanları, çünkü burada ki inanların Kürt, Arap ta olsa bir problemleri yok ama mesela İdlip tarafından gelen işte, Halep tarafından gelenlerle bunların artık kültürel dokularımı uyuşmuyor yani birbirleriyle uyum sağlayamıyorlar ama buradan, bu bölgeden göç etmiş insanları bir araya getirebilseler, bakan beyde buna sıcak baktı, çalışma ve sosyal güvenlik bakanı ve bu anlamda sözde verdi, çadır kent te kuruldu ama amacına uygun bir hale dönüştürülmedi, bu şu an büyük bir paradoks, buda çözülebilirse en azından burada gerçekten mağdur durumda olan insanların sıkıntıları bir nebze azalacak. Burada ki başıboş gezen insanlar tehlike yaratıyor hem güvenlik alanında hemde sosyal anlamda bayağı büyük tehlike arz ediyor, bu talep dile getirilebilirse farklı etnik gruplar yada inanç grupları da olabilir onlara farklı çadır kentler oluşturulursa iyi olur çünkü Türkiye de yaklaşık 10- 12 çadır kent var, bu anlamda biraz ihtiyaca cevap verebilir.

İkinci çadır kentin kurulmasını biz kaymakam beyle de görüştük, ikinci çadır kentin kurulması ve şehir içinde ki Suriye vatandaşlarının yerleştirilmesini istedik, olmadı dedi ki yarın öbür gün bu şehir içinde başıboş gezen Suriyeliler büyük bir sorun olur

Heyet: Bu çadır kent ne zaman kuruldu

İkinci çadır kent Nisan ayında kuruluş aşamasına geçildi açılışı iki ay oldu

Heyet: Olası bir göç dalgasına karşı kurulmuş olabilir mi

Biz istiyorduk ki bunlar da oraya yerleşsin bunlar oraya yerleşince ne olurdu, Kürt Arap ayırımı yapılabilirdi

Heyet: Ayırımdan çok kim kiminle kalmak istiyorsa şeklinde olabilirdi, birde aldığımız duyumlarda, gerek Türkiye’den gerekse dünyanın bir çok bölgesinden Suriye ye rejime karşı savaşmak için giden insanlar var ve bu noktada da Türkiye nin bunlara yardım ettiğine dair iddialar var, mesela burada TİGEM arazisi üzerinden çeşitli spekülasyonlar yapılıyor, bununla ilgili bir şey duydunuz mu

Farklı milletlerden insanlarla karşılaştık ama bu adamlar gidip savaşıyor mu savaşmıyor mu bilmiyoruz, Çerkez’i var, Almanlara benzeyeni vardı, Pakistanlılara benzeyeni vardı, gördük ilk zamanlar ama biz bu konuda çok direttik hem emniyete hem kaymakamlığa hem bakanlığa; bu insanların merkezde dolaşmaması için, ilk başlarda silahla dolaşıyorlardı sonra bu çekincelerimizi dikkate aldılar şu an merkezde yok, savaşın başladığı zamanlar. Onlar özgür Suriye ordusu diyorlardı, onlarda çok karışıktı, Çerkez’i vardı, çatışmada ölenlerin kimlikleri basına yansıdı zaten. Şu anda yok yada biz görmüyoruz, iddialar var ama merkeze gelmiyorlar, bizde sizin gibi duyuyoruz sadece. Çadır kentlerin denetimi konusunda, biz STK olduktan sonra bu iddiaları bize de söylüyorlar, çadır kentlerin giriş çıkışlarının da denetim altına alınması gerekiyor ayrıca buraya savaş için gelen erkeklerin olduğunu duyuyoruz. Birkaç gün önce bir olayla karşılaştım, eşini doğuma getirene biri eşim doğum yapsın ben cepheye gideceğim demiş, ne derece doğru bilmiyoruz tabi. Basın yada her hangi biri oralara gidemediği için bilmiyoruz.

