N.Ç.’nin Seslenişine Verilen Yanıt Başlıbaşına bir Şiddettir

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Şiddet Mağdurlarıyla Dayanışma Haftasında yaşadıklarımız, ülkemizde kadının insan hakları mücadelesinde daha çok yol almamız gerektiğini açığa çıkartır niteliktedir. Kadının şahsında yaşananlar, kadına yönelik şiddetin yaşamın tüm karelerinde yaşandığını ve bunun erkek egemen sistemin bir ürünü olduğunu yansıtmaktadır.

Kamuoyunda "Utanç Davası" olarak bilinen N.Ç. davasındaki mağdure müvekkil N.Ç.' nin 19 Kasım 2003 tarihinde devlet tarafından "koruma" altına alındığı çocukevinden polis görevlilerince alınarak götürüldüğü İstanbul Cumhuriyet Savcılığınca TCK' nın 159. maddesine muhalefet ettiği gerekçesiyle ifadesinin alındığını hayretle öğrenmiş bulunmaktayız. 13 yaşında bir kız çocuğunun, içinde güvenlik görevlileri, kamu görevlileri, esnaf gibi farklı mesleklerden çok sayıda kişi tarafından tecavüze uğraması nedeniyle Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesinde açılmış olan dava halen devam etmekte olup, tutuklu tüm sanıkların Mayıs 2003 tarihli celsede tahliye edilmelerinden duyduğu acıyı ve üzüntüyü Adalet Bakanına yazılı olarak iletmesi, "suç" addedilerek hakkında bir savcılık soruşturması başlatılmıştır. Mağdurenin avukatları olarak açılan bu soruşturmadan herhangi bir şekilde haberdar edilmemiş olmamız ve kendisinin güvenlik görevlileri nezaretince savcılığa götürülerek savcılıkça ifadesinin alınmış olması, yasal ve hukuki değildir.

Kaldı ki, kadına yönelik şiddet türünün en ağırlaştırılmış biçimlerinden olan tecavüz fiilini çok sayıda kişi tarafından çocuk bedeninde yaşamış olması, ülkemizde kadının şahsında yaşanan şiddet gerçekliğini özetler niteliktedir. Soruşturmanın genişletilmesi ve suçluların hak ettikleri cezaya çarptırılmaları için çaba sarfetmesi gereken yargının, bunun yerine yaşamış olduğu travmanın sarılması ve suçluların cezalandırılması talebinde bulunan bir çocuğun devletin manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif ettiği gerekçesiyle ifadesinin alınmış olması gerçek bir skandaldır.

Açılan soruşturmanın, Prof. Doğan Soyaslan gibi "….kadının tecavüz failiyle evlenmesi gerekir. Onunla evlenmesi boşanmaktan daha kötü değildir…" belirlemesini yapmış biri tarafından danışmanlığı yapılan bir bakanlığın, Adalet Bakanlığının talebi üzerine açılmış olması biz insan hakları savunucuları bakımından hiç de şaşırtıcı değildir.

Fail yerine mağdur olan kadın ve/veya çocuk aleyhine soruşturmalar başlatmak, kamuoyunda yargı sistemine olan güveni ve inancı sarsacağı gibi, bundan sonra da kadına yönelik benzer şiddet fiillerini işleyenlere cesaret verecektir. Yakın dönemde Diyarbakır' da kardeşi tarafından yaşam hakkına kast edilen Kadriye Demirel' in kendisine tecavüz eden fail hakkında suç duyurusunda bulunmasına rağmen failin serbest bırakılması ve yine Mersin' de Nişanlısı Ali İçleler tarafından öldürülen Sevgi Erez'in ailesinin kızlarının kaybolmasını bildirmelerine rağmen hiçbir girişimde bulunulmadığı yolundaki iddiaları, yaklaşımlardaki ayırımcı bakış açısını ortaya koymaktadır.

Kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılabilmesi için idari ve yargı pratiği son derece önem arz etmektedir. İnsan hakları terminolojisi içinde insanlığa karşı işlenen suçlar arasında sayılan tecavüz suçunun mağduru olan N.Ç. hakkında, sırf suçluların cezalandırılmasını istedi diye ve kendisi gibi başkalarının da benzer acıları yaşamamasını istedi diye, soruşturma açılması kabul edilemez. Böylesi bir soruşturma hukuki ve yasal dayanaktan yoksundur. Yetkilileri bu konuda ivedilikle açıklama yapmaya davet ediyoruz. Bu tür yaklaşımlar, şiddet mağduru kadınları ve çocukları suçlu gösterme girişimleri olduğundan, kamuoyunu duyarlı olmaya çağırıyoruz.

Av. Reyhan YALÇINDAĞ
İHD Genel Başkan Yrd.
N.Ç. 'nin Avukatı

Bir cevap yazın