Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonuna İnsan Hakları Derneğini Temsilen Katılan Yöneticilerimizin Özet Sunumları

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ EŞ GENEL BAŞKANI HÜSEYİN KÜÇÜKBALABAN:

Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri; İnsan Hakları Derneği adına hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Bu Komisyonun barışa vesile olmasını diliyorum.

1 Ekim 2024 tarihinden itibaren başlanmış olan bu sürecin barışçıl çözüm fırsatını ortaya çıkardığını düşünüyoruz, İnsan Hakları Derneği de bu fırsatın kalıcı bir barışa vesile olması için çok yoğun bir çaba içerisine girmiştir. Zaten kurulduğu günden beri, otuz dokuz yıldır, barış hakkını savunan bir dernek olmakla birlikte, son yıllarda barış konferansları, toplantılar süreciyle hem barışın toplumsallaşması hem de barış sürecine sivil toplum örgütlerinin rolünü katmaya çalışıyoruz.

Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri; 27 Şubat 2025 tarihinden itibaren PKK lideri Abdullah Öcalan’ın ilan etmiş olduğu silahsızlanma ve fesih çağrısı akabinde PKK 12 Mayıs’ta silahsızlanma kongresini toplamış ve PKK’yi feshettiğini açıklamıştır. Akabinde de 11 Temmuz’da derneğimizin de katılmış olduğu silahları yakan 30 kişilik PKK militanının törenine tanıklık etmiş olduk. Şüphesiz Komisyonunuzun kurulmasını Kürt meselesinin şiddet ve çatışma zemininden çıkarılarak diyalog ve demokrasi zemininde çözülmesi açısından kritik ve önemli bir gelişme olarak değerlendiriyoruz.

Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri; 11 Temmuz 2025 tarihinde derneğimiz de davet edildi bu törene. Bu tören tabii ki şiddettin sona ermesi bakımından kritik, tarihî bir tören olmuş oldu. Ayrıca, bu törende derneğimizin de içerisinde bulunduğu 3 tane sivil toplum örgütüne PKK’nin silah bırakan militanlarının kimlik bilgileri ve yakılan silahların envanteri teslim edilmiş oldu. Bunun sivil toplum örgütlerinin sürece katılması konusunda önemli bir adım olduğunu değerlendiriyoruz. Akabinde de Sayın Cumhurbaşkanının Mecliste bu Komisyonun kurulmasına ilişkin çağrısı akabinde siz Sayın Başkanın yoğun çabalarıyla, siyasi parti ziyaretleriyle bu Komisyon kurulmuş oldu. Bu komisyonu bu yönüyle bu sürecin ilerlemesi bakımından çok önemli ve anlamlı bulduğumuzu ifade etmek istiyorum. Şüphesiz, bu Komisyonun kanunla kurulmamış olmasının yaratmış olduğu sorunlar var. Ayrıca, hâlen sivil toplum örgütlerinin bu Komisyonla nasıl bir ilişki kuracağına ilişkin yasal bir düzenlemenin olmamış olmasını da Komisyonun eksikliği olarak gördüğümüzü ifade etmek istiyorum. Ayrıca, Komisyonun altı aylık bir süreyle çalışacak olması her ne kadar, ikişer aylık aralarla komisyon çalışması uzatılacak olsa da ilk etapta altı ayda yüz yıllık bu meselenin çözülmesinin sıkıntı olduğunu ifade etmek istiyoruz. Komisyonun hâlen çatışmanın taraflarını dinleyecek bir programa sahip olmamasını da ayrıca bir eksiklik olarak görüyoruz. Şüphesiz, Komisyon 5 Ağustos, 8 Ağustos, 12 Ağustos, dün ve bugün de 5’inci oturumunu gerçekleştiriyor ama hâlen çatışmanın, şiddetin sona ermesi konusunda ciddi bir çabanın sahibi olan Abdullah Öcalan’la görüşme konusunun Komisyonun gündeminde olmadığını ne yazık ki görüyoruz.

