MARDİN İLİ MİDYAT İLÇESİ BEYAZSUBAŞI RAPORU

MARDİN İLİ MİDYAT İLÇESİ BEYAZSUBAŞI MEVKİİNDE NUSRET KALKAN ADLI KİŞİNİN 28 AĞUSTOS 2008 TARİHİNDE YARGISIZ BİR İNFAZ SONUCU YAŞAMINI YİTİRDİĞİ İDDİALARINA İLİŞKİN ARAŞTIRMA-İNCELEME RAPORU

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ MAZLUMDER

 

OLAY 

29.08.2008 tarihinde Mardin Şubemize başvuruda bulunan Ramazan Kalkan, “oğlum Nusret Kalkan’dan yaklaşık 9 yıldır haber alamıyorduk. 28.08.2008 tarihinde ailemizin diğer fertleri Midyat Beyazsu Mevkiinde piknik yaparken sivil ve silahsız olarak yanlarına gelmeye çalıştığı sırada arkadan ve ihtar yapılmadan örgüt üyesi olduğu gerekçesi ile güvenlik güçleri tarafından öldürüldü. Oğlumun yaşam hakkı ihlal edildi. İHD’den yardım talep ediyorum.” biçiminde beyanda bulunmuştur. Mardin ili Midyat ilçesi Beyazsubaşı Mevkiinde ailesiyle piknik alanında sivil halde ve PKK’ya mensup olduğu bildirilen Nusret Kalkan’a kolluk kuvvetlerince silahla ateş edilmesi ve bu şahsın bilahare ölümü hadisesinin insan hakları ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmiştir. 

AMAÇ
İddia edilen durum için mağdurlar, resmi kurumlar ve varsa görgü tanıkları ile görüşmek, araştırma ve incelemeler ile elde edilen bilgiler ışığında rapor hazırlamak, raporu ilgili ve yetkili kurum ve makamlara göndererek maddi gerçeğin açığa çıkarılmasına katkıda bulunmak, kamuoyunun gerçek bilgiye ulaşmasını sağlamak, çeşitli ulusal ve uluslararası mevzuatlarda güvence altına alınan yaşam hakkının korunmasına katkıda bulunmak, fail/ler hakkında gerekli soruşturmanın başlatılmasını talep etmek amacıyla bir insan hakları heyeti oluşturulmuştur. 

HEYETİN OLUŞUMU
İHD MYK Üyesi-Doğu, Güneydoğu Bölge Temsilcisi Mihdi Perinçek, MAZLUMDER Genel Başkan Yardımcısı Nesip Yıldırım, İHD MYK Üyesi Ali Akıncı, İHD Mardin Şube Başkanı Erdal Kuzu ve İHD Diyarbakır Şube Yönetim Kurulu Üyesi Serdar Çelebi’den oluşan İnsan Hakları Heyeti araştırma ve incelemelerde bulunmuştur.

İHD Genel Merkezi, heyetin resmi kurum yetkilileri ile 01 Eylül 2008 tarihinde görüşme yapması için, 30.08.2008 tarih ve 202/2008/23-245 sayılı yazı ile Midyat Kaymakamlığı, 246 sayılı yazı ile Midyat Cumhuriyet Başsavcılığı ve 247 sayılı yazı ile Midyat Belediye Başkanlığından randevu talebinde bulunmuştur. 

Heyet, 01 Eylül 2008 günü saat 10.20’de olay yeri olan Beyazsubaşı Özışıklar piknik alanına intikal ederek, incelemelerde bulundu. Olay yerinde maktulün ağabeyleri Davut Kalkan ve İsmet Kalkan’ın, piknik alanı sahipleri Halime ışık ile Kazım Işık’ın görgü ve beyanlarını almıştır.

Saat 14.30’da Midyat Kaymakamı Mustafa Yılmaz, saat 15.00’te Midyat C.başsavcısı Şaban Yılmaz ile makamında görüşme yapıldı. Midyat Belediye Başkanlığı, yazılı randevu talebini 01.09.2008 tarih ve 2008/1604 Sayılı yazı ile “Belirtilen mevkiinin, belediyemiz mücavir alanı dışında olup, mülki amirliğin yetki ve sorumluluğundadır. Buna göre bilgi ve gereğini arz/rica ederim” biçiminde yanıtladığından görüşme yapılmamıştır.

İnsan Hakları Heyetimiz, ailenin diğer bireyleri ile görgüsü olanların beyanlarını almak üzere bu kişilerin ikamet yeri olan Mardin il merkezine giderek Zeynep Güneş, Ramazan Kalkan, (maktulün babası), Netice Kalkan ve Emrullah Kalkan adlı kişilerin görgü ve beyanlarını almıştır. 

İHD Mardin Şube Başkanı, Heyet Üyesi ve aynı zaman baba Ramazan Kalkan’ın avukatı olan Erdal Kuzu, 28 Ağustos 2008 günü baba Ramazan Kalkan tarafından kendisine saat 17.30 dolaylarında yapılan başvuru üzerine saat 18.20 dolaylarında maktul Nusret Kalkan’ın sağlık durumu ile ilgili İçişleri Bakanlığına faks göndermiştir.

