Öner ve Türk (no. 51962/12); Akçam (no. 27520/07); Şener (no. 38270/11); Işıkırık (no. 41226/09) ile Artun ve Güvener (no. 75510/01) Davalarına İlişkin Olarak İHD’nin Yaptığı Madde 9.2 Bildirimi

İnsan Hakları Derneği tarafından Bakanlar Komitesi’nin Kararların İnfazının Denetlenmesine İlişkin Kuralları’nın 9.2 maddesi uyarınca sunulan Öner ve Türk (no. 51962/12); Altuğ Taner Akçam (no. 27520/07); Şener (no. 38270/11); Işıkırık (no. 41226/09); ve Artun ve Güvener (no. 75510/01) dava grubu kararlarına ilişkin bildirimi.

  1. GİRİŞ
  2. İnsan Hakları Derneği (“İHD”) hükümet dışı, bağımsız ve gönüllü bir kuruluştur. Dernek 1986 yılında kurulmuş olup, Türkiye’nin en eski ve en büyük insan hakları örgütüdür ve tek ve özel amacı “insan hak ve özgürlüklerini” geliştirmektir. İHD, Türkiye’deki insan hakları ihlallerine ilişkin yıllık raporlar da dahil olmak üzere çeşitli insan hakları konularında özel raporlar yayınlamaktadır. İHD ayrıca Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi’ndeki komitelere gölge raporlar sunmakta ve Kural 9.2 bildirimleri yapmaktadır.
  3. Bu başvurunun amacı, Türkiye’de ifade özgürlüğü hakkının ihlal edilmesini önlemek için Öner ve Türk (no. 51962/12); Akçam (no. 27520/07); Şener (no. 38270/11); Işıkırık (no. 41226/09) ve Artun ve Güvener (no. 75510/01) dava gruplarındaki kararların infazına ilişkin tam ve etkili tedbirlerin alınması konusunda Türk makamlarının ısrarlı ihmali hakkında Bakanlar Komitesi’ne bilgi sunmaktır.
  4. Arka Plan

Öner ve Türk grubu, Terörle Mücadele Kanunu’nun 6 § 2 maddesi (terör örgütleri tarafından yapılan açıklamaların basılması) ve 7 § 2 maddesi (yasadışı örgüt lehine propaganda); Ceza Kanunu’nun 215. maddesi (bir suçu veya suçluyu övme) ve 216. maddesi (halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama, halkın bir kesimini sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak aşağılama) (10. maddenin ihlali) temelinde başvuranların haksız yere mahkûm edilmeleriyle ilgilidir.

Nedim Şener grubu, gazetecilerin suç örgütüne yardım ve yataklık veya anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs gibi ciddi suçlamalarla, ilgili ve yeterli gerekçeler olmaksızın (5. ve 10. madde ihlalleri) tutuklu yargılanmalarına odaklanmaktadır.

Altuğ Taner Akçam grubu, Ceza Kanunu’nun 301. maddesi (Türk milletini, devletin yargı ve ordu gibi kurum ve organlarını alenen aşağılama) uyarınca açılan davalarla ilgilidir ve Mahkeme bu maddenin “kabul edilemeyecek kadar geniş hükümleri” (10. maddenin ihlali) nedeniyle “kanun niteliği” şartını karşılamadığına karar vermiştir.

Artun ve Güvener grubu, başvurucuların Türk Ceza Kanunu’nun 125. ve 299. maddeleri uyarınca kamu kurumlarına, görevlilerine ve Cumhurbaşkanı’na (Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet, polis memurları, vergi müfettişleri vb.) hakaret suçundan mahkûmiyetleri nedeniyle ifade özgürlüğü haklarına haksız müdahalelerle ilgilidir (10. madde ihlalleri).

Işıkırık grubu, Ceza Kanunu’nun 220/6 (örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek) ve 220/7 (örgüte üye olmamakla birlikte örgüte yardım ve yataklık etmek) maddelerine dayanarak ifade veya toplanma özgürlüğü haklarını kullanmaları nedeniyle başvuranlara uygulanan cezai yaptırımlarla ilgilidir.

  1. BİREYSEL ÖNLEMLER

Hükümet, ilgili kişilerle ilgili kararların gereklerini yerine getirdiğinden, bu konuda eklenecek başka bir husus bulunmamaktadır.

 

III. GENEL ÖNLEMLER

  1. Genel Açıklamalar

Türkiye’de Terör Tanımının Belirsizliği Sorunu İfade Özgürlüğünü Engellemektedir.

