Mardin İli Nusaybin İlçesi Heybeli (Dercem) Köyünde Meydana Gelen Yaşam Hakkı İhlali Ve Yaralama Olayı İle İlgili Araştırma & İnceleme Raporu

28.12.2011

OLAY    :

21.12.2011 tarihinde Nusaybin heybeli ilçesinde saat 20.30-21.00 civarında görevli askerler tarafında Yusuf AKIN öldürülmesi ve Mehmet EREN in yaralanması

AMAÇ   :

Mardin ili Nusaybin İlçesi Heybeli ( Derceme) köyünde meydana gelen ve Yusuf AKIN’ın, yaşamını yitirmesi ve Mehmet EREN in yaralanması ile sonuçlanan olay için mağdurlar, varsa görgü tanıkları ile görüşmek, araştırma ve incelemeler ile elde edilen bilgiler ışığında rapor hazırlamak, raporu ilgili ve yetkili kurum ve makamlara göndererek, maddi gerçeğin açığa çıkarılmasına katkıda bulunmak, kamuoyunun gerçek bilgiye ulaşmasını sağlamak, çeşitli ulusal ve uluslar arası mevzuatlarda güvence altına alınan yaşam hakkının korunmasına katkıda bulunmak, fail/ler hakkında gerekli soruşturmanın başlatılmasını talep etmek amacıyla bir insan hakları heyeti oluşturulmuştur.

HEYETİN OLUŞUMU :

İnsan Hakları Heyeti, Mardin Barosu Başkanı Av. Azat YILDIRIM, İHD Mardin Şube Başkanı Av. Erdal KUZU, İHD  Mardin Şube Yöneticileri  Av .Hüseyin CANGİR, Av. Kamuran TANHAN, Av .Faruk YİĞİT’ ten oluşmuştur..

RESMİ GÖRÜŞMELER :

Nusaybin cumhuriyet Başsavcısı (Soruşturma Savcısı);
 “Soruşturma halen devam etmektedir. Gizlilik kararı dosyada bulunmaktadır. Deliller savcılığımız tarafından toplanmaktadır.’

GÖRGÜ TANIKLARI ve MAĞDURLAR İLE YAPILAN GÖRÜŞMELER:

FATMA AKIN (Yusuf AKIN’ın Eşi)

Askerler tarafından öldürülen Yusuf AKIN’ın eşi Fatma AKIN, Heyetimize özetle şu beyanlarda bulunmuştur:
‘’Ben Yusuf un eşiyim. 5 çocuğumuz var, en küçüğü 6 aylık en büyüğü 15 yaşındadır. Eşim, civar köylerin elektrik, su tesisatı işlerini yapmaktaydı. Yaşadığımız Göllü köyünde bulunan karakolun da tesisat işlerini ara sıra yapardı. Karakolda bulunan görevliler eşimi tanımaktadırlar. Bundan 15 yıl önce koruculuğu kabul etmediğimiz için köyden ayrıldık. 2 yıl gibi Kızıltepe de kaldık tekrar köye geri döndük. Olay ile ilgili görgüm yoktur. Eşim bir akrabamızın tesisat işini yapmak için Heybeli köyüne gitmişti. Sonra vurulduğu haberini aldık. Eşim bundan 10-15 gün önce gece 01.00 sıralarında Göllü köyü karakolu tarafından tesisat işi var diye karakola çağrıldı. Giysilerini giymesine bile izin verilmeden pijama ile karakola gitti. Yaklaşık 1.5 saat karakolda kaldı. Kendisine telefonla ulaşmaya çalıştım ancak ulaşamadım. Eşim eve geldiğinde çok düşünceli idi. Kendisine sorduğumda bana karakolda seçimlerde kime oy verdiğimi sorduklarını, onlara kendime oy verdiğimi söylediğini, yine karakolun kendisine, karakolun maaşlı tesisatçısı olmasını istediklerini ancak kendisinin kabul etmediğini söyledi. Yine ayağında mekap spor ayakkabı bulunduğunu ve bunu bir daha giymemesini istediklerini, kendisine asker botu verdiklerini söyledi. Ben kendisine gidip Ömerli’de karakolu şikayet edeyim dedim, o da sen deli misin benim ölmemi mi istiyorsun dedi. Eşimin kimseye zararı yoktu. Hayatımızı mahvettiler. Suçluların cezalandırılmasını istiyorum.‘’

HAMO TAKAT( 40 YAŞ)