HEYETİN YAPTIĞI GÖRÜŞMELER 

 

Ramazan Kalkan ( 1947 doğumlu-maktulün babası.)
Maktulün babası Ramazan Kalkan ile yapılan görüşmede; “ Çocuklarım, gelinlerim ve torunlarım 28.08.2008 günü Midyat Beyazsubaşı’ında piknik yapmak üzere Mardin merkezindeki evden gitmişlerdi. Sabah çıkmışlardı. Ben evde kalmıştım. Oğlum Davut o gün saat 16.30–17.00 dolaylarında cep telefonundan beni aradı. Nusret’in yaralandığını söyledi, sivil giyimli iken uyarısız ateş edilip yaralanmasına neden olunmuş. Bana hastaneye gitmemi söyledi. Ben de o sırada bulduğum bir arabaya atlayıp Mardin Devlet Hastanesine gittim. Hastaneye gittiğimde resmi ve sivil giyimli polisler hastanenin etrafını sarmışlardı. Beni içeri almadılar. Hatta kovdular. Bir ambulans Mardin devlet hastanesine geldi, kısa bir süre sonra aynı ambulans ayrıldı. Bir hasta bakıcı ambulansın Diyarbakır’a, D.Ü. hastanesine gittiğini söyledi. Ben de başka bir arabayla Diyarbakır’a gitmek üzere yola çıktım. D.Ü hastanesine gittim. Yaralı veya ölü kimsenin gelmediği söylediler. Daha sonra Diyarbakır Devlet Hastanesine gittim. Sordum. Bir cenazenin geldiğini söylediler. C.savcısı geldi, oğlumu teşhis ettim. Oğlumu öldürdüler, öldürenlerden davacıyım.” biçiminde beyanda bulundu.

İsmet Kalkan (Maktulün abisi) :
Nusret Kalkan’ın abisi İsmet Kalkan ile yapılan görüşmede; “Mardin Merkez Saraçoğlu mahallesinde ikamet ediyoruz. 28.08.2008 tarihinde sabah 08.00 de evden ailece çıktık. Piknik alanına geldik. Suya girdik. Saat 16.30–17.00 civarında ben suyun kenarında oturuyordum. Tek bir silah sesi geldi. Ateşle birlikte önümde merminin ışığını gördüm, küçük bir et parçası suya düştü. Ben Nusret’in gelişini görmedim. Silah sesini duydum. Vurulduğu yere koştum. Aramızda 15–20 metre vardı. Dur ihtarı duymadım. Ateş edeni görmedim. Mermi sırtına isabet etmiş ve göğüs kısmından çıkmıştı. “Beni Timler vurdu, beni hastaneye götür” dedi. Kardeşim 2001 de kanaatimce örgüte katılmıştı. İlk defa onu burada gördüm. Giyimi sivil giyimdi. Kot pantolon, gömlek ve ayakkabısı vardı. Ben yanına ulaştığımda üzerinde atlet vardı. Gömleğin üzerinde silah görmedim. Vurulduktan sonra askerlerden kimse gelmedi. Arabaya kendimiz koyduk ve yola çıktık. Yol bahçeye bitişikti. Özel harekat timleri sivil giyimliydi. Bizi durdurdu ve araçtan bizi ve yaralıyı yere indirdiler. Ben “kan kaydebiyor hastaneye götürelim” dedim. Onlar “dur bekle” dediler. Neyi beklediklerini bilmiyorum. Yarım saat yaralı olarak yerde kaldı. Kan kaybediyordu. Ben yarayı elimle bastırıyordum. Kan durmuyordu. Olay yerine ambulans çağırılmadı. Bizim yaralıyı hastaneye götürmemiz engellendi. Bize bekle diyorlardı. “Bu kim” diye bana soruyorlardı. “Buna bir şey olursa vebali sizindir” dedim. “Sen fazla konuşma” dediler. Bekledik. “Emir geldi atlayın arabaya” dediler. Reno marka trassit minibüs araçla Nusaybin’e doğru yola çıktık. Önce Nusaybin’in çıkışına gittik. Tekrar aracı çevirip hastaneye gittik. Hastaneyi bilmiyorlardı. 20–30 dk hastaneyi ararken geçti. Nusaybin Devlet hastanesinde tedavi etmediler. Üstünü çıkarıp yaraya bant vurdular. 15–20 dk. Kadar orda kaldık. Bana bu kim diye sordular. Kardeşim dedim. Bunu da kelepçeleyin dediler. Ambulans yola çıkacaktı. Bir özel harekatçı, doktora ve polislere “ambulans bizi beklesin” dedi. Geldiler ve araca binip yola çıktılar.  

Kanaatimce kardeşim kan kaybından öldü. Ben Nusaybin devlet hastanesindeyken bir hastabakıcı, “yaralı seni çağırıyor, bir şey diyecekmiş” dedi. Yanına gittim. O esnada polis beni dışarı çıkardı . “Seni sonra çağırırız” dedi. Kardeşimin yarası tehlikeli değildi. Hastaneye erken getirilseydi, müdahale dilseydi belki yaşayabilirdi. Kardeşim Diyarbakır’da vefat etti.” biçiminde beyanda bulundu.