  1. Finlandiyalı Profesör Martin Scheinin BM İnsan Hakları ve Terörle Mücadele Özel Raportörü olarak 2006 yılında Türkiye’de incelemelerde bulunmuş, ilk raporunu BM İnsan Hakları Komisyonu’na sunmuş ve rapor komisyonun 62. oturumunda görüşülmüştü. Raportör incelemelerinde, terör tanımı konusunda yaptığı tespitlerin ardından tavsiyelerini kaydetmişti. Bu tavsiyelerde terör suçlarının tanımı, hangi suçların terör eylemlerini oluşturduğunun tam olarak tanımlanması ve bu suçları ölüm ya da kişilere karşı ağır şiddet eylemleri ve rehin alma ile sınırlanmasını içeren BM Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesinin (ICCPR) 15. maddesince istenen yasallık ilkesi başta olmak üzere uluslararası norm ve standartlara uygun hale getirilmesi istenmiştir. Bizzat terör suçlarını oluşturan fiillerin ötesinde, “terör”ün ayrıca tanımlanması gerektiği göz önünde bulundurulması, teröre karşı yeni mevzuat hazırlanırken, uluslararası sözleşmelerin göz önüne alınması istenmiştir.
  2. BM Raportörü, TMK’nın 1. maddesindeki terör tanımını, belli suç eylemlerine dayalı olarak değil de amaç ya da hedefe göre tanımlama getirilmesi nedeniyle eleştirmektedir. Raportöre göre tanım belirsizdir ve geniştir. Belirtilen durumda hiçbir şiddet eylemine karışmasa bile insanlar ve kuruluşlar terörist olarak suçlanabilirler. Nitekim öyle oluyor. Gazeteciler, yazarlar, akademisyenler, insan hakları savunucuları, sendikacılar, sanatçılar, kadınlar, belediye başkanları, milletvekilleri, siyasetçiler, öğrenciler, bilim insanları teröristlikle suçlanabiliyorlar. Düşüncelerini açıklayanlar, hiçbir şiddet eyleminde bulunmadıkları halde suçlanabiliyorlar.
  3. Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre, 3713 sayılı Yasanın 6. ve 7. maddelerinin ikinci fıkraları uyarınca 2013 yılında 10 bin 745 kişiye dava açılmış, bu rakam her yıl sürekli artış göstererek 2017 yılında 24 bin 585’e ulaşmıştır. 2018 istatistiklerine göre ise 46 bin 220 kişi hakkında soruşturma başlatılmış, 17 bin 77 kişi hakkında dava açılmıştır. Adalet Bakanlığının 2019 yılı istatistiklerine göre ise 39 bin 833 kişiye soruşturma açılmış, bu kişilerden 12 bin 417 kişiye dava açılmıştır.2020 yılı istatistiklerine göre ise 26.225 kişiye soruşturma açılmış, bu kişilerden 6.551 kişiye dava açılmıştır.
  4. Türkiye’de, terör tanımının belirsizliği sorunu giderilmediğinden 3713 sayılı kanunda en son 2019 yılında yapılan değişiklikler de sorunu çözememektedir. TMK ile ilgili durum için İHD tarafından hazırlanan “İnsan Hakları Savunucuları Üzerinde Demir Kafes: Terörle Mücadele Kanunu Özel Raporu”na bakılabilir[1].
  5. BM Raportörü, 17 Temmuz 2018 tarih ve 7/2018 sayılı görüşünde ise İngiltere için tavsiyelerde bulunmuştur[2]. Bu görüşe göre; İngiltere’de yapılacak terörle mücadele konusundaki yasada, herhangi bir suçun kesin ve dar bir şekilde tanımlanması gerektiği ve uygulayıcı makamlara tanınacak taktir yetkisinin sınırlandırılması gerektiği belirtilmiş, ayıca bu tür hükümlerin ifade özgürlüğü, bilgi ve fikir arama/alma/yayma hakkı ve müdahale olmaksızın fikir sahibi olma hakkı dahil olmak üzere insan haklarına gereksiz yere müdahale edilmemesinin sağlanması gerektiği kuvvetlice belirtilmiştir. Bu görüşte terörle mücadele yetkilerinin dar kapsamlı, gereklilik, orantılılık ve ayrımcılık yapmama ilkeleri ile uyumlu olması gerektiği özellikle vurgulanmıştır.
  6. TMK’nın, terör tanımının belirsizliği ve TMK bağlantılı maddeler kullanılarak Türk Ceza Kanunu uyarınca çeşitli maddelerden verilen cezalar AİHM tarafından hak ihlali olarak hüküm altına alınmaya başlamıştır.
  7. TMK’nın 2/2. Fıkrası, TCK’nın 220/6 ve 7. Fıkraları ile TCK 314/3. Fıkra uygulanarak TCK 314/2. Fıkradan cezalandırma yoluna gidilmesi ile ilgili olarak AİHM’in İmret, Bakır ve Işıkırık Türkiye kararları açıkça kanunilik ilkesinin karşılanmadığını belirterek, BM Raportörünün görüşünü teyit etmektedir.
  8. Bakanlar Komitesi AİHM kararlarını göz önüne alarak sadece Işıkırık dava grubunu ele alırken TMK 2/2, TCK 220/6,7 ve 8 fıkralar, TCK 314/3. Fıkra uygulanarak TCK 314/2. Fıkra uygulanmasını birlikte ele almalıdır.
  9. TMK 6. ve 7. maddeler kullanılarak, ifade özgürlüğünün cezalandırılma yoluna gidilmesi AİHM’in Gözal ve Özel/Türkiye davası ile AİHM’in Öner ve Türk dava grubunda Sözleşmenin 10. Maddesine aykırılık kararları verilmiştir.
  10. Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu’nun 13 Mart 2017 tarihli 872/2016 sayılı Türkiye ile ilgili “Son Dönemde Çıkarılan KHK’larda Yer Alan Medya Özgürlüğüne İlişkin Tedbirler Hakkında Görüş”ünde Cumhuriyet savcılarının başta gazeteciler olmak üzere hak savunucuları ve aktivistler hakkında yaptıkları açıklamalar, katıldıkları gösteriler ve yazdıkları yazılar nedeni ile Ceza Kanununun 314 veya 220. maddesi, TMK 7. Maddesi uyarınca suçlanmalarının hukuka aykırı olduğunu, suçtaki kanunilik unsurunun aranmadığını ve çok ciddi mağduriyetler meydana geldiğini belirtmiştir[3].
  11. Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu’nun 11-12 Mart 2016 tarihinde 106. Genel oturumunda kabul ettiği hukuk Devleti Kontrol Listesi görüş raporuna göre hukuki kesinlik (belirlilik) ilkesi 8 unsur taşımaktadır[4]. Bunlardan birincisi yasamaya erişim, ikincisi mahkeme kararlarına erişim, üçüncüsü kanunların öngörülebilirliğinin olması, dördüncüsü hukukun istikrarlı ve tutarlı olması, beşincisi meşru beklentiler ilkesinin işletilmesi, altıncısı geçmişe dönük işlem yapmama, yedincisi kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin işletilmesi ve sekizincisi bir suçtan mükerrer yargılama yapılmaması ve bir suçtan iki ceza olmaz ilkesinin işletilmesidir.
  12. Somut durumda, TMK 7/2. Fıkra öngörülebilir değildir. Bu konuda AİHM ve AYM kararları ile belirlenmiş ilkelere aykırı olarak kullanılmakta ve böylece hukuki belirlilik ilkesine aykırılık teşkil etmektedir.
  13. Venedik Komisyonu’nun 11-12 Mart 2016 tarihli 106. Genel Kurul toplantısında kabul ettiği Türkiye’nin ceza kanununun 216, 299, 301 ve 314.maddeleri ile ilgili genel görüşünde bu maddeler ile ilgili temel eleştiriler yapılmış, çeşitli ilerlemeler sağlanmasına rağmen bu ilerlemelerin yeterli olmadığı söz konusu kanun maddeleri ile Terörle Mücadele Kanunun 7.maddesinin çok geniş olarak uygulandığı ve bu durumun AİHS’in 10.maddesi ile BM Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesinin 19.maddesine aykırı olduğu tespiti yapılmıştır[5].
  14. Türkiye, Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesinin 25 Nisan 2017 tarihli ve 2156(2017) sayılı kararı ile siyasi denetim altında olan bir ülkedir[6]. Türkiye’nin denetim süreci devam etmektedir. Parlamenter Asamblesi sürekli olarak Türkiye’den terörle mücadele mevzuatını insan haklarının korunmasına uygun hale getirmeyi tavsiye eden kararlar almaktadır.
  15. Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Dunja Mijatovic’in, 1-5 Temmuz 2019 tarihleri arasında Türkiye’yi ziyaretinden sonra hazırladığı “Adalet sistemi ve İnsan Haklarının Korunması” raporunda insan hakları savunucularının durumu özel olarak yer almıştır[7]. Bu raporda Venedik Komisyonu ile Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesinin Türkiye ile ilgili aldıkları kararlar hatırlatılmış ve terörle mücadele mevzuatının insan haklarının korunmasını nasıl tehdit ettiğini belirtmiştir. Türkiye’nin özelikle insan hakları savunucuları üzerindeki yargı baskısını kaldırması gerektiğini ifade etmiştir.
  16. Türkiye sadece Parlamenterler Asamblesinin siyasi denetimi altında olan ülke değildir. Aynı zamanda Avrupa Konseyi ihlal prosedürü işletilen bir ülkedir.
  17. Osman Kavala ile ilgili olarak AİHM’in 28749/18 başvuru nolu ve 10 Kasım 2019 tarihli siyasi saikle tutukluluğuna dair Kavala/Türkiye kararına Türkiye uymamıştır. Bu nedenle Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin başvurusu ile AİHM’in 28749/18 başvuru nolu ve 11 Temmuz 2022 tarihli AİHS’in 46/4 ihlal prosedürü Kavala/Türkiye davasında Büyük Daire ihlal kararı verilmiştir[8]. Bu kararın gereği yerine getirilmez ise Türkiye Avrupa Konseyinden çıkarılabilir. Böyle bir ülkede Hukukun Üstünlüğü ilkesinden kesinlikle bahsedilemez.
  18. Görüldüğü gibi 3713 sayılı Yasanın 7/2. Fıkrasında yapılan yasal değişiklikler yeterli olmamış ve uygulama değişmemiştir. Bu durum, kanun metninin uygulanmasında kanunilik ve öngörülemezlik konusunda ciddi sorunlar bulunduğunu ortaya koymaktadır.
  19. TTB Merkez Konsey Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın bilimsel görüş açıklamasından rahatsız olan Milli Savunma Bakanlığının suç duyurusu dilekçesinde, hukuki belirlilik ilkesine aykırı olarak uygulamada hiçbir öngörülebilirliği olmayan TCK 125, 216, 301. Maddeler ile TMK 7/2.maddenin uygulanması istenerek keyfi cezalandırma istenmiş ve neticede TMK 7/2. Fıkra uygulanarak cezalandırma yoluna gidilmiştir.