Heybeli Köyünde ikamet eden Hamo TOKAT isimli vatandaş, Heyetimize özetle şu beyanlarda bulunmuştur:
‘’Ben Heybeli köyünde ikamet ederim. 20.12.2011 tarihinde gece 20.30 civarında ben evde iken silah sesleri geldi. Ben o zaman hayvanlarımı ahıra götürüyordum. O anda silah sesi duydum. Silah sesi otomatik silah sesine benziyordu. O sırada imdat sesleri gelmeye başladı. Ben de belki köylüler kavga etmiştir diye düşünerek olay yerine gitmeye başladım. Eşim bana gitme dedi. Ben silah sesinin geldiği yere gideceğim dedim. Evim olay yerine yaklaşık 300 metre mesafededir. Olay yerine geldiğimde Yusuf’ u olay yerinde yaralı olarak yerde gördüm. O sırada Mehmet EREN bana askerler Yusuf’ u öldürdüler dedi. Yusuf un ceplerine bak, arabanın anahtarını bul ve  onu doktora götürelim dedi. Fakat ben anahtara bakmadan köylümüz olan Mehmet Emin in evine gittim. Kapıyı çaldım içeride çocukları ve akrabaları vardı. Yusuf’u vurdular bir şey yapalım dedim. Evdekiler ile beraber olay yerine gittik biz oraya varır varmaz bize ateş etmeye başladılar. Bizde kaçtık sonra köylümüz olan Şeyhmus ALTIN’ın evine gittik, orada Naif TAKAK’tan  Göllü köyü karakolunu aramasını istedim. O da Göllü köyü imamı ve muhtarını aradı. Göllü köyü imamına Yusuf un yaralı olduğunu ve acilen hastaneye kaldırılmasını istedik. Göllü köyünden Burhan SARIGÜL ile köyün imamı iki ayrı araba ile geldiler, ben de olay yerine gittim, olay yerine gelen imam ile Mehmet Emin yaralıların hastane kaldırılmasını bekliyorlardı. Olay yerine yakın iki evin önünde projektör vardı.’’

MEHMET EREN (Olayda yaralanan vatandaş)

Heybeli Köyünde ikamet eden ve olayda yaralanan Mehmet EREN isimli vatandaş, Heyetimize özetle şu beyanlarda bulunmuştur:

‘’Ben 1995 yılında heybeli köyünün güvenlik gerekçesi ile boşaltılmasından sonra mersin iline yerleştim. Olaydan 2 ay önce köyde bulunan evimi tamir etmek için geldim.19.12.2011 tarihinde olayda yaşamını yitiren Yusuf AKIN’ın evinde gece saat 22.00 kadar kaldım. Eşim Yusuf’un amcasının kızıydı. Ben Yusuf’un evinde iken köydeki evimde banyo ve tuvaleti yaptım. Ufak tefek tesisat işi var bu işlerimi yarın yapabilir misin dedim. Ertesi gün Yusuf Heybeli Köyündeki evime geldi. Elektrik işimi yaptı sonra su borusunu döşedi. Su borusunu döşeme işi bittiğinde akşam olmuş, akşam ezanı okunmuştu. Saat 18.00 civarında yemek yedik beraber, akşam namazını kıldıktan sonra tesisat işinin geri kalanını yapmaya başladı. Saat 20.00 gibiydi, iş bitti, kendisi eve geri döneceğini söyledi. Kalması için ısrar ettim. O esnada dışarıdan köpek havlama sesleri geliyordu. O, kabul etmeyince eşyalarını taşımada kendisine yardımcı olmak ve onu uğurlamak için evden çıktık. Yusuf un elinde hitli (iş makinası) vardı. Yusuf önde yürüyordu. Elimizde el feneri vardı. Onun arabasına yaklaştığımızda 3 el silah sesi geldi, ben birileri keyfinden havaya sıkıyor diye düşündüm. Silah sesinin geldiği yere elimdeki el fenerini tuttuğumda yaylım ateşi açıldı. Ben o esnada bize ateş edenlere bağırdım. “Bize ateş etmeyin, biz siviliz” dedim. O ara da ben de yaralandım. Arabanın yanına gittiğimde Yusuf un yerde yattığını gördüm. Ben zannettim ki Yusuf kendisini korumak için yere yatmış, ışığı kendisine tuttuğumda ağzından kan geldiğini gördüm. O sırada imdat diye bağırdım. Yusuf’u öldürdüler dedim. O esnada ateş edilmeye devam ediliyordu. Yusuf’un ayağına bir kurşun saplandı sonra ateşi kestiler. Bize ateş edenler birbirleri ile Türkçe konuşuyordu. Ben de yardım almak için olay yerine evi yakın olan s-Selahattin’in evine doğru gittim, orada kimse olmayınca başka bir eve gittim. O arada köylüler olay yerine doğru gidiyorlardı. Bana ne oldu diye sorduklarında Yusuf’u vurdular dedim. Köylüler bana arabanın anahtarını bul doktora götürelim dediler. Anahtarı yerde buldular. Yusuf’u arabaya aldılar. Tam götürecekleri esnada tekrar ateş açtılar. Köylülere hitaben orayı terk edin dediler. Köylüler kaçtılar sonra bana da kaç dediler. Ateş edilen yerden iki asker geldi. Bana el fenerini söndür ve oradan git dediler, ben de hayır dedim Yusuf’u öldürdünüz nereye gideyim dedim. Bana ellerini havaya kaldır bize doğru gel dediler. El fenerini onlara doğru tuttum. Bana el fenerini söndür diye bağırdılar. Bende ellerim hava da onlara doğru gittim. Onlara bende silah yok, niye korkuyorsunuz dedim. Onlarda bana silahı ne yaptın, nereye attın? Ben sivilim bende silah yok dedim. Yüzüme ışık tuttular, onların yanına gidince Yusuf ustayı tanımıyor musunuz dedim. Onlar bana hitaben evet tanıyoruz dediler. Bende ne hakkınız vardı onu öldürmeye dedim. Üst aramamı yaptılar, sonra beni arabanın yanına götürdüler. Bana elinizde ne var dediler. Ben de Yusuf’un elinde hitli vardı benin elimde çanta var içinde iş malzemesi vardı dedim. Asker hitliyi görünce telsiz ile ölenin Yusuf AKIN olduğun komutanına söyledi. Tamam ambulans geliyor dedi. Yaklaşık 1,5 saat sonra Göllü köyü muhtarı ve imamı geldiler ‘

