İfade Özgürlüğü En Temel İnsan Haklarındandır; İhlal Edilmesi Çağcıl Ülkelerde Mümkün Değildir!

Değerli Basın Mensupları,
2007 yılının ilk altı aylık İfade Özgürlüğü Raporunu açıklamak üzere sizlerle bir aradayız. 1999–2004 yılları arasında AB’ye adaylık süreci kapsamında yapılan olumlu yasal değişiklikler, 2004’den sonra yerini önce bir durgunluğa ve sonra da “kaşıkla verilen hakların kepçeyle geri alınması”na bıraktı. Sistemin anti-demokratik, tekçi, militarist karakteri farklı düşüncelerin ifade edilmesine olanak tanımamakta; muhalif görüşlere tahammülsüzlük sergilenmekte ve haksız cezalar verilmektedir.
Son olarak Yargıtay 8. Ceza Dairesi, Mayıs 2007’de Ankara 28.Asliye Ceza Mahkemesi’nin Prof. Baskın Oran ve Prof. İbrahim Kaboğlu hakkında verdiği beraat kararını bozdu. Buna göre, Başbakanlık İnsan Hakları Kuruluna sundukları Azınlıklar Raporu gerekçe gösterildi ve düşünceyi ifade özgürlüğü esas alınmadığı için cezalandırılmaları üzerinde duruldu. Bilim insanlarının, gazetecilerin, insan hakları savunucularının, DKÖ temsilcilerinin, muhaliflerin düşüncelerini özgürce ifade edemedikleri bir ülkede demokratik hak ve özgürlüklerin korunduğundan bahsetmek mümkün değildir. Farklı olana tahammül edilmediği takdirde çoğulculuk ilkesi hayata geçmez. İşkence, yaşam hakkı ihlali gibi insanlığa karşı işlenen suçlarda failler ceza almazken ve bir nevi muafiyetle korunurken; farklı seslerin sadece ifade özgürlüğünü kullandığı için cezalandırılması kabul edilemezdir.
Ocak-Haziran 2007 arasında 451 kişi hakkında 94 dava açıldı; 361 kişi hakkında 88 soruşturma açıldı ve 368 kişinin yargılandığı 103 dava sonucunda 193 kişi hakkında toplam 229 yıl 3 ay 15 gün hapis ve 7.981 YTL para cezası verildi. Bu rakamlar düşünce özgürlüğü alanında geçmiş yıllara oranlar herhangi bir olumlu ilerlemenin sağlanamadığını ispatlayan rakamlardır. O arada Özgür Gündem gazetesinin 2007 yılı içerisinde dört kez kapatıldığını da hatırlatmak isteriz. İfade özgürlüğünün suç addedilmesi sadece yargılama sonucu doğurmamakta ancak milliyetçi kesimlerin provoke edildiği şovlara ve linççi saldırılara da dönüşebilmektedir. Yazarlar Elif Şafak ve Orhan Pamuk ile gazeteci Perihan Mağden hakkında açılan davalarda, kendilerine yönelik saldırılar halen hafızalardadır. Hrant Dink’in öldürülmesi sürecinin nasıl örüldüğü ve her gün adliyelerde “Türklüğü aşağılamak” suçlamasıyla ifade verdiği için aslında barış ve kardeşlik adına dillendirdiklerinin farklı algılandığı bilinmektedir.
İHD, her koşulda ve ortamda şiddet içermeyen düşüncelerin özgürce ifade edilmesini savunmaktadır. Yapılması gereken yasal mevzuatımızda ifade özgürlüğünü engelleyen maddelerin bir an önce kaldırılmasıdır. Düşüncenin suç olmaktan çıktığı, farklı seslerin özgürce dillendirilmesi demokratik çağcıl ülkelerin olmazsa olmazlarındandır. İHD bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da ifade özgürlüğünün korunması için elinden gelen tüm çabayı sürdürecek ve açılan davaların takipçisi olacaktır.
Reyhan YALÇINDAĞ
İHD Genel Başkanı

Bir cevap yazın