 

Türkiye’de Hâkim Teminatı Olmadığı İçin AİHM İçtihadı Uygulanamamaktadır.

 

  1. Türkiye’de, Anayasa 37. Maddede düzenlenen doğal yargıçlık ilkesine aykırı olarak HSK kararı ile Mahkemeler kurulmakta ve işi bitince kapatılmaktadır. Özellikle TMK kapsamındaki suçları yargılamakla görevli Ağır Ceza mahkemeleri HSK kararı ile kurulmaktadır. 5235 sayılı kanunun 9.maddesinin 5.fıkrasına eklenen ek cümleler gerekçe yapılarak, HSYK’nın 17 Şubat 2015 tarihli Resmî Gazetede yayınlanan 12.02.2015 tarih ve 224 sayılı kararı ile TMK kapsamındaki suçlar bakımından görevli ve yetkili ağır ceza mahkemeleri ile ilgili ilk karar alınmış ve bu şekilde uygulama başlamıştır[9].
  2. Türkiye’de, hakimlerinin coğrafi teminatı yoktur. Adalet Bakanlığının 2019 yılında kamuoyuna açıkladığı Yargı Reformu Strateji Belgesinde hakimlere coğrafi teminat verileceği vadedilmiştir[10]. Ancak aradan 3 yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen bu vaat gerçekleşmemiştir. Bu durum oldukça ciddidir.
  3. AİHM’in 15 Mart 2022 tarihli Grzeda/Polonya Büyük Daire kararında (Başvuru No. 48572/18) hakimlerin teminatının olmaması istekleri dışında ya da görev süreleri dolmadan görevlerinden alınmalarının sözleşmenin 6.maddesinin 1.fıkrasına aykırı olduğu kararı verilmiştir. AİHM’in Polonya ile ilgili bu tarz kararları giderek artmaktadır. AİHM’in Büyük Daire kararları sözleşmeye taraf tüm ülkeler tarafından uyulması gereken kararlardır.
  4. Venedik Komisyonunun 13 Mart 2017 tarihli ve CDL-AD (2017) 005 sayılı TBMM tarafından 21 Ocak 2017 tarihinde kabul edilen ve 16 Nisan 2017 tarihinde referanduma sunulacak olan Anayasa Değişikliği Teklifi Hakkında Raporunun sonuç bölümünün 128 ve 129. Paragraflarında Cumhurbaşkanının partili biri olarak HSK ve Anayasa Mahkemesi üzerinde tek belirleyici güç olacağı vurgulanmış ve bu durumun kuvvetler aykırılığı ilkesini çok ciddi olarak zedeleyeceğini ve siyasi iktidarın yargı üzerindeki etkisini arttıracağı tespiti yapmıştır[11]. Coğrafi teminatı olmayan hakimlerin böylesi bir anayasal düzenlemede tarafsız ve bağımsız olmalarını beklemek iyimserlik olacaktır. Bu sebeplerden dolayı siyasi iktidarın hedef gösterdiği kişiler söz konusu olduğunda AİHM içtihadı uygulanmamaktadır.

 

