2 Mart 2021 tarihinde kamuoyuna açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı (İHEP), Onbirinci Kalkınma Planı ile Yargı Reformu Strateji Belgesi temelindeki reform iradesinin bir devamı olma niteliğini taşımaktadır. Nitekim, 2019 tarihli Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin hedeflerinden biri olarak hazırlanması planlanmış olan bu Plan, yargı reformu stratejisinin bir uzantısı olarak da görülebilir. Türkiye Cumhuriyeti tarihi içerisinde farklı dönemlerde farklı ihtiyaçlarda kısmi ya da kapsamlı yargı reformlarına gidilmiştir. Bununla birlikte, planlı bir yargı reformu stratejisi oluşturulmasına geçiş hususu, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğine adaylık süreci ve bu kapsamda AB ile müktesebat uyumunun sağlanması ile doğrudan ilişkilidir. Bu bağlamdaki ilk yargı reformu stratejisi, 2009 yılında AB ile müktesebat uyumunun sağlanmasına yönelik müzakere süreci kapsamında gayri resmi açılış kriterlerinden birini karşılamak amacıyla hazırlanmıştır. İlk belgeyi takiben ikincisi 2015 ve sonuncusu 2019 yılında olmak üzere Yargı Reformu Stratejisi (YRS) başlıklı iki belge daha oluşturulmuştur. 2019-2024 yıllarını kapsayacak belgelerden sonuncusu, 30 Mayıs 2019 tarihinde devletin ve hükümetin arkasında olduğunu göstermek amacıyla bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanmıştır. Bu belgede yer verilen dokuz amaç, 63 hedef ve 256 faaliyet ile doğrudan ilgili 15 ayrı kanunda değişiklik öngören 39 maddelik bir teklifte gündeme gelmiştir.
Bu noktada, yargı reformu stratejisinin ve dolayısıyla İHEP’in Katılım Öncesi Yardım Aracı (Instrument for Pre-accession Assistance-IPA) ile olan doğrudan ilişkisinin kapsamına da işaret edilmelidir. IPA, AB’ye üyelik sürecinde (potansiyel) aday statüsündeki ülkelerin faydalanması için oluşturulan mali bir araçtır. Bu bağlamda Araç, AB üyeliğine aday olan ülkelerin üyeliğe ilişkin yapacakları politik, kurumsal, sosyal ve ekonomik reformlara destek vermek ve Birlik standartlarına erişebilmelerine yardımcı olmak üzere fon aktarımı sağlanması görevini görmektedir. Araç bu eksende, ilgili ülkelerin mevzuat ve standartlarının AB mevzuat ve standartları ile uyumlaştırılması, kurumların bu uyumlaştırma çalışmalarını gerçekleştirmesi ve reformları uygulamaya yönelik kapasitelerinin geliştirilmesi ve böylece AB üyeliğiyle birlikte gelen hak ve yükümlülüklere hazırlanmalarını amaçlamaktadır.
IPA fonları, AB bütçe dönemine uygun olarak 7 yıllık dönemleri kapsayacak şekilde planlanmaktadır. Halihazırda ise IPA III dönemi 2021-2027 yıllarını içerecek şekilde işletilmektedir. Türkiye IPA III çerçevesinde mali yardımı kullanmaya yönelik planını ise Stratejik Cevap Belgesi üzerinden açıklamaktadır. Bu Belge’de yukarıda belirtilen kapsam doğrultusunda tematik konuları içeren beş pencere oluşturulmuştur. Bunlardan ilki; “hukukun üstünlüğü, temel haklar ve demokrasi” başlığını taşıyan penceredir. Bu pencerede öncelikli konuların ilki yargı olarak belirlenmiştir. İşte bu öncelik kapsamında ise yargı reformu stratejisine gönderme yapılmış; bu stratejinin Müktesebatın 23. Faslına (Yargı ve Temel Haklar) ilişkin önemli alanlardaki iyileştirmeleri içerdiği ve AB üyeliğine yönelik açık atıflarda bulunulduğu belirtilmiştir. İlgili pencere kapsamındaki diğer öncelikli konular ise sırasıyla, yolsuzlukla mücadele, organize suçla mücadele/güvenlik, göç ve sınır yönetimi, temel haklar ve sivil toplum olarak listelenmiştir.
