Doğubeyazıt Yargısız İnfaz İddialarını Araştırma-İnceleme Raporu

OLAY

Ağrı ili Doğubeyazıt İlçesinde ikamet eden ve aynı ilçe Belediyesinde zabıta görevlisi, 1975 doğumlu Burhan KOÇKAR’ın, 31 Ekim 2001 günü saat 01:00’da Emniyet Güvenlik Güçleri’nce evine düzenlenen operasyon sırasında yaşamını yitirmiştir.Ölüm olayına ilişkin maktul ailesinin, görgü tanıklarının açıklamaları ile basın yayın kuruluşlarının haberleri, resmi makamların açıklamalarıyla ciddi şekilde çelişmiştir. Bu durum keyfi ve yargısız infaz kuşkularını doğurmuştur.

HEYETİN OLUŞUMU
İlgili kuruluşlarımıza yapılan başvurular üzerine, keyfi ve yargısız infaz iddialarını araştırmak, araştırma ve incelemeler sonrasında kamuoyunun gerçek bilgiye ulaşmasını sağlamak ve çeşitli ulusal ve uluslar arası sözleşmelerde güvence altına alınan yaşam hakkının korunmasına katkıda bulunmak amacıyla;

İnsan Hakları Derneği Genel Başkan Yardımcısı Av. Osman BAYDEMİR, İHD Bölge Temsilcisi ve GYK Üyesi M. Hanefi IŞIK, MAZLUMDER Van Şube Başkanı ve Genel Yönetim kurulu Üyesi Av. Abdulbasit BİLDİRİCİ, Van Bölge Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Av. Ayhan ÇABUK, İHD Van Şube Başkanı Av. Abdulvahap ERTAN, İHD Muş Şube Başkanı Sevim YETKİNER, İHD Muş Şube Sekreteri Av. Mensur IŞIK ve İHD Diyarbakır Şube Yönetim Kurulu Üyesi Pirozhan DOĞRUL’un yer aldığı İnsan Hakları Heyeti oluşturulmuştur.

HEYET GİRİŞİMLERİ
İnsan Hakları Heyeti keyfi ve yargısız infaz iddialarını araştırma istenci ve çalışma amacını başta İçişleri Bakanlığına bildirmiş ve çalışmaların kolaylaştırılmasını istemiştir. İnsan Hakları Heyeti Ağrı Valiliği, Ağrı İl Emniyet Müdürlüğü, Ağrı Cumhuriyet Başsavcılığı, Doğubeyazıt Kaymakamlığı, Belediye Başkanlığı, İlçe Emniyet Müdürlüğü ve Cumhuriyet Başsavcılığından randevu talebinde bulunmuştur.

İnsan Hakları Heyeti 2 ve 3 Kasım 2001 tarihlerinde sırasıyla Doğubeyazıt Kaymakamı, İlçe Emniyet Müdürü, Cumhuriyet Başsavcısı, Belediye Başkanı, HADEP Ağrı İl Başkanı, mağdur yakınları ve görgü tanıkları ile görüşmüştür. Aynı şekilde il merkezinde de Ağrı Baro Başkanı ve İl Emniyet Müdürü ile görüşmüştür.

İnsan Hakları Heyetinin randevu talebinde bulunduğu Ağrı Valisi herhangi bir gerekçe belirtmeksizin talebi yanıtsız bırakmıştır. Ağrı Cumhuriyet Başsavcılığı heyetle telefonla görüşme yapıp heyetin çalışma konusunun Doğubeyazıt savcılığı çalışma alanı kapsamın olduğunu, dolayısıyla görüşmenin ilgili savcılıkla yapılmasında fayda gördüğünü ancak her halükarda heyetle konu dışında görüşebileceğini belirtmiştir.

DOĞUBEYAZIT’TA YAPILAN GÖRÜŞMELER

RESMİ MAKAMLARLA YAPILAN GÖRÜŞMELER
1- Abdullah Özbek (Doğubeyazıt Kaymakamı)
İlçe Kaymakamına heyetimizin geliş amacı ve yapmak istediği çalışma aktarıldıktan sonra kendilerinin olaya ilişkin bilgi ve değerlendirmelerini dinleme arzusu aktarıldı. İlçe Kaymakamı Abdullah ÖZBEK açıklamasında; ilçenin uzun zamandır bir huzur ortamı yaşadığını, yaşanan bu olayın son derece üzüntü verici olduğunu, operasyon kararının il mülki erkanı ve kolluğu tarafından planlanıp yürütüldüğünü, kendisine operasyondan önce haber verilmediğini, olay olduktan sonra gece saat 02:00 de bilgilendirildiğini, olaya ilişkin birbirinden farklı iki iddia ve anlatımın mevcut olduğunu, sonuçta bir ölüm olayının meydana geldiğini, olayın bir bütün olarak adliyeye intikal ettiğini, soruşturmanın orada sürdüğünü belirtmiştir.İlçe Kaymakamı; olayda yaşamını yitiren Burhan KOÇKAR’ın esasında il tarafından yürütülen operasyonda gözaltına alınmak istenen şahıs olmadığını, kapısına gidilmesinin tamamen bir yanılgıdan ibaret olduğunu, maktul Burhan’ın kardeşi Nedim’in gözaltına alınacaklar listesinde yer aldığını, ölüm olayına ilişkin birbirinden farklı iki iddianın olduğunu, mağdur tarafın bunun tamamen keyfi ve yargısız bir infaz olduğunu anlattığını, maktulün elinde ve evinde silah bulunmadığını dolayısıyla herhangi bir silahlı kalkışmanın da olmadığını açıklamakta iken buna mukabil kolluğun da; maktulün elinde silah olduğunu ve silahın kullanıldığını gösteren iki boş kovanın bulunduğunu iddia ettiğini ama sonuç olarak ortada bir silah ve iki boş kovanın mevcut olduğunu aktarmıştır.

İlçe Kaymakamı; olayda bir öldürme kastı aramaktan ziyade bir kaza sonucu öldürme olayının gerçekleştiğini söylemenin daha yerinde olacağını, ölüm olayıyla birlikte ilçede çok büyük bir gerilimin yaşandığını, klasik otopsi için cenazenin Trabzon’a nakli konusunda ciddi sıkıntılar yaşadıklarını, bazı kamu binalarının tepkili yurttaş topluluğu tarafından taşlandığını, cenaze töreninde bir askeri aracın tepkili vatandaşlarca devrildiğini, her iki gün tüm gerilimin aşımında Belediye Başkanı, HADEP Yöneticileri, İlçe Emniyet Müdürü ve aynı şekilde Jandarmanın son derece sağduyulu davranmaları ile daha büyük olayların önüne geçildiğini, hatta tepkili vatandaşların attığı taşlardan birinin kendisine isabet ettiğini, meslek yaşantısının önemli bir kısmının bölgede geçtiğini, bölge insanını çok iyi tanıdığını, Doğubeyazıt ilçesi ve vatandaşların öteden beri bu tür olaylara karşı hassas olduğunu, Nevruz dahil olmak üzere ilçede bir gerilimin yaşanmaması için her türlü çabayı sarf ettiklerini, bir daha böylesi bir olayın yaşanmamasını temenni ettiğini, ilçenin sosyal ve ekonomik yapısının gelişmeye son derece müsait olduğunu ve bu durumu korumak gerektiğini belirtmiştir.