BEDRAN SARIGÜL( Göllü Köyü minibüsçüsü)

Göllü Köyünde minibüsçülük Bedran SARIGÜL isimli vatandaş, Heyetimize özetle şu beyanlarda bulunmuştur:

‘Göllü köyündeki evimde otururken köyün imamı beni aradı. Bana Naif aradı, Yusuf’un yaralı olduğunu söyledi. Gel gidip Heybeli köyünden alalım onu dedi. Ben tek başıma dolmuşumla heybeliye gittim. Hareket etmeden önce Göllü karakolunu aradım Yusuf yaralı onu almaya gidiyorum dedim. Heybeli Köyü girişinde askerler havaya ateş açtı. Ben tekrar karakolu aradım. Askerler benim Yusuf’u almama izin vermiyorlar dedim o da bana sen yerinde dur dedi. Ben de geri geri su kulesine yanına gittim. Orada imamı aradım, imam da yanıma geldi daha sonra olay yerine geldik. Arabanın önünde Yusuf’un yerde ve kanlar içinde olduğunu gördüm. Orda bulunanlar ile beraber Yusuf’u onun arabasına koymak istedik ancak arabanın lastiklerinin patlak olduğunu gördüm. Yusuf’u benim arabama aldım. Kocakuyu köyüne geldiğimde ambulans ile karşılaştık. Ambulansa koyup Mardin devlet hastanesine geldik.’

NEDİM TAKAK ( Heybeli köylüsü)

Heybeli Köyünde ikamet eden Nedim TAKAK isimli vatandaş, Heyetimize özetle şu beyanlarda bulunmuştur:

 “Olay tarihinde olay yerine 50 metre mesafe de bulunan Halil ÖZLÜK ait evde misafirdik. Tahminimce saat 20.30 civarlarında silah sesi geldi. ilk anda korkudan dışarı çıkmadık. Yaklaşık 5 dakika evde bekledik, o esnada kapı çalındı, kapıyı açtığımızda Hamo TAKAK vardı. Bize acele dışarı çıkın Yusuf yaralanmış dedi. Biz de evde bulunanlar; Halil ÖZLÜK, Osman AK, Yusuf ALTUN, Şeyhmus AK ve Abullah AK el fenerlerimizi aldık ve dışarı çıktık. Olayın olduğu yerde Yusuf yerde yatıyordu ve Mehmet EREN vardı. Biz yaralıya müdahale edip hastaneye götürmek istedik ancak bize su kulesinin olduğu yerden ateş açıldı. Direkt bize ateş açtılar, biz de korkudan kaçtık. Daha sonra evimizden çıkmamıza izin vermediler. Sonradan duyduğuma göre Yusuf’u köylüler alıp hastaneye götürmüşler. Misafir olarak bulunduğumuz evin kapısına doğru kaçarken üzerimize ateş etmeleri nedeni ile dış duvarda 6 kurşun iç kapıda 4 kurşun deliği bulunmaktadır.”

