Ege Bölgesi Hapishaneleri Dört Aylık Hak İhlalleri İzleme Raporu (Mayıs-Ağustos 2021)

2021 yılının Mayıs, Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarını kapsayan; İzmir 1 Nolu F Tipi (Kırıklar), İzmir 2 Nolu F Tipi (Kırıklar), İzmir Kadın Kapalı (Şakran), İzmir 1 Nolu T Tipi (Şakran), İzmir 2 Nolu T Tipi (Şakran), İzmir 4 Nolu T Tipi (Şakran),  Menemen T Tipi, Balıkesir/Kepsut L Tipi Hapishanesi, Ödemiş T Tipi, Akhisar T Tipi, Manisa T Tipi, Aydın E Tipi, Denizli T Tipi, Burhaniye T Tipi ve Muğla E Tipi için; ilgili kurum ve derneklerle yapılan görüşmeler, mahpusların aileleri ve avukatları tarafından derneğimize yapılan başvurular, hapishanelere yapılan avukat ziyaretleri ve mahpuslar tarafından gönderilen mektuplarla sorunların aktarılması sonucunda Ege Bölgesi Hapishanelerinde yaşanan hak ihlalleri, İHD İzmir Şube Hapishane Komisyonu tarafından rapor haline getirilmiştir.

Mahpuslar baskıcı ve insanlık onuru ile bağdaşmayan yöntemlerle her gün onlarca ihlalle karşı karşıya bırakılmaktadırlar. Yeni tutuklamalarla sürekli artan mahpus sayıları, çıkarılan yeni kanun, yönetmelik ve genelgelerle birlikte yaşanan hak ihlalleri ve  hapishanelerdeki sorunlar daha da artmıştır.

Türkiye’deki hapishanelerde yaşanan insan hakları ihlallerinin sonlandırılması, ağırlaşan infaz koşullarının düzeltilmesi ve İmralı Hapishanesinde uzun zamandır sürdürülen ağır tecrit ve izolasyona son verilerek aileler ve avukatları ile görüşmelerin sağlanması talepli olarak cezaevlerindeki mahpuslar tarafından 27 Kasım 2020 tarihinde süresiz-dönüşümlü başladıkları açlık grevi eylemine bir süre önce son vermişlerdir.

İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan mahpuslar için daha önce de açlık grevleri yapılmış, bu grevlerin etkisi ile tecrit geçici olarak kaldırılmış, ancak 7 Ağustos 2019 tarihinden beri görüş yasakları yeniden devreye girmiştir. Bu durum BM Mandela Kuralarına, CPT tavsiyelerine ve 5275 sayılı İnfaz Kanunu’na aykırıdır. Adalet Bakanlığı bir an önce yasal olmayan bu uygulamaya son vermeli, gerek avukat gerekse aile görüşleri yaptırılmalıdır.

Ancak Türkiye hapishanelerinde uzun süredir hak ihlallerinde bir iyileşme olmamış aksine bu durum sürekli hale gelmiştir. Özellikle pandemi bahane edilerek çıkarılan 7242 sayılı infaz kanunu değişikliği ile TMK kapsamındaki mahpuslar bakımından infaz koşulları ağırlaştırılmış ve aleyhlerine bir durum yaratılmıştır. Pandemi koşullarının eklenmesi ile birlikte ihlaller giderek artmıştır.