  1. Öner ve Türk Dava Grubu
  2. 01.2023 tarihli Eylem Planı’nda Hükümet, önceki eylem planlarındaki beyanlarını tekrarlamış ve Terörle Mücadele Kanununun (TMK) 6. ve 7. Maddesi ile Türk Ceza Kanunun (TCK) 215. Maddesinin yapılan değişikliklerle Sözleşme standartlarına uygun hale getirildiğini belirtmiştir. Eylem planında Hükümet uygulama bakımından Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi kararlarından örnekler sunmuştur. Bunun yanında, Hükümet söz konusu maddelerden verilen cezalara karşı Yargıtay temyiz yolunu açan değişiklikten bahsetmiş ve bu yeni hakkın ifade özgürlüğünü koruduğunu, bunun yanında savcılıkların da soruşturmalarda Mahkeme içtihatına uyduklarını ifade etmiştir. Ancak verilen örnekler Türkiye’deki ifade ve özgürlüğü konusundaki sistematik ihlalleri yansıtmamaktadır.
  3. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından Türkiye aleyhine ifade özgürlüğünün ihlali nedeniyle verilen bunca ihlal kararına rağmen Türkiye, Sözleşme hükümlerini ihlal etmeye ve AİHM içtihadından uzaklaşmaya devam etmektedir. Muhalif seslerinin yayılması ve ifade özgürlüğü, artan baskı ve kısıtlayıcı tedbirlerden olumsuz yönde etkilenmiştir. Gazeteciler, insan hakları savunucuları, avukatlar, yazarlar, muhalif politikacılar, öğrenciler ve sosyal medya kullanıcılarına yönelik ceza davaları ve mahkûmiyet kararları devam etmiştir. Özellikle insan hakları savunucuları ile sivil toplum temsilcilerinin yargı tacizine maruz bırakılmaları ve faaliyetlerinin kriminalize edilmesi Türkiye’de yerleşik bir uygulama haline gelmiş durumdadır. Birçok hak savunucusu, sadece sosyal medya paylaşımları yaparak ifade özgürlüklerini kullandıkları için haklarında ceza soruşturması veya kovuşturması açılması riskiyle karşı karşıya kalmaktalar. Aşağıda verilen örnekler, Hükümetin eylem planında öne sürdüklerinin aksine Terörle Mücadele Kanunu’nun 7/2. maddesinden kaynaklanan yapısal sorunların açık örnekleridir.
  4. En güncel örneklerden biri olarak, Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, 2022 yılının Ekim ayında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi sınırları içerisinde kimyasal silah kullandığına yönelik çıkan iddialara ilişkin katıldığı bir TV yayınında “Bilimsel görüşünü ön tanı olarak açıkladıktan sonra Bölgenin bağımsız heyetler tarafından etkin biçimde araştırılması gerektiğini” ifade etmesi nedeni ile Hükümet yetkilileri[12] ile üst düzey siyasetçiler[13] tarafından hedef gösterilmesi üzerine Milli Savunma Bakanlığı tarafından suç duyurusu yapılmıştır. Bunun üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu tarafından hakkında açılan soruşturmada “terör örgütü propagandası” yapmak iddiasıyla 26 Ekim 2022 tarihinde İstanbul’daki evi basılarak gözaltına alınmış, gözaltı koşullarında Ankara’ya getirilmiş, 27 Ekim 2022 tarihinde Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliğince tutuklanmıştır. Avukatlarının itirazı Ankara 49. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından reddedilmiştir. Savcılık, tutuklamaya sevk gerekçesini iddianame yaparak 10 Kasım 2022 tarihinde TMK 7/2. Fıkradan cezalandırma için dava açmıştır. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi, Fincancı hakkında, ‘terör örgütü propagandası yapmak’ suçundan 7 yıl 6 aya kadar hapis cezası istenen iddianameyi kabul etmiştir. Mahkeme, yargılamaya yetkili mercinin İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi olduğuna hükmederek, yetkisizlik kararıyla dosyayı İstanbul’a gönderdi. İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi dosyayı kabul etti. 11 Ocak 2023 tarihinde görülen üçüncü duruşmada Fincancı hakkında örgüt propagandası yapmak suçundan 2 yıl 8 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve tahliye edilmesine karar verdi. Kesinlikle suç olmayan açıklamaların TMK 7/2. Fıkradan cezalandırma yoluna gidilmesi Türkiye’de ilerleme olmadığını da göstermektedir.
  5. Adalet Bakanlığı’nın 2020 yılı istatistiklerine göre[14] 3713 sayılı TMK (6-7) kapsamında toplam 26225 soruşturma açılmış, bu soruşturmaların 7030’u kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile sonuçlanmış; 6551 soruşturma da kovuşturmaya dönüşmüştür. Yine aynı istatistiğe göre 2020 yılında TMK (6-7) kapsamında toplam 14443 dava görülmüş, bu davaların 4179’u mahkûmiyet; 3384’ü beraat ile sonuçlanmıştır. Adalet Bakanlığı, 2020 yılı istatistiklerinde Türk Ceza Kanunu ile Özel Kanunlarda tanımlanan suçlar kapsamında açılan soruşturma ve kovuşturmalar ile ilgili ayrı ayrı veri paylaşmıştır. Ancak 2021 yılı istatistiklerinde, isnat edilen suç türü başlığı altında düzenlenen maddelere ilişkin veriler, madde özelinde değil, toplu şekilde verilmiştir. Bu nedenle, ifade özgürlüğünün ihlaline neden olan soruşturma ve kovuşturma verilerine sağlıklı ulaşım mümkün olmamaktadır.
  6. Açıklanan nedenlerle, Hükümetin iddialarının aksine uygulama Sözleşme standartları ile uyumlu değildir. Terörle Mücadele Kanunu’nun 6/2, 7/2 maddeleri, Sözleşme ve Mahkeme içtihadında öngörülen ‘öngörülebilirlik ve kesinlikten’ yoksundur. Yukarıda genel açıklamalar kısmında belirttiğimiz gibi hukuki belirlilik ilkesine uygun değildir.

 

  1. Nedim Şener Dava Grubu
  2. Nedim Şener Grubu davaları, özellikle gazetecilerin suç örgütüne yardım ve yataklık etmek veya anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek gibi ciddi suçlamalarla ilgili ve yeterli gerekçeler olmaksızın tutuklu yargılanmalarına odaklanmaktadır. Hükümet eylem planında, Türkiye’de gazetecilik faaliyetlerinin serbestçe yürütülmesinin Anayasanın 28. Maddesi ile güvence altında olduğunu belirtmiş ve hiç kimsenin gazetecilik faaliyetleri nedeniyle değil, suç teşkil eden faaliyetleri nedeniyle ceza infaz kurumlarında tutulduğu beyanını yinelemiş ve tutuklu/hükümlü gazeteci sayısına ilişkin herhangi bir istatistik vermemiştir.
  3. Türkiye’de, Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS) verilerine göre şu anda 44 gazeteci ve media çalışanı cezavinde bulunuyor.[15] Bunun yanında, cezaevlerindeki gazeteci sayısının öğrenilmesi için 7 Eylül 2022 tarihinde Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) yapılan bilgi edinme başvurusuna Adalet Bakanlığı tarafından “kamuoyunu ilgilendirmeyen bilgi” denilerek cevap verilmemiştir.[16]
  4. Gazetecilerin tutuklu yargılanmalarına örnekler verecek olursak;

Diyarbakır’da Kürt medya organlarında çalışan 20’si gazeteci 22 kişi 8 Haziran 2022 günü evleri ve çalışma ofisleri basılarak gözaltına alınmış, 8 günlük gözaltından sonra 16 Haziran 2022 günü 16’sı sevk edildikleri Diyarbakır Sulh Ceza Hakimliğince tutuklanmıştır. Mezopotamya Haber Ajansı (MA) editörü Aziz Oruç, JinNews Haber Müdürü Safiye Alagaş, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFGD) Eşbaşkanı Serdar Altan, Xwebün Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş ile gazeteciler Ömer Çelik, Neşe Toprak, Mehmet Şahin, Zeynel Abidin Bulut, Elif Üngör, Remziye Temel, Suat Doğuhan, Lezgin Akdeniz, İbrahim Koyuncu, Abdurrahman Öncü, Ramazan Geciken ve Mazlum Güler tutuklanan Kürt gazetecilerdir[17].

Ankara’da, Kürt medya organlarında çalışan 10 gazeteci de tutuklanmıştır. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında 25.10.2022 tarihinde sabaha karşı yapılan operasyonda Mezopotamya Ajansı (MA) Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever, MA muhabirleri Deniz Nazlım, Selman Güzelyüz, Zemo Ağgöz, Berivan Altan, Hakan Yalçın, Emrullah Acar ve Ceylan Şahinli ile JINNEWS muhabirleri Habibe Eren, Öznur Değer ve Derya Ren ile gazeteci Mehmet Günhan olmak üzere 12 gazeteci yasadışı silahlı örgüt üyeliği suçlamasıyla gözaltına alınmıştır[18]. 4 gün boyunca gözaltında kalan gazetecilerden Diren Yurtsever, Deniz Nazlım, Selman Güzelyüz, Berivan Altan, Hakan Yalçın, Emrullah Acar, Ceylan Şahinli, Habibe Eren, Öznur Değer ve Derya Ren 29.10.2022 tarihinde gece yarısı çıkarıldıkları mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderilmişlerdir. Gazetecilerin haklarında açılan ceza soruşturmasına ve tutuklanmalarına gerekçe olarak, yasal olarak kurulan ajanslarda çalışmaları ve bu yayın organlarında yapılan birtakım haberler gösterilmiştir. Tutuklu bulunan gazetecilerin iddianameleri henüz hazırlanmamıştır.