Dikkatimizi çeken bir hususta burada başıboş insan çok, biz onlardan şikayetçiyiz artık ama onlarda mağdur, bu insanlar böyle başıboş bırakılarak onlara iyilik yapılmıyor, onların rahat yaşayabilecekleri kamp ortamları oluşturulursa ancak onlara yardımcı olunur. Kapımız sadaka için çalınıyor, o gidiyor başkası geliyor, sokakta karşınıza el açan insanlar çıkıyor, hırsızlık olayları yaygınlaştı, ikinci evlilikler artı, başıboş kadınlar çok, kimisi dul kalmış, kimisi kocası orada kalmış, ahlak sorunları baş gösteriyor, eşlerimiz huzursuz, kadınlar artık bir Suriyeli kadın görünce laf atmaya başladılar sizin yüzünüzden aile huzurumuz bozuldu, evlerimizi yıkılıyor diye. İlk zamanlar burada yardım seferberliği vardı herkes ellerindekini paylaşıyordu, evlerini açtı. Biz STÖ ler olarak yetkililere söylemiştik bunu, şimdi ellerinde bir miktar para var, bunları tüketecekler ve bir süre sonra başka yollara baş vuracaklar buda sosyal dokuyu anlattığım şekilde etkileyecek, yine bazıları kaçak işçi olarak çalışıyorlar bu sefer halk onların yüzünden iş bulamıyoruz diyor, ucuz çalıştıkları için. Dolayısıyla huzurumuz yok.

Şahit olduğum bir şeyi anlatayım, iki aile değişik mahallelerden, üstü açık etrafı branda ile çevrili bir yerde yaşıyorlar, yaşam denilirse tabi, insan haklarından olduğunuz için, tabi buna önce devlet el atmalı bunları çadır kente yerleştirirse belki sorunlar azalır. Bunlara siyasi mültecilik hakkı tanınmıyor bunlar misafir, tanımayınca kamplar mülteci kampı değil savaş kampı oluyor.

Bu insanlar buraya geleli on buçuk ay oldu, bu insanlar bu süre içinde karşıya defalarca gidip geldiler, gidiyorlar bombalar patladığında tekrar geri geliyorlar, bu anlamda insani yardım koridoru açılırsa sokakta gezen insanlar gidecek oraya, orada onların kendi yerlerinde beslenmelerine yetecek kadar yardım olursa bu insanlar gelmez, biz burada anons yaptık gitmek isteyenler adlarını yazdırsın dedik, bir gün sonra gideceklerdi savaş şiddetlenip silahlar patlayınca gidenlerde geri geldi. Bu anlamda bu çok önemlidir insani yardım koridoru açılırsa onlarda gidecekler çünkü onlarda aşağılanıyor. Burada en çok üstünde durmamız gereken insani yardım koridorudur.

Burası önceden gümrük kapısıydı ama zamanla kapatıldı biz bunun için girişimde bulunuyorduk, gündem değişti. Ceylanpınar Suriye olaylarında hiçbir yere benzemiyor, Akçakale ye gidin bütün olarak Araplar yaşıyor, oradan ötesi Kürt, burada Arap Kürt karma yaşıyor bu nedenle bu savaş bizim üzerimizde büyük etki yaratıyor, en büyük korkumuz kendi iç çatışmamıza dönmesidir. Yani burada Araplar Arapları, Kürtler Kürtleri desteklemeye kalksa çok kötü olur, STK ların bir araya gelişlerinde ki en büyük neden bu çelişkinin derinleşmesini önlemek.

Çadır kentte yaşayanların çoğunun Ceylanpınar’da akrabaları var, gidip akrabalarını evlerine götürmek için çadır kentten kefaletle alıyorlar ve evlerine götürmüyorlar ya bir kiraya ya derme çatma bir şeylerle yaşatmaya mahkum ediyorlar ve başıboş dolaşıyorlar, bunun önünü almak için devletin misafir statüsünü kaldırması gerekiyor. Ahlaki değerler sıfırlanıyor. Gençlerimiz, cahillerimiz çok yanlış şeyler yaşanabiliyor. Hastanelerde sıkıntı yaşanıyor, kuyruklar uzadı, zaten hastane personel sıkıntısı var insanlar rahatsız oluyor, burada ki insanların çoğu tedavi için başka yerlere gidiyorlar. Ceylanpınar’ın nüfusu köylerle birlikte 70 bin civarında, 30 bin civarında mülteci gelince 100 bin oldu. Ahlaki ve sosyal nefrette başladı dolayısıyla halk tepkili. Burada devletin önlem alması gerekiyor acilen bir sahra hastanesi kurulması gerekiyordu öncelikle, birde zaman zaman olan çatışmalarda yaralı akışı vardı, günde 50-60 yaralı 2-3 ölüm geldiği oluyordu, insanların psikolojisi çöktü tabi. Yoksa insanlık gereği tabii ki insanlar tedavi olacak.

