Basın Yayın Etik İlkelerine Uymaya Davet Ediyoruz

Değerli Basın Mensupları,

Bizler, kamuoyunda "Utanç Davası" olarak bilinen ve kadına -aynı zamanda çocuğa- yönelik cinsel şiddet ve tecavüz suçunun işlenmiş olduğu ve halen Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden davada mağdure N.Ç. nin avukatlığını üstlenmiş durumdayız. 27, 28 ve 29 Haziran 2003 tarihlerinde Hürriyet ve Vatan Gazetelerinde konuyla ilgili olarak yayınlanan haberlerin veriliş biçimi ve içeriği, gerek hukukçu ve gerekse insan hakları savunucusu kadın kimliğini taşıyan bizler bakımından asla kabul edilemezdir. Şöyle ki,

– Vatan Gazetesi, 28 Haziran 2003 tarihli sayısında mağdurenin fotoğrafını yüzü karartılmış şekilde de olsa yayınlamıştır. Bunu yayınlamak için mağdurenin kendisine, ailesine ya da avukatlarına danışma gibi bir "lütuf"ta dahi bulunmamışlardır.

– Aynı gazeteden muhabirler ile gerek telefonla aranmamız üzerine telefonla ve gerekse de haberden bir gün evvel yaptığımız yüzyüze görüşmede kendilerini haberin içeriği konusunda uyarmamıza ve sadece vekillik ilişkisi içerisinde aktarılması gerekeni aktarmamıza rağmen tarafımıza ellerinde dosyanın bir fotokopisinin olduğu bilgisi verilmemiştir. Gazete 29 Haziran 2003 tarihli sayısında mağdurenin ve sanıkların duruşmalarda verdikleri ifadelere yer vermeyi "habercilik mesleği" nin icrası gibi göstermişlerdir.

– Adı geçen gazetede bir de "Sokağa Çıkamaz Olduk" başlığıyla verilen bölümde Mardin' de genelevin kapatılmış olmasının sonuçlarından birinin N.Ç.' nin yaşadığı tecavüz fiilleri olduğu belirlemesine yer verilmesi son derecede ürküntücüdür. Başka birine ait olduğu söylense dahi genelevlerin kapatılmasının kadına ve çocuğa yönelik cinsel şiddet ve tecavüz fiillerine yol açtığı gibi bir belirlemenin yapılması benzer fiillerinin teşviki anlamına gelmektedir.

– Hürriyet Gazetesi, 28 Haziran 2003 tarihli sayısında haberi "Ağlaya Ağlaya Bunları Anlattı" şeklinde tam da geleneksel yayın politikasına yaraşır bir biçimde olayı magazin habere çevirerek vermiştir. Haberin giriş bölümünde N.Ç.' nin avukatlığını üstlenen 25 kadın avukatın devlet koruması altında olduğunun yazılması tamamen gerçek dışıdır. 14 Nisan 2003 tarihli duruşma sonrasında biz müdahil avukatlara yönelik fiili ve sözlü saldırılar akabinde Diyarbakır Barosunun yaptığı resmi müracaatlar sonrasında sadece 21 Mayıs 2003 tarihli duruşma ile sınırlı kalmak üzere Emniyet Müdürlüğü tarafından güvenlik tedbirleri artırılmıştır. Davayı başından beri takip eden biz avukatlara fiili ve sözlü saldırılarda bulunulmasına ve davanın güvenlik gerekçesiyle başka yere naklini talep etmemize rağmen bu taleplerimiz Mahkemece reddedilmiştir. Telefonla aranmamız üzerine adı geçen gazetenin muhabirlerine bunu bildirmiş olmamıza rağmen avukatlarla ilgili devlet korunmasının alınmış olduğu gerçek dışı haberin verilmesiyle amaçlanan nedir?

– Aynı Gazetede haberin giriş bölümünde mağdurenin avukatlarından Av. Reyhan Yalçındağ' ın adının zikredilmesinin hemen akabinde duruşma tutanaklarına yer verilmesi kamuoyunca tutanaklarının kendisi tarafından verildiği gibi bir izlenim doğurmaktadır. Bu bilinçli yanılsamanın ortadan kaldırılması için Hürriyet Gazetesi ivedilikle duruşma tutanaklarını kimden aldığını belirtmeli ve tekzip yayınlamalıdır.

– 28 Haziran 2003 tarihinde Hürriyet Gazetesi Yazıişleri Müdürlüğüne fax çekerek yayını derhal durdurmalarını talep etmemize rağmen buna uyulmayarak haber ertesi gün de sanıkların ifadelerine yer verilerek daha da çirkin bir hal almıştır.

Değerli Basın Mensupları,

Vatan ve Hürriyet Gazeteleri, duruşma tutanaklarına çok ayrıntılı bir şekilde yer vererek cinsel şiddet ve tecavüz fiiline maruz kalan mağdureyi basın yayın yolu ile ikinci kez istismar etmişlerdir. Yapılan habercilik değildir; tirajlarının artırılması dışında hedeflenen bir amaç olmadığı açıktır. Haberin içeriği ve veriliş şekli, iç hukukumuz ve Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırılık teşkil etmektedir.

Davanın başından beri birçok hukuk ve yasadışı uygulamaya maruz kaldığımız ve tanık olduğumuz halde adları geçen basın bu konuda bugüne kadar sessiz kalmıştır. Müdahil avukatları olarak yaptığımız basın açıklamalarına tek bir satır yer vermeyerek davanın üzerinden altı ay gibi bir zaman geçmesinden sonra mağdureyi bir kez daha mağdur etme "kamuoyunu olaydan haberdar etme" olarak açıklanamaz. Söz konusu gazetelerin muhabirleri ile telefonla aranmamız üzerine ve yüzyüze görüşmemizde kendilerine mağdurenin 18 yaşından küçük olması sebebiyle yerel mevzuatımız gereği dosyanın gizli yürütüldüğünü ve çocuğun korunmasının bizim için asli olduğunu, bu nedenle de yaşadıklarının içeriğinin verilmemesi gerektiği şeklinde uyarmamıza rağmen magazin haberciliği çerçevesinde ve basın yayın etik ilkelerinin çiğnenerek verildiği haberleri ve habercilik anlayışını protesto ediyoruz. Biz kadının insan haklarını savunan hukukçular olarak söz konusu davada asıl amacımızın adil bir yargılama yapılması ve maddi geçeğin ortaya çıkartılarak faillerin cezalandırılmasıdır. Cinsel şiddetin önlenmesi için olmazsa olmaz koşul faillerin cezalandırılarak caydırıcılığın sağlanmasıdır.

Değerli Basın Mensupları,

Kadına yönelik fiziki, cinsel şiddet ve tecavüz fiilleri hiçbir gazetenin tirajının artırılması olarak kullanılamaz. Recm edilerek yaşamına kastedilen Şemsiye Allak' ın davasını faillerin cezalandırılması için ya da geçtiğimiz günlerde İstanbul' da güvenlik görevlileri tarafından kaçırılarak tecavüze ve şiddete maruz kalan Gülbahar Gündüz' ün faillerinin bulunması için "aynı yüksek hassasiyeti göstermeyen", bunları haber konusu yapmaktan imtina eden basının bu çifte standartlı tutumunu protesto ediyoruz.

N.Ç. 'nin ve diğer şiddet mağduru kadınlara basın yoluyla bu şiddeti ikinci kez yaşatanların hak ettikleri cezaya çarptırılmalarının sonuna kadar takipçisi olacağız.

 
İnsan Hakları Derneği

Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Uygulama ve Danışma Merkezi

Selis Kadın Danışma Merkezi

Bir cevap yazın