Basına yansıyan bilgilere göre. 2’nci toplantıda güvenlik bürokrasisi dinlenmiş oldu, şüphesiz güvenlik bürokrasisinin dinlenmesi, kapalı bir toplantının yapılması önemli olmakla birlikte akabinde hemen hem Abdullah Öcalan’la görüşülmesi gerektiğini ifade etmek istiyoruz hem de diasporada bulunan Kürt siyasetçilerle görüşülmesi gerektiğini ifade etmek istiyoruz.

Ayrıca, madem Kürt meselesini şiddet zemininden çıkaracağız, demokrasi ve diyalog zeminine çekeceğiz, 30 PKK militanı KCK eş başkanının da içerisinde bulunduğu grup silah bıraktı. Şimdi yeni silah bırakacak militanların cesaretlendirilmesi için onların da bu sürece görüşlerinin katılması gerektiğini ifade etmek istiyoruz. Şüphesiz bu Komisyon keşke 11 Temmuz’dan önce kurulmuş olsaydı da Komisyon üyeleri de o silahsızlanma törenini görmüş olsalardı.

Şüphesiz Kürt meselesi yüz yıllık bir mesele. Yüz yıllık mesele dememizin sebeplerinden birisi tabii ki cumhuriyetin kurulduğu günden bu yana Kürt meselesi bu ülkenin gündeminde olmuştur. Hatırlarsanız, 1924 yılında kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası 1925’te Şeyh Sait Ayaklanması ya da Şeyh Sait sorununun ortaya çıkmasıyla birlikte kapatılmıştır ve o günden bugüne siyaset zemini Kürt meselesiyle ilgili sürekli bir zehirlenme yaşamıştır. Darbeler süreci ve darbelerin ortaya çıkarmış olduğu olağanüstü hâller, olağanüstü güvenlik önlemleri, yine İstiklal Mahkemelerinden tutalım Devlet Güvenlik Mahkemelerine kadar Kürt meselesinin aslında sebeplerinden, müsebbiplerinden birisidir. Yani Kürt meselesinin şiddete evrilmiş olmasının sebepleri vardır, bu sebeplerin de mutlaka tartışılması, bu Komisyonun bunları da önüne koyması gerektiğini ifade etmek istiyoruz. Kürt meselesinin çözümsüzlüğü son kırk yılı aşan ağır insan hakları ihlalleriyle geçmiş bulunmakta. İnsan Hakları Derneği de kırk yılın otuz dokuz yılını raporlamış bir dernektir.

 Sayın Başkan, Derneğimizin yapmış olduğu çalışmaları kısaca aktarmak istiyorum yani yaşam hakkı ihlalleri başta olmak üzere, şurada Derneğimizin ulaşabildiği en az bu bütün rakamların en az olduğunu ifade etmek istiyorum. 36.409 insan hayatını kaybetmiş; bunların içerisinde 9.454 kişi, sivil olarak çatışmanın tarafı olmayan insanlar hayatını kaybetmişler.

Biz burada, tabii, İnsan Hakları Derneği olarak başta yaşam hakkını savunan bir Dernek olarak, her ne kadar ciddi çabamıza rağmen, bu yaşam hakkı ihlallerini önleyemediğimiz için, hayatını kaybeden her bir yurttaş için onlara rahmet diliyoruz, ailelerine de başsağlığı ve sabırlar dilediğimizi ifade etmek istiyoruz; yeni yaşamların yitmemesi için de bunun çok önemli bir fırsat olduğunu ifade etmek istiyoruz.

Sayın Başkan, bizim buraya geleceğimiz, basında duyulduktan sonra, toplumda çok yoğun olarak, toplumsal kesimlerden işte, “Başkan, bizim de şu sorunumuzu aktarın, bizim de bu sorunumuzu aktarın.” gibi, kayyumlardan mağdur olmuş insanlar, kanun hükmünde kararnamelerde mağdur olmuş, işini kaybetmiş insanlardan tutalım, toplumun çok sayıda kesiminden yana burada talepleri dile getirmemizi istediler. Yani bu yönüyle Komisyona biçilmiş olan ciddi bir beklenti olduğunu ifade etmek isterim.