2- Tuncer Avcı (Doğubeyazıt Emniyet Müdürü)
İlçe Emniyet Müdürü’ne heyetimizin geliş amacı ve yapmak istediği çalışma aktarıldıktan sonra kendilerinin olaya ilişkin bilgi ve değerlendirmelerini dinleme arzusu aktarıldı. İlçe Emniyet Müdürü; Meydana gelen ölüm olayının arzu edilmeyen bir durum olduğunu, ölen şahsın zabıta olması hasebiyle aynı zamanda görev arkadaşları olduğunu, beraber seyyar satıcılar ile ilgili çalışma yaptıklarını, maktulün ailesi gibi üzüldüklerini, esasında bu şahsın gözaltına alınmak istenen kişi olmadığını, olay sanığı polisin yargılanması için üzerlerine düşen görevi yapacaklarını ve bu konuda adli makamlara her türlü yardımda bulunacaklarını belirtmiştir.

Operasyonun Doğubeyazıt Emniyeti tarafından yapılmadığını hatta operasyonla ilgili kendilerine önceden bilgi verilmediğini, geçmişte puro operasyonunun da burada il tarafından aynı şekilde kendilerinden habersiz bir şekilde yapıldığını, bunun da rahatsızlık yarattığını, esasen 1998 den bu yana ilçede üzücü bir olayın yaşanmadığını, dolayısıyla son olayın gerçekleşmesi ve gelişimi hakkında bilgilerinin olmadığını bu konuda Cumhuriyet savcısından bilgi almamızın daha doğru olacağını belirtti.

Olayın ilçede büyük bir gerilim yarattığını, tepkili vatandaşların kamu binalarına ve emniyet binasına taş attığını, daha büyük bir olayın önüne geçmek için polisin elindeki silahların alınarak savunma amaçlı sopa verildiğini, ilçenin tüm noktalarındaki üniformalı polislerin sadece emniyet binasını korumak üzere geri plana çekildiğini, gerilimin önlenmesinde daha çok jandarma kuvvetlerinden faydalanıldığını, daha büyük olayların olmamasında kendilerinin, kaymakamlığın, belediye başkanının ve HADEP’lilerin büyük çaba gösterdiğini ve gerçekten bu tutumla büyük olayların önüne geçildiğini belirtmiştir.

3- Mukaddes Kubilay (Doğubeyazıt Belediye Başkanı)
İlçe Belediye Başkanına heyetimizin geliş amacı ve yapmak istediği çalışma aktarıldıktan sonra kendilerinin olaya ilişkin bilgi ve değerlendirmelerini dinleme arzusu aktarıldı.

İlçe Belediye Başkanı; maktul Burhan KOÇKAR’ın belediye personeli olduğunu, kendisinden önceki dönem işe alındığını, zabıta olarak görev ifa ettiğini, kendisini iyi tanıdığını, son derece makul ve mülayim bir insan olduğunu, kendisinin silah taşıyacağına ya da bulunduracağına kesinlikle inanmadığını, aynı gün aynı saatlerde pek çok HADEP üye ve yöneticisi ile Belediye Meclis Üyesinin evlerine operasyon düzenlendiğini, Burhan KOÇKAR’ın yaşamını yitirmesinden dolayı tüm ilçe sakinlerinin büyük bir tepki gösterdiğini, gecenin sabahında büyük bir kalabalığın cenazeyi almak için girişimde bulunduğunu, ilçede yaşayan tüm vatandaşların olaya büyük bir tepki gösterdiğini, herkesin kendiliğinden sokağa çıktığını gözlemlediğini belirtmiştir.

Belediye başkanı ölümden dolayı oluşan tepkiyi durdurmada çok ciddi şekilde zorlandığını, halkı zor zapt ettiklerini, ilçe kaymakamı ile valinin tepkileri yatıştırma konusunda kendisini aradığını, kendisinin de HADEP yöneticileri ile görüştüğünü, HADEP yöneticilerinin olayların büyümemesi için büyük çaba sarf ettiklerini, kaymakamın da olayların büyümemesi için büyük çaba sarf ettiğini, il valisinin kendisini arayarak idari manada soruşturma başlatacaklarını söylediğini belirten belediye başkanı olayın son derece üzücü olduğunu, böyle bir olayın bir daha asla yaşanmaması gerektiğini ve bu olayda kastı, kusuru ya da ihmali olan güvenlik personeli eyleminin hukuktaki cevabını bulması gerektiğini bunun hem adaletin tecellisinde hem de vatandaş tepkisinin tamamen yatışmasında zorunlu olduğunu belirtti.

4- Enis Yavuz Yıldırım (Doğubeyazıt Cumhuriyet Başsavcısı)
İlçe Cumhuriyet Başsavcısına heyetimizin geliş amacı ve yapmak istediği çalışma aktarıldıktan sonra kendilerinin olaya ilişkin bilgi ve değerlendirmelerini dinleme arzusu aktarıldı. Cumhuriyet Başsavcısı; olay olduktan sonra adliye ve yargı olarak olaya el koyduklarını, soruşturmanın her boyutuyla değerlendirildiğini, saat 02:00 de kendisinin ölüm olayı olduğu konusunda bilgilendirildiğini, kendisinin de nöbetçi savcıya olay mahalline gitmesi talimatını verdiğini, ancak hazırlık safhasının biraz uzamasından dolayı 03:00-03:30 sıralarında maktulün evine intikal edebildiğini belirtmiştir.

C. Başsavcısı; tahkikatların C. Savcısı adına kolluk tarafından yapılabileceğini ancak bunun olabilmesi için mutlaka savcılığın bilgisinin ve kimi durumlarda izninin olması gerektiğini, aksi durumda tahkikatın hukuka uygunluğunun tartışma konusu olacağını, bazen gözaltlılarda kolluğun suiistimaline engel olunamadığını, teferruata girmek istemediğini, ancak operasyonun gece yapılıyor olmasının ilçenin küçük olması ve herkesin birbirini tanıyor olması sebebiyle sakıncalı olabileceği, mevcut olayın oldukça üzücü olduğunu ve hukuksal sürecin sonuna kadar kesinlikle işletileceğini belirtmiştir.