  1. İHD Eş Genel Başkanı Emire Eren Keskin, Kürt özgür basın geleneğinin sürdürücülerinden olan ve 29 Ekim 2016 tarihli 675 sayılı OHAL KHK’sı ile kapatılan Özgür Gündem Gazetesi’nin 2014-2015 yıllarında Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığı için 2016 yılında hakkında soruşturma açılmıştır. Aynı yıl kendisi ile birlikte toplam 9 aydın, yazar, gazeteci ve insan hakları savunucusuna aynı soruşturma kapsamında açılan Özgür Gündem ana davası 15 Şubat 2021 günü İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından karara bağlanmıştır. TMK kapsamındaki suçları yargılamakla görevli özel yetkili İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi 2020/51 esas, 2021/11 karar sayılı kararında gazetenin sorumlu yazı işleri müdürü İnan Kızılkaya, gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Emire Eren Keskin’e ve gazetenin imtiyaz sahibi Kemal Sancılı’ya ayrı ayrı yasa dışı silahlı örgüt üyeliğinden 6 yıl 3’er ay hapis cezası vermiştir. Eş Genel Başkanımız ve diğer gazeteciler İstinaf yoluna başvurmuşlardır. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Ceza Dairesi, 7 Nisan 2022 tarihli 2022/ 466 karar sayılı kararı ile İstanbul 23. ACM’nin cezalandırılma yönündeki kararını onamıştır[19]. Temyiz incelemesi Yargıtay’da devam etmektedir.
  2. Adalet Bakanlığı’nın 2020 yılı istatistiklerine göre, AİHM Büyük Dairesi’nin, Selahattin Demirtaş/Türkiye (No.2) kararında, TCK’nın 314. maddesinde yer alan “terör suçlarının”, Sözleşme kapsamında “öngörülebilir” olmadığı belirlemesinde bulunmasına rağmen TCK’nın 314. Maddesi kapsamında toplam 208833 soruşturma açılmış, bu soruşturmaların 82642’si KYOK ile sonuçlanmış; 33354 soruşturma da kovuşturmaya dönüşmüştür. Yine aynı istatistiğe göre 2020 yılında TCK’nın 314. Maddesi kapsamında 54906 dava görülmüş, bu davaların 44204’ü mahkûmiyet; 16516’sı beraat ile sonuçlanmıştır. 2021 yılına ilişkin verilen istatistiklerde TCK’nın 314. Maddesiyle ilgili istatistik verilmemiştir.
  3. Tutuklama kararı verilmesi ile ilgili olarak CMK 101. Maddenin 2. Fıkrasının d bendinde 08.07.2021 tarih ve 7331 sayılı kanunla getirilen “somut olgunun gösterilmesi” durumu uygulamada özellikle TMK kapsamındaki soruşturma ve kovuşturmalarda uygulanmamaktadır. Yukarıda tutuklu gazetecilerin durumu örnek olarak verilebilir.
  4. Sulh Ceza hakimliklerinin kararlarının çok tartışıldığı bu dönemde sadece tutuklama ve adli kontrol kararlarına karşı Asliye Ceza Mahkemelerine itiraz hakkı 08.07.2021 tarihli ve 7331 sayılı kanunla getirilmiş ve 1 Ocak 2022 tarihinden itibaren uygulamaya başlamış olup henüz bir fark yaratmamıştır. Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu’nun, Türkiye’de sulh ceza hâkimliklerinin görevleri, yetkileri ve işlevi hakkındaki 13 Mart 2017 tarihli 852/2016 sayılı görüşü de oldukça önemlidir.[20] Türkiye’nin bir an önce Venedik Komisyonu’nun bu tavsiyelerine uyması gerekmektedir.

 

  1. Altuğ Taner Akçam Dava Grubu
  2. Altuğ Taner Akçam Grubu, TCK’nın 301. Maddesi kapsamındaki kovuşturmalar/mahkumiyetler veya gerçek kovuşturma riski nedeniyle özgürlük hakkı ve ifade özgürlüğü ihlallerine ilişkin yapısal ve karmaşık sorunlara odaklanmaktadır. Altuğ Taner Akçam v. Türkiye davasında Mahkeme, TCK 301. maddenin “kabul edilemeyecek kadar geniş hükümler içermesi” ve “yine de etkilerinin öngörülebilir olmaması” nedeniyle “kanun niteliği” gerekliliğinden yoksun olduğu sonucuna varmıştır. Hükümet eylem planında, TCK’nın 301. Maddesinde yapılan değişiklerle Sözleşme standartlarına uygun hale getirildiğini, böyle hükmün uygulanma alanının daraltıldığını; TCK’nın 301. Maddesi iddiasıyla soruşturma açılmasının Adalet Bakanlığı’nın iznine bağlandığını bunun da hükmün keyfi ve kötüye kullanılmasına karşı bir filtreleme mekanizması olarak getirildiğini ve son yıllarda izin mekanizmasının pratikte uygulanmasının iyileştiği belirtmiştir.
  3. Hükümetin iddia ettiğinin aksine savcılar, Hükümet ve Devlet kurumlarına yönelik eleştirileri susturmak için TCK’nin 301. Maddesine sıklıkla başvurmaktadırlar. Adalet Bakanlığı’nın 2020 yılı istatistiklerine göre TCK’nın 301. Maddesi kapsamında toplam 12536 soruşturma açılmış, bu soruşturmaların 6678’i kyok ile sonuçlanmış; 819’u kamu davasına dönüşmüştür. Yine aynı istatistiğe göre 2020 yılında TCK’nın 301. Maddesi kapsamında 791 dava görülmüş, bu davaların 268’i mahkûmiyet; 126’sı beraat ile sonuçlanmıştır. Adalet Bakanlığı’nın 2021 yılı istatistiklerinde TCK’nın 301. Maddesine ilişkin olarak ayrı bir istatistik bulunmamakta, bilgiler TCK’nın 299. Maddesi istatistikleriyle birlikte verilmektedir. Bu istatistiklere göre 2021 yılında TCK’nın 299-301. Maddeleri kapsamında toplam 48069 soruşturma açılmış, bu soruşturmaların 20046’sı kyok ile sonuçlanmış; 10622’si kamu davasına dönüşmüştür. Yine aynı istatistiğe göre TCK’nın 299-301. Maddeleri kapsamında toplam 13934 dava görülmüş, bu davaların 4586’sı mahkûmiyet; 4465’i beraat ile sonuçlanmıştır. Komite, Hükümetin cezai soruşturma ve kovuşturmalarla ilgili güncel ve ayrıntılı istatistiki veriler sunması ve bu veriler hakkında yorum yapması konusunda ısrarcı olmalıdır.
  4. TCK’nın 301. Maddesi kapsamındaki yarılamalara örnek olarak İHD Eş Genel Başkanı Av. Öztürk Türkdoğan hakkında 24 Nisan 2017 tarihinde İHD’nin internet sitesinde yayınlanan[21] “Adalet ve Hakikat için Ermeni Soykırımı’nın İnkârına Son” başlıklı bildirinin Türk Ceza Kanunu’nun 301. Maddesinde düzenlenen Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama suçunu oluşturduğu değerlendirilerek iddianame düzenlenmiş ve bu iddianame Ankara 24. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmiştir. Kovuşturma halen devam etmektedir[22]. Dernek açıklaması nedeni ile dernek başkanının yargılanması uygulamada AİHM içtihadının tamamen dışına çıkıldığını ve bu maddenin siyasi baskı aracı olarak kullanıldığını göstermektedir.