Covid-19 salgınına ilişkin olarak hapishaneler mahpusların bir arada ve kalabalık, küçük ve hijyenik olmayan koğuşlarda yaşadıkları göz önüne alındığında hijyenin sağlanmasının, kişisel koruyucu tedbir ve önlemlerin alınmasının neredeyse imkansız olduğu yerlerdir. Koğuşlardaki yoğunluk ve hapishanelerdeki hareketlilik de göz önüne alındığında salgın hastalığın hapishanelerde ne kadar hızlı yayılabileceği ortadadır. Raporumuzda yer alan ailelerden ve mahpuslardan gelen bilgilere de bakılacak olunursa hapishanelerde gereken önlemlerin alınmadığı, uygulamalarda keyfiliğin sağlık hizmetlerinde de yetersizlik olduğu ve hak ihlallerinin gittikçe arttığı görülmektedir. Korona Virüs (COVID – 19) ile ilgili bütün kaynaklarda virüsün yayılmasını engellemek için kişisel hijyeni sağlamanın önemine dikkat çekilmektedir. Hapishanelerde mahpusların sağlıklarının korunabilmesi, bulundukları alan ve kendi kişisel temizliklerini sağlayabilmeleri için, temizlik malzemelerinin, maske ve eldiven gibi bu süreçte kullanılacak gerekli malzemenin mahpuslara ücretsiz temin edilmesi gerekmek ve koğuşların dezenfekte edilmesi idare tarafından düzenli ve titizlikle sağlanmalıdır. Hapishanelerde de çevresel ve kişisel hijyenin sağlanması için gerekli önlemleri almak hastalığın yaygınlaşmasını önlemek için azami özen göstermek hapishane idarelerinin ve devletin temel sorumluğudur.

Özellikle pandemi döneminde mahpusların tedavi ve sağlık hakkı üzerinde yaşanan hak ihlalleri de artış göstermektedir. İHD Genel Merkezi’nin son güncel listesinde hapishanelerde (en az) 590’ı ağır olmak üzere (en az) 1.564 hasta mahpus bulunmaktadır. Pandemi ile birlikte duran hastane sevkleri son dönemlerde yeniden başlamışsa da hastane dönüşleri uygulanan 14 günlük karantina süresinin koşulları, karantina koğuşlarına yeni gelen mahpusla birlikte bu sürenin başa dönmesi nedeniyle mahpuslar için hastaneye gitmek işkenceye dönmekte ve mahpuslar artık hastaneye gitmek istememektedir. Adli Tıp Kurumunun vermiş olduğu yanlı ve bilimsellikten uzak kararları ile güvenirliğini yitirmiştir. Tam teşekküllü hastanelerin vermiş olduğu raporlar da infaz rejimi açısından bağlayıcı olmalıdır.

Raporun yayınlandığı tarih itibariyle İzmir 2 Nolu T Tipi Hapishanesi’nde Covid-19 test sonuçları pozitif olan 5 mahpusun bulunduğu, bir mahpusun ağır hasta mahpus olması sebebiyle kampüs hastanesinde tedavi altında olduğu diğer 4 mahpusun da hastaneden sonra durumlarının iyi gitmesine bağlı olarak karantina koğuşuna alındıkları derneğimiz tarafından yapılan görüşmeler neticesinde bilgi sahibi olunmuştur. Mahpusların virüsün belirtilerini hissettiklerini ve şikayetlerini hapishane idaresine ileterek test olmak istediklerini belirtmelerine rağmen idarenin keyfi tutum ve davranış sergileyerek mahpuslara test yapmadığı, bir mahpusun durumunun ağırlaşması ile birlikte hastaneye sevk edildiğinde Covid-19 virüsüne yakalandığının tespit edildiğini ve bu durum üzerine diğer mahpuslara da test yapıldığı yine derneğimiz avukatları tarafından yapılan görüşmelerle bilgi edinilmiştir.

Ülkemizde mahpusların tedaviye ulaşma hakları, sağlıklı bir hapishanede yaşama hakları, yasalarda yer alan, hasta olduğunda, tedavisini dışarıda yapması için cezasını erteleme veya serbest bırakılma hakları engellenmektedir.

Şunu vurgulamak gerekir ki; insan haklarının başat unsurunu oluşturan yaşam hakkı kutsaldır.

Hapishanelerde giderek artan tecrit uygulamalarının kaldırılması ile işkence ve kötü muamele yasağına aykırı eylemlerin önlenerek sorumlular hakkında etkili soruşturma yöntemlerine başvurulması gerekmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesi mucibince,” Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz.”

Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 10. Maddesi  Özgürlüğünden yoksun bırakılmış kişiler insani muamele ve insanın doğuştan kazandığı insan onuruna saygılı davranış görme hakkına sahiptir” demektedir.

Aynı zamanda Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 2. Maddesinde  Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz.” Demektedir.

Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde belirtildiği üzere hapishanelerdeki infazın amacı olan iyileştirme ve mahpusları topluma kazandırmanın aksine, hapishaneler adeta ikinci bir cezalandırma aracı olarak kullanılmaktadır. Bu husus açıkça yerel mevzuat ve uluslararası sözleşmelerin ihlali niteliğindedir.

Anayasal hak olan “dilekçe verme hakkı”, “mektup gönderme ve faks ile haberleşme hakları” hapishanelerde tamamen idarenin keyfiyetine kalmış durumdadır. Mahpusların Adalet Bakanlığına, kurumlara, Sivil Toplum Örgütleri’ne, derneğimize, aile ve yakınlarına, ve hatta kendi dosyaları ile ilgili Mahkemelere göndermek istedikleri dilekçeler engellenmekte, işleme alınmamakta, alınsa dahi gönderilmemektedir.

Derneğimize yapılan başvurulardan ve avukat görüşmelerinden de anlaşıldığı üzere; Pandemi ile birlikte başlayan bu son süreçte mahpusların ortak alan faaliyetlerinin yaptırılmaması mahpusların içinde bulunduğu tecrit koşullarının ağırlaşmasına neden olmuştur. Ortak alan faaliyetlerinin yaptırılmaması mahpuslar açısından idarenin keyfi uygulamaları ve gelen genelgelerle birlikte yeniden cezalandırma aracı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu uygulamalara derhal son verilerek mahpusların birbirleri ile iletişim kurarak sosyal ilişkilerini devam ettirebileceği spor, sohbet gibi ortak alan faaliyetlerinin yaptırılması gerekmektedir.

01.01.2021 tarihinde yürürlüğe giren “Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik” ile birlikte denetimli serbestlik, koşullu salıverilme gibi mahpus lehine olan uygulamalarda  iyi halin belirlenmesi için bir takım yeni kriterler getirilmiştir. Ancak getirilen bu yönetmeliğin uygulamaları her hapishanede farklı şekilde karşımıza çıkmaktadır. Bu uygulamaların adli ve siyasi mahpuslar arasında da farklılık göstermektedir. Eşitlik ve ayrımcılık yasağı hapishane idarelerinin keyfi tutum ve davranışları ile ihlal edilmektedir. İdarenin keyfi tutum ve davranışları neticesinde mahpuslara “iyi halli olmadığı” değerlendirmeleri yapılmakta ve infazları yakılarak, bu durum tekrar cezalandırma aracı olarak kullanılmaktadır. Bu uygulamalara derhal son verilmelidir.

Tüm bu hak ihlalleri göz önüne alındığında; mahpusu insan saymayan zihniyet gerek yasal düzenlemeler, gerek uygulamadaki keyfiyet, etik olmayan yaklaşımlar ve bürokratik engeller mahpuslar için insani olmayan bir tablonun ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu nedenlerle;