Tabii ki silahsızlanma süreci ve geçmiş dönem adaleti dediğimiz sürecin bir şekilde uluslararası kılavuzlara göre BM’nin, Birleşmiş Milletlerin kılavuzlarına göre düzenlenecek, kurulacak komisyonlarla, yasal adımlarla bu süreçlerin tahkim edilmesi gerekir. Sivil toplum örgütlerinin de bu sürecin bir parçası olması gerektiğini ifade etmek istiyorum Sayın Başkan.

Şimdi, Sayın Başkan, biz en son 2025 Haziran ayında Diyarbakır’da bir çalıştay düzenledik. Bu çalıştayda çok sayıda savaşın, çatışmaların mağduru asker aileleri, polis aileleri, yine, gerilla ailelerinden insanları davet etmiş olduk. Yine, çatışmalarda hayatını kaybedenlerin yakınlarının kurduğu Sivil toplum örgütlerini, sivilleri davet etmiş olduk, orada bütün insanların yüreklerinin yandığını gördük ve buna rağmen herkesin barış istediğine ilişkin de taleplerini duymuş olduk. Bu konuda cesur olmamız gerektiğini, Komisyonumuzun cesur olması gerektiğini ve sivil toplum örgütlerinin de İnsan Hakları Derneği başta olmak üzere bu Komisyonun başarıya ulaşması için üzerimize düşen her türlü görevi üstlenmek istediğimizi ifade etmek istiyorum.

Son sözüm olarak, konferansımıza 12 yaşında ve bedeninde 13 tane kurşun çıkan Mardin’in Kızıltepe ilçesinde öldürülmüş olan, güvenlik güçleri tarafından öldürülmüş olan Uğur Kaymaz’ın annesi ile yine 14 yaşında, bedeninde 17 tane kurşun çıkan Eren Bülbül’ün annesinin, Ayşe Bülbül’ün mesajlarıyla bitirmek istiyorum. Onların ikisi de konferansımıza göndermiş oldukları mesajlarında şunu söylemişlerdi: “Bizim yüreğimiz yandı, başka annelerin yüreğinin yanmasını istemiyoruz. Biz barış istemeyelim de ne isteyelim?” diye böyle bir soru ortaya altmışlardı. Ben de bu soruyu İnsan Hakları Derneğinin Eş Genel Başkanı olarak Komisyonumuzun önüne sunmak istiyorum. Bu sürecin hayırlara vesile olmasını istiyorum. Kalıcı barışa vesile olmasını istiyorum.

İHD MYK ÜYESİ VETHA AYDIN YÜKSEL’İN KONUŞMASI:

Genel Başkanımız genel çerçevede dile getirdi. Ben daha çok İHD’nin durduğu noktayı dile getirmek istiyorum. Bildiğiniz gibi, İnsan Hakları Derneği kurulduğu 1986 yılından beri barış hakkını savunmuş ve barışın tesis edilmesi için de bir sürü sorumluluk almış bir insan hakları örgütüdür. Özellikle Kürt meselesinde 1990 yıllarında yaygınlaşan çatışma ve şiddetle birlikte gözaltında kayıplar, faili meçhul cinayetler, köy boşaltmaları ve buna benzer ağır insan hakları ihlallerinin de dâhil olduğu bir sürü durumları takip etmiş, bunları raporlaştırılmış ve bu raporlarını kamuoyuyla da paylaşmıştır. Burada ne yazık ki biz insan hakları savunucuları bunu yaptığımız zaman da aynı şekilde bizler de bir yargı baskısı içerisinde veya güvenlikçi politikaların devamlı hedefi hâline geldik. Burada 23 İHD üyesi ve yöneticisi faili meçhul cinayetlere kurban gitti. Yine, bir tanesi silahlı olmak üzere 2 defa genel merkezimizde bulunan genel başkanlarımız silahlı saldırıya ve şiddete maruz kaldılar. Onun yanında, yıllardır -otuz dokuz yıldır- mücadele eden insan hakları savunucuları, yöneticilerine yönelik yargı baskısı devam etmekte, bir sürü davalar açılmakta ve hâlen devam eden soruşturmalarla karşı karşıya kalmaktadır. Bu yönüyle de kırk yıldır Kürt meselesinde süren şiddet, çatışma ve güvenlikçi politikaların mağduru olan bir dernek olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Komisyonunuzun çalışmalarının bir parçası olarak da kurulacağını umduğumuz ve önerdiğimiz hakikat, adalet, onarım ve yüzleşme süreçlerinde de hem mağdur hem de tanık sıfatıyla da Komisyon çalışmalarına destek ve güç katmak istediğimizi de burada belirtmek istiyorum.