 

  1. Artun ve Güvener Dava Grubu
  2. Artun ve Güvener Grubu, başvurucuların Türkiye Cumhurbaşkanı’na (TCK’nın 299. maddesi) veya kamu görevlilerine (TCK’nın 125/3. maddesi) hakaret suçundan mahkûmiyetleri nedeniyle ifade özgürlüğü hakkına yapılan haksız müdahalelerle ilgilidir.
  3. Hükümet eylem planında, mevzuat değişikliklerinin ve yerel mahkemelerin uygulamalarının Sözleşme standartlarıyla uyumlu olduğuğunu belirtmiştir. Hükümet, TCK’nın 299. Maddesi kapsamında Adalet Bakanı’na suç hakkında soruşturma izni yetkisi verilmesinin bir filtreleme tedbiri olduğunu ve bu mekanizmanın pratikte uygulanmasının son yıllarda geliştiği ve bu endişeleri ortadan kaldırdığını öne sürmektedir. Yine verilen örnek kararlarla ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ suçunun kapsamının dar şekilde yorumlandığını dolayısıyla Mahkeme kararlarında belirtilen kriterlerle uyumlu olduğunu ifade etmektedirler.
  4. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu hakkında 2013 yılında yaptığı sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek “kamu görevlisine hakaret”, “Cumhurbaşkanına hakaret” ve “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni alenen aşağılamak” suçlarından 9 yıl 8 ay 20 günlük hapis cezası verilmiş, kararın 4 yıl 11 ay 20 gün olan bölümü Yargıtay’ca onanmıştır.[23] Yine, İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin ve birçok İHD üye ve yöneticisi hakkında, sosyal medya paylaşımları nedeniyle çokça soruşturma ve kovuşturma yürütülmüş/yürütülmektedir.[24] İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin ve Reyhan Çapan, Özgür Gündem’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ilişkin bilgi ve yorumların yer aldığı çeşitli siyasi haber ve yazıların yayınlanması nedeniyle TCK 299. madde uyarınca açılan üç ayrı ceza davasında 28.000 TL adli para cezasına çarptırılmıştır. [25]
  5. Adalet Bakanlığı’nın 2020 yılı istatistiklerine göre TCK’nın 299. Maddesi bağlamında toplamda 31297 soruşturma açılmış, bunların 9166’sı kyok kararı ile sonuçlanmış; 7790 soruşturma kamu davasına dönüşmüştür. Yine 2020 yılı istatistiklerine göre TCK’nın 299. Maddesi kapsamında toplamda 8769 kamu davası görülmüş, bunların 3325’i mahkûmiyet; 1335’i beraat ile sonuçlanmıştır. Adalet Bakanlığı’nın 2021 yılı istatistiklerinde TCK’nın 299. Maddesine ilişkin istatistikler TCK’nın 301. Maddesi istatistikleriyle birlikte verilmektedir.[26] Sonuç olarak, TCK 299. maddenin uygulanması Adalet Bakanı’nın otomatik izin prosedürü ile başlamakta ve savcılar soruşturma dosyalarının sadece çok küçük bir yüzdesinde takipsizlik kararı verirken, çoğunluğu mahkûmiyet ve/veya ertelenmiş cezalar ile sonuçlanmaktadır.
  6. Eylem planında, TCK’nın kamu görevlilerine hakaret suçunu düzenleyen 125 (3) (a) maddesinin uygulanmasında da Sözleşmeye uygun bir uygulamanın benimsendiği belirtilmektedir. İHD Eş Genel Başkanı Av. Öztürk Türdoğan hakkında 29 Haziran 2018 tarihinde İHD’nin internet sitesinde yayınlanan “İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile İlgili Zorunlu Açıklama”[27] başlıklı yazıda TCK m.6 kapsamında kamu görevlisini kastederek geçen sözlerin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun onur, şeref ve saygınlığına sövmek suretiyle saldırıda bulunulduğu, açıklamanın müştekinin şeref, onur ve saygınlığına saldırı niteliğinde olduğu değerlendirilerek TCK’nın 125/3. Maddesinde düzenlenen hakaret suçundan cezalandırılması istemiyle iddianame düzenlenmiş ve bu iddianame de Ankara 60. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmiştir. Yapılan yargılama sonucunda Türkdoğan’a isnat edilen suçun unsurlarının oluşmaması nedeniyle beraat kararı verilmiştir. Ancak savcılıkça bu karara itiraz edilmiştir, dosya İstinaf incelemesindedir.
  7. Türkiye’de Yüksek Seçim Kurulu, İstanbul Büyükşehir belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 4 Kasım 2019’daki basın açıklaması sonrası 2019 belediye seçimlerinde görev alan YSK üyelerinin hakarete uğradığını ve mağdur olduğunu belirterek İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazılı suç duyurusunda bulundu. Başsavcılığın hazırladığı iddianamede İmamoğlu’nun “kurul halinde çalışan kamu görevlilerine karşı görevlerinden dolayı alenen hakaret” suçundan cezalandırılması istendi. Yargılamayı yapan İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi 14 Aralık 2022 tarihinde, TCK 215. Maddeden İmamoğlu hakkında 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası ve siyasi yasak kararı verdiğini açıkladı.[28]
  8. Adalet Bakanlığı’nın 2020 yılı istatistiklerine göre TCK’nın 125. Maddesi bağlamında toplamda 946522 soruşturma açılmış, bunların 538847’si kyok kararı ile sonuçlanmış; 348822 soruşturma kamu davasına dönüşmüştür. Yine 2020 yılı istatistiklerine göre TCK’nın 125. Maddesi kapsamında toplamda 219857 kamu davası görülmüş, bunların 48911’i mahkûmiyet; 41078’i beraat ile sonuçlanmıştır. TCK’nın 125. Maddesinde ilişkin 2021 yılı istatistikler, TCK 125- 131 maddeleri arasında düzenlenen suçlarla birlikte verilmiştir bu nedenle TCK 125. Maddeye ilişkin yarı istatistiklere ulaşılamamaktadır.

