19 Aralık 2000 Cezaevleri Operasyonu

19 Aralık 2000 tarihinden bu yana tam Yedi yıl geçti. Yedi yıl önce bu gün özgürlüklerden yoksun bırakılmış; yaşamları devletin koruması ve güvencesi altında olan 30 mahkûm Türkiye’deki 20 cezaevinde düzenlenen operasyon sonucu öldürüldü… Yüzlercesi yaralandı… Ölen mahkûmlar için hazırlanan otopsi raporlarında operasyon sırasında yanıcı kimyasal maddelerin kullanıldığı, pek çoğunda darp izlerinin bulunduğu tespit edildi.
 

Bizler henüz 1996 Diyarbakır’ı… 1999 Ulucanları… 2000 Burdur’u… Hafızalarımızdan silememişken, Türkiye cezaevlerinde tarihin en büyük katliamını yaşanmıştır. Binlerce tutuklu ve hükümlü F Tipi cezaevlerine sevk edilmiş. On binlerce mahkum yakını haftalarca cezaevi kapılarında hastane kapılarında sağlık haberlerini almak için bekleyişlerini sürdürmüştür.

19 Aralık insan hakları hukukunun, zor araçları kullanarak ihlal edildiği bir tarihtir.

İHD Cezaevindeki tutuklu ve mahkûmların insan haklarına saygı gösterilmesi, insan onuruna uygun koşullarda yaşamasının sağlanması ve kamuoyunda cezaevleri sorunlarının dikkate çekmek için 11.genel kurulunda 19 Aralık tarihini “cezaevlerinde insan hakları için mücadele ve dayanışma günü “ ilan etti.

Biz insan hakları savunucuları olarak, 19 Aralık 2000 tarihinden bu yana cezaevlerinde bir çeşit ‘ikinci’ bir cezalandırma sistemi olarak uygulanmakta olan tecrit ve izolasyona son verilmesini savunmaktayız. Tecrit ve izolasyon, olağanlaştırılmış bir cezalandırma sistemidir ve mahkumların diğer tutuklu ve hükümlülerle bir araya gelmelerine, çeşitli aktivitelerde bulunmalarına engel olmaktadır. Oysaki cezaevinde de olsa, tüm insanların, yaşam, sağlık, eğitim, beslenme, spor, kültürel ve sosyal faaliyette bulunma hakları vardır ve bu hakları ihlal edilemez. ÇÜNKÜ İnsan sosyal bir varlıktır.

Türkiye cezaevlerinde hakların ve özgürlüklerin engellenmesi ve kullanılamaması söz konusudur. Tutuklu ve hükümlülerin bulunduğu tüm cezaevlerinde uygulamalardaki farklılıklar cezaevi müdürleri, cezaevi savcıları bilgisinde keyfi ve hukuka aykırı muameleler ile devam etmektedir.

Türkiye de halen mevcut 421 cezaevinde 75.589 tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır.2007 yılında cezaevlerinde intihar, hastalık kaza gibi değişik nedenlerden dolayı 10 kişi yaşamını yitirmiştir. Yine İHD Ocak Haziran verilerine göre 51 kişi işkence ve kötü muameleyle karşı karşıya kalmıştır. Sincan F tipi cezaevinde Kırıkkale cezaevine sevk edilen mahkumlar cezaevine gelişlerinde “Buraya hoş geldin” denilerek şiddet uygulanmıştır. Yüzlerce mahkum halen kendi anadillerinde konuşmalarından dolayı aileleriyle telefon görüşmeleri yapamamaktadırlar. 22 Ocak 2007 tarihinde yürürlüğe giren 45/1 no lu 10 saat ortak sohbet hakkını içeren genelge uygulanmamakta, çeşitli gerekçelerle bahaneler üretilmektedir. Artık yaşamsal sağlık sorunları ile karşı karşıya kalan Erol Zavar gibi onlarca mahkum içerde ölüm kalım savaşı vermektedir.

Görünen o dur ki Türkiye’ de cezaevi uygulamaları bilime aykırı, insan onurunu zedeleyecek ve insanı sosyal varlık olarak reddedecek bir uygulamaya dönüşmüştür. Örneğin, Abdullah Öcalan bir adada, tek kişilik bir cezaevinde, tek başına yaklaşık 9 yıldır tutulmaktadır. Yine 19 Aralık 2000 tarihinden beri binlerce tutuklu ve hükümlü F tipi cezaevlerinde tek ve üç kişilik hücrelerde tecrit ve izolasyon koşullarında tutulmaktadır.

Cezaevleri, toplum tarafından sürekli izlenmesi gereken mekânlardır. O duvarların ardında ne olup bittiğini bilmek hakkımızdır. Yalnız Türkiye’de değil, bütün dünyada da durum böyledir. O nedenledir ki, İHD, kuruluşundan bu yana, yani 21 yıldır, cezaevlerine ilgisini diri tutmuştur.

19 Aralık gününü, Cezaevlerinde İnsan Hakları İçin Mücadele Günü ilan eden İHD’liler olarak aşağıdaki taleplerimizi bir kez daha siyasal iktidarın ve kamuoyunun bilgisine sunuyoruz.

  • Adli veya siyasi ayrımı yapmadan bütün tutuklu ve hükümlüler için insan onuruna saygı gösterilmelidir.
  • Hiçbir tutuklu ve hükümlü tecrit ve izolasyon koşullarında tutulmamalıdır. 45/1 no lu genelge hiçbir gerekçe sunulmadan uygulanmalıdır. Mahkumların haftalık telefon görüşmelerindeki Kürtçe konuşma yasağı derhal kaldırılmalıdır.
  • Tutuklu ve hükümlülerin haklarını ihlal eden, onlara işkence yapan, yaralayan ve öldüren kamu görevlileri hakkında davalar açılmalı, açılmış davalar bir an önce sonuca bağlanarak failler hak ettikleri cezalara çarptırılmalıdırlar.
  • 24 saate yayılan tecrit, gayri insani muamele olduğundan Tek Kişilik İmralı Kapalı Cezaevi derhal kapatılmalıdır.
  • Temel insan haklarına aykırı birçok madde içerdiğinden, Ceza İnfaz Yasası’nın ivedilikle ilgili meslek kuruluşları, İnsan Hakları Örgütleri ve akademisyenlerden olaşacak bir kurulda yeniden düzenlenmesi sağlanmalıdır.
  • Cezaevleri sivil izlemeye açık olmalıdır.
  • Cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülerin, savunma, şiddete maruz kalmama, sağlık, eğitim, beslenme, aileleri ve avukatlarıyla ve genel olarak dış dünya ile iletişim haklarına saygı gösterilmeli ve BM Minimum Cezaevleri Standartlarında belirlenen ilkeler kabul edilmelidir.
  • Daha özgün sorunlar da yaşandığından, Kadın ve Çocuk Cezaevleri, insan onurunun zedelenmediği, temel hakların koruma altına alındığı bir bakış açısıyla yeniden düzenlenmelidir.
  • Hükümet ve Adalet Bakanlığı’nı sorumluluklarını yerine getirmeye çağırırken, toplumsal barışın tesisi için 21 yıldır seslendirdiğimiz talebimizi yineliyor, siyasileri de içeren genel af ilan edilmelidir diyoruz.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ

Bir cevap yazın