MYK Üyesi Rıdvan Kızgın’ın Basın Açıklaması

 

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin başlangıç ilkelerinin birinci paragrafı, “İnsanlık ailesinin tüm üyeleri niteliğindeki onuru, eşit ve ayrılmaz haklarını tanımanın dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğu” ifadesi ile düzenlenmiştir. Devamında ise bunun açılımı yapılarak, “İnsan haklarını göz ardı ederek hor görmenin, insanlık vicdanını yaralayan barbarca eylemlerle sonuçlandığını ve insanlığın söz ve inanç özgürlüğü ile korku ve yokluktan arınma özgürlüğünden yararlanacağı bir dünyanın herkesin ortak beklentisi olduğunun ilan edilmiş bulunduğu” ifadesi ile de, insanın herhangi bir şekilde değil sahip olduğu onuruna yaraşır bir şekilde yaşamasının esas alınması gerektiği kabul edilmiştir. Kim kabul etmiştir? Birleşmiş Milletlere Üye Devletler ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini imzalayıp parlamentolarında onaylayan devletler. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de bunlardan biridir.
 

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin başlangıç ilkelerinin bu iki paragrafının uygulanmaması durumunda hangi sonuçlarla karşılaşılmaktadır? Barbarlık, zorbalık, savaş, çatışma, düşmanlık, kan ve gözyaşı! Kim söylüyor? Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu BM üyesi bütün devletler!
Biz İnsan Hakları Savunucuları ve İnsan Hakları Derneği Aktivistleri, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde belirtildiği gibi, insanların herhangi bir şekilde yaşaması için değil, sahip olduğu şeref ve haysiyetine yaraşır bir şekilde yaşaması için mücadele ediyoruz. Bu mücadeleye atılırken başımıza nelerin gelebileceğini, hangi engellerin konulacağını bilerek atıldık. Çünkü her türlü zorbalık ve baskıya tanık olmak şöyle dursun doğrudan muhatap olduk, oluyorduk ve olacaktık.

İnsan hakları savunuculuğunu İnsan Hakları Derneği aktivisti olarak başladığımda, Elazığ Şube Başkanımız Av. Metin Can ve yöneticimiz Dr. Hasan Kaya, Diyarbakır Şubemizin eski başkanı Vedat Aydın, Bilge İnsan Musa Anter, Muhsin Melik ve Didar Şensoy ablamızın aralarında bulunduğu l4 arkadaşımız ve binlerce kardeşimiz faili ortaya çıkarılmayacak şekilde katledilmişti. Genel Başkanımız Akın Birdal Genel Merkezimizdeki odasında öldürülmek kastıyla kurşunlara hedef edilmişti. Genel Başkanımız Hüsnü Öndül fiziki saldırıya uğramıştı. Takdir edilmelidir ki bu insan olma mücadelesinde karşılaşabileceğimiz zorbalık ve baskılar hakkında oldukça somut örnekler vardı.

Bütün yaşanmış örnekler gösteriyor ki biz insan hakları savunucuları bile bile ve isteye isteye onurlu bir şekilde yaşamak ve yaşatmak için bu mücadeleye atıldık. Bu mücadele kısa vadeli bir mücadele değil insanlık ailesinin insanlaşması ile başlayan ve süresi belirsiz olan bir mücadeledir.

Hiçbir ortam ve güç bizi bu mücadeleden koparma gücüne sahip değildir. Bulunduğumuz her alanda ve her koşulda bu mücadele verilecektir. Bana komplo hazırlayan güçler ve bu komplonun maşası olan unsurlar bunu çok iyi bilmelidirler. Derneğimizin kuruluş gerekçelerinden en önemlisi olan cezaevlerinde yaşanan sorunları bu güne kadar dışardan ve yaşamadan çözmeye çalışıyorduk. Şimdi ise bizzat yaşayarak bu sorunları tespit edip, çözümü için mücadele fırsatını kazanmış olduk.

Dostlarım ve mücadele arkadaşlarım üzülmesin ve insan hakları savunucularını cezalandırmak kastıyla bu komplonun içinde olanlar sevinmesinler. Biz herhangi biri değil İnsan Hakları Derneğinin aktivistleri ve mensuplarıyız.

Bir yıl sonra görüşmek üzere herkese hoşça kalın diyorum. Desteğiniz ve gönül birlikteliğinizi esirgemeyip geldiğiniz için hepinize teşekkür ediyorum. Hoşça kalın, dostça kalın ve onurunuzla yaşayın.

Basının ve kamuoyunun bilgilerine saygıyla sunulur.

RIDVAN KIZGIN
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ MYK ÜYESİ

Bir cevap yazın