Davut Kalkan (1968 doğ-Maktulün abisi) :
Maktulün abisi Davut Kalkan ile yapılan görüşmede; “ 28.08.2008 tarihinde aile olarak toplam 29 kişi şu anda göstermiş olduğum Bayazsubaşı Özışıklar piknik alanına piknik yapmak üzere geldik. Saat 09.00 dolaylarında gelmiştik. Hatırladığım kadarıyla 2002 yılında, kardeşim Nusret PKK saflarına katılmıştı. Saat 16.00–1700 dolaylarında yanımıza geliyordu. Burada olduğumuzu nasıl öğrendiğini bilmiyorum. Yanımıza gelirken üzerinde sivil kıyafetler vardı. Üzerinde Keleşnikof veya başka silah görmedim.. Piknik yerine oturma yerimize göre güney tarafından geliyordu. Bir adet silah sesi duydum. Silah sesi ile birlikte kardeşim Nusret sağ tarafına doğru yere yığıldı. Kendisi vurulurken yüzü bize dönüktü. Anladığım kadarıyla kendisine arkadan ateş edilmişti. Vuranı görmedim. Silah sesinden önce dur vb sesler yoktu, yaralı kişi düşerken üzerinde ve ellerinde silah görmedim. Kanaatimce yolun üzerindeki çalılıklardan ateş açılmıştı. Biz hemen yanına koştuk ve piknik alanında bulunan dolmuşa bindirip ana yola çıktık. Silah sesinden tahminen 2–3 dakika sonra askerler olay yerine geldiler. İlk gelen güvenlik görevlileri sivil kıyafetli idi ve ellerinde uzun namlulu silah (tahminen keleşinkof marka) vardı. Ayaküstü bize olayı sordular, vurulan şahsın Nusret mi olduğunu sordular. Ben de bilmiyorum, ama kan lazım olabilir diyerek gideyim kan vereyim dedim, bekle dediler, ‘vurulan kim di söyle, Nusret miydi? ‘diye tekrar sordular. Bende evet dedim. Bu görevliler bana’ biz kan sorununu hallettik sen burada kal ‘Yara ölüm yarası değil’ dediler. Oyaladılar yaralıyı, Saat 19.30 kadar piknik alanında bekletildik. Olay ile ilgili sorular sormaya başladılar. Benden silah istediler, ben de silah yok dedim. Ayrıca diğer’ iki kişi nerede? Onları ne yaptınız? ‘ diye sorular soruyordular. Bende başka kimse yok, yoktu diye cevapladım bu sorular saat 19.30 ‘a karar devam etti. Daha sonra hepimizi Beyasubaşı Jandarma Karakoluna götürdüler. 29.08.2008 günü saat 09.00’e kadar karakolda tutulduk. Burada ifadelerimiz aldılar. Karakolda bize kötü davranıyorlardı. İhtiyaçlarımız giderilmiyordu.” biçiminde beyanda bulundu.

Halime Işık (Özışıklar piknik yeri sahibinin eşi- 75 yaşında)
Görgü tanığı Halime Işık ile yapılan görüşmede; “ Bahçemize gelen piknikçilere hizmet ediyorduk, yemek isteyenlere yemek hazırlıyorduk, o gün Kalkan ailesinden (25–30 kişi civarındaydı.) başka 2 ailede daha piknik yapıyordu. Piknik alanının batısında Beyazsu ırmağının kenarında bulunan aile olaydan yaklaşık 1 saat önce ayrılmıştı. Bir el silah sesi duydum. Öncesinden ve sonrasında başka hiçbir ses duymadım. Silah sesinden hemen sonra bir gencin alanın orta yerine yakın yerde olan nar ağacının dibine düştüğünü gördüm. Düşmeden önce sırtı yola bakıyordu. Önce sivil giyimli sonrada resmi giyimliler geldi. Bizleri erkek ve kadın olarak ayrı ayrı yere topladılar, sonrasını zaten sizlere anlatmışlardır. Daha sonra eşim Osman’ı tutukladılar, hapse attılar.” biçiminde beyanda bulundu.

Kasım Işık (Özışıklar piknik yeri sahibinin oğlu- 29 yaşında)
Görgü tanığı Kasım Işık ile yapılan görüşmede; “Olay günü bahçedeydim. Gelen müşteriler ile ilgilendiğim için olay anında bahçenin giriş kapsının ana yola yakın yerinde duruyordum. Olayı görmedim. Sadece bir el silah sesi duydum. Öncesinden ve sonrasından hiçbir silah ve ‘dur’ gibi insan sesi duymadım. Silah sesini önemsemedim. Çünkü çevremizde sık sık av tüfeği ile ateş ediliyordu. Bahçeden bir minibüs çıkınca yaralanın olduğunu öğrendim. Silah sesinden 2–3 dakika sonra silahlı sivil giyimli iki kişi (sonradan güvenlik görevlileri olduğunu öğrendim) benim bulunduğun giriş yerinden bahçeye girdi, bende onlarla birlikte bahçeye girdim, bu görevliler bana’ bıyıklı bir adam vardı, nereye gitti’ diye sordular, ben de kimseyi görmedim dedim. Bahçeye girdiğimizde silahlı ve sivil giyimli bir kişinin daha kulübelerin yanında olduğunu gördüm. Daha sonra Hem Beyazsubaşı hem de Nusaybin istikametinden resmi kıyafetli güvenlik görevlileri geldi. Hepimizi erkek ve kadınlar olarak ayrı ayrı yerlerde topladılar, başımızda resmi giyimli askerler vardı. Saat 19.30 kadar bahçede tuttular, daha sonra karakola götürüldük bizi gözaltına aldılar, doktora çıkarılmadık, sabah savcılığa götürdüler. Bizi bahçede tutarlarken olaydan yarım saat sonraydı, resmi üniformasının üstüne yelek giydiği için rütbesini tam göremediğim, ancak hilal ve en azından bir yıldızı olan rütbeli görevli az önce söylediğim sivil giyimli bu güvenlik görevlileri tuvaletler ve bayan mescidi arasında konuşuyordu, aramızdaki mesafe azdı, sivil giyimli ve silahlı kişi rütbeliye elleriyle de işaretler yaparak ‘buraya doğru geldi, sonra geri döndü’ diyordu, o sırada yakında olduğumu görüp beni oradan uzaklaştırdılar.