Yargı reformuna yapılan gönderme her ne kadar yargı başlığı altında yer alsa da, belirtilen bu konuları da içeren bir kapsama sahip olması beklenmektedir. Öte yandan, Stratejik Cevap Belgesi’nde, AB müktesebatı ile uyum ve dolayısıyla IPA III’den faydalanılması kapsamında oluşturulan planlamanın bir diğer yansıması olarak, İHEP’e değinildiği görülmektedir. İHEP de tıpkı YRS gibi, hukukun üstünlüğü, temel haklar ve demokrasi penceresine dahil olan hususları kapsayıcı şekilde ele almaktadır. Bu çerçevede, Yargı Reformu Stratejisi ve İHEP’in AB müktesebatı ile uyum ve IPA III kapsamındaki mali destekten faydalanma hususunda, ‘hukukun üstünlüğü ve temel haklar’ başlığı altında Türkiye’nin gelişim stratejisini planlayan iki ana belge olarak şekillendirildiği belirtilebilir.
AB’nin IPA III Tüzüğünde; sınır ve göç yönetimi kapasitelerinin daha da sağlamlaştırılması, uluslararası korumaya erişimin sağlanması, ilgili bilgilerin paylaşılması, sınır kontrolünün ve düzensiz göçle mücadele çabalarının güçlendirilmesi, zorla yerinden olmanın ele alınması ve insan ticareti ile insan kaçakçılığına karşı mücadele edilmesi dâhil olmak üzere uluslararası ve bölgesel düzeyde göç konusunda işbirliği konularının bu bağlamdaki öneminin de vurgulanmış olmasının etkisiyle, gerek Yargı Reformu Strateji Belgesi gerekse İHEP’te göç yönetimiyle doğrudan ya da dolaylı olarak ilişkisi bulunan hususlara da yer verilmiştir. Esasen göç yönetiminin bu kapsamda ele alınması yeni bir gelişme değildir, daha önceki IPA dönemlerini kapsayan yargı reformu stratejileri kapsamında da bu hususa yer verilmiştir.
İkinci YRS döneminde göç, ülke içinde toplumsal barışı olduğu kadar bölge ve uluslararası ilişkilerini de etkileyen, Türkiye’nin en önemli gündemleri arasında sayılmıştır. 2011 yılında Suriye’de yaşanan iç savaş sonrası başlayan göç dalgalarıyla Türkiye’de geçici koruma altında bulunan Suriyelilerin sayısının 2015 yılının sonunda 2,8 milyona ulaşmasına işaret edilen bu YRS belgesinde yaşanan göç hareketliliklerine karşın Türkiye’nin izlediği insan odaklı politikalarla “…bir yandan Suriyeli mültecilerin yaşam hakkının korunmasını sağlarken, diğer yandan Avrupa’yı derinden etkileyecek” bir krizin de önlendiği ifade edilmiştir (2019: 13). Buna karşın yaşanan göç hareketlilikleri hukukun temeli olan sulh esasına sorun teşkil ederek anlaşmazlık ve uyuşmazlıklara neden olabilecek etkenler arasında sayılarak (2019: 92) adalet sistemine kaçınılmak olarak etki edeceğine işaret edilerek ikinci YRS döneminde özellikle mültecilerin adalete erişimi konusunda projeler yürütüldüğü ve eğitim çalışmaları yapıldığı belirtilmiştir.
Üçüncü YRS belgesinde ise göç hususu, Hedef 4.13 olarak anılan “Uluslararası adli yardımlaşma ve adli iş birliği geliştirilecektir” başlığı altında sınır aşan suçlar kapsamında “insan ticareti” ve “göçmen kaçakçılığı” konularına işaretle anılmıştır. İHEP’de ise göçe yönelik daha açık göndermelerin bulunduğu belirtilebilir. Nitekim bu rapordaki değerlendirmelerin kaynağını da söz konusu göndermeler teşkil etmektedir. Bu bağlamda, İHEP’in, iki amaç başlığı altında (ifade, örgütlenme ve din özgürlüklerinin korunması ve geliştirilmesi, kırılgan kesimlerin korunması ve toplumsal refahın güçlendirilmesi) yer alan çeşitli faaliyetler eksenindeki vaatlerinin göç ile doğrudan ilişkili olduğu görülmektedir. Bu faaliyetler aşağıda ‘Kapsam’ başlığı altında derlenmiştir.
Raporun tamamına buradan erişebilirsiniz: Mülteci Raporu