Basında, Televizyonda demokrasi ve insan hakları söylevleri insanları kandırmaya yetmeyecektir. Çünkü hükümet ve devlet, uygulamaları ile bize eski çağı aratmıyor.
Hükümetin şeffaflık manzarası tam bir kaos ve yalandan ibarettir. Mevcut ülke yönetimi, işkence, sokak infazı, gözaltında kaybolma, halkı ihbarcılığa zorlama, yoğun polis operayonları ülke insanını canından bezdirmektedir, devlet adeta öç alıyor.
Yoğun işçi kıyımı, komik olan asgari ücret ile şeffaf olan yetkililerin bu ülke insanını ne kadar önemsediklerinin göstergesidir. Özellikle çocuk ve kadınların çalıştırıldığı birçok özel sektörde asgari ücret dahi verilmemektedir. Bunların sorumlusu mevcut hükümet ve devlettir.
Ülkenin birçok yerinde olduğu gibi bölgemizde de halk devlet tehdidi altında her içeri düşen insan insanlık dışı olan işkence ile karşılaşmaktadır ve ispatlamak için ise tabipler rapor vermemekte, savcılar ise olayları kapatmaktadır.
İnsanlar savcılık kapısı önünde kovuşturmaya uğruyor ise bu devletin bir polis devleti olduğunun ispatıdır. İki hafta önce Almanya’dan Mersin’e evine gelen İbrahim Eligül 19/7/1992 akşamı Mersin Emniyet Müdürlüğü sivil ekiplerince arabası ile birlikte alınıyor, aradan dört gün geçmesine rağmen hiçbir iz yok, ailesinin derneğimize yaptığı başvuru sonucu emniyetten araştırdık. Bizlere verdikleri yazılı cevapta adı geçen şahıs bizde yok deniliyor. Şimdi soruyoruz, yaşamlarını tehdit etmek mi insanları korumaktır?
İbrahim Eligül’ü kimler götürdü şubenizde olmayabilir, pekala başka yerlere göndermiş olamaz mısınız veya şehirde her şeyden haberleri oluyor, gece saat dörtlerde henüz karanlık olan ölüm olaylarını izliyorlar ama insanların kaybolmasından haberleri olmuyor.
İHD Mersin Şubesi