Derneğimiz 7 bölgede 26 şubesiyle, 11 temsilciliğiyle ve 8 binin üzerinde üye ve gönüllü aktivistleriyle çalışmalarını yürütmektedir. Burada derneğimizin tek ve belirgin olan amacı da insan hak ve özgürlüklerinin korunması konusunda çalışmalar yapmaktır. Burada, yukarıda belirttiğim gibi, biz insan hakları savunucuları bu sürecin hem tanığıyız hem mağduruyuz. Şu anda karşınızda konuşan ben de 2001 yılından beri yürütmüş olduğum çalışmalardan, Kürt meselesinde çıkan sorunlardan ve devletin baskısından kaynaklı açıkçası bir mağdur olarak ve bir tanık olarak karşınızda duruyorum. Benim gibi sayısızca arkadaş var ancak ne olursa olsun İHD ve İHD’lilerin istediği her zaman barış olmuştur. Bizler devamlı barış dilini kullandık, devamlı barışı dile getirdik. Yargı süreçlerine de maruz kalsak, tehdit baskılara da maruz kalsak mevcut şu anda kurulan Komisyonla birlikte ve sonraki süreçlerde de aynı şekilde bu çalışmaları yürüteceğimizi ifade etmek istiyorum.

Yine, İnsan Hakları Derneği ve yöneticileri bir yandan yaşadıkları bu zorluklarla baş etmeye çalışmakla birlikte yine barış hakkını savunmaya, insan hakları ihlallerini görünür kılmaya, insan haklarına dayalı bir dünyanın mümkün olduğunu savunmaya devam etmiştir. Evet, insan haklarına dayalı bir dünyanın mümkün olduğunu biliyoruz ve inanıyoruz. Bu coğrafyanın da bu coğrafyada yaşayan tüm halkların, kadınların, çocukların LGBT+’ların, doğanın, bütün canlıların eşit, özgür bir şekilde bir yaşam sürdürmesi gerektiğini ve bu hakka sahip olduğunu savunuyoruz. Onun için de biz devamlı diyoruz ki: Bu toprakların, bu coğrafyanın, bu kadınların ve bu çocukların barışa ihtiyacı var.

Yine, İnsan Hakları Derneği olarak da Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulmuş olan Komisyonu ve çalışmalarını da önemsediğimizi, bu çalışmaları da yakından takip ettiğimizi ve takip etmeye devam edeceğimizi de ifade etmek istiyorum. Şüphesiz ki yüz yıllık bu meselenin demokrasi ve insan haklarına dayalı ilkeler çerçevesinde çözülmesinin zorluklarının da bilinciyle Komisyon çalışmalarının başarıya ulaşabilmesi için insan hakları normlarına uygun kalıcı bir barış sürecinin inşası konusunda -dediğim gibi- derneğimizin her zaman hazır olduğunu tekrarlamak istiyorum. Bu kapsamda, savaş ve çatışmalı sürecin en kapsamlı külliyatına sahip olan derneğimizin ve barışa dair konularda çalışma yürüten sivil toplum örgütlerinin ve tüm toplumsal kesimlerin Komisyonla ilişki ve iletişimlerinin de düzenli olarak sağlanması gerektiğini de burada ifade etmek istiyorum.

Yine, İnsan Hakları Derneğinin bu meseleye dair arşivini, ürettiği raporları, çözüm önerilerini her daim paylaşmaktan memnuniyet duyacağımızı da belirtmek istiyorum. İHD kurulduğu günden bugüne kadar da dediğim gibi, ilk başta da söyledim, barış dilini dile getirdi. Barışı istedik, barışın tesis edilmesi için gerekeni yaptık ve bu barışı dile getirmekten, barış çalışmasını yürütmekten de vazgeçmeyeceğimizi söyledik. Yine, bu dönem, otuz dokuz yıllık süreç içerisinde çatışmalı döneme ilişkin olarak derneğimizin hem özel hem yıllık hem de aylık olarak hazırlamış olduğu raporlar var, Genel Başkanımız da dile getirdi, zaten bu raporlarımızı geniş anlamda Komisyonuna da sunacağız. Buradaki bu raporlarımızı, bu ihlalleri Komisyon üyeleriyle, Komisyonla paylaşmaya hazır olduğumuzu ve bu sorunun da bir an önce çözülmesi temelinde gerekli desteği sunacağımızı belirtirken son olarak da bunu söylemek istiyorum:

Genel Başkanımız dile getirdi, Komisyon çalışmalarını yürütüyor ancak 2013 yılında da başlayan bir süreç vardı. O süreçte dile getirdim herhangi bir yasal dayanağı olmamasından kaynaklı, o dönem çalışma yürütenler olarak gerçekten yargı süreciyle karşı karşıya kaldık ve cezalar aldık.  Hâlen hapishanelerde kalan arkadaşlarımız mevcut. Onun için, bir an önce bu yasal düzenlemenin yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Biz bu yargı sürecine maruz kalınca vazgeçecek miyiz? Tabii ki vazgeçmeyeceğiz, tabii ki barışı dile getirmeyi ve bu topraklara, bu coğrafyaya barışın gelmesi için elimizden geleni yapacağız.

İHD’nin yapmış olduğu daha öncesinden alıkonulan asker olsun, sivil olsun, bunların teslim alınması; yine ,hapishanelerin durumu, hapishanelerde ağır hasta olan mahpusların durumu; yine, kadına yönelik işkence olsun, şiddet olsun, tecavüz olsun, çatışma ortamında yaşamını yitiren gerillalara yönelik işlenen işkence, sokak ortasında çırılçıplak panzerin arkasında sürüklenmesi olsun; yine, çocuklara çevreye yönelik olarak bizim bu yönlü ve özellikle de barışa dair, barış için yapmış olduğumuz çalışmalar, yaptığımız çalıştayları, konferansları ve bunun sonuç bildirgesinin de göz önünde bulundurulmasını talep ediyoruz.  Bu çalışmalar sonucunda da ortaya çıkan öneri ve görüşlerimizi hem bu Komisyona hem de oluşturulacak alt komisyonla birlikte dile getirip bu topraklara bir an önce barışın gelmesi için çalışmalarımızı sürdüreceğimizi ifade etmek istiyorum.

İHD MYK ÜYESİ VE DİYARBAKIR ŞUBE EŞ BAŞKANI SAYIN ERCAN YILMAZ KONUŞMASI:

İnsan Hakları Derneği olarak benden önce de söz alan her 2 hatip arkadaşım da ifade etti, biz, İnsan Hakları Derneği olarak Kürt meselesini çok uzun tarihsel arka planı olan ve çözülmesi gereken, çözülürken de insan hakları ve demokrasi perspektifinde çözülmesi gereken bir mesele olarak görüyoruz. Bize göre Kürt meselesinin çözümü için en kapsayıcı çerçeve, insan haklarına saygı, demokratikleşme ve eşit yurttaşlık temelinde bir yaklaşım gerektirir. Yine, bize göre Türkiye’de Kürt meselesinin çözümü için tüm tarafların tespit ve önerilerini özgürce ifade edebilecekleri bir siyasal iklime ihtiyaç vardır.

Kırk yılı aşkın bir süredir devam eden çatışmalı süreç sonrasında 27 Şubat tarihinde gerçekleştirilen çağrıyla birlikte PKK 1 Mart itibarıyla ateşkes ilan etmiş, mayıs ayında yaptığı kongresiyle de kendini feshettiğini ilan etmiştir. Uluslararası literatürde “negatif barış” olarak tanımlanan bu sürecin içerisinde dahi ne yazık ki Kürt meselesinden kaynaklı yaşam hakkı ihlallerinin devam ettiğini görüyoruz. Normal süreçlerde, dünya deneyimlerinde negatif barış dönemlerinin silahların sustuğu, yaşam hakkı ihlallerinin olmadığı dönemler olması gerekirken ne yazık ki bizim tecrübemizle Derneğimizin 2025 yılı ilk altı ayında hazırlamış olduğu insan hakları ihlalleri raporuna baktığımızda en az 7 güvenlik görevlisinin, en az 16 PKK militanının yaşamını yitirdiğini tespit ediyoruz. Raporun hazırlanmasından sonra Temmuz ayındaysa Millî Savunma Bakanlığının yaptığı açıklamadan da anlaşılacağı üzere 12 güvenlik görevlisinin metan gazı zehirlenmesi sonucunda yaşamını yitirdiğini tespit ettik.