Bu sivil-silahlı kişiler bir gün önce saat 13.00–14.00 sularında bahçemize gelmişlerdi. Konuklara ızgara yapıyordum. Bana’ yarın ailelerimizi pikniğe getirmek istiyoruz, yeriniz olur mu’ diye sormuşlardı, bende yer olur gelebilirsiniz demiştim. O sırada bahçeyi dolaşıyorlardı, bir tanesinin elinde telefon vardı, bahçenin ve çevrenin resimlerini çekiyordu galiba. Aynı kişiler olay günü saat 10.00–11–00 sularında tesisimizin doğu tarafındaki (Beyazsubaşı tarafı) boş alanın ırmak kenarındaki kayalıklarda otururken gördüm. Çalıştığım için daha sonra ne yaptıklarını, nereye gittiklerini görmedim.” biçiminde beyanda bulundu.

Zeynep Güneş ( 30 yaş. Maktulün dayısının kızı-Görgü tanığı)
Görgü tanığı Zeynep Güneş ile yapılan görüşmede; “Ailece piknik için Beyazsubaşına gitmiştik. Piknik alanının Beyazsu ırmağının bitişiğinde betonlu yerin üzerine ve bitişiğindeki toprak zemine kilimlerimizi yayıp oturmaya başladık. Sabah kahvaltımızı yaptık. Öğlene doğru Nusret’in Nusaybin istikametinden doğru bize doğru geldiğini gördük. Biraz sohbet ettik, arkasından beraber yemek yedik. Saat 16.00 dolaylarında eve dönme hazırlığına başladık. Nusret de kirlendiği için yıkanıp kuruyan gömleğini üzerindeki tişört ile değiştirmek için piknik alanında bulunan ve kadınların mescit olarak kullandığı barakaya doğru gitti, çok kısa bir süre sonra atletli ve sağ elinde götürdüğü gömlek ile doğru geliyordu, Onunla aramda 4–5 metre vardı. Bir silah sesi geldi, Nusret birkaç adım atıp yere düştü. Düşerken beni yaklaşık 1 metre geçmişti. Vurulurken yüzü bana dönüktü, silah sesinden önce ve sonrasında hiçbir ses duymadım. Ellerinde silah yoktu. Ağabeyleri hemen yanına geldi. Onu minibüse aldılar, hastaneye götürmek için yola çıktılar. Birkaç dakika sonra bir tanesi kulübenin oradan aşağı indi 2 tanesi piknik alanının giriş yerinden gelmek üzere 3 silahlı sivil kıyafetli güvenlik görevlileri geldi, daha sonra resmi kıyafetli askerler geldi. Hepimizi erkek ve kadınlar olmak üzere ayrı ayrı yere topladılar, saat 19.30 kadar orada tuttular, karakola götürüldük, bir gün sonra savcılığa götürüldük. Gözaltına alındığımızda doktora götürülmedik. ” biçiminde beyanda bulundu.

Netice Kalkan (1982 doğumlu –ölenin kardeşi –ev hanımı)
Görgü tanığı Netice Kalkan ile yapılan görüşmede; “28.08.2008 tarihinde, Perşembe günü ailece Beyazsuya pikniğe gitmiştik. Ailece eğleniyorduk. Ben ve birkaç kişi su kenarında gezdik. Geri geldiğimizde Abim Nusret gelmişti. Kot pantolonu gömlek ve kundurası vardı. Yemek yedik ailece oturduk. Ben üzerinde silah görmedim. Üstündeki gömleği çok kirlendiğinden biz yıkadık. Ben kardeşlerimin çocuklarının resimlerini çekiyordum. Aniden patlama sesi duydum. Arkama baktığımda ağabeyimin kendisini yere attığını gördüm. Ben dur ihtarı veya bir bağırma duymadım. Kardeşimin gömleği elindeydi. Ağabeyimin elinde vurulduğunda silah yoktu. Silahı ben hiç görmedim. Bence kardeşim gömleğini giymek için mescidin olduğu yere doğru gittiğini düşünüyorum. Abim vurulduktan sonra onu arabaya bindirdik. Arabada beni timler vurdu dedi. Yola çıktığımızda bizi durdurdular ve beni arabadan indirdiler. Beni, ağabeylerimi ve yaralı abim Nusret’i yere indirdiler. Bize bu kim, kim vurdu diyorlardı. Yaralı halde bizi beklettiler. Kimdir bu diye çokça soruyorlardı. Ben hastane, hastaneye götürün diyordum. En az 15 dakika bizi beklettiler. Sonra arabaya tekrar bindirdiler. Gittiler. Kardeşimi ne kadar çabuk götürselerdi, kurtulacaktı. İlkyardım hiç yapmadılar. Araçtan indirirken dikkat etmeden kollarından çekip indirdiler.” biçiminde bayanda bulundu

