İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’nin Hazırladığı 2021 Yılı Mültecilere Yönelik Hak İhlalleri Raporu Açıklandı

Suriye savaşının neden olduğu milyonlarca mülteci yanında, Rusya Ukrayna savaşı ve ABD ve NATO güçlerinin çekilmesinden sonra Afganistan’da güçlenen ve kontrol ettiği bölgeyi genişleten Taliban rejimi yeni bir göç dalgası ve yüzbinlerce yeni mültreci anlamına geliyor. Yeni mülteci hareketlerini karşılayacak bir sistem kurulamadığından bugün tüm dünyada; mültecilerikuşatan ırkçılık, şiddet, yoksulluk ve bunlara bağlı hak ihlalleri artmaya devam ediyor. Ancak, Devletler, genel olarak hak temelli yaklaşımdan uzaklaşma ve güvenlikçi politikaları tercih etme eğiliminde olduklarından ihlaller önlenmemediği gibi, giderek derinleşmekte ve hatta yeni yeni ihlal alanları ortaya çıkmaktadır.

  • AB, öncelikli olarak göçe kaynaklık eden veya transit olarak kullanılan ülkelerle geri kabul anlaşması imzalanmasını planlamış, bu noktada, Türkiye ile 16 Aralık 2013tarihinde imzalanan ve 1 Ekim 2014 tarihinde yürürlüğe giren Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması ile yasadışı göçün AB sınırlarından uzak tutulması ve özellikle yasadışı yollarla Türkiyeüzerinden AB üye ülke topraklarına giren mültecilerin Türkiye’ye iadesi ile Türkiye üzerinden Yunanistan’a oradan da AB içlerine yönelen düzensiz göçlerin engellenmesi amaçlanmıştır. Bu amacın yanında yasa dışı göçmenlerin Türkiye üzerinden takip ettikleri rotanın işlevsiz hale getirilmesi yoluyla göçmenlerin caydırılması ve  bu yolu kullanan göçmenlerin maruz kaldıkları olumsuzluklardan kaynaklanan maddi ve insani sorumluluklar Türkiye’nin üzerinde bırakılmıştır.

Bu geri kabul anlaşmasına ek olarak; Türkiye’yle AB arasında, 18 Mart 2016’da imzalanan ve tehlikeli yollarla deniz aşarak Yunan adalarına giden mültecilerin Türkiye’ye iadesi ve Türkiye’de tutulmaları koşuluyla Türkiye’ye mali yardım ve Türkiye’den mülteci almayı  öngören mutabakat da halen yürürlükte tutulmaktadır.

Avrupa Komisyonu’nun Mart 2020 tarihli raporuna göre; mutabakat yürürlüğe girdiğinden beri AB’ye düzensiz girişler yüzde 94 azalmış bulunuyor. Türkiye’de bulunan 27.000 Suriyeli mülteci bir AB ülkesine yeniden yerleştirildi, 2.735 göçmen Türkiye’ye geri gönderildi ve 4.030 göçmen ise gönüllü olarak Türkiye’ye döndü.

Kara ve Deniz yoluyla güvenli ülkelere gitmeye çalışan “umut yolcuları”na yönelik uluslararası sözleşmeleri de göz ardı eden hukuksuz uygulamalara her geçen gün yenileri eklendi.

23 Eylül 2020 de açıklanan Avrupa Birliği Göç ve İltica Paktı’nda da göç ve mülteci hareketine karşı devletlerin çıkarlarını önceleyen yaklaşımlar öne çıkmış, açıklanan pakt için “geri gönderme paktı” benzetmesi yapılmıştır.

1951 Cenevre Sözleşmesi, ek protokoller, Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi yanında BM Küresel Göç Sözleşmesindeki hak temelli yaklaşımlar, AB Türkiye arasındaki “Geri Kabul Anlaşması”, BMMYK’nın Türkiyedeki faaliyetlerini durdurması ekseninde gelişmelerin ve bu paktın değerlendirilmesi ve uygulamasının yakın takibi bugün hayli önemli görünmektedir.

Türkiye gibi kendi sorunları ve krizleri ile başedemeyen ülkelerdeki yoğun mülteci nüfusun daha büyük sorunlarla başbaşa olduklarını herkes biliyor.