Heyet, STK’larla görüşmeden önce sınır geçiş noktasını yerinde görmüştür. Sınır geçiş noktası sınır güvenliğini sağlayan askeri birlik binasının içinde bulunmaktadır. Bir yetkili ile görüştüğümüzde, şu an itibari ile karşı tarafta çatışmaların bittiğini, çatışmaların 5-6 Km uzakta ara sıra devam ettiğini, sınır geçiş noktasının Suriye tarafının kontrolünün PYD’nin eline geçtiğini ve şu anda PYD’lilerin olduğunu ifade etmiştir. Heyetimiz orada iken, iş makinelerinin sınır geçiş noktasına bariyer yaptığını gözlemledik. Ayrıca geçiş noktası da tamamen kapatılmış idi.

AKÇAKALE

Akçakale,Şanlıurfa ilininbirilçesidir. Köyleriyle birlikte 87.793 nüfuslu bir ilçedir. Suriyesınırına sıfır noktadadır. İlçe nüfusunun yaklaşık yüzde doksanı Arap’tır. Geri kalanı ise Kürt’tür. İlçe halkı daha çok tarımla uğraşmaktadır.Pamukvebuğdayen çok yetiştirilen ürünler arasındadır.

AKÇAKALE GÜMRÜK KAPISI

Heyet 6 Ekim 2013 tarihinde Akçakale Gümrük kapısına geçti. Saat 17.00 civarında ulaşılan gümrük kapısı önünde Suriyeli olduğu düşünülen kalabalık bir grup vardı, karşıya geçmek istediklerini ancak Pazar günü olması nedeniyle geçemediklerini öğrendik. Bu insanların bekleyişleri sürerken, bir kişinin kapıdaki telleri aşarak diğer tarafa atladığının ve o saatte orada bulunan bir görevlinin elini sıkarak karşıya geçtiğini gördük, FİDH Genel Başkan Yardımcısı Yusuf Alataş’ın o görevliye neden böyle yaptığını sorması üzerine, adını vermeyen genç görevli şık olmayan el kol hareketleriyle uzaklaştı. Dikkati çeken bir başka husus ise yaklaşık 1 Km’lik kamyon kuyruğunun sınır kapısında beklediği idi. Bu kamyonlarda insani yardım malzemelerinin yanı sıra ticaret için malzemeler vardı. Örneğin, çimento gibi.

Heyet, Akçakale belediye başkanı Abdulhakim Ayhan’ı da ziyaret etti.

Başkan;

Akçakale’nin nüfusu 27.500 civarındadır, 25 000 kişi kampta 10.000 kişide evlerde olmak üzere 35.000 civarında insan bulunmaktadır, köylerde kalanların sayısı hakkında fikrimiz yok, yerli halkın % 90-95 i Arap tır. Burada siyasi bir sorun yoktur ama insani ve sosyal sorunlar vardır.

Heyetin yaptığı tespitte, sınır gümrük kapısından yabancı ülke vatandaşlarının giriş çıkış yapabildiği, kapının insani yardım geçişleri ile ticarete açık olduğu, Özgür Suriye Ordusu elemanlarının rahatlıkla giriş çıkış yaptıkları, Suriyeli sığınmacıların sayısının ilçe nüfusunu aştığını, kamplar dışında kalan kişilerin çeşitli sosyal sorunlara yol açtığı görülmüştür.