C. Savcısı; soruşturmada titiz bir tutum aldıklarını, bunun için otopsinin Trabzon adli tıp kurumunda gerçekleştirildiğini, cenazenin hemen hastaneye götürülmemesi nedeninin maktulün anında yaşamını yitirmiş olmasından kaynaklandığını, maktulün silahla mukavemet ettiği ve silahlı olduğu iddiasına karşı maktulün silahsız olduğu ve yargısız infaz edildiği iddiasının da var olduğunu, ancak olay anında bir çatışmanın yaşandığı yönünde ciddi bir şüphelerinin olmadığını, olayın tüm teferruatıyla sonuca ulaşıncaya kadar araştırılacağını, maktul ailesinin ve operasyona katılan güvenlik personelinden de bir kısmının ifadelerini aldığını, yargısal olarak kendilerinin yetkili ve görevli olduğunu ancak idari soruşturma ve açığa alma için mülki erkanın bu manada Ağrı vilayetinin yetkili olduğunu belirtmiştir.

MAKTUL YAKINLARI, TANIKLAR, BİLGİ VE GÖRGÜ SAHİBİ ŞAHISLARLA YAPILAN GÖRÜŞMELER
1- Ufuk Koçkar (Maktulün eşi)

Maktul Burhan ile 5 yıllık evli olduğunu, 11 aylık Jiyan adlı bir çocuk sahibi olduklarını, eşinin belediyede 5 yıldır zabıta görevlisi olarak çalıştığını, HADEP üyesi olduğunu ancak daha önce hiç gözaltına alınmadığını belirten Ufuk KOÇKAR olay gecesine ilişkin beyanında:

“Berat Kandili gecesi, yani salıyı çarşambaya bağlayan gece sahuru yedikten sonra odamıza çekildik. İkimiz de yatağa henüz uzanmış ama uyumamıştık. Saat tam 01:00 idi. Bu arada çelik kapımız kapı tokmağıyla üç dört kez çalındı. Kapı çalınmadan önce sokaktan veya koridordan herhangi bir ses duymamıştık. Beraat kandili olduğu için kaynanamın bir ihtiyacımızdan dolayı gelmiş olabileceğini düşündüm. İkimiz de kapıyı açmak üzere doğrulduk. Giyinik olmadığım için eşim kapıyı açmak için gitti. Bu arada ben eteğimi giyindim. Bir iki saniye içerisinde seri silah sesi geldi. Kapıya doğru koştum. Burhan ayakları dış kapıya doğru, başı salon kapısına doğru sırt üstü yatar vaziyette idi. Önce Burhan’ın bayıldığını düşündüm. Çelik kapı ardına kadar açıktı. Kapı eşiğinde ve koridorda sayısını bilmediğim kar maskeli, silahlı ve silahlarının yönünü içeriye doğru tutan, özel tim giyimli polisler vardı. Birkaç kez üst üste “çömel, çömel, çömel” şeklinde bağırmaya başladılar. İçlerinden bir tanesi el fenerini açarak Burhan’a doğru tuttu. Burhan’ın göğsü kanlar içerisinde ve ağzı açıktı. O zaman eşimi vurduklarını anladım. Bağırmaya başladım. Burhan diye seslendim ancak cevap vermedi. Burhan’a doğru emekleyerek ilerlemeye çalıştım. Bırakmadılar. O esnada içlerinden bir tanesi diğerlerine “Niye vurdunuz?” dedi. Bu arada kaynanama “anne Burhan’ı vurdular” diye bağırdım. Beni oğlumun bulunduğu odaya götürdüler. Bu kez pencereyi açarak dışarıya “Burhan’ı öldürdüler” diye bağırdım. Odanın içerisinde bulunan polislerden bir tanesi maskesiz ve gözlüklüydü. Bana eşimin silahı olup olmadığını sordu. Ben de silahı olmadığını ve hiçbir zaman silah sahibi olmadığını söyledim. Eşimi neden hastaneye götürmediklerini, yaşayıp yaşamadığını sorduğumda “yaşıyor bir şey olmaz” şeklinde yanıt veriyorlardı. Evi üstünkörü aradılar. Bana her hangi bur tutanak imzalatmadılar. Bu durum saat 04:30 kadar devam etti. Eşim hiçbir zaman silah sahibi olmamıştı. Zaten kapımız çalındığında her hangi bir telsiz anonsu, sesi ya da dışarıdan araç sesi de duymamıştım. Berat kandili olduğu için kaynanamın bir şey istemek için gelmiş olabileceğini düşünmüştük. Herhangi bir tehlikenin olabileceğini akılımıza bile getirmediğimiz için eşimin kapıyı açarken kimsiniz diye sormuş olabileceğini de sanmıyorum. Zaten kimsiniz diye sormuş olsaydı sesini duyardım. Eşimi sebepsiz yere öldürdüler.”
Şeklinde açıklamalarda bulunan Burhan KOÇKAR’ın eşinin büyük bir travma yaşadığı, eşinin ölmesinden dolayı yüzünün derisini tırnaklarıyla kazıdığı heyetimiz tarafından gözlemlenmiştir.2- Figen Koçkar (Maktulün abisi Nedim’in eşi)
Maktulün yengesi Figen Burhan’ın oturduğu dairenin hemen altındaki katta oturduklarını belirterek olay gecesine ilişkin şu beyanlarda bulunmuştur:

“Silah sesleriyle uyandım. Nedim’i uyandırarak kapıya doğru yöneldim. Bu arada kapımız çalındı. Kim olduklarını sordum. Polis olduklarını söylediler. Eşime polisin geldiğini söyleyerek kapıyı ben açacağım dedim ve açtım. Kapıyı açmamla birlikte lacivert bereli, kar maskeli biri elindeki silahı bana doğrultmuş olarak duruyordu. Biri de üst katın merdivenindeydi. Üstte duran alttakine “ateş etme, kapıyı açan bayandır” dedi. Bunun üzerine evde çocuk bulunduğunu ve ateş etmemelerini söyledim. Bu arada kızım yanıma gelmişti. Üstte duran alttakine tekrar “ateş etme çocuk var” demesiyle kendimi kızımın üstüne attım. Sonra 4-5 polis evin içine girdi. Nedim’i bir sandalyeye oturttular. O sırada Burhan’ın eşi Ufuk Burhan’ı öldürdüklerini bağırarak söylüyordu. Nedim yukarı çıkmaya yeltenince dipçiklerle vurmaya başladılar.Bir müddet sonra kapı komşumuz kayınpederim, kendini Nedim’in üzerine atarak vurmalarını engellemeye çalıştı. Evi aramadan geçirdiler. Nedim’in cep telefonunu aldılar ve götürmeye yeltendikleri zaman “eşimi götürmeyin, onu da öldüreceksiniz” diye bağırdım. Çekiştirdiler ve bu arada atletini yırttılar. Daha sonra merdivenlerden sürükleyerek dış kapıya kadar götürdüler. Bu arada polislere “yaralıyı neden hastaneye götürmüyorsunuz” diye sorduğumda “4 saatlik bir işimiz var, bitince götüreceğiz” şeklinde cevap verdiler”.

