Diyarbakır Sur’da 2 Aralık 2015’den Beri Devam Eden Sokağa Çıkma Yasağı (Abluka) Kaldırılsın, Siviller Tahliye Edilsin

Diyarbakır Valiliğinin kararı ile 2 Aralık 2015 günü sabah saat 05’ten itibaren ilan edilen ve uygulanan sokağa çıkma yasağı aralıksız bir şekilde sürmektedir. Bu süre içerisinde (2 Aralık – 5 Şubat 2016 tarihleri arası) 18 sivil yaşamını yitirmiş olup bunlardan 2’si çocuk 1’i kadın ve 1’i 60 yaş üzeridir. Onlarca insan yaralanmıştır. 5 Şubat tarihinden sonra da ölümlerin ve yaralanmaların yaşanmaya devam ettiği kamuoyunun bilgisindedir.

DİHA muhabiri Mazlum Dolan’ın abluka altındaki Sur ilçesinde mahsur kaldığı bir binadan 17 Şubat 2016 günü telefonla basına yaptığı açıklamadan anlaşıldığı kadarı ile 200’e yakın sivil insanın bina bodrumlarında mahsur kaldığı ve içlerinde yaralılar ile çocukların ve kadınların bulunduğu belirtilmişti. Dolan’ın bulunduğu binada Fatma Ateş’in yaralanmasının ardından yapılan yardım çağrıları üzerine 19 Şubat günü tahliye koridoru açılmış, Ateş ile birlikte kendi ailesinden 4 kişi ve gazeteci Dolan ambulanslarla hastaneye kaldırılmış, ancak Fatma Ateş kurtarılamayarak yaşamını yitirmişti. Fatma Ateş ile birlikte hastaneye kaldırılan ve ayakta tedavileri yapılan Dolan ve Ateş’in aile bireyleri ise tutuklanarak cezaevine gönderilmiştir. Bu olay abluka altındaki Sur’da çok sayıda sivilin olduğunun bir kanıtı olmuştur. Ayrıca kuşatma altındaki sivillerin kurtarılması ile ilgili olarak gerek TC Anayasa Mahkemesi’ne gerekse de AİHM’e ÖHD ve MHD’li avukatlar ve İHD Diyarbakır şubesi tarafından yapılmış çok sayıda başvuru bulunmaktadır.

21 Ocak ile 13 Şubat tarihleri arasında Cizre ilçesinde bina bodrumlarında mahsur kalan yaralı ve bitkin halde kurtarılmayı bekleyen 178 silahsız sivilin kurtarılamayıp katledildiği bir dönemi yaşadık. Cizre katliamı, başta Kürt halkı olmak üzere demokratik kamuoyu üzerinde derin bir kırılma ve beraberinde travma yaratmıştır. Benzer bir katliamın Diyarbakır Sur’da yaşanmaması için başta Kürt siyasetçileri olmak üzere demokratik kamuoyunun yoğun bir çabası sürmektedir. Bugüne kadar tüm girişimler sonuçsuz kalmış, başarıya ulaşamamıştır. Esasen talep edilen şey sokağa çıkma yasağının bir günlüğüne kaldırılması ve binalarda mahsur kalan sivillerin bağımsız bir heyet tarafından tahliyesinin sağlanmasıdır. Bu talep hükümet tarafından halen kabul edilmemiştir. Görüldüğü gibi onlarca, belki de yüzlerce insanın yaşam hakkı hükümetin uyguladığı güvenlik politikasındaki psikolojik üstünlük sağlama niyetine kurban edilmektedir. Bu olay Türkiye’de yaşam hakkının ne kadar değersizleştiğinin bir göstergesidir.

DTK, HDK, KJA, HDP ve DBP’nın çağrısı ile Sur’da mahsur kalan sivillerin kurtarılması amacı ile bugün ( 2 Mart) saat 16.00’da tüm Diyarbakır halkının Sur’a yürümesi çağrısı yapılmış ve böylece sokağa çıkma yasağının kaldırılması ile birlikte sivillerin tahliyesi ve çatışmaların durdurulması amaçlanmıştır. Bu çağrıya demokratik bir tepki verilmesi yerine anti demokratik uygulamalar devreye girmiş, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı soruşturma başlatmış, Diyarbakır Valisi de gösterileri yasaklamanın yanı sıra Sur’a giriş çıkışları tamamen yasakladığını duyurmuştur. Dolayısıyla bugün Diyarbakır’da oldukça gerilimli saatler yaşanacak ve çok sayıda hak ihlali gerçekleşebilecektir.

Dünya tarihinde örneği görülmemiş bir şekilde Diyarbakır gibi bir Büyükşehir’in orta yerinde tarihi ve kültürel mirasın en önemli sembollerinden olan ve dünya kültür mirası listesinde bulunan Sur ilçesinde sokağa çıkma yasağı adı altındaki abluka ve savaş kabul edilemez. Bu uygulamanın hiçbir yasal dayanağı olmadığı gibi uygulanış biçiminin de tamamen yok etmeye ve yıkıma dönük olduğunu özellikle belirtmek istiyoruz.

Gerek TC Anayasasında gerekse de taraf olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi AİHS uyarınca yaşam hakkının devlet tarafından her şart altında korunması gerekirken, abluka altında mahsur kaldığı açık olan ve 200’e yakın olduğu belirtilen sivilin kurtarılması konusunda sokağa çıkma yasağını kaldırmayan ve iş birliğine yanaşmayan hükümetin ve güvenlik bürokrasisinin bu tutumunu kınıyoruz. Sivillerin yaşamını kurtarmak için Kürt siyasal hareketinin ve demokratik kamuoyunun barışçıl gösterilerle duyarlılık yaratmasının engellenmemesini istiyoruz. Diyarbakır’da yeni gerginlikler yaşanması yerine sokağa çıkma yasağının kaldırılarak, sivillerin güvenli bir şekilde tahliyesinin sağlanması konusunda bir insan hakları örgütü olarak üzerimize düşen görevi bir kez daha yerine getireceğimizi belirtiyoruz.

 

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ

Bir cevap yazın