KİLİS ÖNCÜPINAR GÜMRÜK KAPISI

Kilis merkez ilçesine bağlı Öncüpınar mahallesinde yer almaktadır.

KAPI YETKİLİLERİ İLE GÖRÜŞME

Heyet, sınır kapısına gitmiş ve orada bulunan görevlilerle görüşmüştür.

Heyet: Bu kapı açık ama karşı taraf kapalı değil mi

Evet bu kapı hiç kapanmadı, sınır kapısının diğer tarafı Özgür Suriye Ordusunun elinde, ancak, birkaç haftadır diğer taraf kapalıdır. Özgür Suriye Ordusu ile El Kaide arasında Kazaz şehrinde silahlı çatışma yaşandı ve şu anda Kazaz kenti El Kaide’nin eline geçti. Bu nedenle kapı kapalı.

Heyet: Bizim vatandaşlarımızın geçişi serbest mi

Yok savaş başladığından beri bakanlar kurulu kararıyla kapatıldı. Biz açığız ama bizim açık olmamız bir şey ifade etmiyor.”

Heyet: Karşıdan gelen olursa alıyorsunuz değil mi

Tabi ki pasaportu varsa, resmi olarak ne varsa bizde uygulamada sıkıntı yok. Buradan gitmek istediği zamanda uyarıyoruz gelmek isterse geri almayız diye.”

Heyet: Şimdi tam olarak o tarafta Özgür Suriye Ordusunun mensupları mı var El Kaide militanları mı var?

Valla ikisi de var, gümrük Özgür Suriye Ordusunun elinde, Azaz’ın merkezi el Kaidenin elinde. Azaz 5 kilometre kapıya. Çatışma olduğu için bazen yaralılar geliyor, buradan insani yardım gidiyor ama Kızılay’ın denetiminde gönderiliyor İHH falan dağıtıyor, karşı gümrükte 15 bin kişilik Özgür Suriye Ordusunun denetiminde bir kamp var sadece oraya gidiyor yardımlar diğer yerlere gitmiyor, Özgür Suriye Ordusu yardımları orantılı dağıtmadığından dolayı El Kaide karşı çıkıyormuş o işe.”

Heyetimiz, orada bulunan yetkililere bu kapıdan Afrin’e insani yardım yapılıp yapılmadığını sorması üzerine, yetkililer bunun mümkün olmadığını, Afrin’in etrafının çevrili olduğunu, ancak Türkiye sınırının Afrin’e yakın olan başka yerlerinden yardım koridoru açılabileceğini, buna ise mülki amirlerin karar verebileceğini ifade etmişlerdir.

KOORDİNATÖR VALİ İLE YAPILAN GÖRÜŞME

Heyet 7 Ekim 2013 Tarihinde Gaziantep Koordinatörü Vali Veysel Dalmaz ile görüştü. Heyetimizin görüşmede aldığı notlardan,

Vali Dalmaz;

Açık olan sıkıntı olmayan kapılarda ticaret yapılmaktadır, mesela Akçakale’de var şu anda Öncüpınar kapımız kapalı,AkçakaleKapısından küçük ticaret yapılıyor, Öncüpınar kapalı olunca orası biraz yoğun olmaya başladı,yardımları da Kızılay’ın öncülüğünde o tarafa intikal ettiriyoruz. Şimdi Suriye’de acayip bir trajedi yaşıyoruz ve Türkiye de bunun en fazla sıkıntısını çeken ülkelerden, bu sıkıntıların artacağından korkuyorum çünkü El kaide terörü gittikçe yayılıyor, şimdi muhalefetin içerisinden sanki muhalefeti yok eden bir mekanizma var, Esed’e karşı güya savaşıyor gibi oluyordu bu Nusra ve diğer bir isimle çıkan bir örgüt, şimdi artık maalesef hem rejimden güç alarak hemde başka mihraklardan güç alan bir kuvvetle. Suriye’de kimin eli kimin cebinde belli değil ve Türkiye kimin yanında olacak kimin yanında olmayacak buda belli değil ve Suriye süreci, Suriye’nin de artık baş edemeyeceği artık dünyanın süper güçlerinin arenası haline geldi. En fazla sınır olan ülke olarak ta en fazla bizi etkileyecek, bizim sınırın her noktasında akrabalarımız var.

