İnsan Hakları Savunucularına, İHD ve İHD Yöneticilerine Yönelik Baskılar Raporu

İnsan Hakları Derneği’nin insan hakları savunucularına, İHD ve İHD Yöneticilerine Yönelik Baskılar Raporu bugün açıklandı.

20 Temmuz 2016’da ilan edilen ve üç aylık sürelerle 7 kez uzatılan OHAL’den önce de var olan haksız gözaltı ve tutuklamalar ile adil yargılanma hakkı ihlal edilerek sona erdirilen yargılamalar sonucu insan hakları savunucularının hapis cezalarına mahkûm edilmesi, artarak devam etmektedir.

İHD’nin 2017 yılı Türkiye İnsan Hakları İhlalleri Raporu’na baktığımızda, 2017 yılının sürekli OHAL altında geçtiği, Türkiye’nin insan hakları ekseninin kaydığı ve Türkiye’nin tek kişi yönetimine dayalı rejim değişikliğine gittiği tespiti yer almaktadır. Böylesi bir ortamda başta insan hakları savunucuları olmak üzere hak ve hukuk mücadelesi yürüten kesimlerin ciddi bir baskı altında olduğu anlaşılmaktadır. İHD’nin çeşitli özel raporlarına bakıldığında da belirli toplumsal kesimlere yönelik baskıların artarak devam ettiği anlaşılabilir.

Öyle ki, BM İnsan Hakları Uzmanları (David Kaye, Düşünce ve İfade Özgürlüğü Özel Raportörü; Fionnuala D. Ní Aoláin, Terörle Mücadele Esnasında İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesine Dair Özel Raportör; Agnes Callamard, Yargısız ve Keyfi İnfazlara Dair Özel Raportörü; Michel Forst, İnsan Hakları Savunucularının Durumuna İlişkin Özel Raportör; Diego García-Sayán, Hâkimlerin ve Avukatların Bağımsızlığına İlişkin Özel Raportör; José Antonio Guevara Bermúdez, Keyfi Gözaltılara Dair Çalışma Grubu Raportörü; Léo Heller, Temiz Su ve Arıtmaya Yönelik İnsan Hakları Özel Raportörü; Nils Melzer, İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Muamele Dair Özel Raportör; Ahmed Shaheed, Din ve İnanç Özgürlüğüne Dair Özel Raportör ve Alfred De Zayas, Uluslararası Demokratik ve Eşit Düzenin Teşvik Edilmesine Dair Bağımsız Uzman.) 17 Ocak 2018 tarihinde Türkiye’ye OHAL’in sona erdirilmesi için çağrıda bulunmuşlar ve şöyle demişlerdir:

 “Hükümetin attığı adımlar uluslararası insan hakları hukuku altındaki yükümlülüklerine aykırılık oluşturduğundan darbe girişiminden beri duyduğumuz kaygı devam etmektedir. Gazeteciler, medya, insan hakları savunucuları, hukukçular, akademisyenler ve devlet memurları da dâhil olmak üzere sivil topluma yönelik ciddi baskılardan ve ayrıca bir takım yetkilerin Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi altındaki yükümlülüklerle bağdaşmayan şekilde kullanılmasından ötürü ciddi endişe duymaktayız.”

Uluslararası Af Örgütü’nün 26 Nisan 2018 tarihli “Fırtınaya Göğüs Germek, Türkiye’deki Korku İkliminde İnsan Haklarını Savunmak” başlıklı raporunda da belirtildiği gibi “Türkiye’de 21 aydır devam eden olağanüstü hal altındaki insan hakları alanı, kitlesel gözaltılar, davalar, yıldırma ve bağımsız sivil toplumun susturulmasıyla tahrip edilmiş durumda. İnsan hakları için seslerini yükseltmeye ve mücadele etmeye devam edenler de ağır bir bedel ödüyor. Türkiye, bu raporda yer verildiği üzere, muhalif görüşleri susturarak ve sivil toplumu hedef alarak uluslararası insan hakları hukuku çerçevesindeki yükümlülüklerini hiçe sayıyor.”

