Son günlerde Ege Bölgesi’nde Kürt öğrencilere yönelik art arda fiili saldırılar gerçekleşmektedir. Hatırlanacağı gibi kısa bir süre önce Manisa Demirci’de okuyan Kürt öğrencilerin evleri basılıp talan edilmiş, kendilerine fiziki saldırı yapılmıştı. Son olarak da saldırıların hedefi Muğla Üniversitesi’nde okuyan Kürt öğrenciler olmuştur.
Önceki gün sıradan bir nedenle gözaltına alınan arkadaşlarının serbest bırakılması için Muğla Hamdi Bey Polis Karakolu önünde toplanan Kürt öğrencilere ülkücü faşistlerin saldırması, akabinde polisin gaz bombası ve ateşli silah kullanarak müdahale etmesiyle gelişen olayda Şerzan Kurt isimli öğrenci ağır yaralanmıştır. Hayati tehlike altında olan Kurt, halen Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi’nde yoğun bakım servisindedir. İlk alınan bilgilere göre bedeninde iki kurşun yarası ve kafatasında kırıklar bulunan Kurt’a isabet eden mermilerin kim tarafından atıldığı henüz tespit edilememiştir.
Bu arada olayla ilgili Cumhuriyet Savcılığı tarafından açılan soruşturmayı takip eden avukatlar, dosya hakkında herhangi bir gizlilik kararı bulunmamasına karşın dosya içeriğini öğrenememişlerdir.
Ayrıca Şerzan Kurt’un can güvenliğinin sağlanması için gerekli önlemlerin alınması yönünde verilen dilekçe de Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi yetkililerince alınmamıştır.
Şerzan Kurt’un ağır yaralanması ile Muğla’da oluşan gerginlik dün akşam saatlerinde daha da artmış ve gelişen olaylar sonucu yaklaşık 10 kişi yaralanmış, 100 den fazla kişi gözaltına alınmış, Kürt öğrencilerin evlerine baskınlar yapılmıştır. Muğla Valisi her ne kadar, “her şey kontrol altında” dese de çevre ilçelerden Muğla kent merkezine gelen kalabalık gruplar nedeniyle Kürt öğrencilerin can güvenliği yoktur, her an yeni saldırılara maruz kalabilirler.
Ülkemiz, Kürt Sorunu nedeniyle otuz yılı aşkın bir süredir siyasi iktidarların görmezden geldiği büyük bir yıkım ve acı içindedir. Sorun, bugüne kadar hiçbir şekilde sonuç vermeyen imha ve inkâr politikalarıyla aşılmaya çalışılmıştır. 29 Mart yerel seçimler sonrasında AKP Hükümeti tarafından başlatılan Kürt sorunun çözümüne yönelik sözde girişimlerin de bir karşılığının olmadığı kısa sürede açığa çıkmıştır.
Diğer yandan inkâr ve imha politikalarının devamından yana olan güçlerin tutum ve söylemleri ırkçı milliyetçi refleksleri güçlendirerek toplumsal kutuplaşmayı/yarılmayı daha da derinleştirmektedir. Öyle ki, yaşanan en küçük bir adli vaka dahi, batı illerine göç ettirilen Kürtlere yönelik gerçekleştirilen linç ve benzeri şiddet saldırıları için gerekçe oluşturabilmektedir.
Gerek egemen güçler arasında sürmekte olan sert iktidar çatışması sonucunda yaşanan provokasyonlar gerekse giderek tırmanan askeri operasyon ve çatışmaların yol açtığı şiddet ortamı ve yeni ölümler sonucu toplumsal kutuplaşmanın daha da derinleşmesi tehlikesiyle karşı karşıyayız.
Medyanın hakim unsurları da adeta yangına körükle gitmekte, saldırıları meşrulaştıran, kışkırtan ayrımcı ve ötekileştirici bir dil kullanarak söz konusu tehlikeyi daha da alevlendirmektedir.
Karşı karşıya olduğumuz temel sorun, ayrımcılık, milliyetçilik ve ırkçılık zehrinin değişik dozlarda da tüm olsa toplumu etkisi altına almış olmasıdır. Manisa Selendi’de Roman vatandaşlara yönelik saldırılar da Denizli, Kemalpaşa, Tire ve İzmir’de Kürtlere yönelik saldırılar bu zehirlenmenin bir sonucudur.
Barış ve demokrasi güçleri olarak ülkeyi karanlık bir mecraya doğru sürükleyen kaygı verici bu gelişmeler karşısında başta siyasi iktidar olmak üzere, medyadan siyasi partilere kadar herkesi, her kesimi sorumlu ve duyarlı olmaya davet ediyoruz: Halkları birbirine kırdıramaya sebep olacak her türlü anlayış, tutum ve söylemlere derhal son verin.
Unutmayın ki, dar siyasal çıkar ve hesaplarınız için akmasına sebep olduğunuz o kan sizi de boğar…
İHD İZMIR ŞUBESI