3- Mehmet Koçkar (Maktulün babası)
İkisi kız yedisi erkek olmak üzere 9 çocuk babası olduğunu, aile olarak HADEP’li olduklarını, oğullarından Nedim, Burhan ve Tolga’nın meslekleri dışında ayrıca müzikle ilgilendiklerini, düğünlerde Kürtçe şarkı söylediklerini, bunun için de göze battıklarını, Nedim’in HADEP yöneticisi olduğunu ve aktif siyaset yaptığını belirten Mehmet KOÇKAR heyetimize olayın gelişimi ile ilgili olarak şunları aktarmıştır.

“Kapı sert bir şekilde çalındı, bunun üzerine kapıyı açtım, bana yere yatmamı söylediler, iki kişi üzerime çullandı. Evde kimse yok mu diye sordular. Sonra bütün evi aradılar. Ancak bir şey bulamadılar. Kapımı açtığımda kapı komşum olan oğlum Nedim’i yerde bağırırken gördüm. Üç özel tim görevlisi oğlumu dipçiklerle dövüyordu. Nedim’in üzerine kapandım ve Burhan’ı öldürdünüz bari Nedim’i öldürmeyin dedim. Bu arada oğlum Nedim’e oğlum kalk git , bak seni de öldürecekler dedim. Nedim’i sürükleyerek merdivenlerden indirip götürdüler. Saat 01:00 dan 04:30 kadar üç buçuk saat boyunca sık aralıklarla kapımı açarak öldürüldüğünü düşündüğüm oğlum Burhan’ı görmek istedim. Ancak her defasında beni geri iterek çıkmama engel oldular.”

Mehmet KOÇKAR oturdukları binanın kendilerine ait olduğunu, birinci katında oğlu Selim ve kiracılarının, ikinci katta kendisi ve oğlu Nedim’in, üçüncü katta oğulları Emin ve Burhan’ın oturduğunu belirtmiştir.

4- Emin Koçkar (Maktulün kardeşi)
Gece saat 02:00 sıralarında kardeşi Selim tarafından arandığını, Burhan’ın vurulduğunun kendisine söylendiğini, olayın olduğu yere intikal ettiğini, evlerinin bulunduğu sokağın abluka altında olduğunu belirten Emin KOÇKAR görgüsünü heyetimize şu şekilde aktarmıştır.

“olay yerine geldiğimde ev civarında üç akrep, iki tane de panzer vardı. Çok sayıda sivil polis ve askeri kıyafetli kırka yakın özel tim vardı. İçeri girmeye çalıştığımda sokağa girmeme izin vermediler. Bunun üzerine ilçe emniyet müdürlüğüne gittim. Doğubeyazıt polisine ne olduğunu sorduğumda kendilerinin olayla ilgi ve bilgilerinin olmadığını, Ağrı polisinin operasyonu yürüttüğünü söylediler”.

5- Ayhan Demir (HADEP Ağrı İl Başkanı)
Ayhan DEMİR, 31.10.2001 günü gece 24:00 ile 02:00 arasında HADEP Belediye Meclis Üyesi Ahmet TURAN, HADEP İlçe Yönetim Kurulu Üyeleri Nedim KOÇKAR, Mustafa TUNÇ, Atilla TAŞTAN, HADEP Gençlik Kollarında görevli Mehmet TUNÇ, HADEP üyeleri M. Emin ÇETİZ, Muhsin KOLAN, Nuri ELÇİ, Ahmet BUBİLİK, Hasan ELÇİ, Mehmet KEBUDE, İsa KONYAR ve misafiri Sait GÜN olmak üzere toplam 13 kişinin evlerine aynı anda operasyon düzenlendiğini, operasyonda gereksiz ve aşırı bir güç kullanımıyla bütün evlerde hukuka aykırılıkların yaşandığını, operasyonun Ağrı Emniyetince planlanıp yürütüldüğünü, aslında operasyonda esas hedefin Nedim KOÇKAR olduğunu, operasyonun bir bütün olarak HADEP çalışmalarına tahammülsüzlükten kaynaklandığını, uygulama zamanının genel başkanlarının bölge gezisi ve özellikle Doğubeyazıt ve Ağrı’da büyük halk kitlesi ve teveccühü ile karşılanmasının mülki erkan ve emniyette yarattığı hukuka aykırı rahatsızlıktan kaynaklandığını belirtmektedir.

Ayhan DEMİR, genel itibariyle Ağrı Emniyetinin ve Valiliğin parti çalışmalarına negatif yaklaştığını, sürekli çalışmalarının engellendiğini, Ağrı Belediye Başkanlıklarının düşürülmesinin de aynı bakış açısı ve zihniyetten kaynaklandığını, Doğubeyazıt ve Patnos belediyelerinin iyi çalışmasından dolayı halk tarafından beğenildiğini, buna karşı da bir tahammülsüzlük yaşandığını, Ağrı Emniyet Müdürlüğü içerisinde istihbarat ve TEM şubede görevli Mutlu isimli amirin mahiyetinde bir ekip oluştuğunu ve gerilim yarattığını, Mutlu’nun tabanca kabzasında bir partinin simgesi olan üç hilal bulunduğunu, genel başkanlarının Ağrı ziyaretinde Mutlu ve ekibinin halkı provake etmek için güvenlik personeline bozkurt işareti yaptırarak kitleye müdahale ettirdiğini, aynı işareti kendisinin de yaptığını, her gerilimde kendisinin mutlaka başı çektiğini belirterek Mutlu’nun eşi ve bazı polis eşlerinin Belediyede çalışmadığı halde çalışıyor gösterilerek maaş aldığını belirtmiştir.

Ayhan DEMİR, hukuka aykırı uygulamaların devam edebileceğini, aslında operasyonda Nedim’in hedeflendiğini, maktul Burhan’ın keyfi bir şekilde infaz edildiğini, delillerin karartılmak istendiğini, maktulün silahlı olduğu iddia edilerek delillerin zaten karatıldığını, maktulün ölümünden 3,5 saat sonra hastaneye götürülmesinin aslında sahte delil oluşturma amaçlı olduğunu, bu arada bir tabanca getirilerek maktulün yanına bırakıldığını, bu durumun adalete ulaşmada son derece kaygı verici olduğunu, bundan dolayı özellikle hukuk mekanizmasının adil ve etkin bir şekilde işletilmesi gerektiğini, bunun gerilimin ortadan kalkması için olmazsa olmaz olduğunu belirtmiştir.