Heyet: Nusaybin sınır kapısında bekletilen ambulanslardan söz etti

Ambulanslarla ilgili bize başvuru yapsınlar, nerden geldi bize bilgisini versinler, bize yazsınlar, arasınlar onunla ilgilenelim, başka kapıdan kim alacak bize bildirsinler.

Heyet: Her gün 100 civarında insanın karşı taraftan Şenyurt’a geçmek isterken yakalandığını ve yaşadıkları kaba muamele ve işkence iddiaları ile anılan yerdeki askeri yetkililerin bütçe olmayışı nedeniyle yaşadıkları sıkıntılar anlatıldı.

Açıkçası bizde duyuyoruz, sınırdan sorunsuzca geçenler var birde adamı alıp evire çevire dövenler var, maalesef bu sıkıntıları yaşıyoruz. Silahlı kuvvetlerin sınır birliklerinin bu anlamda ciddi uyarılması lazım katılıyorum. Bu konuda müspet şeyler varsa, şahitli gitsinler dava açsınlar. Bu durumların bize bildirilmesi lazım biz şimdi Başbakanlık olarak, kamplar, kamplar ve insanlar arasında insani yardımlarla uğraşıyoruz, kaçak geçişlerin normları var, bunlarla ilgili kabul ve geri gönderme merkezleri var normalde buralara yönlendirilmeleri lazım, onlarında kendilerine göre bütçesinin olması lazım, bunlar devrede olmayınca jandarma kendine göre, boşluk var açıkçası, bunları dile getiririz.

Heyet: Kefaletle kamplardan alınan insanların durumunu sordu

Burada top yekun çalışma gerekiyor, şimdi belki buraya gelenlerin onda birinin yaşayacak yeri kalmamıştır buraya geldi ama onda dokuzu başka bahanelerle, işte evim olsun, ticaret yaparım gibi, biz maalesef bu onda birin ihtiyacını da bu yüzden karşılayamıyoruz, sıkıntıların sosyal dokuya zararının olabileceğini hepimiz biliyoruz, kültür uyuşmazlığı olabiliyor. Ama kefaletle insanların kamplardan çıkarıldığını ben bilmiyorum

Heyet: Farklı etnik, dinsel grupların bir arada kamplarda kalmak istemedikleri duyumları anlatıldı

Açıkçası şurası Kürt kampı, şurası Türk kampı şurası Arap olsun istemiyoruz ama maalesef kültür dokusu uyuşmazlığı yaşanıyor

Heyet: Efrin’e Öncüpınardan yolun kapalı olduğunu öğrendik, Efrin’e Türkiye üzerinden bir insani yardım koridorunun açılması konusundaki talepler dile getirildi

Bizim bir kapımız vardı orada, şimdi kolay değil karşıdaki yapıyı da düşünmek lazım orada terörize gruplar çok etkin, biz orada halkla iç içe bir yapı istiyoruz orada ki engel odur. Verdiğimiz yardımın bize örgütün eline geçmeyeceğini bize sunsunlar ben akşamdan sabaha orayı açarım, açıkçası Türkiye aleyhine çalışan bir örgütün eline ben yardım vermek istemem. Gerek Suriye den gerekse bu kesimlerden en büyük sıkıntımız bu yardımların ihtiyaç sahiplerinin eline geçme mekanizmasının olmayışı, ama eğer bu konuda bizi ikna ederlerse, sağlam zeminde hareket edilirse bizde uyarız. Açıkçası biz yardımı kime gönderiyorsak orada onun eli güçleniyor çünkü yardımı alan kimse o güçlü oluyor, silahlı güçler yardımı alıpta oradaki insanlara iletmeyecekse biz bunu kabul edemeyiz.

Heyet:Nusaybin kapısından ticaret yapılması ile ilgili konu dile getirildi.