Emrullah Kalkan (1992 doğumlu-Görgü tanığı)
Görgü tanığı Emrullah Kalkan ile yapılan görüşmede; “ Biz 28.08 2008 tarihinde, Perşembe günü ailece pikniğe gitmiştik. Yaklaşık 25 kişiydik. Nusret amcam biz oraya vardıktan yaklaşık 1 saat sonra sivil olarak tek başına yanımıza geldi. Gelirken üzerinde kot pantolon ve kısa kollu bir gömlek vardı. Üzerinde herhangi bir silah görmedim. Yemek hazırlığı yapıyorduk öğlene doğru amcam bana iki kişiyi göstererek” bunlara bir bak ne yapıyorlar” diye söyledi. Bende o tarafa gittim. Biri suyun kenarındaydı. Diğeri bir arabanın içindeydi. Onlara baktığımda cep telefonu ile görüşüp oradan ayrıldılar. Bunlar olay sonrasında olay yerine gelenlerdi. Olay sonrası gelenlerden biri öğleden önce suyun kenarında oturana çok benziyordu. Biz ikindiye kadar oralarda gezip durduk. Amcam Nusret gömleğini tişört ile değiştirirken üzerinde silah görmedim. Hatta dikkatimi çekti niye üzerinde silah yok diye. İkindi vaktinde amcam yıkanan gömleğini giymek için yanımızdan ayrıldı. Bir el silah sesi duydum. Amcamın gittiği tarafa baktığımda atletli bir kişinin yere düştüğünü gördüm. Oraya gittiğimde amcamın olduğunu gördüm. Elinde veya yanında silah yoktu. Silah sesinden önce “dur” sesini duymadım. Hemen dolmuşa koydular, dolmuş hareket etti, kısa bir süre (2–3 dakika) sonra 3 kişi yanımıza geldi, sivil idiler, birisinin elinde uzun bir silah vardı, bu silahın dürbünü vardı. Üzerlerinde asker yeleği olanlar da geldi. Daha sonra olay yerine gelen Emniyet Müdürü yarbay (tanımlama Emrullah Kalkan’a aittir.) bu sivilleri tebrik etti, ‘başarılı bir operasyon’ dedi.” biçiminde beyanda bulundu

HEYETİN YAPTIĞI RESMİ GÖRÜŞMELER

Mustafa Yılmaz (Midyat Kaymakamı) :
Midyat Kaymakamı Mustafa Yılmaz ile yapılan görüşmede;” Olay tarihinde izinde idim. Döndükten sonra bilgi almış bulunuyorum. Olay yargıya intikal ettiği için ailenin iddialarını yargı değerlendirip karar verecek. Güvenlik güçleri alınan bir duyum üzerine oraya gitmiş ve operasyon yapmıştır. Maktul 2 yıl önce aynı bölgede meydana gelen yol kesme eyleminde bulunmuş, görgü tanıklarıyla bu kişinin kimliği tespit edilmiş, hakkında adli tahkikat başlatılmış ve hakkında tutuklanma kararı çıkmıştır. Bu kişinin üzerinde silah varmış, yaralı olarak taşındığı arabada bir tabanca şarjörü ele geçirilmiş, aynı piknik alanında TNT kalıbı bulunmuş, işyeri sahibi patlayıcı madde bulundurmaktan tutuklanmıştır. Demek ki daha önceden kimliği tespit edildiği için sadece o kişi vurulmuştur. Kişi elinde tabanca ile birlikte topluluğun bulunduğu ağaçlık alana kaçmış, kendisine “dur” ihtarı yapılmıştır. Vukuat raporunu yeni almış bulunuyorum. O nedenle idari soruşturma başlatmış değiliz. İdari tahkikatı savcılığın talebi üzerine başlatacağız. ” biçiminde beyanda bulundu. 