GÖZALTINA ALINMA İŞLEMİ VE YASAK SORGU YÖNTEMLERİ
1- Keriman Turan (gözaltına alınan Ahmet Turan’ın eşi)

1978 doğumlu, Doğubeyazıt İlçesi, Karabulak Köyünde ikamet eden Keriman TURAN, eşinin göz altına alınması sırasında güvenlik görevlilerinin hukuka aykırı tutumlarını heyete şu şekilde aktarmıştır.
” Saat 01:30 sıralarında kapımız sert bir şekilde çalındı kim diye sorduğumda önce cevap vermediler. Bir süre bekledikten sonra muhtar kapıyı açmamızı istedi. Giyinik olmadığım için biraz beklemelerini söyledim. Ancak, buna fırsat vermediler. Çıplak olmama rağmen kapıyı açmak zorunda kaldım. Üstümde sadece iç çamaşırlarım vardı. Kapıyı açmamla birlikte maskeli dört kişi içeri girdi. Beni o halde evin önüne çıkardılar. Kayınpederim ve polislerin tamamı beni o vaziyette gördü. Polislerden bir tanesi bana bakarak sakız çiğneyip alay ediyordu. Polise yalvardım. Çıplak olduğumu, utandığımı evden üst getirmelerini istedim. Polisler içerisinde maskesiz, hanım abla diye hitap ettikleri, elinde sürekli silah ile dolaşan bir de bayan polis vardı. Ev içinde silahını sağa sola yönelterek dolaşıyordu. Benim gibi kadın olan ve benim o vaziyetimi anlayacağını umduğum bayan polis bu talebimi hiç umursamadı. Maskeli polislerden bir tanesi bayan polise hitaben, hanım abla ona bir şeyler getir deyince içeriye gitti ve pardösümü getirdi. Yaklaşık olarak yarım saat boyunca çıplak vaziyette dışarıda bekletildim. Pardösümü giydikten sonra yarım saat daha dışarıdaki soğukta beklemek zorunda kaldım. Hem çıplak olduğum hem de üşüdüğüm için polislere yalvardım. Hasta olduğumu, üç aylık hamile olduğumu korktuğum için söyleyemedim. Bu halimi bilirlerse bana zarar vereceklerinden korktum. Ben dışarıda iken evin içinden silah sesi geldi. Ahmet sürekli bağırıyordu. Eşimi vurduklarını sandım. Eşimin bulunduğu odaya gittiğimde ayaklarının önüne silah sıktıklarını fark ettim. Başını öne eğmişlerdi ve bir kağıda zorla imza atmasını istiyorlardı. Eşim imzalamadığı için de dövüyorlardı. Aynı imzayı benim de atmamı istediler. Ben de imzalamadım. Kayınpederimin evi ayrı olmasına rağmen bu tutanağı kendisine zorla imzalattırdılar. Gözaltına alınmaya ilişkin ve evimizi aramaya ilişkin her hangi bir gerekçe göstermediler. Eşim şu an göz altında. Bana yapılanları eşim de gördü. Bundan sonra eşimin yüzüne nasıl bakacağım.”

Heyetimiz Keriman TURAN’ın anlatımlarını dinlerken nasıl bir travma yaşadığına tanıklık etmiştir. Bayan Turan cins kimliğine yönelik uygulamayı heyetimiz içerisinde bulunan bayan delegelere aktarmıştır.

2- Atilla Taştan (HADEP Yönetim Kurulu Üyesi)
HADEP Yönetim Kurulu Üyesi, aynı zamanda Nedim KOÇKAR ile aynı grupta müzisyen olan Atilla TAŞTAN, gözaltına alınış şeklini ve gözlem altındaki sorgulama yöntemleri ile gözaltında yaşadıklarını heyetimize şu şekilde aktarmıştır.
“31 Ekim 2001 günü saat 02:30 sıralarında evinde misafir olarak kaldığım ve aynı zamanda akrabam olan Halis SOBAY’ın kapısı çalındı. Gürültüyle uyandım. Bu arada pencereden dışarı baktığımda bahçenin polis kaynadığını fark etim. Tüm evi aradılar. Kimliğimi alıp evden sadece beni göz altına aldılar. Arama emriniz var mı dediğimde cevap dahi vermediler. Misafir kaldığım evde olduğumu nasıl öğrendiklerini bilmiyorum. Montumu kafama geçirip küfür, hakaret ve tekmelerle döverek araca bindirdiler. Bu uygulama Uluyol polis karakoluna kadar devam etti. Saat 03:00 civarında benim de içlerinde olduğum 13 kişiyi neredeyse aynı anda Uluyol karakolunda hazır etmişlerdi. Sabaha doğru minibüse bindirip Ağrı’ya. 4-5 katlı olduğunu sandığım bir binaya götürdüler. Binanın Emniyet Müdürlüğü Çevik Kuvvet Binası olduğunu sanıyorum. Hepimizin gözleri bağlıydı. Binaya götürür götürmez elimi kelepçeyle bir demire bağladılar. Sürekli hakaret ve küfrediyorlardı. İki gün boyunca sorgular dışında bu uygulama kesintisiz devam etti. Kaldığımız bina çok soğuktu. Sürekli bir hava akımı vardı. Yüksek sesle milliyetçi sanatçıların parçalarını dinletiyorlardı. Bir ara ART Radyosunu açtılar. Doğubeyazıt tan arayan bir dinleyiciye spiker ilçenin nasıl olduğunu sordu. Dinleyici de ilçenin yasta olduğunu,arkadaşları Burhan KOÇKAR’ın katledildiğini söyledi. Bunun üzerine hemen radyoyu kapatıp tekrar yüksek volümlü milliyetçi içerik taşıyan müzik dinlettirmeye devam ettiler. İki kez sorguya götürüldüm. Sorguda Murat BOZLAK ziyaretinde görevimin ne olduğu, HADEP’in yeni çalışma tarzının ne olduğu, HADEP’in kendi içinde politik yaklaşım tarzı itibariyle çelişki yaşayıp yaşamadığını, Doğubeyazıt Belediyesinin Yerel Gündem 21 (Kent Konseyi) ile ilgili ne bildiğimi, PKK’nin terör örgütü olup olmadığını, HADEP’in kitlesinin ve halk desteğinin büyüyüp büyümediği gibi sorular soruyorlardı. Sorgu esnasında gözlerim ve ellerim bağlıydı. Omuzlarımı sıkıyorlar, tekme atıyorlar ve küfrediyorlardı. Bir ara çırılçıplak soydular. Sürekli ayakta bekletildiğim için ayaklarım şişmişti. Kaldığım süre içinde sadece iki kez içine ne konulduğunu bilmediğim ancak sarımsak gibi kokan bir dilim kızarmış ekmek verdiler. Onu yedikten sonra sürekli sancı çektim. İkinci defasında verdikleri yiyeceği reddettiğimizde dövmeye başladılar. Müzik sesinden ve gözlerimizin kapalı oluşundan birbirimizi göremiyor ve yeterince duyamıyorduk. Ancak aynı koridorda tutulduğumuzu düşünüyorum. Ayrıca müzik sesine rağmen zaman zaman çığlık sesleri geliyordu. Diğer arkadaşlarıma daha sert işkence yapıldığını düşünüyordum. Üçüncü gün hastaneye çıkarıldım. Benim dışımda Sait GÜN, Nuri ELÇİ ve Ahmet BUBİLİK’de vardı. Ayaklarımız şiştiği için yürüyemiyorduk. Hastanede iğne yaptılar. Ancak o şekilde yürüyebildik. Gözaltından çıkarıldığımızda içeriğini bilmediğim bir sürü kağıt imzaladım. Savcılığa dahi çıkarmadan hastanede gidebileceğimiz söylendi. Suçumuzun ne olduğunu, niçin getirildiğimizi ve neden serbest bırakıldığımızı sorduğumuzda gitmek istemiyorsanız sizi tekrar geri götürebiliriz şeklinde alaycı ve tehditkar cevaplar verdiler.”