Negatif barış süreci olarak değerlendirilen bu sürecin pozitif barışa ve toplumsal barışa evrilmesi için bu Komisyona, sivil toplum örgütlerine çok ciddi anlamda görevler düştüğünü ifade etmek istiyoruz. Bu bağlamda, Türkiye’de kalıcı barışın tesisi için İnsan Hakları Derneği olarak önerilerimizi Komisyonla paylaşmak istiyoruz. Önerilerimizin bir kısmı mevzuat değişikliği gerektiriyor, bir kısmı ise herhangi bir mevzuat değişikliği olmadan alınan hukuksuz idari kararlarının ortadan kaldırılması, keyfî uygulamaların son bulmasıyla bile hayata geçirilebilecek kararlar.

  • Öncelikle Komisyonun PKK militanlarının silahsızlanması ve toplumsal yaşama katılmaları için gerekli yasal düzenleme hazırlıklarına başlayarak bu konuda olumlu dünya deneyimlerinden ve uzman kişilerden faydalanması gerektiğini düşünüyoruz.
  • Komisyon tarafından yapılacak çalışmayla Kürt toplumunda manevi değeri yüksek olan Şeyh Said, Seyit Rıza, Saidi Nursi gibi büyüklerinin mezar yerlerinin açıklanarak naaşlarının ailelerine teslim edilmesi gerekmektedir. Bu husus, toplumun sürece güvenini artıracağı gibi, onlarca yıldır devam eden kişilerin yakınlarını gömebilme hakkının ihlalini de sona erdirecektir.
  • Kürtçenin, Kürt meselesindeki önemi dikkate alınarak ana dili hakkı güvence altına alınmalı, ana dilde eğitim, yayıncılık ve kültürel faaliyetler yasal güvenceye kavuşmalıdır. Komisyonun tavsiyesiyle Türkiye Cumhuriyeti’nin Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 17, 29 ve 30’uncu maddelerine konulan çekinceleri kaldırmasının sağlanması gerekmektedir.
  • Kürt meselesinde güvenlikçi yaklaşımların bir sonucu olarak uygulamaya konulan ve belediye başkanlarının görevden alınarak yerlerine kayyum atanmasını düzenleyen kanun maddesinin iptalini sağlayacak yasal değişiklik Meclise sunulmalı, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na konulan çekincelerin kaldırılması Meclise tavsiye edilmelidir.
  • Politik mahpuslar açısından ayırımcı uygulamalar doğuran Terörle Mücadele Kanunu’nun kaldırılması, İnfaz Kanunu’nun eşitlik ilkesi dikkate alınarak değiştirilmesi, keyfî uygulamalarıyla kamuoyunda gündem olan idari ve gözlem kurullarının lağvedilmesi, bir insan hakları krizine dönüşmüş olan hasta mahpusların tahliye edilmemeleri yönündeki engellerin kaldırılması, Komisyon tarafından hazırlanacak yasa tasarılarıyla TBMM’ye tavsiye edilmelidir.
  • İç hukukta uygulanması zorunlu olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi ihlal kararlarının yerine getirilmesi önündeki politik engellerin ortadan kaldırılması için Komisyon tarafından çalışmalar yapılmalıdır. Özellikle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış olan mahpusların umut hakkına dikkat çeken siyasi gerekçelerle gerçekleşen tutuklama kararlarının hak ihlali sayıldığı, başta yaşam hakkı olmak üzere işkence, kötü muamele, ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri hakkıyla ilgili verilmiş olan, yine aynı mahkeme kararları doğrultusunda yasa değişikliği tekliflerinin Meclise sunulması gerekmektedir.
  • Bir Türkiye gerçeği olan gözaltında zorla kaybetme ve faili meçhul cinayetlerin araştırılması amacıyla hakikat ve adalet komisyonu kurulması gerekmektedir. Bugün Cumartesi insanlarını ve barış annelerini de dinlediniz. Muhtemelen çok daha detaylı bu konuda konuşmuşlardır.
