Özel İstihdam Büroları ile kölelik düzeni getirilmek isteniyor!

Çalışma hakkı temel insan hakları kavramı içinde en çok tartışılan konulardan birisidir. Dolayısıyla Türkiye’de emeğiyle geçinen yoksul emekçiler aleyhine üst üste gerçekleştirilen ve insanca yaşama ve çalışma hakkını ortadan kaldıran düzenlemeler, İnsan hakları ihlalleri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Fransız ihtilalinden birkaç yıl sonra 1793 yılında parlamento tarafından anayasanın başına eklenmiş İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi’nde kamunun insana yapmış olduğu yardımların temel bir hak olduğunu beyan etmiştir.

İnsan hakları bağlamında çalışma hakkı insanların sahip olması gereken hak ve özgürlükleri ifade eder. İnsanın en doğal hakları olarak düşünülen insan hakları; insanın onurunu korumayı, insanın maddi ve manevi gelişimini sağlamayı amaçlayan hakların genel adıdır. İnsan hakları kavramı insanlar arasında ırk, din, dil yaş, cinsiyet, ayırımı yapmadan sevgi, saygı, dostluk duygularını geliştirmek, insanın insan olmak haysiyeti ile sahip olması gereken hakların bütününü ifade etmektedir. İnsanca ve özgürce çalışma hakkı bu haklardan bir tanesidir.

Devlet, çalışma gücünde olanlara iş bulmak, çalışamayacak durumda olanlara yaşama olanaklarını sağlamak yolu ile yurttaşların geçimlerini güvence altına almak zorundadır.  Sosyal devlet sorumluluğunu gerçekleştirmek yerine tam tersi uygulamalarla iş güvencesi ve çalışma hakkını ortadan kaldıran devlet,  vatandaşına karşı sorumluğunu yerine getirmeyerek meşruiyetini zayıflatmaktadır.

Demokrasilerde, hukuk ve insan haklarına saygılı devlet, iktisaden göçlü olan sosyal kesimlerin yanında yer almak yerine, bu kesimlerden iktisaden güçsüz ve dezavantajlı olan toplumsal kesimlere kaynak aktararak gelir paylaşımında denge ve adalet sağlamak durumundadır. Oysa hükümet Özel İstihdam Büroları gibi organizasyonları ihdas ederek tercihini zengin sermaye sınıfından yana yapmaktadır.

Özel İstihdam Bürolarına işçi kiralama yetkisini veren yasa tasarısı, işçinin sendikalaşma, toplu sözleşme bağıtlama, sosyal hak talep etme, direniş, grev yapma hakkını ortadan kaldıracak, emekli olma şansını yok edecek, hem köle tüccarı şirket, hem işveren tarafından çifte sömürüye tabi tutacaktır. Ayrıca bu uygulama ile amaçlanan temel hedeflerden birisi de emekçiler açısından örgütlenme ve mücadele hakkını tamamen ortadan kaldırmaktır.

Özel İstihdam Bürolarının açılmasıyla çalışanların karşılaşacağı sorunlar şunlardır:

  1. Sigorta primi, çalışılan süre için yatırılacak. Emeklilik için gereken prim koşulunu yerine getirmek çok güç olacak!
  2. GSS primi, sadece çalışılan süre için yatırılacak. İşçi, eksik süreler ve günler için cebinden prim ödemek zorunda kalacak.
  3. Son 3 yıl içinde 600 gün prim ve son 120 gün kesintisiz prim koşullarını sağlayamayan geçici işçiler, işsizlik ödeneği alamayacak.
  4. 10 yıllık sigortalılığı ve 1800 gün primi olmayan kiralık işçiler, malul olsalar bile aylık alamayacak.
  5. Son 90 gün prim yatma koşulunu sağlayamayan kiralık işçiler hastalandıklarında geçici iş göremezlik ödeneği alamayacaklar.
  6. Analık Halinde Geçici İş Göremezlik Ödeneği: Doğum tarihinde sigortalı olmayan kadın işçi ve/veya son 1 yılda 90 gün primi olmayan kadın işçi analık ödeneği alamayacak.
  7. 5 yıldan beri sigortalılığı ve 900 gün primi olmayanların hak sahiplerine aylık bağlanmayacak.
  8. Sigortalılık koşulu aranacak ancak uygulamada çok ciddi ve ağır sorunlar yaşanacak.

 Özel İstihdam Bürolarının ve kiralık işçi uygulamasının olduğu ülkelerde çalışanların yaşam şartları pek parlak değildir. (ÇSGB Raporu)

  Bazı ülkelerdeki uygulamalarda:

  • Büro işçileri, riskler hakkında en az bilgi verilen çalışan grupları arasındadır.
  • Belçika, Fransa ve Hollanda’da yapılan araştırmalar, büro işçilerinin diğer işçilere kıyasla daha fazla iş sağlığı ve güvenliği risklerine maruz kaldıklarını ortaya koymaktadır.
  • Belçika’da büro işçileri için iş kazası riski diğer çalışanlar için olan riskin iki katından fazladır.
  • Fransa’da oluşturulan iş kazaları endeksinde, ortalama iş kazası oranı 1,94 iken, büro işçileri için bu oran 6,10’dur.