Mağdur gözaltında yaşadıklarından dolayı sürekli baş ağrısı çektiğini, ve görme bozukluğu yaşadığını, 02.11.2001 günü uygulamalara ilişkin suç duyurusunda bulunduğunu, savcının ifadesini aldığını ve doktora sevk ettiğini ancak doktorun da Van Hastanesine sevk ettiğini heyetimize aktarmıştır.

AĞRI’DA YAPILAN GÖRÜŞMELER
1- Eyyüp Duman (Ağrı Baro Başkanı)
Baro başkanı ile yapılan görüşmede heyetimizin geliş amacı ve yapmak istediği çalışma aktarılmış yaşam hakkı ihlalinin aynı zamanda hukuka aykırılık oluşturduğu aktarılmıştır.

Baro Başkanı, “avukatlık yasasının ilgili hükümlerinin avukatları insan haklarını korumak ve geliştirmekle yükümlü tuttuğunu, keyfi öldürme iddiasının kendilerine de intikal ettiğini, konuya duyarlı olduklarını, bu çerçevede Doğubeyazıt ilçesinde incelemelerde bulunduklarını, sonucu bir rapor halinde deklare etmeyi hedeflediklerini, her halükarda hukuka aykırılıkların bir hukuk kurumu olmaları itibariyle takipçisi olacaklarını, heyetin duyarlılığının memnuniyet verici olduğunu” ifade etmişlerdir.

2- Ahmet Pek (Ağrı İl emniyet Müdürü)
İl Emniyet Müdürlüğü ile yapılan görüşmede heyetin amacı, vakaya ilişkin heyete ulaşan bilgiler, heyetin Doğubeyazıt’ta yaptığı incelemeler de aktarılmıştır. İl Emniyet Müdürü vakaya ilişkin

“Siz kimi dinlerseniz ona hak verirsiniz, çünkü herkes kendi açısından haklı, olay bir bütün olarak adliyeye intikal etmiş durumda, adliyeye intikal etmiş bir olay hakkında bizim konuşmamız, yorum yapmamız doğru olmaz. Ancak çeşitli duyumları ve iddiaları biz de duyuyoruz. Yapılan iş, yani operasyon sadece il tarafından yürütüldüğü iddiası doğru değildir. İl ve ilçe birlikte yapmıştır. Operasyona dair tüm yazılar da elimizde ve dosyada mevcuttur ve hukuka uygundur. Yapılan iş bir günlük iş değildir. Evveliyatında bir dizi çalışma yapılmıştır. Operasyonun özünde yasadışı bir organizasyon hedeflenmiştir. Adamlar orada komite kurmuşlar, dağa adam gönderecekler. Oraya giden güvenlik personeli çatışma maksatlı gitmemiştir. Binanın koridorundaki güvenlik personeli, dairenin içerisinde iki el silah sesi duymuştur ve koridor tam manasıyla karanlıktır. Kapıyı açan kişinin elinde silah olduğu görülüyor, bunun üzerine görevli de tetiğe basıyor. Kullanılan silah M-16 dır, 5 mermi çıkıyor. Atıştan hemen sonra maktul yaşamını yitirdiği için cenaze kaldırılmıyor. Kadı ki, savcı gelmeden cesedi kaldırmak mümkün değildir. Olaydan hemen sonra savı aranıyor, ancak biraz geç kalıyor. Olayı duyar duymaz ben de olay mahalline gittim. Takriben sat 04:00 civarlarıydı. Savcı hanımla birlikte olay mahalline intikal ettik. Olaydan hemen sonra insanlar feveran ediyorlardı, belki de doğal karşılamak gerekir. İki gün boyunca sağduyu gösterildi, çok büyük infial olabilirdi. Çok özel gayret sarf edildi. Olayların büyümemesinde HADEP de çok büyük gayret sarf etti. Olaydan sonra tahkikat başlatıldı. Silahı kullanan memur göz altına alındı. 3-4 gündür göz altındaydı, bugün açığa alındı ve tutuklandı. Bakanlıktan bugün itibariyle iki müfettiş gelecek ve idari soruşturma devam edecek. Şayet silah çekme olmasaydı bu olay cereyan etmeyecekti. Olaya objektif yaklaşmak gerekiyor. Burhanın da bizde çeşitli suçlarla ilgili kaydı bulunmaktadır. Operasyona katılan tüm personel de resmi onaylı görevlilerdir. Burhan göz altına alınacak şahıslardan değildi. Ancak aranan şahıslardan birisiyle aynı binada oturuyor. Aranan şahsın binada hangi dairede oturduğu bilinmiyor. Tüm işlemlerin idari çevresi ildir. Ancak yargı çevresi Doğubeyazıt’tır” şeklinde açıklamalarda bulunmuştur. Heyetimiz il Emniyet Müdürüne, görüşülen tüm görgü tanıklarının olayın bir çatışma olmadığı, maktulun silahsız olduğu ve kapıyı açtığı, o esnada ateş edildiği beyanları aktarmış, ve delillerin karartıldığı şüpheleri paylaşmıştır. Aynı şekilde gezi boyunca İl Emniyet Müdürlüğü Tem Şube ve İstihbarat Dairesinde görevli Mutlu isimli memurdan sürekli şikayetçi olunduğu, memurun ideolojik davrandığı, yetkilerini kötüye kullandığı, agresif tutum içerisinde olduğu yakınmaları da aktarılmıştır. Aynı şekilde gözaltı operasyonuna konu olan tüm şahısların ilçede bilinen, tanınan HADEP yönetici ve üyeleri olduğu aktarılmıştır. İl Emniyet Müdürü, yakınılan polis memurunun görev yeri itibariyle bu yakınmalara konu olmasının doğal olduğunu, onun yerine kim olursa,” hatta ben de olursam aynı yakınmaları duyarsınız.” şeklinde açıklamada bulunmuştur.