Karşı taraf rejimin elinden giderse ticarete açılır hiçbir sıkıntı olmaz, petrol değerlendirilecek, başka şeyler değerlendirilecek benimde istediğim şey ve Türkiye ile ilişkiler iyileşecek. Benim PYD ile de görüşmelerim oldu ama bu noktada PYD çift taraflı oynuyor açıkçası bir taraftan Türkiye ile ilişkileri geliştirmek istiyorlar ama öte taraftan rejimden beslendiler, ellerine silah aldılar, ikiyüzlü davrandılar. Samimi olduklarının gösterilmesi lazım devlet de öyle bakıyor.

Heyet: Suriye’den kaç kişinin geldiği soruldu

10 ilde bulunan 22 kampta 200 bin civarında resmi olarak kalan var kamplarda, tahmini 600 bin kişi var, hatta bu 800 bin bile olabilir. Kışın bu sayı daha da artabilir. Yüz binlerce insanın şehirlerimizde kalması karşısında sayım yapmaya başladık. Halen Gaziantep, Kilis ve Şanlıurfa ilerinde sayımlar bitti, diğer ilerde ise henüz bitmedi.

Heyet: Türkiye’den El Kaide’ye katılıp savaşmak için Suriye’ye götürülen genç insanların durumu aktarıldı

Türkiye de belli yerlerde dernekler var El Kaide kaynaklı dernekler var bunlar Türkiye den cihatcı veya beyin yıkamayla adam devşiriyorlar, 8-10 genç biliyorum, aileleri geldiler bize şikayet ettiler, birkaç tanesini biz kurtardık ama 3-4 tanesi şanslı değildi, ailelere bu konuda dava açmaya yönlendirmek lazım, maalesef bu tür dernekler var Türkiye de, sağından solundan her türlü radikal dernek var ve oradaki yetkililerin, valilerin bu tür dernekler hakkında amacı dışındaki faaliyetleri hakkında işlem yapmaları lazım, bunu insan hakları olarak sizde dile getirin

Heyetimiz, Türkiye’den Suriye’ye cihat için götürülen veya giden gençler konusunda şubelerimize de başvurular olduğunu, Adıyaman, Gaziantep ve Şanlıurfa’da bu konu ile ilgilendiğimizi, arcak güvenlik ve istihbarat birimlerinin yeteri kadar ilgilenmediğini, konunun Cumhuriyet başsavcılıklarına intikal ettirileceğini ifade etmiştir.

Heyetimiz, Koordinatör Vali’den Şenyurt ve Ceylanpınar sınır geçiş noktalarının insani yardımlara açılmasını ve bunun sürekli hale getirilmesini talep ettiğinde, bu konuda daha esnek olunacağını, yardım yapacak kişilerin kendileri ile diyaloga geçmeleri gerektiğini ifade etmiştir.

TESPİTLER

1- Suriye’de devam eden iç savaş nedeniyle Türkiye vatandaşlarının sınır kapılarından çıkışı içişleri bakanlığının genelgesiyle yasaklanmıştır,

2- Nusaybin gümrük kapısı insani yardım ve ticaret için Türkiye tarafından açık olup, sınırın Suriye tarafından kapalı olduğu görülmüştür

3-Şenyurt hudut geçiş noktası askeri bölge olup, insani yardım geçişlerine sınırlı olarak (Ayda 1 veya 2 kere) izin verildiği, yetkililerle yapılan görüşmelerde insani yardım geçişlerinin bundan sonra Çarşamba günü yapılacağını, malzemelerin durumuna göre ya her hafta ya da iki haftada bir izin verileceğini ifade etmişlerdir.

4- Ceylanpınar hudut geçiş noktası askeri bölge olup, insani yardım geçişlerine kapalıdır.

5- Akçakale Gümrük kapısı insani yardımlara ve ticarete açık durumda faal olarak çalışmaktadır.

6- Kilis Öncüpınar gümrük kapısı Özgür Suriye Ordusu ile El Kaide arasındaki silahlı çatışma nedeni ile ve Kazaz kentinin El Kaide’nin eline geçmesi nedeni ile kapalıdır.