  • Türkiye’deki zorla kaybetme gerçeğiyle hesaplaşılabilmesi için Birleşmiş Milletler Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme ‘ye taraf olunması konularında Komisyon tarafından Meclise tavsiyede bulunulmalıdır.
  • Yargı pratiği hâline dönüşen cezasızlık kültürüyle mücadele edilmeli, insan hakları ihlallerine karışan kamu görevlilerinin etkin şekilde yargılanabilmesi için çalışmalar yapılmalıdır.
  • Derneğimizin 2014 yılında hazırlamış olduğu ’’ Toplu Mezarlar Raporu’’ na göre Türkiye genelinde henüz açılmamış 309 toplu mezar ve bu mezarlar içerisinde en az 3.920 insan naaşı bulunmaktadır. Söz konusu toplu mezar iddialarının araştırılması için bağımsız bir araştırma komisyonun kurulması ve Minnesota Protokolü’ne uygun bir şekilde kazı işlemlerinin yapılması sağlanmalıdır. Türkiye’de bugüne kadar farklı tarihlerde açılmış 45 toplu mezar, bu mezarların içerisinde 281 insan naaşına ulaşılmıştır.
  • 15 Temmuz 2016 sonrası ilan edilen olağanüstü hâl döneminde çıkarılan kanun hükmündeki kararnamelerle 10 binlerce kamu çalışanı herhangi bir yargı süreci olmadan görevlerinden ihraç edilmiştir. Bu uygulama hukukun üstünlüğü ve adil yargılanma hakkı ilkeleriyle bağdaşmamaktadır. KHK’lilerin sivil hayatta birçok hak kaybına uğradığı; pasaport iptali, sosyal güvenlik haklarının engellenmesi, özel sektörde çalışamama gibi sorunlarla karşı karşıya kaldığı bilinmektedir. Evrensel hukuk normları tarafından suç olarak değerlendirilmeyen fiilleri nedeniyle kamu görevinden ihraç edilen tüm yurttaşların görevlerine iade edilmesi ve ihraç süreleri boyunca mahrum kaldıkları özlük haklarının yerine getirilmesi gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri; içinden geçtiğimiz bu kırk yıllık çatışmalı süreçte belki de en ağır yaşadığımız travmalardan biri de insanların yas süreçlerini tamamlayamamasına şahit olmamız. Yaşanan çatışmalarda yaşamını yitiren örgüt militanlarının cenazelerinin ailelerine veriliş şekli defalarca kamuoyunda gündem oldu. Bunun dışında, sınır ötesi operasyonlarda yaşamını yitiren örgüt militanlarının cenazelerinin hâlâ Türkiye’ye getirilmemiş olması, aileleri üzerinde tamamlanmayan yas ve bir bütün olarak ailenin cezalandırılması anlamına geliyor. İdari kararlarla ortadan kaldırılabilecek bu uygulamadan Komisyonunuzun tavsiyesiyle vazgeçilmesi gerekiyor.

Son söz olarak Kürt meselesinin çözümünün yalnızca bölgesel bir mesele olmadığını, Türkiye’nin demokratik geleceğini belirleyecek temel bir sorun olduğunu belirtmek istiyorum. Çözümün yolu güvenlikçi politikalar yerine demokratikleşme, eşit yurttaşlık, hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması, toplumsal barış ve geçmişle yüzleşme politikalarından geçmektedir. İnsan Hakları Derneği olarak Komisyonunuzun çalışmalarında başarılar diliyoruz. Her zaman katkı sunmaya, her türlü demokratik, barışçıl çabanın bir parçası olmaya hazır olduğumuzu ifade etmek istiyoruz.

Kürt meselesi çerçevesinde yaşanan yaşam hakkı ihlallerine ait bilgi notu ve infografiğe buradan erişebilirsiniz: Kürt Sorununda Yaşam Hakkı İhllaleri Bilgi Notu