HEYETİN YAPTIĞI TESBİTLER
1. Heyetimiz maktulun evinde yaptığı incelemelerde tüm resmi anlatımların ötesinde M-16 silahından çıkan kurşunların kapıya isabet ediş şekli ve oradan maktulün vücuduna saplanış şekli, aynı şekilde maktulün düşüş pozisyonu ve vücudu da aşan mermi çekirdeklerinin duvara saplanış yerlerini fotoğraflarla tespit etmiştir.

2. Resmi yetkililerce de kabul edilen, olayda kullanılan M-16 silahına ait 5 adet boş kovan incelendiğinde, bunlardan üçünün FNM 87-7 iki tanesinin de CJ 9-4 ibareli olduğu, aynı şekilde CJ 9-4 ibareli kapsüllerin yeşil boyalı bir halka taşıdığı tespit edilmiştir.

3. Heyetimizin Doğubeyazıt’ta görüştüğü hemen hemen herkes, operasyonda görev alan güvenlik personelinin kar maskesi kullanılmasından, operasyon esnasında sert tutum takınılmasından, operasyonun gece ve ilçenin atlanarak gerçekleştirilmesinden ve ölümle sonuçlanmasından rahatsız olduğu tespit edilmiştir.

4. Göz altına alınış esnasında, göz altına alınanların hukuka aykırı sert tutumla karşılaşmaları ile göz altında kalanların yasak sorgu yöntemine maruz kaldıkları ve Cumhuriyet savcısına bu konuda suç duyurusunda bulundukları tespit edilmiştir.

5. Operasyonda maktul Burhan Koçkar’dan ziyade kardeşi Nedim Koçkar’ın hedeflendiği yaygın kanaati tespit edilmiştir.

6. Burhan Koçkar’ın öldürülmesinin ilçede yarattığı infialin daha büyük olaylara dönüşmemesi için HADEP, Belediye Başkanı, Kaymakam, İlçe Emniyet Müdürü ve İlçe Jandarmanın büyük çaba sarf ettiği, sağduyunun sağlanmasında HADEP’in ve Kaymakamlığın tutumunun belirleyici olduğu tespit edilmiştir.

7. Gerek Doğubeyazıt’ta ve gerekse Ağrıda farklı çevreler Ağrı İl Emniyet Müdürlüğü TEM Şube ve İstihbaratta görevli Mutlu isimli polis görevlisinin görevi kötüye kullandığı, ideolojik ve agresif davrandığı, bunun gerilimlere yol açtığı ortak yakınmalarını tespit etmiştir.

8. İnsan hakları heyetinin 2 günlük çalışmaları hiçbir şekilde engellenmemiştir. Bununla birlikte heyetten bir avukatın mevcut vekaletnamesini ibrazı ve hazırlık dosyasından suret istemine rağmen, dosya fotokopisi yasaya aykırı olarak kendisine verilmemiştir.

AYDINLATILMASI GEREKEN NOKTALAR
1. Göz altına alma operasyonuna konu olan şahısların tümünü HADEP yönetici ve üyeleridir. Bu insanların tamamı tanınıp bilinmelerine rağmen operasyonun gece yürütülmesinden maksat nedir?

2. Operasyonda görevli güvenlik personelinin kar maskesini kullanmasının (yüzünü gizlemesinin) amacı nedir?

3. Operasyonda göz altına alınanların ve operasyon yerinin Doğubeyazıt olmasına rağmen operasyon Doğubeyazıt mülki erkanından ve İlçe Emniyet Müdürlüğünden neden gizlenmiştir? Operasyonda Doğubeyazıt kamu otoritelerinin benimsemeyeceği bir sonuç mu hedeflenmiştir?

4. Operasyonda göz altına alınmak istenilenlerin bir siyasi partinin üye ve yöneticileri oldukları gözetildiğinde, operasyonda kullanılan güç aşırı değil midir? Amaç sadece göz altına almak ise, söz konusu şahıslar Emniyet Müdürlüğüne davet edilemezler miydi. Operasyonun abartılarak gerçekleştirilmesinin esas amacı nedir?

5. Maktul Burhan KOÇKAR operasyonda göz altına alınacaklar listesinde olmamasına rağmen, evine gidilmiş olması, kolluk soruşturması itibari ile her halükarda bir ihmal veya kusur değil midir? Arama ve yakalama emri-izni olmayan bir eve baskın düzenlenmesi ve ölümün gerçekleşmesinin hukukta izahı varmıdır?

6. Maktul Burhan KOÇKAR’ın ölümüne yol açan M-16 silahının 5 boş kovanı neden dosya kapsamına konulmamıştır? Heyetimizin gördüğü boş kovanlardan ikisinin CJ 9-4 ibareli oluşu ve yeşil halka boyalı oluşu ne anlam ifade etmektedir?

7. Maktul Burhan KOÇKAR’a isabet eden kurşunlar iki ayrı silahtan mı atılmıştır? Zehirli kurşun kullanılmış mıdır?

8. Maktul Burhan Koçkar’ın cenazesi, ölüm saati ile hastahaneye götürülüşü arasında üç buçuk saat neden bekletilmiştir? Üç buçuk saatlik zaman dilimi içerisinde maktulun bulunduğu antreye ailesinden hiç kimse neden alınmamıştır? Maktulun ölümünden sonra, maktulun başında silah mekanizması seslerinin geldiği eşi tarafından beyan edilmektedir. Maktul öldükten sonra yanına silah mı bırakılmıştır?

9. Maktul Burhan KOÇKAR’a ait olduğu ve daire içerisinde iki el ateş edildiği söylenen tabancanın mermi çekirdeği bina içerisinde hiçbir yere isabet etmediği ve hiçbir iz bırakmadığı, aynı şekilde maktul Burhan KOÇKAR’ın içerisinde bulunduğu dairede polisin kullandığı M-16 silahına ait duvara saplanan beş kurşun izi dışında bir izin bulunmaması, tabancadan çıktığı iddia edilen kurşunların buharlaştığını mı göstermektedir? Yoksa var olduğu iddia edilen tabanca kasıt, ihmal veya kusur sonucu öldürmeyi meşrulaştırmaya yönelik midir?

10. Bir bütün olarak operasyonun zamanlaması, şekli, sonucu, HADEP’in Doğubeyazıt ve Ağrı gezileri ile HADEP çalışmalarına yönelik tahammülsüzlüğün sonucu mudur?

11. Doğubeyazıt operasyonunda Burhan KOÇKAR’ın ölümü 11 Eylülde ABD’de gerçekleşen saldırıdan sonra, bölgede yaygınlaşarak cereyan eden yaşam hakkı ihlallerindeki hareketliliğin bir devamı mıdır?