İHD’nin içerisinde yer aldığı İnsan Hakları Ortak Platformu’nun (İHOP), 21 Temmuz 2016-20 Mart 2018 tarihlerini kapsayan OHAL Güncellenmiş Durum Raporu incelendiğinde Türkiye’deki OHAL rejiminin kalıcı bir rejim haline geldiği ve bu rejimin temel hak ve özgürlükleri kısıtlayarak cezalandırdığı kolaylıkla anlaşılabilir. Özellikle kapatılan hak ve hukuk örgütleriyle OHAL rejiminin insan hakları savunucuları üzerindeki baskıları rahatlıkla görülebilir.

ÖNERİLER

BM İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirgesi, BM Sözleşmesi haline getirilmeli, Türkiye’de ise İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirgesi’nin uygulanması için acil tedbirler alınmalıdır.

Öncelikle Türkiye’de insan hakları faaliyetlerinden dolayı soruşturma ve kovuşturmaya maruz kalan ve tutuklu yargılanan tüm insan hakları savunucuları serbest bırakmalıdır.

İnsan hakları savunucularının yargılanmasına neden olan veya savunucuları tehditler ve baskılar ile yıldırmaya çalışan aktörler etkili soruşturma yöntemleriyle tespit edilmeli ve etkili bir şekilde kovuşturulmalı, Türkiye’deki cezasızlık politikasına son verilmelidir.

Kolluk(Polis, jandarma ve istihbarat) ve yargı içerisinde örgütsel faaliyet kapsamında açılan soruşturma ve davaların tamamı yeniden ele alınmalı, kurulan komplolar açığa çıkarılmalıdır.

İnsan hakları savunucuları hakkında soruşturma ve davalar uluslararası toplum tarafından izlenerek görünür hale getirilmeli, insan hakları örgütlerinin kapasitesinin güçlendirilmesine katkı sunulmalıdır.

Elbette hukukun üstünlüğü ilkesine uygun bir yargı yapılanması gerçekleştirilmeli, Türkiye’de adalete olan güven yeniden tesis edilmeli, özel yetkili ve görevli ağır ceza mahkemeleri ve savcılıkları kapatılmalıdır.

Türkiye’nin en önemli sorunu, terör tanımının subjektif olmasıdır. Türkiye, BM Güvenlik Konseyi kararlarına uygun olarak terör suçlarını yeniden tanımlamalı, bunun dışındaki suçları terör suçları olarak nitelendirmekten vazgeçmelidir. Türkiye’de şiddete başvuran ile başvurmayan arasında ayrım yapılmalı ve ceza mevzuatı buna göre yeniden düzenlenmelidir.

Türkiye’de,  herkesin ifade özgürlüğü, barışçıl toplanma ve gösteri hakkı ile örgütlenme özgürlüğü hakkı uluslararası sözleşmelerdeki güvenceye kavuşturulmalıdır.

En kısa zamanda BM İnsan Hakları Savunucuları Özel Raportörü, Terörle Mücadelede İnsan Haklarının Korunması ve Desteklenmesi Özel Raportörü, Kanaat ve İfade Özgürlüğünün Geliştirilmesi ve Korunması Özel Raportörü ve Azınlık Konuları Bağımsız Uzmanı’nın Türkiye ziyaretleri mümkün kılınmalı ve raporlarında belirtecekleri hususlarda gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

OHAL kaldırılmalı ve meşruiyeti olmayan KHK’lar iptal edilerek mağdur edilenlerin mağduriyeti giderilmelidir.

Türkiye’de ifade özgürlüğünün yasaklanması ve cezalandırılması nedeniyle çok büyük bir mağduriyet oluştuğundan temel düzenlemeler yapılıncaya kadar basın ve yayın yoluyla işlenmiş suç ve cezaların ertelenerek iptal edilmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılması konusunda acil yasal düzenleme yapılmalıdır.