 

  1. Işıkırık Dava Grubu
  2. Işıkırık dava grubu, başvuranların barışçıl toplanma özgürlüğü ve/veya ifade özgürlüğü haklarının ihlaline ilişkin on yedi karardan oluşmaktadır. Bu 17 davada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, TCK’nın 220/6 ve 220 /7 maddelerinin “öngörülebilir” olmadığına ve müdahalelerin kanunla öngörülmediğine karar vermiştir. Işıkırık grubu davalar, cezai hükümlerin kapsamlı ve öngörülemez bir şekilde yorumlanması ve uygulanması sonucunda toplanma ve ifade özgürlüğünün tam ve etkili bir şekilde kullanılmasına ilişkin yapısal sorunların altını çizmektedir. Bu davaların ortak özelliği, yetkililerin barışçıl toplantılara ve eleştirel ifadelere karşı belli bir hoşgörü göstermemesidir.
  3. Toplantısında Bakanlar Komitesi (8-9 Mart 2022); Işıkırık dava grubu için sağlanan istatistiki bilgileri ilgiyle not etmiş, ancak Komite’nin söz konusu kovuşturmaların ifade özgürlüğü ile bağlantılı olup olmadığına dair bir değerlendirme yapabilmesi için bu bilgilerin ilgili davranış türüne ilişkin ayrıntılarla desteklenmesi gerektiğini de göz önünde bulundurmuştur; ve yetkilileri, tüm bu dava gruplarındaki suçlar için son beş yılı kapsayan ayrıntılı istatistiki bilgi sağlamaya çağırmıştır. Komite’nin Işıkırık grubundaki son kararları ve Öner ve Türk dava gruplarında Haziran 2021’de kabul edilen ara karar da dahil olmak üzere tekrarlanan çağrılarına rağmen, Mahkeme tarafından bu dava gruplarında tespit edilen eksiklikleri gidermek için herhangi bir yasal değişiklik yapılmadığını veya öngörülmediğini belirtmiştir. Işıkırık grubunda gözlemlenen karmaşık ve yapısal sorunlar davalar hala devam etmektedir.
  4. Işıkırık dava grubunda altı çizilen temel sorunların hiçbiri çözüme kavuşturulmamıştır. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 10/6/2021 tarihinde, Hamit Yakut (B. No: 2014/6548) başvurusunda, Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. AYM bu kararında, gösteri yürüyüşüne katıldığı için örgüt adına suç işleme suçundan cezalandırılma nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edilmesi nedeniyle pilot karar vermiş ve TCK 220/6. Fıkranın değiştirilmesi için yasama organına bildirimde bulunmuştur[29]. Ancak kanun değişikliği yapılmamıştır.
  5. AİHM’in Işıkırık dava grubunda verdiği ihlal kararlarından sonar TCK 220/ 6 ve 7 fıkradan TCK 314/3. Fıkra ve TMK 2/2. Fıkra uygulanarak açılan davalar terk edilmiş bunun yerine doğrudan doğruya TCK 314/2. Fıkradan dava açılmaya başlamıştır. Adalet Bakanlığı TCK 314/2. Fıkra istatistikleri bu durumu doğrulamaktadır. Yukarıda genel açıklamalar bölümünde belirttiğimiz gibi birbiri yerine kullanılan ceza maddeleri sorunu giderek büyümektedir.
  6. Türkiye’de Kasım 2016’da gözaltına alınıp tutuklanan Selahattin Demirtaş ile ilgili olarak AİHM Büyük Dairenin 12 Kasım 2020 tarihli ve 14305/17 başvuru nolu Selahattin Demirtaş/Türkiye davasında siyasi saikle tutukluluğun gerçekleştirildiği tespiti yapılmış ve AİHS’in 18. Maddesi dahil çok sayıda maddesinden ihlal kararı verilmiştir. AİHM bu kararında TCK 314. Maddenin kanunilik şartını taşımada tartışmalı olduğunu açıkça belirtilmiştir.
  7. OHAL KHK’sı ile kamu görevinden çıkarılıp ayrıca irtibat ve iltisak kavramları kullanılarak yasa dışı silahlı örgüt üyeliğinden (TCK 314-2) hüküm giyen Mukadder Alakuş’un BM İnsan Hakları Komitesi’ne yaptığı başvuruda, BM İnsan Hakları Komitesinin 15 Kasım 2022 tarihli ve CCPR/C/135/D/3735/2020 sayılı kararı ile Türkiye’nin BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin 9/1, 10, 14/3 b, d ve e fıkraları ile 15.maddedeki haklarının ihlal edildiği tespitini yapmıştır. Bu karar ile birlikte Türkiye’deki terörle mücadele kanunu kapsamındaki kanunların uygulanmasında çok ciddi bir şekilde hukuki belirlilik hakkının ihlal edildiği sonucu ortaya çıkmaktadır.
  8. AYM’nin, 6 Ocak 2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Bilal Celalettin Şaşmaz başvuru kararında (Başvuru No. 2019/20791 ve 18.10.2022) Venedik Komisyonu’nun Türkiye Ceza Kanununun 216, 299, 301 ve 314.maddeleri hakkında yayınladığı rapora kararın 33.paragrafında özellikle atıf yapılmıştır . Bu kararda TCK 314/2. Fıkranın uygulanmasında suç ve cezada kanunilik ilkesinin mutlaka göz önüne alınması gerektiğini vurgulamış ve kanunilik ilkesine aykırılıktan ihlal kararı vermiştir. Ancak, bu sefer de Yargıtay Başkanı Anyasa Mahkemesini eleştirmiş ve yetkisini aştığını belirtmiştir[30].  Yargıtay’ın bu açıklaması oldukça sorunludur.