7- Türkiye-Suriye sınır hattında Özgür Suriye Ordusu’nun denetiminde bulunan sınır kapıları ile sınır geçiş noktalarına Türkiye’nin yaklaşımının pozitif olduğu, buna karşılık PYD’nin kontrolünde olan sınır kapıları ve sınır geçiş noktalarına yaklaşımın negatif olduğu ve bariz bir politik tutum alındığı anlaşılmaktadır.

8- Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin 200 binin kamplarda, geriye kalan 600 binin kamp dışında Türkiye’nin değişik kentlerinde kendi imkanları kaldığı, bunun çeşitli sosyal ve kültürel sorunlara yol açtığı ve bu konuda büyük bir belirsizlik olduğu görülmektedir.

9- Türkiye kendisine sığınanlara fiili bir durum olduğundan hareketle herhangi bir hukuk uygulamayıp, durumu idare etme pratiği ile hareket etmektedir.

10- Türkiye’ye sığınanlardan farklı etnik ve inanç gruplarına yönelik kamp sorunu olduğu açıktır. Örneğin Kürtlere ve Arap Alevilere ait kamp bulunmamaktadır.

11- Türkiye’ye sınır hattındaki tel örgüleri aşıp sığınanlara yönelik işkence ve kötü muamele iddiaları ciddi olup, bu hususta hiçbir tedbir alınmadığı anlaşılmaktadır.

12- Sığınmacı kampları dışında kalan sığınmacılara yönelik devlet tarafından herhangi bir yardım yapılmamakta olup, sadece sağlık giderleri devletçe karşılanmaktadır.

13- Türkiyeye Sığınan kadınlara yönelik ön yargılı ve olumsuz davranışların olduğu, bu durumun zaman zaman sığınmacı ve yerelde ikamet eden kadınlar arasında soruna dönüştüğü öğrenilmiştir.

14- Başbakanlık ve diğer bakanlıklar tarafından mültecilere ve kamplara ilişkin yayınlanan tüm yönergeler gizli tutulmaktadır. Kamplara insan hakları örgütlerinin girişine izin verilmemektedir. Bu durum hükümetin süreci şeffaf yürütmediğini göstermektedir.

ÖNERİLER

  1. Türkiye-Rojava sınır hattında bulunan ve hiçbir güvenlik sorunu olmayan Şenyurt ve Ceylanpınar sınır geçiş noktalarında “sıfır nokta politikası” uygulanarak, buraların devamlı olarak insan yardımlara ve ticarete açık tutulması sağlanmalıdır.

  1. Nusaybin gümrük kapısının Suriye tarafından açık tutulması için PYD’nin girişimlerde bulunması ve buradan ticaret yapılmasının önü açılmalıdır.

  1. Suriye-Türkiye sınırına yakın olan ve etrafı El Kaide ile çevrili olan Afrin’e acil olarak insani yardım ulaştırılması için Türkiye sınırından insani yardım koridoru açılmalıdır.

  1. Türkiye-Rojava sınır hattının Nusaybin kesiminde yapımına başlanan duvar derhal yıkılmalıdır.

  1. Rojava bölgesine ellerindeki Silolarda bulunan buğdayı işleyip un yapabilmeleri için gerekli malzeme veya değirmenler Türkiye tarafından gönderilmelidir.

  1. Uluslar arası toplum tarafından Suriye’ye gönderilen ve Suriye Ulusal Konseyi’nin Gaziantep’teki bürosu vasıtasıyla dağıtılan insani yardımların Kürt bölgesine yani Rojava’ya ulaştırılmadığı göz önüne alınarak, bu yardımların bir kısmının doğrudan doğruya Kürt Ulusal Yüksek Konseyi’nin Şenyurt Kapısına yakın bir yerde veya birkaç yerde birden oluşturacağı büroya teslim edilmesi ve Şenyurt sınır geçiş noktasından aktarılması sağlanmalıdır.