Şaban Yılmaz (Midyat C.Başsavcısı)
Midyat C.Başsavcısı Şaban Yılmaz ile yapılan görüşmede heyet çalışmamıza konu olan olay ile ilgili olarak; ”Söz konusu kişi aranan bir şahıstır. Biz tahkikatımızı yapıp dosyayı yetkili savcılık olan Diyarbakır’a göndereceğiz. Olay mahallinde 2 yıl önce meydana gelen yol kesme olayında belirtilen kişi yer almış. Bu nedenle aranan bu şahıs ile ilgili istihbarat çalışmamız devam ediyordu. Olay günü öğleden sonra Binbaşı beni aradı, aranan bir şahsın ailesi ile birlikte Beyazsubaşı’nda ailesi ile birlikte piknik yapacağının ihbarını aldığı söyledi. Ben de, kendisine; sivillere zarar vermeden şahsın yakalanmasını istedim. Bu konuda kendilerine izin verdim. Operasyonda şahısların sağ yakalanması, yeni delillere ulaşma ve yargılanması amacımızdır. Askerler, şahsı izlediklerini, şahsın kendilerini fark ettiklerini, bunun üzerine silah çektiğini,, kaçacağını anladıklarından dur ihtarı yaptıktan sonra bir el ateş edilmiş. Ailenin şüpheli sıfatı ile ifadelerini aldım. Olay yerinde keşif yapılmış değildir. Otopsi tutanağı gösteriyor ki şahıs oradaydı. Çünkü midesinden tavuk ve salatalık parçaları çıkmış, şahıs yaralandıktan sonra onu taşıyan minibüste bir adet tabanca şarjörü bulunmuştur. Örgüt elemanlarının şehre geldiklerinde sivil giyindikleri ve giysi içlerinde tabanca taşıdıklarını bilmekteyiz. Bu nedenle silahın var olduğu kanaatindeyiz. Silahı arama çalışmamız devam ediyor. Olay yerinde A–4 ve fünye bulundu. İş yeri sahibi bu patlayıcıların kendisine ait olduğunu söyledi. İş yeri sahibi yaşlı kişi tutuklandı. Sivillerin zarar görmemesi için tedbirler alınmıştır. Şahsın yaralı iken bekletilmesi olmamış, 2 asker refakatinde hemen Nusaybin Devlet Hastanesine gönderilmiştir. Aile tarafından verilen bir vekâletname varsa hazırlık dosyasındaki otopsi raporu vb. belgeleri alabilirsiniz.” biçiminde beyanda bulundu. 

HEYETİN YAPTIĞI TESPİTLER

A-) OLAY YERİNE İLİŞKİN TESPİTLER:
1- Olay yerinin, Nusaybin ilçesine 16, Beyazsubaşı kaynağına 6 km mesafedeki Özışıklar piknik alanının olduğu,
2- Özışıklar piknik alanının;
a-.) Kuzey istikametinde Beyazsu ırmağı bulunduğu, bu derenin Özışıklar piknik alanına bitişik yerinin bazı noktaları farklı olmakla beraber ortalama 5-6 genişlikte, derinliğinin en azından boy hizasında ve akış debisinin yüksek olduğu,
b-) Doğusunda ahşaptan oturma sedirler, devamında ağaçları çok çok seyrek, yaklaşık 1 dekarlık boş bir alanın olduğu,
c-) Güneyinde Nusaybin Beyazsubaşı karayolunun olduğunu, yolun piknik alanından yaklaşık 4 m yükseklikten geçtiği,
d-) Batısında başka şahıslara ait piknik alanı olduğu,
e-) Bu piknik alanının yaklaşık 35–36 m genişlikte ve yaklaşık 75–80 m uzunlukta, toplam yaklaşık 2,5 dekar olduğu, ırmağa bitişik bölümünde 2,5 metre eninde boydan boya beton dökümlü düz bir alan olduğu, geri kalan kısmının toprak zemin, düz ve içinde seyrek olarak muhtelif cins ve yaşlarda ağaçların bulundu,
f-) Alanın güney tarafı içinden geçen yaklaşık bir metre genişliğinde sulama kanalı olduğu,
g-) Güney tarafının doğuya yakın noktalarında 2 yapının olduğunu, bu yapılardan bir tanesinin tuvalet, diğerinin mescit olduğu,
2- Maktulün yaralandıktan sonraki düştüğü yerin, bu kulübelere yaklaşık 6–7 metre, aile bireylerinin oturduğu yere yaklaşık 12–13 m mesafede olduğu,
3- Bu piknik alanının her noktasının, her noktadan net görüş mesafesinde olduğu heyetimiz tarafından tespit edilmiştir.

B-) OLAYA İLİŞKİN TESPİTLER : 
Heyetimiz;
1-Maktulün PKK örgüt elemanı Nusret Kalkan olduğu, aile bireylerinin pikniğe geleceğini bir şekilde öğrenip onları ziyarete geldiğini, birlikte yemek yendiğini, (kadın ve çocuk anlatımlarında bu hususa kanaat edilmiştir.) 

2-Maktulün olay yerine sivil kıyafetlerle geldiğini, üzerinde kot pantolon, gömlek ve ayakkabı olduğu, gelişinde elinde silah görülmediğini,

3- Anlatım ve hazırlık dosyasındaki belgelerden de anlaşıldığı üzere maktul Nusret Kalkaı’ın olay yerine olay saatinden birkaç saat önce geldiği, piknik alanında bulunduğu süre içinde sivil giyimli olduğunu,

4-Gerek beyanlar ve gerekse hazırlık dosyasındaki belgelerde anlaşıldığı üzere olayın 28.08.2008 günü saat 16.30 dolaylarında meydana geldiğini, 

5-Maktulün kirli olmasından dolayı yıkanan gömleğini giymek üzere mescide doğru ilerlediğini (Aile anlatımları), gömleğini giymeden/giyemeden geri dönüşte (kolluk kuvvetlerini görme ihtimali olabilir) kendisine ateş edildiğini, 

