Adalet Bakanı’na mektup

İHD Genel Başkanı Hüsnü Öndül ve Merkez Yürütme Kurulu üyeleri dün akşam Cezaevleri Genel Müdürü ve Genel Müdür Yardımcıları ile görüştü ve aşağıdaki açıklamanın Adalet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk'ün bilgisine sunulmasını istediler.

İHD Basın Bürosu

Sayın Hikmet Sami Türk
Adalet Bakanı
Ankara

Sayın Bakan,
20 Ekim 2000 tarihinde başlayan açlık grevleri, ölüm orucu biçiminde devam etmektedir. Bugün 44. gününe giren bu eylem biçimi, tutuklu ve hükümlülerin yaşamlarını tehdit eder haldedir.

Ölümlere dur deme olanağı vardır. Diyalog, bu olanağın kullanılmasında başlıca araçtır. Diyalog, anlama çabasıdır.

Sayın Bakan,
Temmuz ayından bu yana, F Tipi Cezaevlerinin sivil toplum örgütleri temsilcilerinin incelemesine açık tutulması diyalog ya da anlama çabasında önemli bir adımdı. Bakanlığınızın bu olumlu çabası F Tipi Cezaevleri konusunda kamuoyunun bilgi edinme hakkına saygı çerçevesinde değerlendirilebilir. Bu arada, 3713 sayılı yasanın 16. maddesinde yapılacağı ifade edilen değişikliğe dair itirazlarımız olmakla birlikte, infaz yargıçlığı kurulması, cezaevi personelinin eğitiminin sağlanacağı, cezaevleri denetleme birimlerinin kurulacağı ve tutuklu ve hükümlülerin hakları da dahil olmak üzere hukuksal alt yapı tamamlanmadan, F Tipi Cezaevlerine sevklerin yapılmayacağına dair açıklamalar da olumludur. Fakat bu konuda da Bakanlığın hazırlıklarının içeriği ile ilgili bilgi eksikliği de giderilememiştir.

Sayın Bakan,

Ölüm oruçlarının durdurulması konusunda, daha açık ve cesaret verici açıklamalara ve Bakanlığın hukuksal alt yapı ile ilgili çalışmalarının kamuoyunun bilgisine sunulmasına ve kamuoyunca tartışılmasına ihtiyaç vardır. F Tipi Cezaevi modeline İHD'nin karşı çıkış nedeni, Terörle Mücadele Yasasının tecriti öngören 16. maddesinden kaynaklanmaktadır. Tutuklu ve hükümlülerin birbirleriyle irtibatının ve haberleşmesinin önlenmesi amacı, açıkça ulusalüstü insan hakları belgeleriyle çelişmektedir ve tecriti öngörmektedir. Bu amaca göre fiziksel koşulları düzenlenmiş cezaevinin insan hakları hukukuna uygun olduğunu iddia etmek olanaklı değildir. Oda, ulusal üstü insan hakları belgelerinde, tutuklu ve hükümlü için, gecelemesini geçireceği özel alanı talep etme hakkını vermektedir. Oysa yasa, odayı, tecrit için öngörmektedir. Demek ki, amaç unsuru açısından insan haklarına aykırılık söz konusudur. Belirtilen durumda, yalnızca 16. maddede değişiklik değil, 16. maddeye göre inşa edilmiş cezaevlerinin fiziksel koşullarında da değişiklik, gereklilik şeklinde belirmektedir.

Tutuklu ve hükümlüler tabi tutulacakları tecrite doğal olarak karşı çıkmaktadır. İHD de, yukarıda da açıkladığımız gibi, karşı çıkmaktadır. Tutuklu ve hükümlüler, olumsuz pratiklerden hareketle can güvenliği konusunda da güvensizlik duygusu içersindedir. Şimdiye kadarki çeşitli uygulamalara bakıldığında, kaygıları anlamak gerekmektedir.

Sayın Bakan,

İHD olarak, ölümleri engellemek için, her tür çabayı göstermeye ve katkı sunmaya hazırız. Çözümün, diyalog yoluyla mümkün ve olanaklı olduğuna inanıyoruz. Özellikle ve öncelikle, tutuklu ve hükümlülerle kurulacak ya da sürdürülecek diyaloğun, yaşam hakkının korunmasında sonuç vereceği inancındayız. Tartışmalı F Tipi projesini ortaya atanların görüşlerinin doğruluğunu ve yerindeliğini kanıtlamaya dönük çalışma ya da açıklamada bulunma yöntemi yerine; baroların, tabip odalarının, insan hakları örgütlerinin ve genel olarak kamuoyunun eleştirilerinin dikkate alınacağına dair bir anlayışın yerleştirilmesine ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.

Saygılarımızla.

Hüsnü Öndül
İHD Genel Başkanı

Bir cevap yazın