 Dünyada Özel İstihdam Bürolarında Çalışanların Sendikalaşma oranı da oldukça düşüktür.   (ÇSGB Raporu)

Örneğin Özel İstihdam Bürolarında çalışanların sendikalaşma oranı şöyledir.

Fransa’da: yüzde 0,9.

İtalya’da: yüzde 1,4-,1.7.

Hollanda’da: yüzde 7.

Lüksemburg: yüzde 5.

Bu da göstermektedir ki özel istihdam bürolarında çalışanların örgütlenme ve hak aramaları neredeyse ortadan kalkmaktadır. Örgütlülüğün olmadığı toplu sözleşme ve grev haklarının kullanılmadığı iş kollarında ise ücret ve çalışma şartları deyim yerindeyse kölelik koşullarındadır.

Siyasal iktidarı kullanan AKP’nin 13 yıllık ekonomik politikasının sadece yeni ve eski sermaye sınıfının çıkarına endeksli olduğunu, çalışma hayatı ile ilgili büyük ustalık ve propagandayla yapılan tüm düzenlemeler çalışanların aleyhine sonuçlandırılması iktidarın emek düşmanlığını teyit etmektedir.

Gelir dağılımındaki müthiş adaletsizlik çalışanların aleyhine eşitsizlik her geçen gün artarak sürmektedir.

Ulusal gelirden emekçi payının her geçen gün düşürülerek sermaye kesiminin adaletsiz bir biçimde palazlandırılması siyasal iktidarın temel politikası haline gelmiş bulunmaktadır.

Esnek çalışma modelinin bir parçası olan özel istihdam büroları aracılığıyla emeği değersizleştirerek emekçinin amele pazarında alınıp satılan ancak hiçbir hakka sahip olmayan köleye dönüştürülmesidir. Nerede ise herhangi bir işverene iş akdiyle çalışma imkânını bırakmayan bu düzenleme iş güvencesini tamamen ortadan kaldırılmakta, güvencesiz ve sendikasız çalışma modelini esas alarak kazanılmış bir hak olan kıdem tazminatı olanağını da ortadan kaldırmaktadır. Kıdem tazminatının fon’a devredilmesi saldırısıyla eş zamanlı Özel İstihdam Bürolarının yaşama geçirilmesi girişiminin gerçekleşmesi halinde çalışanların bu ülkede bir daha belini doğrultmaması anlamına gelecektir.

Bir yandan birbirinden acımazsız düzenlemelerle kazanılmış haklar gasp edilirken, diğer yandan işçi sağlığı iş güvenliği alanında insan faktörünü yok sayan uygulamalar, ek maliyet gerekçeleriyle alınmayan önlemler nedeniyle ağır İnsan Hakları ihlalleri yaşanmaktadır. Siyasal iktidarın son 13 yıllık icraat döneminde bir milyon 400 bin iş kazası yaşanmış, bu kazalarda 17 bin işçi yaşamını kaybetmiş, 75 bin işçi iş göremez hale gelmiştir. Bu rakamlar aynı zaman dilimi içinde iç savaşta ölenlerin sayısı kadar işçinin iş cinayeti ile öldürüldüğünü göstermektedir.

Sosyal Hukuk Devlet’i yerine güvenlik devletini esas alan hükümet, kaynakları toplumsal refah yerine savaş ve şiddete ayırarak ortaya çıkan ağır ve yıkıcı sonuçların bedelini emekçi halka ödetmektedir.

Türkiye’de 1980 askeri darbesi ile başlayan neo-liberal ekonomik politikaların yürürlüğe konulması sonucunda kamu işletmeciliğinin tavsiye edilerek tüm kaynakların teknoloji ile desteklenmiş özel sektöre transfer edilmesi, özelleştirmeler sonucunda yaşanan yoğun işsizliğin emek değeri özerinde yaratığı olumsuz etkilerin hükümetler ve sermaye kesiminin işbirliğiyle hiçbir insani kurala bağlı kalınmaksızın uygulanması sonucunda bugün yaşadığımız ağır sonuçları ortaya çıkarmıştır.

Kuşkusuz 1980 sonrası işbaşına gelen tüm siyasal iktidarlar sermaye ile kol kola girerek emeğe yönelik saldırılarını gerçekleştirmişlerdir. Ancak hiçbir iktidar döneminde mevcut iktidar döneminde olduğu kadar çalışanlara ait kazanılmış hakları gasp edilememiştir.

Çalışma yaşamında kazanılmış hakların bu ölçüde pervasızca gasp edilmesine başta emek örgütleri, sendikalar olmak üzere herkes tepki göstermelidir. Bu ve benzeri yasalarla tüm çalışanlar etkilenmekte, işçi sınıfının direncinin kırılması amaçlanmaktadır.

Hükümet yasa tasarısını geri çekene kadar tüm ezilenler, işçi ve emekçiler tepkilerini ortaya koymalıdır.

 

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ

Bir cevap yazın