  1. Türkiye’ye sığınanlara yönelik sınır hattında ve karakollarda yapıldığı iddia edilen işkence ve kötü muamele ile ilgili olarak etkili soruşturmalar açılmalı, askeri birimler denetlenmeli, bu konu ile ilgili olarak Türkiye İnsan Hakları Kurumu araştırma yapmalıdır.

  1. Türkiye’den El Kaide’ye katılıp Suriye’de savaşmaya gidenlerle ilgili olarak; bu kişilerin gönderilmesi işlemlerini Türkiye’den yapanlar hakkında emniyet ve istihbarat birimlerinin acil çalışma başlatması ve Cumhuriyet savcılarının durum hakkında etkili soruşturma başlatmaları gerekmektedir.

  1. El Kaide ve El Nusra gibi cihatçı örgütlerin Suriye’de kentleri ele geçirmesi ile birlikte Türkiye halkına yönelik yakın tehlike göz önünde bulundurulmalı ve bu konuda yeni bir politika geliştirilmelidir.

  1. İç çatışmalar nedeni ile kaçarak Türkiye’ye sığınanlara ayrım yapılmaksızın “açık kapı” politikası uygulanmalı ve uluslararası hukukun gereği olarak hiç kimse sınırdan geri çevrilmemelidir. Türkiye’ye sığınmış hiçbir Suriyeli zorla sınırdışı edilmemeli “kimseyi gönüllü geri dönüş” için zorlamamalıdır.

  1. 6458 sayılı ‘Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun gereği olarak acilen bir yönetmelik hazırlanarak Suriyeli mültecilere verilen “geçici koruma statüsü” tanımlanmalı ve hukuki güvence altına alınmalıdır. Bu yönetmeliğin hazırlanış sürecinde insan hakları örgütleri ile işbirliği yapılmalı ve örgütlerin görüşleri esas alınmalıdır.

  2. Başbakanlık AFAD Başkanlığı tarafından, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın imzasıyla yayınlanan 9.9.2013 tarihli “Suriyeli Misafirlerin sağlık ve diğer hizmetleri hk.” konulu 2013/8 nolu Genelge ile Suriyeli mültecilerin sağlık hizmetlerine erişimi konusundaki sorunlar giderilmeye çalışılmıştır. Bu genelge 81 ilde din, mezhep ve etnik ayrım yapılmaksızın uygulanmalı ve sürekli olarak denetlenmelidir.

  3. Başbakanlık ve Bakanlıklarca Suriyeliler ve kamplara ilişkin yayınlanan tüm yönergeler ve emir yazıları insan hakları örgütlerinin erişimlerine açık hale getirilmelidir.

  1. Türkiye’deki kampların insan hakları örgütleri tarafından incelenmesi için izin verilmesi sağlanmalıdır.

  1. Kamp dışında kalan sığınmacıların neden olduğu sosyal sorunların giderilmesi noktasında devlet-stk-yerel yönetimler işbirliği geliştirilerek sorunlar en aza indirilmelidir.

  1. Bütün bu sorunların toptan giderilmesine dönük olarak Türkiye’nin Suriye politikasını gözden geçirerek, Suriye’de iç savaşın sona erdirilmesine dönük ateşkesin sağlanması, Cenevre Konferansının yapılması, geçiş hükümeti kurularak Suriye’nin demokratik dönüşümüne katkı sunması, Rojava bölgesi yönetimi(Kürt Ulusal Yüksek Konseyi ve PYD) ile iyi ilişkiler kurarak Türkiye’deki barış ve çözüm sürecinin ilerlemesine katkı sunması gerekmektedir.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ GENEL MERKEZİ

Öztürk Türkdoğan Yusuf Alataş Serdar Çelebi

İHD Genel Başkanı FİDH Gnl. Bşk. Yrd. İHD Gnl. Bşk.Yrd.

Sevim Salihoğlu

İHD MYK Üyesi

Şevket Akdemir Raci Bilici Osman Süzen

İHD Doğu ve G.Doğu Anadolu İHD Diyarbakır Şb. Bşk. İHD Adıyaman Şb. Bşk.

Bölge Temsilcisi, İHD MYK Üyesi İHD MYK Üyesi İHD MYK Üyesi

Bir cevap yazın