6-Maktule anayol kısmından yaklaşık 10 metre mesafeden kolluk kuvvetlerince ateş açıldığını, maktulün sırt kısmından tek mermiyle vurulduğu, merminin göğüs kısmından çıktığını, 

7-Maktülün yaralandıktan sonraki düştüğü yerin, piknik alanı içindeki kulübelere yaklaşık 6–7 metre, aile bireylerinin oturduğu yere yaklaşık 12–13 m mesafede olduğunu, 

8-Maktulün yaralanma anında elinde silah olduğuna/silah çektiğine dair yetkililerin anlatımına rağmen, olay mahallindeki kişiler silah görmediklerini beyan etmişlerdir. Maktulü hastaneye götüren araçta silah şarjörü bulunmuş ise de bunun maktule ait olduğunun tespit edilemediğini,

9-Olay mahallinde silahlı çatışma olmadığını, kolluğun beyan ettiği silahın, varsa dahi maktul tarafından ateşlenmediği,

10- Ateş edilme öncesinde veya sonrasında “DUR İHTARI”/ “TESLİM OL” ihtarı yapıldığını kolluk kuvvetleri iddia etse de, olay mahallindeki tüm tanıkların bu ihtarı duymaması ve özellikle maktule en yakın Zeynep Güneş isimli görgü tanığının da uyarı sesi yapılmadığına dair beyanı dikkate alındığında DUR ihtarının yapılmadığını, 

11- Hazırlık dosyasındaki 28.08. 2008 tarihli “Ölü Muayene Otopsi Tutanağına” göre ölümün iç organlardan mide ve akciğerin parçalanmasına bağlı aşırı kan kaybından dolayı geliştiğini, 

12-Yaralandıktan sonra maktule ilk yardımın yapılmadığını, abisinin yaralanan yerini eliyle bastırdığını, olay yerine ambulans çağırılmadığını, ailenin kendi imkânlarıyla sivil bir araç ile yaralıyı götürdüğünü,

13- Maktul Nusret’i taşıyan aracın hareketten hemen sonra ana yolda durdurulduğunu, yaralı bir halde araçtan indirilerek bekletildiğini,

14-Maktulün 28.08.2008 günü saat 17.25’te Nusaybin Devlet Hastanesi acil servisine yaralı olarak giriş yaptığını, daha teşekkülü bir hastaneye saat 17.35’te ambulans ile sevk edildiğini,

15- Gözaltı işlemi yapılmasına rağmen gözaltına alınan şahısların, usule aykırı olarak doktora götürülmediklerini,

16-Anlatım ve beyanlarına başvurulan Davut oğlu 12 yaşındaki Hasan Kalkan ile kızı Fatime Kalkan’ın gördükleri olayın yarattığı travmayı yaşadıklarını, anlatım ve beyanlarda bulunurken dalgın ve tutuk olduklarını, 

17-Olayın 4. gününde C. Başsavcısı ile olay ile ilgili yapılan görüşmede, olay mahallinde keşif işleminin yapılmadığını tespit etmiştir. 

YASAL MEVZUAT:
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu Ek 2. Maddede: – (Ek madde: 29/08/1996 – 4178/3. md.; İptal Ana. Mahkemesi, 06.01.1999 tarih ve E. 1999/68, K. 1999/1; Yeniden düzenlenen madde: 29/06/2006–5532 S.K./16. md.)

“Terör örgütlerine karşı icra edilecek operasyonlarda “teslim ol” emrine itaat edilmemesi veya silah kullanmaya teşebbüs edilmesi halinde kolluk görevlileri, tehlikeyi etkisiz kılabilecek ölçü ve orantıda, doğrudan ve duraksamadan hedefe karşı silah kullanmaya yetkilidirler.” denilmektedir.

Yakalama, Gözaltına Alma Ve İfade Alma Yönetmeliği’nin “Sağlık kontrolü” başlıklı 9. maddesinde: “Yakalanan kişinin gözaltına alınacak olması… Hallerinde hekim kontrolünden geçirilerek yakalanma anındaki sağlık durumu belirlenir.” Denilmektedir.

AYDINLATILMASI GEREKEN NOKTALAR 

Heyetimiz, adli ve idari mekanizmaların aşağıdaki konuları aydınlatması gerektiği düşüncesindedir.

1-Tanıkların beyan ve anlatımlardan anlaşıldığı üzere, Maktul-sanık Nusret Kalkan’ın en azından 3–4 saat boyunca olay yerinde bulunduğu görülmektedir. Bu süre zarfında silah kullanmadan etkisiz hale getirilmesi veya silah kullanılacaksa hayati tehlike yaratmayan vücut bölgelerine neden ateş edilmemiştir? Ölçülülük ilkesi içerisinde daha uygun hangi yöntemler icra edilmiştir? Şahsın olay yerine geleceği bir gün önceden biliniyorsa neden yolda iken etkisiz hale getirilmemiş ve aile bireyleri içine girmesi beklenmiştir?

2-Aile bireylerinin ifadesi alınırken, Savcılık makamının maddi gerçeğin tüm boyutları ile ortaya çıkması için aile bireylerine “ aile bireylerinin sanık sıfatlı yakını ile görüşmesinin, suç teşkil edecek yardım da bulunmaması halinde suç olmadığı amil hükmünü hatırlatmış mıdır? Hatırlatması görevi ve sorumluluğu değil mi?