 

  1. SONUÇ VE TAVSİYELER
  2. İfade özgürlüğü ihlallerinin önlenmesine yönelik genel tedbirler ve vakalara ilişkin etkili soruşturmalar bugüne kadar yetersiz kalmıştır.
  3. Yukarıda belirtildiği üzere, mevcut dava gruplarının Bakanlar Komitesi tarafından gözden geçirildiği son toplantıdan bu yana, ilgili hükümlerde kayda değer bir değişiklik yapılmamıştır. Daha önce yapılan değişiklikler de Hükümet tarafından önerilen sonuçları doğurmamıştır. İHD, Mahkeme ve Bakanlar Komitesi tarafından gözlemlenen yapısal sorunların devam ettiği ve Türk makamları tarafından gerektiği gibi ele alınmadığı görüşündedir.
  4. Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu’nda yapılan son değişiklikler, Bakanlar Komitesi’nin demokratik bir toplumda öngörülebilirlik ve gereklilik standardı bakımından Mahkeme içtihadıyla tam uyum sağlama şartını karşılamamaktadır. TMK’nın mutlaka kaldırılması gerektiğini ve TCK’da ifade özgürlüğünü cezalandıran 125, 215, 216, 220/6,7 ve 8. Fıkralar, 299, 301 ve 314/2 ve 3. fıkraların değiştirilmesini talep etmelidir.
  5. Bakanlar komitesi Türkiye’den mahkemelrin kurulmasında doğal yargıçlık ilkesine uymasını ve Hakimler coğrafi teminat vermesini istemelidir.
  6. Hükümetten, Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu’nun ilgili hükümlerinin uygulanmasına ilişkin ayrıntılı veri sağlaması istenmelidir. Hükümet her eylem planında istatistik toplama metodolojisini keyfi olarak değiştirdiğinden, tedbirlerin gerçek etkisini tespit etmek imkansız hale gelmektedir. Adalet Bakanlığı’nın 2017 yılından bu yana Adli İstatistikler aracılığıyla bu sunumda yer alan ifade ile ilgili suçları içeren ayrıntılı istatistikleri yayınlamayı bıraktığı da not edilmelidir. Bu nedenle, Bakanlar Komitesi’nin ifade özgürlüğü temelli soruşturma, kovuşturma ve mahkûmiyet kararlarına ilişkin yargı pratiği hakkında düzenli güncellemeler ve ayrıntılı veriler talep etmesi gerektiği düşünülmektedir.
  7. Hükümetten ayrıca, ilgili hükümler uyarınca kişilerin mahkum edildiği örnekleri de sunması istenmelidir. Hükümet bazı iyi uygulama örnekleri verirken, binlerce başka örnekte fikirlerin barışçıl bir şekilde ifade edilmesi cezai yaptırıma tabi tutulmaktadır.
  8. Öner ve Türk; Şener; Akçam; Işıkırık ve Artun ve Güvener grubu davalar güçlendirilmiş usul kapsamında kalmalı ve demokratik bir toplumun temel direkleri olarak ifade özgürlüğü ve medya arasındaki yakın bağlantı göz önünde bulundurulduğunda, Bakanlar Komitesi Öner ve Türk; Şener; Akçam; Işıkırık ve Artun ve Güvener grubu davaları yasama genel tedbirleriyle ilgili olarak sık ve düzenli aralıklarla gözden geçirmelidir.

[1] https://www.ihd.org.tr/yeni-rapor-insan-haklari-savunuculari-uzerinde-demir-kafes/

https://www.ohchr.org/sites/default/files/Documents/Issues/Terrorism/SR/OL-GBR-7-2018.pdf

[3] https://www.ihop.org.tr/wp-content/uploads/2017/05/Venedik-Komisyonu_medya-1.pdf

[4] https://www.venice.coe.int/webforms/documents/default.aspx?pdffile=CDL-AD(2016)007-tur

[5] https://www.venice.coe.int/webforms/documents/?pdf=CDL-AD(2016)002-e

[6]https://pace.coe.int/pdf/e4fd6ddb24d36178300d5bf7642acf358b54b3502b3738272a0b7d35a8e9af05/resolution%202156.pdf

[7] https://rm.coe.int/avrupa-konseyi-insan-haklari-komiseri-dunja-mijatovic-1-5-temmuz-2019-/16809c5187

[8] https://hudoc.echr.coe.int/eng#{%22itemid%22:[%22001-218516%22]}

[9] https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2015/02/20150217-3.pdf

[10] https://sgb.adalet.gov.tr/Resimler/SayfaDokuman/23122019162931YRS_TR.pdf

[11] https://www.venice.coe.int/webforms/documents/?pdf=CDL-AD(2017)005-tur

[12] https://www.evrensel.net/haber/473000/erdogan-ttb-baskani-sebnem-korur-fincanciyi-hedef-aldi

[13]https://www.evrensel.net/haber/473097/bahceli-ttbnin-kapatilmasini-sebnem-korur-fincancinin-vatandasliktan-cikarilmasini-istedi

[14] Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü, Adli İstatistikler 2020, erişim: https://adlisicil.adalet.gov.tr/Resimler/SayfaDokuman/1692021162011adalet_ist-2020.pdf

[15] https://tgs.org.tr/cezaevindeki-gazeteciler/

[16]https://m.bianet.org/bianet/ifade-ozgurlugu/267124-adalet-bakanligi-tutuklu-gazeteci-sayisi-icin-kamuoyunu-ilgilendirmeyen-bilgi-dedi

[17]https://m.bianet.org/bianet/medya/263364-diyarbakir-da-gozaltina-alinan-16-kurt-gazeteci-tutuklandi

[18] https://www.ihd.org.tr/ozgur-basin-susturulamaz-2/

[19] https://www.ihd.org.tr/eren-keskin-insan-haklari-savunucusudur-insan-haklari-yargilanamaz/

[20] Raporun tamamı için bakınız: http://www.ihop.org.tr/2017/06/30/venedik-komisyonunun-sulh-ceza-hakimlikleri-hakkinda-gorusu/

[21] https://www.ihd.org.tr/adalet-ve-hakikat-icin-ermeni-soykiriminin-inkarina-son/

[22] https://www.ihd.org.tr/wp-content/uploads/2022/01/I%CC%87HD-Genel-Bas%CC%A7kan%C4%B1-O%CC%88ztu%CC%88rk-Tu%CC%88rkdog%CC%86an%E2%80%99a-Dernek-C%CC%A7al%C4%B1s%CC%A7malar%C4%B1-Nedeni-ile-Ac%CC%A7%C4%B1lan-Davalar-Hakk%C4%B1nda-Bilgi-Notu.pdf

[23] https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-61426730

[24] Detaylı bilgi için bkz: İHD, İnsan Hakları Savunuculuğu ve İHD’ye Baskılar Raporu, 2021.

[25] https://medyagozlemveritabani.org/ozgur-gundem-gazete-yetkilileri-eren-keskin-ve-reyhan-capan-hakkinda-cumhurbaskanina-hakaretten-3-dosyada-verilen-toplam-28-bin-tl-adli-para-cezasi-onandi/

[26] Bkz: s. 7.

[27] https://www.ihd.org.tr/icisleri-bakani-suleyman-soylu-ile-ilgili-zorunlu-aciklama/

[28] https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0mamo%C4%9Flu_davas%C4%B1

[29]https://www.anayasa.gov.tr/tr/haberler/bireysel-basvuru-basin-duyurulari/gosteri-yuruyusune-katildigi-icin-orgut-adina-suc-isleme-sucundan-cezalandirilma-nedeniyle-toplanti-ve-gosteri-yuruyusu-duzenleme-hakkinin-ihlal-edilmesi-pilot-karar/

[30] https://www.yargitay.gov.tr/icerik/1675/yargitay-baskanligi-2022-yili-degerlendirme-toplantisi-basin-mensuplarinin-katilimiyla-gerceklestirildi