OSMAN AK (Heybeli Köylüsü)

Heybeli Köyünde ikamet eden Osman AK isimli vatandaş, Heyetimize özetle şu beyanlarda bulunmuştur:

“Olayın olduğu tarihte Halil ÖZLÜK’e ait evde misafir idik. Evde ben, Nedim, Abdullah, Şeymus ve Yusuf ALTUN vardı. 20.30 sıralarında silah sesi duyduk. Hamo TAKAK kapıyı çaldı. Yusuf’u vurmuşlar dedi. Biz de olay yerine gittik. Bu esnada olay yerinde köyden 10-15 kişi vardı. Yaralılara müdahale etmek istedik ama bu esnada bize ateş açıldı. Biz de kaçtık ve evlerimize geri döndük.”

A.KERİM ÖZTÜRK ( Göllü Köyü İmamı)

Göllü Köyü imamı A.Kerim ÖZTÜRK, Heyetimize özetle şu beyanlarda bulunmuştur:

“Heybeli köyünden Naif aradı beni. Askerler Yusuf’u vurmuşlar, başından yaralanmış dedi. Ben de köyün dolmuşçusu Bedran’ı aradım. Bedran beni almadan köye gitmiş ben de aracım ile köye doğru yola çıktım. Arabam da Hüseyin ÖNDER, Ali SARIGÜL, Mehmet ALGAN vardı. Köye vardığımızda Bedran su kulesinin orda bekliyordu daha sonra olay yerine gittik. Yusuf’u Bedran’ın arabasına aldık, ben de yaralı Mehmet EREN’in yanında kaldım. Daha sonra Mehmet EREN’i Mardin Devlet Hastanesine gönderdik.’

YUNUS TAKAK ( Heybeli Köyü Muhtarı)

Heybeli Köyü Muhtarı Yunus TAKAK, Heyetimize özetle şu beyanlarda bulunmuştur:

“Olayın ertesi günü köyde savcı tarafından yapılan keşifte savcıya söyledim. Köyümüzde iki sivil insana ateş açıldı bir öldü dedim. Ortada çatışma yok iken. 1995 yılında güvenlik nedeni ile köyü terk ettik, böyle devam ederse köyü yine terk ederiz.”

ADLİ İŞLEMLER   :
Olay olduktan hemen sonra İHD Mardin şubemize bilgi verilmesinin ardından olay yerine giden şube yetkilileri maktulun otopsisinde yer almıştır. Otopsi esnasında maktulun kafatasının parçalandığı, bacaklarında iki kurşun deliği olduğu tespiti yapılmıştır. Mermi giriş deliklerinin etrafında yoğun siyahlaşma olduğu gözlemlenmiştir.

HEYETİN YAPTIĞI TESPİTLER

OLAY YERİNE İLİŞKİN TESPİTLER  :

– Olay yerinin Heybeli köyünün içinde olduğu,
– Olay yerinin etrafında 3 evin bulunduğu ve maktulun vurulduğu yerin açık bir alan olduğu,
– Olay yerine yakın evin dış duvarında 6 kurşun giriş deliği olduğu yine aynı evin iç kapısında 4 kurşun giriş deliği bulunduğu,
– Olay yerinin etrafında bulunan iki evin önünde aydınlatma projektörlerinin bulunduğu

OLAYA İLİŞKİN TESPİTLER   :