3-Tanık beyanlarına göre, en azından olayda yer alan sivil-uzun namlu silah taşıyan 3 görevlinin bir gün öncesinden maktul-sanığın Özışıklar piknik alanına geleceğini bildiğini göstermiyor mu? Bu durum C.Savcılığı makamı ile paylaşılmış mıdır?

4-Beyanlara göre saat 16.30 dolaylarında yaralanma olayı meydana gelmiştir. Olay yeri ile Nusaybin Devlet Hastanesi arasının azamı 20 km olmasına rağmen, yaralının yaklaşık 55 dakika sonra Nusaybin Devlet Hastaneye ulaştırılmasına etken olan durum nedir? Nusaybin Devlet Hastanesinin kanamalı bir yaralıya neden ciddi bir müdahalede bulunmamıştır? Devlet hastanesi olan bir yerde bu müdahale neden yapılamamaktadır? Mardin Devlet Hastanesi görevlileri, durumu gittikçe ciddileşen şahsı neden tedavi etmemiş ve bir saat mesafedeki Diyarbakır iline göndermiştir? Mardin devlet hastanesinin kanamalı bir yaraya müdahale edebilecek imkânı mı yoktur? Hastaneler arasındaki bu nakiller mi şahsın kan kaybından ölümüne neden olmuştur?

5-Olay yerinin nesnel koşullarının maddi gerçeğin ortaya çıkmasına büyük oranda hizmet etmesine uygun olmasına rağmen, bunun yanı sıra C.Savcısının kanaat ve iddiasını fezlekeye dönüştürürken yararlanacağı “olay yeri keşfi” işleminin; olayın vuku bulmasından 4 gün sonra dahi yapılmamış olmasının nedeni nedir? “Yargısız İnfaz” iddiasının olduğu bu olayda, olaya taraf güvenlik biriminin soruşturma dosyası için hazırlık evraklarını tanzim etmesi, delilleri toplaması; etkin soruşturma ve adil yargılama hukuk kuralı ile uyumlu mudur?

6-Olay esnasında Nusret Kalkan’a “Dur ihtarı”nın yapılmadığını değerlendirmekteyiz. Yasal bir gereklilik olan “Dur ihtarı” yapılmadan neden operasyona başlanmıştır? 

7-Aile bireyleri, çocuk sayısının fazla olduğu dikkate alındığında olay sonrasında 19.30’a kadar 2,5–3 saat boyunca olay mahallinde neden bekletilmişlerdir? Tümünün gözaltına alınma sebebi nedir? Gözaltına alınırken hastaneye götürülmediklerini ifade etmekteler. Gözaltı işleminde doktor raporu alınması gerektiği halde bu işlem neden yapılmamıştır?

8-Olay günü olay yerinde bulunan çocukların yaşadığı travmaya ilişkin tıbbi bir işlem tesis edildi mi?

KANAAT ve SONUÇ

KANAAT
Heyetimiz, 
1- 28 Ağustos 2008 tarihinde meydana gelen bu olayda güvenlik güçlerinin PKK elemanı Nusret Kalkan’ı sağ yakalaması veya hayati tehlike yaratmayacak yerline ateş ederek etkisiz hale getirmeleri mümkün iken ve dur ihtarı yapmadan silah kullanma yetkisini ihlal ederek ölümüne neden olunduğu, 
2- Nusret Kalkan’ın yaralanması sonrasındaki tedavi sürecinde gerekli hassasiyetin gösterilmediği, bu nedenle ağır görev kusurlarının yaşandığı,
3- Olay sonrası yapılan gözaltı işleminin hukuka uygun olarak gerçekleştirilmediği kanaatine ulaşmıştır.

SONUÇ 
Yaşam ve güvenlik hakkı ile şüpheli hakları Türkiye’nin altına imza attığı uluslar arası hukuk ve insan hakları metinlerinin temel öğelerine göre korunan haklardır. İnsan haklarına riayet hukuk devleti olmanın gereğidir. 

Bu nedenle,
—İdari ve adli makamların olay ve failleri hakkında etkin bir şekilde soruşturma yapmalı,
—Hükümet ve Meclis İnsan Hakları Komisyonunu olayı ivedilikle araştırmalı,
—Hükümet, kolluk kuvvetlerinin silah kullanma yetkisini sınırlamalı ve zorunlu haller dışında silahın kullanılmamasını teminat altına alacak yasal düzenleme yapmalıdır.

İnsan Hakları Örgütü ve savunucuları olarak, yaşanan bu olayın hukuki takipçisi olacağız. Başta yaşam hakkı olmak üzere hiçbir insan hakkının ihlal edilmediği bir ortama ulaşıncaya kadar çabalarımız devam edecektir.  

Saygılarımızla.

Mihdi Perinçek Nesip Yıldırım Ali Akıncı Erdal Kuzu Serdar Çelebi
İHD MYK üyesi-Doğu Güneydoğu Bölge Temsilcisi MAZLUMDER Genel Başkan Yardımcısı İHD Merkez Yürütme Kurulu Üyesi İHD Mardin Şube Başkanı İHD Diyarbakır Şube Yönetim Kurulu Üyesi

Bir cevap yazın