BÖLGEDE YAŞAM HAKKI İHLALİNDEKİ HAREKETLİLİK VE BENZERLİK
İnhan Hakları Heyeti; 11 Eylül saldırısından sonra bölge genelinde insan hakları ihlallerindeki genel hareketlilikle ve özellikle bölgede yaşanan yargısız infazlarda artışın Doğubeyazıt’ta Burhan KOÇKAR’ın ölümü arasında çeşitli açılardan benzerlikler görmüştür. Heyetimiz küresel savaş riskinin ve küresel düzeyde belirsizliğin bölgemizde uzun süredir görmediğimiz insan hakları ihlallerini güncelleştirdiği kanaatindedir. Bu dönemde gerçekleştirilecek insan hakları ihlallerinin karanlıkta kalacağı, ulusal ve uluslar arası kamuoyunca tepki görmeyeceği inancı, hak ihlali gerçekleştirenleri cesaretlendirmektedir. İnsan Hakları heyeti olarak:

1. 14 Eylül 2001 günü Şırnak ili Beytuşşebap ilçesi köylerine ekinlerini toplamaya giden 62 yaşında evli ve torun sahibi Halit ASLAN ile 42 yaşında evli ve çocuk sahibi Ebuzeyd ASLAN’ın öldürülmeleri akabinde Olağanüstü Hal Bölge Valiliğince her iki sivil yurttaşın örgüt üyesi olarak tanıtılıp cenazelerinin ailelerine verilmemesi,

2.19 Eylül günü Van ili Başkale İlçesi Yüksek Köyünde, kaçak mazot olduğu duyumu üzerine operasyon düzenleyen güvenlik personelinin ateş açtığı sağır, dilsiz çobanlık yapan ve hayvanlarını otlatan Haşim BEYAZGÜL’ün öldürülmesi,

3. 20 Eylül günü Hadep Cizre ilçe binasının bombalanması,

4. 18 Ekim 2001 günü Diyarbakır İli Silvan ilçesinde 18 yaşındaki ev kızı Sema KILIÇ’ın öldürülmesi ve OHAL Valiliği tarafından örgüt üyesi olarak tanımlanması, olayları ile son olarak Burhan KOÇKAR’ın öldürülmesi olayı bir bütün olarak paralellik ve benzerlik arz etmektedir. Bütün bu olaylarda, kasıt, ihmal veya kusurdan kaynaklı yaşam hakkı ihlallerinin olduğunu ve kimi durumlarda maktullerin kimliklerinin olduğundan farklı gösterdiğini, kimi durumlarda da olayın oluş biçiminin çarpıtılmak istendiğini görmekteyiz.

KANAAT VE SONUÇ

Kanaat
Heyetimiz tüm incelemeler sırasında yaptığı görüşmeler ve edindiği bulgular ve aynı şekilde gözlemlerinden hareketle Burhan KOÇKAR’ın silahlı olduğu, silahlı mukavemet gösterdiği iddialarının inandırıcı bulmamaktadır. Heyetimiz maktulun evinde yaptığı incelemelerde tüm resmi anlatımların ötesinde M-16 silahından çıkan kurşunların kapıya isabet ediş şekli ve oradan maktulün vücuduna saplanış şekli, aynı şekilde maktulün düşüş pozisyonu ve vücudunu da aşan mermi çekirdeklerinin duvara saplanış tespitinden hareketle, maktul ile güvenlik personelinin esasen birbirini hiç görmediğini düşünmektedir.

İnsan Hakları heyeti, kapı dilinin açılmasıyla birlikte ateş edildiğini düşünmektedir. Güvenlik personelinin esasen kime ateş ettiğini görmediği kanaatine sahibiz. Maktulun ölümünden sonra yanına silah bırakmayı hukuksal sorumluluğu ortadan kaldırma veya en azından sorumluluğu hafifletmeye yönelik delil uydurma çabası olarak değerlendirmekteyiz. Heyetimiz, ister kasıt, ister ihmal veya kusur olsun, esas hedefin maktul değil, kardeşi Nedim olduğu kanaatindedir.

İnsan Hakları Heyeti, göz altı operasyonunda aşırı güç kullanıldığı, operasyonun abartıldığı, göz altına alma esnasında sert davranıldığı ve göz altında zanlılara yasak sorgu yöntemi kullanıldığı kanaatine varmıştır.

Sonuç
Her halükarda Burhan KOÇKAR’ın yaşamını yitirmesi yaşam hakkının ciddi şekilde ihlalidir. Bu ihlalle birlikte Doğubeyazıt ilçesindeki infialin daha büyük olaylara dönüşmemesi memnuniyet vericidir. İnfialin önlenmesinde HADEP ve kamu otoritelerinin işbirliği takdir edilmelidir. Olayla ilgili olarak bir kamu görevlisinin açığa alınması ve tutuklanması, adaletin tecellisinde umut vericidir. Ancak hukuksal sorumluluk operasyonun planlanmasında ve yürütüm şeklini kapsayacak biçimde genişletilmelidir. Etkin soruşturulmayan, üzeri örtülen her hak ihlali, yeni hak ihlallerinin habercisi ve zemin hazırlayıcısıdır.

Kamu personelinin yurttaşla ilişkilerinde, ideolojik davranma, görev ve yetki sınırını aşmasına göz yumulmamalıdır. Hukukun kayırmacılık özelliği yoktur, olmamalıdır.

Hukukun bağlayıcılığı herkes için geçerlidir. Yargı mekanizması en etkin şekilde ve kısa zamanda adil sonuca ulaşmalıdır. Hukuk kurumu olması nedeniyle ve yasaca insan haklarını koruma göreviyle yükümlü kılınan barolar, iç hukukun etkin sonuca ulaşımı için yargısal sürecin takipçisi olmalıdır.

En kısa zamanda, son iki aylık zaman dilimi içerisinde gerçekleşen insan hakkı ihlallerinin açığa kavuşturulması, sorumlular hakkında hukuksal ve idari kovuşturmanın yapılması için TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu inceleme başlatmalıdır.

Av. Osman Baydemir : İHD Genel Başkan Yardımcısı

Av. Abdulbasit Bildirici : MazlumDer Van Şube Başkanı- GYK Üyesi

Av. Ayhan Çabuk :Van Bölge Barosu YK Üyesi

M.Hanefi Işık : İHD Bölge Temsilcisi-GYK Üyesi

Av. Abdulvahap Ertan : İHD Van Şube Başkanı

Sevim Yetkiner  : İHD Muş Şube Başkanı

Av. Mensur Işık : İHD Muş Şube Yönetim Kurulu Üyesi

Pirozhan Doğrul : İHD Diyarbakır YK Üyesi

Bir cevap yazın