1970’li, 80’li hatta 90’lı ilk yılların işkence merkezlerinden biri olan, içine girenin vahşi işkencelerin izleri ile çıktığı ya da girip bir daha çıkamadığı “Birinci Şube” olarak bilinen ve 1994 yılı sonlarına kadar hizmet veren Gayrettepe’deki İl Emniyet Müdürlüğü binası, çekilen acıların hesabı verilmeden adalet sağlanmadan öylece yıkılıverdi. “Tarihi bina bütün yaşananlarla beraber yıkıldı, enkaza dönüştü”” diyenler var, ancak yüzlerce devrimcinin, hak savunucusunun, aydının, yazarın kanı var karanlık bir tarihin simgesi olan bu binada. Yüzleşmeden, hesaplaşmadan, ne yaşanan vahşi işkenceleri ne gözaltında kayıpları unutmak da unutturmak da mümkün değil. Hafızanın, hakikat ve adalet arayışı yanında, geleceğimizin biçimlendirilmesindeki göz ardı edilemez rolü üzerinden, bir daha bu suçlar işlenmesin, çekiler acılar son bulsun diye; yıkılan bina yerine bir “utanç müzesi” ve yaşanan insanlığa karşı suçları simgeleyen bir anıt yapılmasını istiyoruz.
Yapılan çalışmalar, 12 Eylül’de bu ve benzeri işkence merkezlerinde aylarca tutulan 650 bin dolayında kişiye tam 45 çeşit işkence uygulandığını söylüyor ve sırf 12 Eylül döneminde belgelenen 171 işkencede ölümün önemli bir bölümünün izleri burada, vahşetin cisimleştiği bu yerde halen.
İstanbul’da gözaltına alınan ve kaybedilenlerin bütün tanık ve delillere rağmen inkar edilen izleri de burada.
-21 Kasım 1980’de gözaltına alınıp bu binada işkence edilerek, arabası ile birlikte kaybedilen ve kendisinden bir daha haber alınamayan Hayrettin Eren,
-29 Termmuz 1981’de bu binada işkencede öldürülen ve ölü bedeni, bir eve götürülerek camdan atıldıktan sonra “Camdan atladı” yazılı bir belge düzenlenen ve 85 gün sonra “kimliği meçhul kişi” olarak gömüldüğü ortaya çıkarılan Süleyman Cihan,
-10 Nisan 1981 günü gözaltına alınan, işkence edilerek bu binada öldürülen ve halen kendisinden haber alınamayan Nurettin Yedigöl,
-16 Kasım 1982’de gözaltına alınan, işkence edilerek öldürülen ve yıllar sonra naşı Kasımpaşa’daki kimsesizler mezarlığında bulunan Mustafa Asım Hayrullahoğlu,
-5 Şubat 1984 tarihinde, burada gördüğü ağır işkenceler sonucu koma halinde Haydarpaşa Numune Hastanesi’ne kaldırılan ancak halen mezar yeri dahi açıklanmayan Maksut Tepeli,
-14 Mart 1991 günü gözaltına alınıp işkence edilen ve kaybedilen Yusuf Erişti,
-27 Ekim 991 günü gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Hüseyin Toraman,
-5 Mayıs 1992 günü gözaltına alınıp kaybedilen Hüsamettin Yaman ve Soner Gül,
-20 Temmuz 1992 günü gözaltına alınıp kaybedilen Hasan Gülünay,
– 6 Ekim 1992 günü gözaltına alınan ve bu binada işkence edildikten sonra kaybedilen Ayhan Efeoğlu,
– 5 Ocak 1994 günü gözaltına alındıktan sonra kaybedilen kardeşi Ali Efeoğlu,
-20 Şubat 1994 – Cüneyt Aydınlar
-12 Mayıs 1994 günü gözaltına alınıp kaybedilen Halil Alpsoy,
-24 Aralık 994 günü gözaltına alınıp bu binada sorgulandıktan sonra kaybedilen İsmail Bahçeci, halen adalet bekliyorlar.
Karanlık bir tarihin, insanlığa karşı suçların simgesi olarak ünlenen Gayrettepe 1.Şube yeni binasına taşındıktan sonra da işkence ve gözaltında kayıplar yeni binada ve benzer yerlerde devam etti ne yazık ki . 23 Şubat 1995 günü Murat Yıldız, 1 mart 1995 tarihinde Rıdvan Karakoç, 21 Mart1995 tarihinde Hasan Ocak, 19 Ekim 1995 tarihinde Fehmi Tosun ve Hüseyin Aydemir kaybedildi.
Sadece İstanbul değil bütün coğrafya insanlığa karşı suçlarla karartıldı. Kars Göle’de gözaltına alınan Cemil Kırbayır kaybedildi, 12 Eylül sonrası idam edilen Veysel Güney’in mezarı kaybedildi, 2018 yılından bu yana Yusuf Bilge Tunç kayıp ve gerçekler devlet sırrı denilerek saklanırken, bütün failler cezasızlık zırhıyla korunuyorlar halen. Zaten bilinen nedene dair başka pek çok itiraf ve açıklamanın bir benzeri 2 Ağustos 2010 günü Emekli Koramiral Atilla Kıyat tarafından yapıldı. Kıyat katıldığı bir TV programında 1993 ile 1997 yılları arasındaki faili meçhullerin ve gözaltında kaybedilmelerin ‘bir devlet politikası olduğu’, bu cinayetleri işleyen askerlerin emirleri uyguladığı açıklamasını yaptı.. Ve dönemin Cumhurbaşkanlarının, Başbakanlarının, Genelkurmay başkanlarının, OHAL valilerinin hesap vermesi gerektiğini açıkça itiraf etti.
Evet bu bir devlet politikası ve bu devlet politikasının son bulması için gerçek bir yüzleşmeye, gerçek bir hesaplaşmaya ihtiyaç var. Ve bunun için de; hafızanın korunması, gelecek kuşaklara aktarılması bir zorunluluk. Yıkılarak otel yapılan Sansaryan Han(2. Şube), Sultanahmet ve Bayrampaşa Hapishanesi gibi Gayrettepe 1. Şube’de yaşananların da unutturulmasına izin vermeyeceğiz. Bu mekanlarda yaşanan işkence ve gözaltında kayıpları hatırlatmaya devam edeceğiz. Yıkılan Gayrettepe 1. Şube binası yerine bir “utanç müzesi” yapılmasını ve bu alana gözaltında kaybedilenler ve işkence görenler için bir anıt yapılmasını istiyoruz.
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi – Türkiye İnsan Hakları Vakfı