  -Maktul Yusuf AKIN’ın civar köylerinin tesisat işlerini yapan ve herkes tarafından bilinen bir işçi olduğu,
– Yaralı mağdurun veya köylülerin anlatımlarından dur ihtarının yapılmadığı,
-Yusuf AKIN hedef gözetilerek vurulduğu, zira ölümün başına isabet eden kurşundan kaynaklandığı (otopsi raporu)
– Olayın 20.30 -21.00 civarında meydana geldiği
– Yaralılara müdahale yapılmasının engellenildiği,
– Köyde yaşayan ve yaralılara müdahale etmek isteyen yurttaşlara ateş açıldığı
– Maktulun vurulduğu yerden önce de görevli askerlerce hazırlık yapıldığı
– Maktulun vücuduna biri baş ikisi ayak kesimi olmak üzere 3 kurşun giriş deliği bulunduğu
– Yaralı Mehmet EREN’ in kalçasında bir kurşun yarası bulunduğu,
– Olay yerinde karşılıklı çatışma yaşandığına dair herhangi bir emarenin bulunmadığı
– Olay yerinin savcılık tarafında olay saatinde itibaren koruma altına alınmadığı, olay yerinde adli makamlarca olayın keşfinin olayın ertesi sabahında yapıldığı
– Olay yerinde herhangi bir ambulansın olmadığı yararlıların hastaneye engellemelere rağmen köylülerin kendi imkânları ile götürdüğü

AYDINLATILMASI GEREKEN NOKTALAR :

1- Olayı gerçekleştiren görevlilerin özel eğitimli olduğu dikkate alındığında sivil bir insan ile silahlı bir kişiyi ayırt etmeleri mümkün değil midir?
2- Yaralılara neden müdahale edilmesi engellenildi. Yaralılar olayın olduğu köyün dağlık bir alanda olması nedeni ile neden hava ulaşım aracı ile hastaneye götürülmedi.
3- Yasal mevzuatın amir hükmü gereğince neden dur ihtarı yapılmamıştır.
4- Şüpheli olsalar dahi mağdurların daha basit yöntemler ile tehlikesiz hale getirilmesi mümkün iken neden maktul başından vurulmuştur.
5- Olayın köy içinde gerçekleştiği sabit ise hiçbir yurttaşın mağdur olmaması için neden gerekli tedbirler alınmamıştır.
6- Maktulün, Eşinin anlatımlarından ölümünden 10-15 gün önce neden karakola çağrıldığının ve eve dönüşünde kendisine verilen askeri botların olduğu ve mekap spor ayakkabı giymemesinin önerilmesinin ne anlama geldiği, karakol tarafından açıklanmalıdır.

KANAAT VE SONUÇ    :

Heyet, yaptığı görüşmeler, elde ettiği bulgular, aldığı beyanlar ve edindiği izlenimler neticesinde meydana gelen olayda güvenlik güçlerince çok açık yaşam hakkının ihlal edildiği,
Bölgede geçmişte yaşanan olaylar göz önünde şüpheli hareketleri görülen vatandaşların uzunca bir süre izlemeye alınması, müdahale edilecekse dur ihtarı yapılması, teslim ol çağrısı ile uyarı ateşi yapılmak suretiyle müdahalede bulunulması gerekirken doğrudan kişilerin hedef alınıp ateş edilmesi ve sonucunda yaşam hakkı ihlal edilmesinin ”yargısız infaz” durumunu doğurduğu,
Köylülerin ve yaralı olan vatandaşın beyanları uyarınca olayın sona ermesinden yaralılara müdahalenin engellenilmesi,  ambulans ve sağlık ekibinin olay yerinde bulunmaması sonucu verilen kayıpların ağırlaştığı bunun ağırlaşmasından devlet yetkililerinin ağır kusurlarının bulunduğu,
Yaşam Hakkı, Türkiye’nin altına imza attığı uluslar arası hukuk ve insan hakları metinlerinin temel öğeleri ve Türk Ceza Kanunu’na göre korunan haklardandır. İnsan haklarına riayet etme hukuk devleti olmanın temel gereğidir.
Olayın oluş şekli ve bir vatandaşın ölümü ile bir vatandaşın yaralanması nedeniyle ivedi ve etkin bir soruşturmanın derhal başlatılması, kastı, kusuru veya ihmali olanlar ile ilgili gerekli yasal sürecin bir an önce başlatılarak failler hakkında kamu davasının açılması ve idari soruşturmanın yapılması ve bu konuda kamuoyunun bir an önce aydınlatılması gerektiği düşünülmektedir.
İnsan hakları örgütleri ve savunucuları olarak yaşanan bu olayın takipçisi olacağız. Başta yaşam hakkı olmak üzere hiçbir insan hakkının ihlal edilmediği bir ortama ulaşıncaya kadar çabalarımız devam edecektir.

Saygılarımızla,

Av. Azat YILDIRIM

Av. Erdal KUZU 

Av. Hüseyin CANGİR

Av. Kamuran TANHAN  

Av. Faruk YİĞİT

Bir cevap yazın