Göç İdaresi Başkanlığı’nın açıklamasına göre; Türkiye’de geçici koruma altındaki kayıtlı Suriyeli sayısı yılbaşında toplam 3 milyon 737 bin 369 kişi iken bu sayı 26 Mayıs 2022 tarihi itibarıyla 26 bin 283 kişi artmıştır.  Buna ek olarak 400 bin dolayında diğer ülkelere mensup kayıtlı mülteci ve 1 milyon civarında da kayıtsız mülteci olduğu tahmin edilmektedir.

2022 yılına dair yapılan açıklamada yaş aralığına dair veri açıklanmamıştır bu nedenle geçen yılın verilerine emsal olarak yer verilmiştir. Buna göre ; Suriyeli nüfusun %47,5 sini 0-18 yaş arası çocuklar oluştururken, 0-18 yaş arası çocukların ve kadınların toplam sayısı ise nüfusun  %70,9 unu oluşturmaktadır.

Kamplarda(Geçici Barınma Merkezleri)  yaşayan Suriyelilerin sayısı ise
26 Mayıs 2022 tarihi itibarıyla 50 bin 351 kişi  olarak açıklanmıştır. Giderek azalan bu sayı;  2021 başında 58 bin 752 kişi  2019’un başında 143 bin 558 kişi, 2018’in başında ise 228 bin 251 kişiydi. Geçen yıl Suriyelilerin 1.6 2ü g kamplarda yaşarken bu yıl bu oran yalnızca %1,4 olarak açıklanmıştır.

Şehirlerde Yaşayan Suriyelilerin Sayısı aynı  tarih ibarıyla 3 milyon 713 bin 301 kişi  % 98.7 olarak açıklanmıştır.   Suriyelilerin hangi şehirde yaşayacağına ise Göç İdaresi karar vermektedir. Yoğunlaşan nüfus nedeni ile İstanbul başta olmak üzere bazı büyük şehirler Suriyeli alımına kapatılmış olmasına rağmen istatistiklere göre nüfus artışı devam etmektedir.

Önceki raporumuzda da belirttiğimiz üzere; Kayıtlı Suriyeliler için getirilen Geçici Koruma statüsü ile kimi pozitif imkânlar sunulması halinde dahi, Suriyeli nüfusun eğitim, sağlık, barınma, beslenme, şiddet ve ayrımcılıktan korunma, insanca yaşamaya yeter yeterli gelire sahip olma, adalete erişim gibi temel haklara, temel ihtiyaçlara erişimlerinde yaşadıkları ağır sorunlar,  özellikle düzensiz göçmenlerin taşıdıkları ağır riski gözler önüne sermektedir. Tüm bu olumsuzluklara eklenen nefret saldırılarındaki artış, pek çok saldırının ölümle sonuçlanması ve bu olaylarda her kademede failleri koruma davranışının/ cezasızlığın izlenmesi endişeleri artırmaktadır. 

Tespitlerimize göre; Yasal statü almış mülteciler dahi yaşadıkları haksızlıklara karşı adli makamlara başvurma konusunda çekinik davranmakta, sınır dışı edilme korkusu ile hak talep etmekten dahi çekinmektedirler. Bu nedenle yaşadıkları pek çok olumsuzluk kayıtlara geçmemekte gizli kalmaktadır.

Yoğunluklu yaşandığı tespit edilen; yasal haklardan yararlanamama, kadına yönelik şiddet, cinsel istismar, çocuklara yönelik hak ihlalleri, emek sömürüsü, ayrımcılık, nefret saldırıları, çalışma hakkı ihlalleri, adalete erişim engelleri bu nedenle görünür olamamaktadır.

 Resmi kuruluşlarda karşılaştıkları ayrımcı yaklaşımlar ve nefret söylemleri yanında dil bariyerini aşacak imkânların yaratılmaması bu çekiniklikte önemli bir rol oynamaktadır. Siyasi aktörlerin ayrımcı açıklamaları ve medyadaki ayrımcı nefret dili nedeniyle hedef haline gelme yanında, hukuksuz ve yaygın sınırdışı uygulamaları bu çekingenliği büyütmektedir.

Bu büyük engellere rağmen başvuru yapmaya cesaret edilmesi, sorunların ne derece ağır yaşandığının göstergesi olarak görülmelidir.

Göçmenlerin yaşam koşullarını derinden etkileyen pandemi ise yaşanan sorunları ve mültecilerin kırılganlıklarını arttırırken görünürlüklerini azaltmış oldu.

 

Raporun tamamı için: 2021 Mülteci Hak İhlalleri Raporu