  • Türkiye hapishanelerdeki tecrit uygulanmalarına bir an önce son verilmeli,
  • Başvuru ve şikâyetlerin herhangi bir kısıtlama olmaksızın ve derhal gerekli mercilere ulaştırılması sağlanmalı.
  • Adli ve idari mekanizmalar, yapılan başvuru ve şikayetlerle ilgili etkin soruşturma yürütmelidir.
  • Hapishane rejimi, fiziki koşullar ve uygulanan keyfi muameleler hakkında etkili bir idari ve yargısal denetim sağlanmalı.
  • Mahpusların aile ve dış dünya ile temas hakkı engellenmemelidir.
  • Mahpuslar uluslararası ve ulusal mevzuatın emrettiği şekilde ailelerine ve avukatlarına mümkün olduğunca yakın hapishanelere sevk edilmelidir.
  • Gazete, dergi, radyo, kıyafet, mektup ve kitap kısıtlaması vb. gibi çağ dışı yaklaşımlar terk edilmelidir.
  • Anadilde görüşme, yazışma ve savunma hakları yasal güvence altına alınmalı, keyfi engellemeler kaldırılmalı.
  • Mekan ve üst aramaları insan onuruna aykırı olmayacak şekilde ve Pandemi sürecinde hijyenik koşullar yaratılması koşuluyla olmalıdır.
  • Adeta mahpusları sindirme araçları haline gelen, disiplin cezalarında insan haklarına aykırı yasal düzenlemeler kaldırılmalı, uygulamalardan kaynaklanan hukuka aykırılıklar giderilmelidir.
  • Mahpuslara yaşatılan işkence ortamından derhal vazgeçilmeli, mahpuslara uluslararası hukukun emrettiği şekilde insan onuruna yaraşır bir şekilde bir muamele gösterilmelidir.
  • Yerel ve uluslararası mevzuat hükümlerine uygun şekilde, “bağımsız” ulusal ve uluslararası heyetlerin etkin denetim mekanizmalarının oluşturulmasının önü açılmalıdır.
  • Hapishane hekimi ve tıbbi personelinin İstanbul Protokolü eğitimi almaları sağlanmalıdır.
  • İnsanlık onuruna yakışmayan çıplak arama işkencesinden vazgeçilmelidir
  • Mahpusların sosyal ve kültürel aktivitelerindeki kısıtlamalar kaldırılmalıdır.
  • Mahpuslarla ilgili olarak “ayrımcılık yasağına” aykırı düzenleme ve uygulamalardan vazgeçilmelidir.
  • Başta yaşam hakkı göz önüne alınarak sağlığa ve tedaviye erişim haklarının önündeki engeller ve kısıtlamalar kaldırılmalıdır.
  • Pandemi sürecinde Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere bu alanda çalışan kurum ve kuruluşların önerileri dikkate alınarak bu uyarılara uygun önlem ve tedbirler alınıp, düzenli olarak kontrolleri sağlanmalıdır.
  • Türkiye genelinde aşılama aşılama yaş sınırının 18 yaşa çekilmesi de göz önünde bulundurularak hapishanelerde kalan mahpusların aşı süreçlerinin bir an önce tamamlanması sağlanmalıdır.
  • İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan mahpuslar ve tüm hapishanelerdeki mahpuslar üzerindeki tecrit uygulamasına derhal son verilmelidir.

Hapishanelere bağımsız sağlık kurumlarının girmesine ve inceleme yapmasına izin verilmelidir. Hapishanelerin denetiminde başta bağımsız meslek kuruluşları ve insan hakları örgütleri olmak üzere ilgili kuruluşların yer alacakları şekilde yasal düzenlemeler yapılarak, incelemeye açılması sağlanmalıdır.

Biz insan hakları savunucuları her ne konumda ve durumda olurlarsa olsunlar insanların insan onuruna yakışır bir şekilde yaşam haklarını savunuruz.

Yetkililerden hapishanelerdeki mahpusların da insan onuruna yakışır bir şekilde yaşama hakları olduğunu hatırlatır; bu kadar hak ihlalinin olduğu bir ortamda insanca yaşamanın mümkün olamayacağından dolayı hapishanelerin koşullarının hemen düzeltilmesini ve hak ihlallerinin ortadan kaldırılmasını talep ediyoruz.

Raporun tamamı için: Ege Bölgesi Hapishaneleri Raporu

 İNSAN HAKLARI DERNEĞİ İZMİR ŞUBESİ

HAPİSHANE KOMİSYONU